• 1975 yılının son 3 ayında blood on the tracks çıktıktan sonra ve desire'ın son rotuslari yapilirken bob dylan liderliğinde içinde joan baez ve roger mcguinn gibi ünlü isimlerin de bulunduğu büyük bir kumpanyanın çıktığı efsanelere konu olan turne.

    turnenin en önemli özelliği tamamen spontane ve plansız oluşudur. her sabah bir sonraki günün konseri organize edilir, akşama sahneye çıkılır, gece bir sonraki şehre gidilir ve sabah tekrar ondan sonraki günün konseri ayarlanır.

    böyle bir çingene kampı gibi şehirden şehre gezen müzisyenlerin yaptığı müzik inanılmaz enerjiktir. her akşam ayrı bir şevk ve heyecanla sahneye çıkan grup, spontane olarak seyircilerden biri istedi diye alakasız akıllarında olmayan bir şarkıyı çalmaya uğraşırlar, sürekli doğaçlama yapar, müzikleri ve sözleri değiştirir, her şarkıyı apayrı bir hava ile çalar.

    revü'nün diğer bir önemli özelliği de konserlerin alışılagelmiş rock konserlerinden çok bir tiyatro gösterisine benzemesidir. sahneye çingene kıyafetleri içinde ve makyajlı çıkarlar. özellikle bob dylan mimiklerini uzaktaki seyircilerin de görebilmesi için bembeyaz makyaj yapar ve gözlerinin etrafını siyaha boyar. zaten bob dylan bundan sonra hiç bir zaman seyirci ile bu kadar yoğun bir iletişime girmeyi denememiştir bile.

    revünün bu inanılmaz enerjisi 3 ay boyunca dayanır ve aralıkta dağılırılar. herkes kendi işine geri döner.

    benzeri bir turnenin tekrar tutacagi umuduyla, 1976 baharında revüyü tekrar bir araya getirilir ve california'dan başlayan bir turne düzünlerler. ancak ne var ki revü spontanelikten ve amatör ruhdan gelen o enerjisini bir daha toplayamaz ve 1976 konserleri 1975 kışındakilere göre bayaa bir daha sönük geçerler. iki ay boyunca bu sefer amerikanın güneyinde dolaşan revü üyeleri böyle zorlama bir şekilde bir yere varamayacaklarını anlarlar ve mayısta dağılırlar.

    böylece popüler müzik tarihinde bir yaldızlı sayfa daha bir daha açılmamak üzere kapanmış olur, geriye bize bootleg ve resmi cd'ler kalır.
  • müzik tarihinin en eşsiz sayfaları listelense başa güreşecek hikayelerdendir the rolling thunder revue turnesi.

    pek çok sebebi var bunun. bir kere bob dylan kariyerinde en formda olduğu dönemdedir. sesi en kusursuz halindedir. seyirciyle iletişim halindedir. hatta mutlu bile görünüri yaptığı işten büyük zevk aldığı ortadadır. sanki bu konseptte kendini bulmuştur.

    fakat daha önemlisi 50 küsur yıllık müzik hayatında her biri binbir forma giren parçaları bu turnede en iyi hallerini bulmuştur. it ain't me babe, hard rain, dark as dungeon, lonesome death of hattie carroll ve when i paint my masterpiece'in başı çektiği bu enfes düzenlemeler dylan'ın "yaşayan şarkıları"nın her biri için zirve noktasıdır.

    onun dışında turnenin bir diğer başrolü joan baez de kendi kariyerinin şöhret anlamında olmasa da, sanatsal açıdan zirve noktasındadır. o eski genç kız gitmiş, şarkılara hükmeden, duyguyu seyirciyi hipnotize ederek geçirebilen bambaşka biri gelmiştir.

    ama bu turnenin bilhassa bir new york ayağı var ki, dylan elinde kayıtları da olmasına rağmen ne görüntülü, ne de tümünü sesli olarak yayınladığı için tarihin en iyi konseri olmasına rağmen hak ettiği değeri görememiştir.

    turne içinde adı "night of the hurricane" olarak geçen bu konser, dylan'ı o sıralar yayınladığı hurricane şarkısında hikayesini anlattığı rubin carter için destek gecesidir aynı zamanda. 8 aralık 1975'de madison square garden'da vuku bulmuştur.

    konserin bir yerinde sahneye muhammad ali çıkar. seyirciye muazzam bir konuşma yapar. öyle büyük bir sahne hakimiyeti ve hitabeti vardır ki, yıllar sonra bile neden hala bir kültür ikonu olarak kabul edildiğini kolayca anlarsınız. konserin sürprizi bunlarla da sınırlı değildir. ali sahnedeyken, o sırada hapiste olan rubin "hurricane" carter'a da telefon ile bağlanılır.

    bu new york konserinin katılımcıları arasında, turnenin daimi bir üyesi olmasa da, ara sıra katılan joni mitchell da vardır. hem de nasıl vardır. o eski uzun elbiseler giydiği çiçek kız döneminden çıkmış ve deri ceketler, şapkalarla stilini olduğu kadar müziğini de olgunlaştırmış olan, hejira albümünü çıkaran joni mitchell'dır sahnedeki . o da kendisinin en iyi versiyonu halindedir.

    yine çok bilinmeyen ama o konserde harikalar yaratan ronee blakley vardır mesela kadroda. bir "need a new sun rising" okur ki, msg yıkılır.

    ağır toplar sahneye turnenin konsepti gereği sık sık girip çıkarken, arada roberta flack, t-bone burnett gibi geleceğin efsanelerini dinler seyirci.

    oturup bir bob dylan ya da joan baez konseri dinlemek istediğinizde seçmeniz gereken konser budur işte. ayrı ayrı söyledikleri şarkılar ve düet yaptıkları şarkılarla müzik tarihinin en unutulmaz işlerinden birine imza atmışlardır o turne boyunca, ama bilhassa o gece new york'da.

    bir gün eminim bu konserin tümünün video kaydına da ulaşacağız. kaydı yapılmış bir yerde bekliyor çünkü. scorsesse'nin belgeselinde görüklerimiz ağzımıza çalınan bir parmak bal. o güne kadar soundboard bootlegi ile yetineceğiz çaresiz.

    o konserden birkaç şarkı:

    isis
    never let me go
    sara
  • 75 yilindaki atraksiyonlara rambling jack elliott, joni mitchell, desire $arkilarindaki kemanina ailecek hasta oldugumuz scarlet riveranin yani sira, allen ginsberg de katilip uc be$ $iir okumu$tur. 78 de piyasaya sunulan renaldo and clara konser-belgesel-filmimsisi cogunlukla 75 deki tur esnasinda cekilmi$tir, $arkilarin bir kismi ise live 1975 veya nam-i diger the bootleg series volume 5 albumunde bulunur, bulamayanlara seve seve paket yapip gonderilir..
  • yukarıdaki detaylara ek olarak, konserler sırasında ulaşımın bazen otobüs bazen karavan ile bob dylan şöförlüğünde yapıldığı görülmektedir.

    gösterilerin başında önemli şairler de süre almaktadır. (bkz: allen ginsberg), sona yaklaştıkça bu şairlerin bavul gibi yük taşıma görevi üstlendiği filan görülmüş, insan inanamıyor...

    yine (bkz: sharon stone) belli konserlerde görevli olarak yer almış ki kendisi o dönem kiss fanatiği:)

    meraklısı için şu an netflix'de belgeseli dönüyor, kaçırmayın derim.
hesabın var mı? giriş yap