• mark cousins'in ayni adli kitabindan filme aldigi 15 bolumluk belgesel serisi. sozlukte aradim ama daha once yazilmamis galiba 2011 yapimi olmasina ragmen. toplamda 15 saat suren bu belgesel dizisinde sinemanin baslangicindan bugune tarihi anlatiliyor. turkce'ye "filmin hikâyesi: uzun ve macerali bir yolculuk" adiyla cevirmisler. 31. uluslararası istanbul film festivalinin son iki gununde(14-15 nisan) pera muzesi salonunda gosterilecek. belgeselin iff'nin sitesindeki tanitim soyle:

    on beş saatlik bu görkemli belgesel, beş yılı aşkın bir çalışma sonucunda dünya sinema tarihini bütünüyle gözler önüne seriyor. mark cousins’in aynı adlı kitabını temel alan film, sinemanın getirdiği yenilikleri keşfe çıkarken sinemacıların hem dönemlerinin tarihi olaylarından, hem de birbirlerinden nasıl etkilenmiş olduklarını inceliyor; sessiz sinemanın ilk günlerinden hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine uzanarak, sinemanın rusya, japonya, almanya, fransa, italya, ingiltere, iskandinavya ve abd’deki sanatsal evrimini kat ediyor. bernardo bertolucci, jane campion, gus van sant, lars von trier, claire denis, stanley donen ve claudia cardinale gibi efsanevi sinemacılar ve oyuncularla söyleşiler içeren bu yapıtla izleyici tüm zamanların en iyi filmlerini kuşatan sürükleyici bir dünya turuna çıkıyor...

    bölüm 1: sinemanın doğuşu (1900-1920)
    bölüm 2: hollywood rüyası (1920’ler)
    bölüm 3: dışavurumculuk, izlenimcilik, gerçeküstücülük: dünya sinemasının altın çağı (1920’ler)
    bölüm 4: sesin gelişi (1930’lar)
    bölüm 5: savaş sonrası sineması (1940’lar)
    bölüm 6: cinsellik & melodram (1950’ler)
    bölüm 7: avrupa’da yeni dalga (1960’lar)
    bölüm 8: yeni yönetmenler, yeni biçim (1960’lar)
    bölüm 9: 70’lerin amerikan sineması
    bölüm 10: dünyayı değiştiren filmler (1970’ler)
    bölüm 11: multiplekslerin gelişi ve asya anaakımı (1970’ler)
    bölüm 12: güce karşı savaş: sinemada protesto (1980’ler)
    bölüm 13: yeni sınırlar: afrika, asya ve latin amerika’da dünya sineması (1990’lar)
    bölüm 14: yeni amerikan bağımsızları ve dijital devrim (1990’lar)
    bölüm 15: günümüz sineması ve gelecek (2000’ler)

    http://film.iksv.org/tr/film/456

    imdb sayfasi

    trailer
  • malum ortamlara düşmüş ancak altyazısı henüz herhangi bir dilde bulunmayan belgesel-film.
    muhteşem kurum iksv festival gösterimi sonrasında altyazıyı bizlere bahşeder mi acaba, zira işten güçten herkes o saatte sinemaya gidemiyor.
  • tiglon tarafindan 5 dvd'lik ozel setinde iki dilde (ingilizce ve turkce olmak uzere) audio secenegi olmasina ragmen maalesef ingilizcesi duyulmayacak kadar kisik bir ses seviyesinde kaydedilmis. turkce dinlendigi taktirde -ki baska bir secenek yok denebilir- filmlerin ve yonetmenlerin isimlerinin orjinal adi ve telaffuzunu yakalamak problem haline geliyor.* ama belgesel izledigim kadariyla son derece kapsamli ve basarili.

    edit: bu ses sorunsalini halletmis bulunmaktayim. cok begenerek izledigim bir belgesel. cok basarili.
  • malum ortamlarda türkçe dublaj da içeren versiyonu da yer alan belgesel.
    (bkz: arena-tr)
  • beş yılı aşkın bir çalışma sonucunda dünya sinema tarihini bütünüyle gözler önüne seren belgesel, mark cousins’in aynı adlı kitabını temel alıyor. sinemanın getirdiği yenilikleri keşfe çıkarken sinemacıların hem dönemlerinin tarihi olaylarından hem de birbirlerinden nasıl etkilenmiş olduklarını inceliyor; sessiz sinemanın ilk günlerinden hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine uzanarak, sinemanın rusya, japonya, almanya, fransa, italya, ingiltere, iskandinavya ve abd’deki sanatsal evrimini kat ediyor. bernardo bertolucci, aleksandr sokurov, martin scorsese, jane campion, gus van sant, lars von trier, claire denis ve claudia cardinale gibi efsanevi sinemacılar ve oyuncularla söyleşiler içeren bu yapıtla izleyiciler tüm zamanların en iyi filmlerini kuşatan sürükleyici bir dünya turuna çıkıyor.

    dört kıtada sinemanın ilk gününden bugüne kadarki serüvenini araştıran belgeselde, sinema tarihinin öne çıkan filmleri dışında, bu filmlere imza atan yönetmenlerin yaşadıkları yerleri ve sinema mabedlerini de görmek mümkün. hollywood filmleriyle los angeles, new york, washington gibi yerleri görürken, hitchcock filmleri aracılığıyla londra’ya, pather panchali üzerinden hindistan’a ve ozu üzerinden japonya’ya uzanıyoruz.

    mark cousins’in belgeseli sinema tarihini fazlasıyla anglosakson bir bakış açısıyla indirgemeci bir biçimde yansıtsa da, sinemaya gönül verenlerin bu sete ilgisiz kalmamasında fayda var. son bir dipnot düşelim: belgeselde, nuri bilge ceylan da son yıllarda sinemanın en yaratıcı yönetmenlerin biri olarak öne çıkartılıyor ve yönetmenin özellikle iklimler filmi yakından inceleniyor. kiyarüstemi ve ceylan belgeselin son bölümünde öne çıkan iki yönetmen olarak göze çarpıyor.
  • bir sinema okulunda öğretilenlerin özetini içeren belgesel serisi. sinema tarihi, fikir üretimi, fikri anlatma gibi konular bol film örnekleri ile anlatılır. ülkemiz sinemasından da nuri bilge ceylan iklimler filmi ile yer almıştır belgeselde.
  • az evvel arşivime kaydını yaptım. oldukça güzide, fiyatı da yarı yarıya düşmüş efendim...
  • bu belgeseli izleyen (ve belgeselde bahsedilen filmlere, yönetmenlere bir göz atan) herkes, sinema sanatı konusunda ciddi bir birikime sahip olur. (bi de opensubtitles diye bi site varmış diyolar)
  • mark cousins'in sinir bozucu tonlaması belgeseli çekilmez kılmış. godard filmlerindeki bezgin voice overlar gibi. ilk bölümün yarısını geçemedim, adam uykumu getirdi.
  • seriyi henüz izlemedim ama altta paylaştığım yazı ile iştahım hayli kabardı. kısa süre içerisinde başlamak istiyorum.
    --- spoiler ---

    sinemanın tarihi, tarihin sineması

    “yeni amerikan sineması harikaydı ama senegal’daki
    dakar’daki sinema da 70’lerdeki los angeles
    kadar heyecan vericiydi.”
    mark cousins

    irlandalı yönetmen ve film eleştirmeni mark cousins, aynı adlı kitabından uyarladığı 15 bölümlük belgesel serisi sinemanın hikâyesi: bir yolculuk’ta (the story of film: an odyssey) 19. yüzyılın sonunda yeni ve kışkırtıcı bir sanat formu olarak ortaya çıkan sinemanın yüz yıllık serüvenini kendine has tarzı, iddialı ve yenilikçi bakış açısı ile mercek altına alıyor. ilk gösterimi 2011 toronto film festivali’nde yapılan belgesel hemen ardından yalnızca klasik filmlerin yayınlandığı turner classic movies kanalı aracılığıyla daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmış ve büyük ilgi toplamıştı. istanbul’daki sinemaseverler ile buluşması 31. istanbul film festivali (2012) kapsamında gerçekleşen sinemanın hikâyesi, 19-29 aralık tarihleri arasında istanbul modern’in düzenlemiş olduğu gösterimlerle bir kez daha izleyicisini beklemekte.

    mark cousins’in belgeseli beş seneyi aşkın bir sürede ondan fazla ülkede yapmış olduğu çekimler, röportajlar ve titizlikle seçilmiş yüzlerce film kesitinden oluşuyor. belgeselin en büyük iddiası ise bugüne kadar amerika ve avrupa merkezli anlatılagelen sinema tarihine afrika, asya, güney amerika ve avustralya kıtalarında çekilen filmleri, denenmiş olan yeni yöntemleri ve göz ardı edilmiş yönetmenleri de kuşatacak şekilde yeniden bakmak. yolculuğuna edison’un kinetoskopu icat ettiği new jersey ve lumière kardeşler’in kinetoskopdan esinlenerek sinematografı geliştirdikleri -dolayısıyla sinemanın doğduğu yer niteliği kazanan- lyon’dan başlayan belgesel 6 kıtaya yayılan 29 ülkede sinema sanatının serencamına yön veren yenilikçi filmler, yönetmenler ve oyuncuların izini sürüyor.

    sinemanın hikâyesi on senelik zaman dilimlerini dönemin öne çıkan sinema eğilimleri etrafında tartışan her biri 60 dakikalık 15 bölümden meydana geliyor. sanat eserlerinin ortaya kondukları dönemlere ayna tutan tarihsel tanıklar ve aynı zamanda çağın sanatçıları tarafından geleceğe düşülen şahsi notlar olduğunu göz önünde bulunduran yönetmen her bölümü tarihsel bağlam üzerine inşa eder ve böylelikle yedinci sanatın tarihi birdenbire dünya tarihine dönüşüverir. nitekim henüz 1895 yılında doğmuş olan sinema diğer sanat dallarından ayrılıp kendi formunu bulma ve şekillendirme sürecinde savaşlar, zaferler, isyanlar, devrimler, teknolojik gelişmeler, toplumsal hareketler, felsefi kırılmalar ve siyasi gelişmeler gibi tarihsel olgulardan hem kendisi derinden etkilenecek hem de onları derinden etkileyecektir. mark cousins’in ısrarla altını çizdiği bir diğer önemli nokta ise dünyanın farklı yerlerinde ve farklı zaman dilimlerinde film çekmiş yüzlerce yönetmenin birbirlerinden aldıkları ilham ile zaman, hareket, görüntü, ses ve ışık gibi sinemayı meydana getiren temel öğelerin her biri üzerine kafa yormuş ve sinemayı insanlığın ortak hikâyesine dönüştürmüş olmalarıdır.

    mark cousins’e göre bir hollywood klasiği olan kazablanka (casablanca, 1942) gibi özlem dolu bir aşk, hâleli bakışlar, kusursuz güzellikler ve acelecilik içeren filmler “gerçek olamayacak kadar romantiktir”. buna karşın ozu filmlerindeki duraklamalar; bir kedi, çalan bir saat, kaynayan bir çaydanlık bizi gerçek bir klasik ile yüz yüze getirir. yönetmen seri boyunca ele aldığı filmleri düşsel, gerçekçi, fantastik gibi nitelikler ile sınıflandırır ve her defasında gerçekçilikten yana tavır alır. bu nedenle hollywood sineması ışıltılı renkleri ve göz alıcı parlaklığı arkasında gösterişli bir balon iken sinemaya asıl yön verenler; tutkuları, hırsları ve fikirleri ile dünyanın farklı köşelerinden para ve ihtişam ile şekillenmiş ana akım sinemaya karşı çıkan yönetmenlerdir. yasujiro ozu, akira kurusowa, youssef chahine, souleymane cissé, forough farrokhzad, victor erice, ritwik ghatak, hou hsiao-hsien, jia zhang-ke, abbas kiarostami, mohsen ve samira makhmalbaf, satyajit ray, ousmane sembene, tsai ming-liang, andrei tarkovsky ve daha niceleri…

    sessiz sinemadan sesli sinemaya geçiş, erkek egemen film endüstrisinin hollywood’da yükselişi, ikinci dünya savaşı ile sahne alan yeni gerçekçi sinema ve kara filmler, kolonileşme sonrası kimlik arayışına giren afrika sineması, kendi tarihsel-sanatsal köklerinden beslenen iran, “auteur” kavramı ve şahsi sinemanın doğmasına önayak olan fransız yeni dalga yönetmenleri ve 1990’lı yıllarla birlikte geçilen dijital çağın gerçekçilikten uzak fantezi dünyaları olarak filmlere yansıyor oluşu tartışılan ve yorumlanan belli başlı temaları oluşturuyor. geniş bir yelpazeden seçilen eserler ve sanatçılar arasında türkiye’den ise yol (1982) filmiyle yılmaz güney ve iklimler (2006) filmi ile altın palmiye ödüllü yönetmenimiz nuri bilge ceylan yer almakta.

    irlandalı yönetmen, belgeselin hedef kitlesinin genel izleyici ve daha çok gençler olduğunu belirttiği halde seri boyunca sık sık karşımıza çıkan teknik terimler, kullanılan yöntem ve ekipmanlar hakkında açıklayıcı bilgi vermeyerek izleyiciyi bu hususlara hâkim varsayıyor. çünkü amacı didaktik bir anlatım ile hocalığa soyunmak değil, bir taraftan görüntüler akarken diğer taraftan adeta izleyicinin kulağına bir şeyler fısıldayarak onlara bu süreçte eşlik etmek ve teknik konuları açıklamaktan sakınarak muhatapların zihninde merak uyandırmaktır. serinin son bölümünde ise yönetmen sinemanın bugüne kadar olan yol hikâyesine bakarak gelecek hakkında öngörülerde bulunmaya çalışır.

    sinemanın hikâyesi: bir yolculuk henüz yüzüncü yılını yeni doldurmuş görece genç bir sanat formu olan sinemanın hikâyesini yenilikçi yönetmenler ve bu hikâyeye bir şekilde yön vermiş olan tarihsel aktörleri odağına alarak anlatıyor. bunu yaparken, avrupa ve amerika merkezcilikten kaçmaya çalışan -fakat bunu hollywood sineması ile diğerlerini keskin çizgiler ile birbirinden ayırarak yaptığı için- zaman zaman iddialarını zayıflatan fakat en nihayetinde içerdiği muazzam film arşivi ve yapılmış değerli röportajlar ile sinemaseverlerin arşivinde mutlaka bulunması gereken bir çalışma. (emine öztaner)
    kaynak: http://www.hayalperdesi.net/…tarihin-sinemasi-.aspx
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap