• filmde mac ve windows adinda 2 karakter vardir. mac zaten basrolu cektigi icin olaylari yoneten kral adamimizdir, windows da gorev verildiginde yapmayan, kafasi yarali kerestenin biridir. filmin de 1982 de cekildigini goz onune alirsak john carpenter in ne kadar ileri goruslu oldugunu anlariz.
  • filmi izleyenler için küçük bir ipucu vermek gerekirse :

    --- spoiler ---

    filmin sonunda iki kişi kalırlar, acaba biri şey'e dönüşmüş mü düşünceleri kol gezmektedir.. işte o an, soğuk nedeniyle mac'in ağzından çıkan buharları görürüz.. ama childs'in ağzından aynı buharlar çıkmamaktadır.. tabii bildiğim kadarıyla bu konuyla ilgili kesin bir açıklama yoktur ama bir çok fan sitesinde bu küçük ayrıntının üzerinde durulur..

    bu teorinin bir versiyonu da:

    mac ve childs gecenin sonunda yan yana oturur. mac, childs'a içki uzatır. ama uzattığı şey içki değil, benzindir. daha önceden molotof kokteyli hazırladığı için, bir cinlik yapıp mataraya benzin koymuştur. childs'e uzatmasının nedeni ise, yaratığın benzin ve içki farkını bilmeyecek olmasıdır. childs alır ve hiçbir şey olmamış gibi içer. mac de kurtuluşu olmamasına güler.

    2020 edit: son olarak filmin görüntü yönetmeni dean cundey'e göre, final sahnesinde kalan iki kişiden biri kesinlikle ve kesinlikle yaratık. hangisi olduğu ile ilgili ise şöyle bir ipucu vermiş: insan olanın gözünde parlama var. yaşamı simgelemek için özellikle ışıkla uğraşmışlar. aynı parlama kan testi sahnesinde de varmış.

    --- spoiler ---
  • john carpenter'in cok saglam gerilim filmi.

    * spoiler icermektedir, geri kalanini ona gore okuyunuz *

    bilmiyorum cok mu komplo teorisyenligi olacak ama the thing'i izlerken filmin - ya da esinlenildigi hikayenin - bir tur siyasi alt metni olabilecegini du$unmeden edemedim. normandiya cikarmasi, japonya'ya atom bombasi atilmasi, komunizmin yikilmasi, gunumuzdeki irak sava$i surekli gozumun onune geldi. avrupalilar bir bok yiyor, sonra yedikleri boku temizlemeye cali$iyorlar ama beceremiyorlar, bu bok oyle bir bok ki, herkesi kendisine benzetiyor ama di$aridan bir $ey farkedilmiyor ve her yere yayiliyor, en sonunda da amerikalilar bu boku canlari pahasina yeri gelir silerek, yeri gelir yiyerek, yeri gelir uzerine sicarak - buyuk olasilikla - temizliyorlar.

    bu "bok"u destekleyen $eyleri ufak ufak maddeleyecek olursak:

    - dunyadan "izole olmu$", "yalniz" amerikalilarla ba$liyoruz hikayeye. cok ugra$malarina ragmen bir turlu "di$ dunya" ile baglanti kuramiyorlar. daha sonra ise ba$larina o kitada bulunan diger amerikalilarin degil, norveclilerin actigi bir bela geliyor. bu bela, bir yaratik. bu yaratik uzun bir zamandir donmu$ durumda (phantom menace) ve "avrupalilar" tarafindan uyandiriliyor.

    - kurt russell'in canlandirdigi karakter (imdb'de vietnam gazisi rolunde oldugu soyleniyor ve bu da komployla buyuk uyumluluk gosteriyor kanimca) macready bir iki kere norvec yerine isvec diyor, ki bu da amerikalilarin diger ulkeler hakkindaki genel ilgisizligini gosteren bir durum oluyor. onemli olan sadece yok edilmesi gereken tehlike.

    - derin uykusundan uyanan yaratigin gudusu, butun canli organizmalari "sindirerek" onlarin $eklini almak. ancak $eklini aldigi canlilarin ici yine o yaratik. ancak kanlariyla anlayabiliyorlar aslen "insan" (amerikali?) olduklarini. bu da insana (amerikaliya?) ister istemez bir komunizm ya da nasyonal sosyalizm metaforu olarak gorunebiliyor.

    - filmdeki karakterler bir bir olurken, ki$inin aklini surekli "acaba insan miydi, pisi pisine mi oldu?" sorusu kurcaliyor (bir yere kadar kurcaliyor tabii ki, hikayenin aki$i geregi). yaratigin gercekten ele gecirdigine bakmadan (yoksa teror buyur ve onlari yok eder*) direkt yakiyorlar arkada$larini.

    - filmin sonunda hayatta kalanlar ba$arili beyaz amerikali (macready*) ve ba$arili zenci amerikali (childs*). ve biz bu ikiliden hangisinin canavar olabilecegini ya da ikisinin de olmayabilecegini du$unurken bitiyor film ki, bu da amerikanin di$aridaki "olaylarini" hallettikten sonra icteki canavarlarina donu$unu simgeliyor sanki.

    cok sacma gelebilir ancak ben yine de olasilik dahilinde bulundurmaya deger oldugunu du$unuyorum bu durumun.
  • 80lerde etkisini gösteren gore furyasından günümüzün dev böcekli, yaratıklı, korku filmi kisvesi altındaki gişe filmlerine esin kaynağı olmuş, bunun yanında daha sonraki tarihlerde yapılan bazı kaliteli korku ve bilimkurgu filmlerinde de etkisini hissettiren john carpenter klasiği.

    film birçok açıdan değerlendirilebilir, ve değerlendirildiği her kategoride benzerleri arasından sıyrılarak kafaya güreşebilir.

    öncelikle bir korku filminde hiç alışık olmadığımız şekilde en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bir senaryoya sahiptir. filmin genel konusunun içinde anlaşılamayan bazı noktalar çok ince sürprizlerle bezenmiş ve bu şekilde film defalarca izlenilebilecek, hatta defalarca izlenmedikçe bazı kareleri ve vurucu sahneleri tam olarak anlaşılamayacak bir hale gelmiştir.

    film, çekildiği yılın* teknolojisine, ve o yıllarda çekilmiş, şimdi klasik sınıfına sokulmuş, övüle övüle bitirilememiş namzet ve rakiplerinin*** görselliğine kıyasla müthiş ötesi bir zenginliğe sahiptir. filmde kullanılan efektlerin yeterliliği, patlama ve dönüşme* sahnelerindeki dozajı, her ne kadar uzaydan gelmiş organzimalara ve pek de akla hayale sığmayan bir biyolojik teze dayandırılmış olsa da filmi nispeten inandırıcı ve gerçekçi kılmaktadır.

    filmi ilgi çekici kılan bir diğer unsur da, genel konunun, ve haddiyle seyirci üzerinde sağlanan korku hissinin yanında, gayet ayarında verilen insan psikolojisi sorunsallarıdır. konu itibariyle, yaşamak adına, yıllardır tanıdığı ve medeniyetten uzak bir araştırma üssünde beraber yaşamak zorunda olduğu insanlara güvenmemek zorunda kalan, hatta birbirlerini öldürmeleri gereken bir grup insanın yaşadığı zihinsel çatışma, ancak 2. izleyişte dikkatinizi layık olduğu derecede çekmekte ve sizi hayran bırakmaktadır.

    bir diğer güzellik de, benzer korku filmlerinde hiç olmadık şekilde mantıkdışı olayların bu filmde yer almaması, filmin içinde gerçekleşen her olayın aklayatkın bir açıklaması olmasıdır. konunun ve senaryonun başarısının yanında, john carpenterın kullandığı çekim teknikleri ve filmin kurgusu sayesinde bazı hadiseler hasıraltı kalmakta ve film bu sayede güzelleşmektedir.

    ayrıca film özellikle ülkemiz çapında underground bir filmdir, birçok sinemasever filmi yakın tarih içinde izleme şansına nail olmuşlardır, bir kısım da henüz izleyememiştir.

    filmi sadece bir korku şaheseri olarak değerlendirmek ufak çaplı bir haksızlıktır. genel atmosferiyle, oyuncu kadrosunun kalitesi ve başarısıyla, filmin hakettiği sıfat, gerçek anlamda bir sinema şaheseri olmalıdır.
  • filmin girişinde norveçli elemanın norveççe söyledikleri şunlarmış:

    "se til helvete og kom dere vekk. det er ikke en bikkje, det er en slags ting! det imiterer en bikkje, det er ikke virkelig! kom dere vekk idioter!!"

    "gidin buradan. o köpek başka bir tür! o bir yanılsama, gerçek değil! gidin buradan aptal herifler!"
  • nihai 2016 editi: divxplanet ya da diğer adıyla altyazi.org ve çevirmen batigol-7* hiçbir düzeltme yapmadılar, sallamadılar. filmin ortamlardaki (turkcealtyazi.org da dahil) bütün türkçe altyazılarında hata var. hatta altyazi.org'daki ingilizce altyazılar da yanlıştı. ama şu an sondaki iki ingilizce altyazı bu hata itibarıyla düzgün/düzelmiş görünüyor. yanlış hatırlamıyorsam bunlardan en az bir tanesi daha şu an filmin en üstteki ingilizce altyazısı gibi bozuktu. ilk altyazı halen olduğu gibi bozuk şekilde duruyor evet. nitekim türkçelerin hatalı olmasının sebebi de bu ilk ing altyazının hatalı olması ve türkçelerin bu hata içeren kaynaklardan çevrilmesi. hadi kaynak yanlış filmi nerenizle izliyorsunuz? hata dediysek teknik olarak küçük, minicik fakat anlam açısından çok önemli bir hata bu. durumu bildirmeme ve bundan haberdar olunmasına rağmen kimsenin hiçbir şey yapmaması sinir bozucu. neyse filmi yeni izleyip geldiyseniz okuyun hatırlar, anlarsınız.
    -nihai 2016 edit sonu-
    ------------------

    2011 yapımı (prequel) olanı izlemeyi düşünen herkesin alttaki uyarımı kesinlikle dikkate alması gereken filmdir. zira indireceği türkçe altyazının son kısmının şimdilik %100 yanlış olma durumu vardır. divxplanet'a doğru altyazıyı yükledim artık yarın mı ertesi gün mü onaylanır bilemiyorum... velhasıl izlemek isteyenler ya birkaç gün beklesin altyazının divxplanet'da görünmesi için ya da direkt benimle iletişime geçsin... alttaki feci spoiler içeren kısmı da kendi iyiliği için okumasın lütfen...

    edit: altyazı yüklemenin belli kriterleri var. daha önce çevirmenle iletişime geçip altyazıları düzelttirmeyi deneyeceğim. ulaşamazsam site yönetimiyle iletişime geçeceğim... siz bir sonraki editime kadar veya bu edit kalkana ve üsteki paragraf değişene kadar izledikten hemen sonra gelip aşağıdaki spoiler kısmını okuyun...

    filmi izleyenler aşağıdaki spoiler içeren kısmı ve aşağıdaki son edit'i okuyabilirler...

    evet;

    spoiler geliyorum der!

    şimdi efendim dikkatsiz bir izleyici değilseniz filmin başından beri sarışın olan helikopter pilotumuzun (carter) sol kulağında bir adet küpe olduğunu farketmişsinizdir. bu durum pilotumuz esas kızımız (kate) ile uzay aracına girene kadar devam eder. yani başından beri carter hiç dönüşmemiştir, hep insandır. kate, filmin sonlarında kaçan uzaylıyı yakalamak için carter'la araca binerken de önce tedirgin bir bakış atar ve kulağında küpesi olduğunu görüp rahatlar. yine dikkatsiz değilseniz filmin sonunda, kate ve carter birlikte uzaylıyı uzay aracında gebertip dışarı çıktıktan sonra kar aracına binerlerken sürekli carter'ın kulağında küpesi olmadığını gözümüze sokmuşlardır. bu demek oluyor ki uzay aracında carter, onu görmediğimiz sırada yakalanmış ve dönüşmüş, uzaylılardan biri olmuş. kate araca binerken carter'ın kulağında küpesi olmadığını farkeder. uzay aracındayken dönüşmüş olduğunu anlar ve şunu (alev tabancası) arkaya bırakayım bahanesiyle arkaya gider ve tabancayı tüpü kuşanıp gelir. carter'a;

    ''üsse geri döndüğünüzde insan olduğunu nasıl anladım biliyor musun?'' der.
    ''hayır'' der carter.
    ''küpen'' der kate.
    carter elini küpe olmayan sağ kulağına atar çünkü hangi kulağında küpe olduğunu bilmiyordur.
    ''diğer kulağındaydı'' der kate. ama zaten sol kulağında da küpe yoktur. ancak bu da önemli değildir. carter küpenin olmamasını da geçiniz hangi kulağında küpe olduğunu bile bimiyordur ve kate'in durumu farkettiğini anlamıştır.
    ''hayır'' der carter. durdurmak ister kate'i ama çok geç. carter ölmelidir ve öyle de olur...

    şimdi gelelim soruna; filmi türkçe altyazılı izlemiş olanların hepsi bu sahnede kate'in malum cümlesindeki ''insan olduğunu'' kısmını ''insan olmadığını'' şeklinde okumuşlardır çünkü divxplanet'da batigol-7'nin çevirdiği türkçe altyazının kaynağı olan ilk ingilizce altyazı hatalıdır. orada kate'in bu cümlesi ''you know how i knew you weren't human when you showed up back at base?'' şeklinde yanlış olarak yer alıyor. batigol-7 de bunu çevirirken hiç filme bakmayıp ya da kontrol ederken dikkat etmeyip olduğu gibi çeviriyor ve karışıklık oluyor. aslında söz konusu satırın doğrusu ''you know how i knew you were human when you showed up back at base?'' şeklinde yer alıyor doğru ingilizce altyazılarda. yani divxplanet'taki diğer iki ingilizce altyazıda olduğu gibi. bütün karışıklık ''were''ün ''weren't'' diye yanlış yazılması ve türkçeye çevrilirken de filmin akışına mantığına gidişatına bakılsa ''were'' yani ''olduğunu'' şeklinde olması gerektiği anlaşılabilecekken yanlış olarak ''weren't'' yani ''olmadığını'' şeklinde çevriliyor ve olaylar olaylar. bu durumun yarattığı kargaşa görüyorum ki entry'lere de yansımış. işte bu yüzden özellikle de dikkatsiz izleyiciler için bu kısım ciddi bir sorun teşkil ediyor. işsiz de olduğumdan bu saatte üşenmedim insanlık adına bunu yapmalıyım dedim ve karşınızda bu entry.:)

    neyse altyazı olayını geçelim. carter'ın dönüşmediğini anlamanın bir sürü yolu vardı. mesela salonda birleşen yaratık neden carter ve jameson'a (siyahi pilota) saldırıyor? çünkü onlar insan! dönüşmüş olsalar neden saldırsın kendi türüne uzaylı değil mi? neyse efendim. işte dikkatsiz izleyiciler bu gibi detaylarda geri dönüp ben nerede yanlış yaptım demek yerine filmdeki diğer mantık hatalarıyla birleştirip iyice yerin dibine sokmayı tercih ediyorlar. ama suç onların değil. çeviri yanlış bir kere... ama yani carter ve jameson'un insan olduğunu anlamamak için de biraz şaşkın olmak lazım...

    neyse an itibarıyla divxplanet'a düzgün altyazıyı yükledim. yakında film altında bulunabilir...
    tabi bu yanlışı yapmış olması sevgili batigol-7'ye sonsuz teşekkürlerimizi sunmamız için bir engel değil.

    film hakkında da üşenmezsem artık başka zaman yorum yaparım. ama kısaca fikir belirtmek gerekirse; 1982'deki kadar kaliteli olmasa da fena değildi.

    edit 2: efendim bundan aylar hatta belki de bir yıl önce falan batigol-7 ile yaptığımız mesajlaşmalar sonucunda kendisinin söz konusu cümlede were mü weren't mü denildiğinden emin olmadığı için böyle bıraktığını öğrenmiştim. fakat siz bana güvenin. orası were. were olmak zorunda bir kere. yani bana güvenmiyorsanız ve orada ne dediğini tam anlayamıyorsanız bile azıcık mantığınız varsa gidişat dolayısıyla were olmak zorunda olduğunu anlarsınız. yoksa oturup yazar mıyım bu kadar yazıyı? manyak mıyım lan ben? hı?
  • arada spoiler'a kaçan birkaç bilgi olabilir, ona göre okuyunuz....

    john carpenter'ın sağlam bir bütçeyle(yaklaşık 14 milyon dolar) çektiği ilk film sayılır, ancak e.t. gibi bir fllmle yakın zamanda gösterime girme şansızlığını yaşadığından, dost, cici uzaylı fikrine fena halde sarmış olan amerikalılar bu filme hiç ilgi göstermez ve film büyük bir ticari fiyasko yaşar. zamanın eleştirmenleri de filmi alien ve dönemin yükselen yıldızı gore filmlerinin bir uzantısı olarak görür. kısmen doğru olsa da, bu görüşler, filmin günümüzde bile neden merakla izlendiğini açıklamaz. carpenter öncelikle filmde yoruma açık birçok karanlık nokta(fuchs'a ne olduğu, thing'in ilk kimi ele geçirdiği, blair'in niye gemi yaptığı, kan torbalarını kimin boşalttığı gibi) bırakmıştır. filmde (son sahne dahil) kimin thing olduğu sorusu hep muğlaktır, özellikle kan testi sırasında karakterlerin kendileri bile insan olduklarından emin değillerdir, hepsinin yüzünde bir endişe ve korku vardır(mcreaady hariç), testin sonuna kadar gıkını çıkarmayan, korku içinde bekleyen gary, insan olduğunun kesinleşmesiyle anca tepkisini gösterebilir. ki benzeri filmlerin aksine, bu filmdeki ana tema, hayatta kalabilme mücadelesi değil, insan olarak kalabilmek, bundan emin olabilmektir, asıl korkutucu olan bir imitasyona, taklide dönüşmektir. bütün bunlar üstüne gelişen paranoya ve dehşet duygusu izleyiciyi de sarar ve karakterlerin hiçbiri özdeşleştirilmeye müsait olmasa da(macready ve childs dahil), izlerken ister istemez kendinizi filmin içinde bulursunuz. filmin sonlarındaki diyalog ise bu paranoya duygusunu ve onun getirdiği çaresizliği en iyi biçimde anlatmaktadır:

    childs: peki burdan nasıl kurtulacağız?
    macready: belki de burdan kurtulmamamız gerekiyor....
  • aşmış oyunculuk yeteneğiyle göz dolduran bir köpeğe sahip film. etrafta sinsi sinsi dolaşması, çevresine kolaçan eden gözlerle ağır ağır bakınması falan görülmeye değerdir. bildiğin köpek resmen rol kesmiş, hepimizi büyülemiştir. filmin kendisine gelecek olursak; çağının imkansızlığına kafa tutabilmiş ender yapımlardan biri. korkutuyor, geriyor, hoplatıyor, paranoyaya bağlıyor. üstelik bunları da, izleyicisini sıkı sıkıya kavrayarak gerçekleştiriyor. izlenilmeli.
  • artık kim insan kim değil , hiç bilmiyorum
    herkes birbirini suçluyor ve kimsenin kimseye güveni kalmadı.
    buradan kurtulabilecekmiyiz bilmiyorum.
    çok soğuk ve üşüyorum...
  • 1982 yılına göre oldukça etkileyici efektler içeren john carpenter klasiği. carpenter, klasik korku filmlerindeki "sıradaki kim" sorusu yerine "hangisi insan değil" sorusu ile zihinleri meşgul eder ve sürekli olarak seyirciyi de tırstırmayı ihmal etmez. finali biraz zayıf kalsa de kesinlikle görülmesi gereken bir film.
hesabın var mı? giriş yap