• sarsıcı ve harikulade belgesel.

    bunu beğenen bunu da beğendi: (bkz: war photographer)
  • böyle şahane bir belgeselin pek ilgi çekmemesi üzmekle beraber, sanat anlamında gerçekten başarılı ve bir o kadar da hisli fotoğraflar çekmiş sebastião salgado'nun; adeta köle gibi çalıştırıldığı, yokluk ve sefaletin tavan yaptığı yerlere gidip, o acıklı ses tonuyla bize dramı tattırmayı başardığı yapım olmuş.

    doğal olarak kalemi de fotoğraf makinesi! siyah beyaz çekimin ekmeği de yenmiş evet, ancak dramı anlatmak da renkli çalışmalarla olmazdı!

    hem salgado ve hayatına hem de yaşanan vahşete tanık ediyor bu belgesel..

    ayrıca belgeselin sonlarına doğru adeta inzivaya çekildiğinde darwinist sorgulamalarına da tanık oluyoruz. kimse yazmamış hayret ettim..

    bu belgeseli izlemenin en büyük keyiflerinden birisi de, salgado'nun hala yaşıyor olması. adamı yaşarken tanıyorsunuz. öldükten sonra değerini buldu deme lüzumu olmadan.
  • bu belgeseli izledikten sonra sebastiao salgado'ya hayran olmamak elde değil. ne güzel insan, ne güzel bir hayat.

    ----------------------------------
    "biz vahşi hayvanlarız. biz korkunç insanlarız, biz insanlar... "

    ----------------------------------
    "tarihimiz savaşlar tarihi. sonu olmayan bir tarih bu, bir baskı tarihi, çılgın bir hikaye. "

    ---------------------------------
  • kısaca belgesel nedir? nasıl olmalıdır? sorularının cevabı olan eserdir. konunun fotoğraf ile başlayıp insan doğasının vahşiliği ile devam etmesi çok güzel biçimde işelnmiştir.
  • sadece nefes alıp içine tıkıldığı plazalarda mesai dolduran sürülerin değil; gerçek acıyı, sevinci, mutluluğu ve hüznü tadanların, gerçekten yaşayanların hikayesi. müzikleri o kadar etkileyiciydi ki her sahnesini gözlerim dolu dolu izledim.

    papu's song

    'anlaşılacak başlıca şey bir kamlumbağa veya bir ağaç ya da bir çakıltaşı olarak doğanın bir parçası olduğum.'
  • ışık bir filozofun eline düşerse onunla ne yapar. sebastiao salgado sadece kameranın arkasına geçip anları dondurmamış, tam tersine zamanın buzunu kendi benliğinde çözüp ondan insana dair dersler pişirmiş. ekstrem coğrafyalarda insanın kalbine tokat atan fotoğraflar çekmiş. sonunda çektiği fotoğraflar en çok kendini acıtmış olmalı ki yolunu değiştirmiş. kendi dar çevresinden -aile mirasından- başlayarak doğaya dönmüş. belki de çektiği onca fotoğraftan sonra iyice hastalanan ruhunu iyileştirmek istemiş. ve ekosistemin -yağmur ormanları ve toprağın- yaralarını sarmak için kendi çevresinden başlayarak attığı adımlar en çok kendisini iyileştirmiş. iyileştikçe insan merkezli fotoğraflardan doğayı konu alan fotoğraflara yönelmiş. ruhunun aradığı merhemleri doğada bulmuş, iyileştikçe gezegene aşk mektubu yazmaya koyulmuş. belki de iyileşmek isteyen, iyileştirmekten başlamalı.

    tümüyle siyah beyaz fotoğraflardan oluştuğu için ilk görüşte aklıma ashes and snow'u getirdi. fakat ashes and snow'un aksine, bir rüyadan çok çarpıcı gerçeklerin içinde buluyorsunuz kendinizi. durup düşünmeye ayıracak, aklınıza soru işaretleri ekecek 1 saat 50 dakikanız varsa seveceğinizi sanıyorum.
  • brezilyalı dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı sebastiao salgado'yu anlatan belgesel. her midenin izlemeyi kaldıramayacağı cinsten, insan olmaktan utandıran dramatik bölümleri mevcut. mutlaka bir yerlerden görmüş olma ihtimalinizin olduğu modern köleliğin sembolü olan bir kaç kareyle karşılaştığınızda bu sizin için sürpriz olabilir: aa bu fotoğrafı o mu çekmiş?
    --- spoiler ---

    özellikle filmin son bölümünde salgado'nun ruanda'daki iç savaşa tanık olduklarından sonra insanlardan ümidini kesmesi bence filmin dram anlamında en tepe noktasıdır. sonunda ümidini canlandıran şey ise doğa oluyor.
    --- spoiler ---
  • bu belgeseli izleyince sinema ve ya fotoğrafın da tartışmasız sanat olduğu hissine kapılıyor insan. salgado tam bir sanatçı. duyarlılığı, vizyonuyla, becerisi kalbi ile birleşmiş bir sanatçı. gördükleri resmen görmediklerimiz. sanki fotoğraf çekmeye gittiği her hangi bir yer için daima kameralı birileri onu çekmeli. bizzat kendisi belgesel konusu. eşi, aşkı, çocukları, babası, ormanı ve göstermeyi başardıkları ile hayatın bütününün özeti bir ömür adeta. savaş, yıkım, şiddet, acı, açlık, merak, gerçek, ışık, renk, insan, yaşam...bir fotoğraf ve çerçevesinden daha neler fışkırabilir ki?

    filmi 2 yıl sonra ikinci izlediğimde anladığım bir şey oldu; fotoğrafların çekildiği gerçek anları ile izleyebildiğimiz bölüm sayısı, filmde olduğundan çok daha fazla varmış gibi kalmış aklımda. zira film gibi fotoğraflar çekmiş salgado. bir çoğu canlı kalmışlar aklımda. ne güzel insanlar var. ne güzel tuzu toprağın...
  • nasıl güzel.. nasıl duru..
    nasıl içten bir anlatım..
    nasıl nasıl..

    hayran olmamak içten bile değil!

    sebastiao salgado ve lelia 'nın doğanın çocukları olduklarını yaşamlarının her dakikasında kanıtladıklarının anıtı..

    "biz vahşi hayvanlarız. biz korkunç insanlarız, biz insanlar... "

    "tarihimiz savaşlar tarihi. sonu olmayan bir tarih bu, bir baskı tarihi, çılgın bir hikaye. "

    "anlaşılacak başlıca şey bir kamlumbağa veya bir ağaç ya da bir çakıltaşı olarak doğanın bir parçası olduğum.."
  • akıldan çıkmayacak kareleri, kalbin derinliklerini sızlatacak derecede dokunaklı anlatan nadide bir yapıt.
hesabın var mı? giriş yap