• bu kesin inançlı denen tipler, toplumun çoğunluğunu oluşturan kımıl zararlılarıdır. en bariz vasıfları ise "fert/birey" olmaktan çok uzak olmaları hatta bu kavramı hiç anlayamamalarıdır.

    kendi benliklerini grup kimliği içinde eritip sahte bir birlik/vahdet hissi yaşarlar. esasen uyuşturucu veya alkol müptelalarından farkları yoktur. zira müsekkeratlar da neticede insanı benliğinden kurtarıp, vahdet hissi yaşatmaları yüzünden beşerce rağbet görmüşlerdir.

    ancak gerçek çözümün yolunu tıkadıkları ve asıl hedefi(hakiki vahdet) perdeledikleri için her türlü sahte oluşlardan kaçınılmalıdır.

    hakikat taliplerinin genelde yalnızlığı tercih etmelerinin ve toplumdan uzaklaşma temayüllerinin ardında bu tür duygular, sezişler yatar.

    öte yandan kesin inançlılar, kendi benliklerini grup içinde erittikten sonra ütopyalar peşinde koşarlar, "şimdiyi" ise defterlerinden silerler. zira "şimdi" zaten onların kaçıp kurtulmak istedikleri şeydir.

    bu minvalde tıpkı yahudiler gibi hep vaad edilmiş topraklara doğru bir sefer arzusu ve psikolojisi içine girerler. yahudi tanımlamasını gelişigüzel yaptığımı zannetmeyin. onların şuur kodları ile yahudilerinki arasında büyük benzerlikler bulursunuz.

    tüm bu davranışlar onların zaten şişik olan egosunu daha da azdırır. hakikatle aralarındaki perde büsbütün kalınlaşır. iç gerilimleri daha da artar. bu gerilim onları ifrat davranışlara ve saldırganlığa iter, istikametten uzaklaştırır.

    hûd sûresinde istikamet emredilmiştir. istikamet çetinlerin çetini bir iştir. zira istikamet, bütün fiiller, hâller, sözler ve ahlâkta orta yeri tutmak ve onda sabit kalmaktır. o şekilde ki, bütün fiillerde zaruret dışına taşılmasın ve ifrat (fazlalık) ile tefrit (eksiklikten) korunulabilsin... onun içindir ki tasavvuf büyükleri "keramet ve harikalarda iş yoktur, iş istikamettedir" demişlerdir.

    bir kesin inançlının ise en uzak olduğu değerdir istikamet. mutedil düşünceler, fiiller, davranışlar onu tatmin etmez. hep kutuplara kayar. ömrü ifrat ile tefrit arasında gidip gelmek ve bir hiç uğruna çile çekmekle geçer.

    (bkz: vahdet ve elem-i firak/#39453815)
  • eserin öyküsü ilginçtir. profesyonel akademik kariyerden vareste olup tamamen amatör dürtülerle kendini yetiştiren taş işçisi, altın arayıcıs, amele erik hoffer'in dinlenme zamanlarından çalarak kaleme aldığı eserdir kesin inançlılar. eserin ayrıca amerikan üniversitelerindeki siyaset bilimi kürsülerinde en temel yardımcı kaynaklardan biri olarak belirlenmesi ise enteresan ve önemlidir. hoffer için her şey, gözleri henüz beş yaşındayken kör olup 15 yaşında birden bire açılması arasında geçen zaman aralığında babasının ona "budala, budala" demesiyle başlamıştır. gözleri açılan genç erik bir kitapçıda dostoyevski'nin budala ser-levhalı eserini görünce kendisini anlatan bu kitabı hemencecik almadan edemez. okuma serüveni böyle başlıyor erik hoffer'in. sonrasında okuduklarıyla gördükleriyle yaşadıklarıyla magnum opus'u olarak bilinen bu eseri kaleme alıyor.
  • hayatta karşı karşıya kalınabilecek her şeye; 'kime göre, neye göre' sorusunu sormayı öğretecek, enfes bir kitaptır
  • bir eric hoffer kitabı; türkçe ye "kesin inançlılar" adıyla bir kez im yayınevi tarafından, bir kez de -en son dost kitabevi nde gördüğüm üzere- plato tarafından çevrildi. kitle hareketlerinin sınırlarını, çok ayrı uçlardaki görüşlerin yarattığı kriz durumlarının ortak noktalarını saptayan ve dünyaca ünlü liderlerin liderlik özelliklerini objektif bir biçimde sorgulayan eserdir.
  • (bkz: inandığı şey uğruna muhteşem hatalar yapan insan)

    turkiye insaninin 90% a yakini kesin inanclidir desem cok ahkam kesmis olacagim ama bir dinleyin once;

    - 50% civarinda bir secmen her ne yaparsa yapsin iktidardaki partiyi ve insanlari desteklemekten geri durmayacaklarini son bir kac secimde ispatladilar. kendine islami degerleri on plana cikaran bir parti nazariyla bakan akp aslinda dinde en buyuk suclardan olan ve allah'in kendisinin bile affetmeyecegini soyledigi "kul hakki yemek" -cunku bu hak kula aittir ve once kulun affetmesi gerekir- konusunda oldukca basarili olmasina ragmen halktaki "yiyor ama calisiyor" dusuncesinin yaygin olmasi bu insanlarin aslinda dusunen bir birey degil sadece birer "kesin inancli" oldugunu gosteriyor.

    - 20-25% kadar bir insan grubu -ki bunlar gelenekten cumhutiyetci olan kisim- yillardir kendi zihniyetlerinin devlete yaptigini bugun baskasinin yapmasi karsisinda gecmisine yonelik hic bir oz elestiri yapmadan sadece "servet dusmanligi" olarak niteleyebilecegim, gucu elinde bulunduran gruba kin guduyorlar. ve isin asli bu kin, yoneten partinin son yillarda iyice azmasindan daha oncelere dayanmaktaydi. "cobanin oyu ile akademisyenin oyu nasil bir olur?", "bunlarin hepsi damacana kafali" diyen kitle aslinda dunya'da sadece dikta ile yonetilen ulkelerdeki -oligarsik brokrasi de diyebilecegimiz ve ozellile eski roma'da orneklerine sikca rastlanan- "yonetenlerin ustunlugu" kavramina dayanmaktadir ki bu insanlar kendilerinin ustun olduguna "kesin inanmislar" ve bu ustunlugun hic bir sekilde baska bir gruba ait olabilecegi dusuncesini hazmedememislerdir. hatta roma hristiyanligi kabul ettiginde, romali olmayanlar da hristiyanligi kabul ettikler fakat "simdi biz de sizinle esit miyiz?" dediklerinde, "hayir siz bizimle esit olamazsiniz ancak ruhunuzu kurtarabilirsiniz" cevabini almislardir.

    - 10% lik bir kisim ise kurt destekcisi olan kisim. -"turk" milliyetcisi ve destekcisi olmanin mesru oldu yerde "kurt" milliyetcisi ve destekcisi olmanin da gayet makul olmasi gerektigine inanarak yola cikarsak, ki bence boyle olmalidir- bu kesim aslinda islam dinini yasayan bir kesim olarak taninirlar. guney dogu'da bir cok medresede yetismis sayisiz islam alimi vardir ve bu insanlar sadece birer dini oge olmaktan ote bolgede kanaat onderligi rolu olan insanlardir. buna ragmen bu 10%'luk kitle kendi "kurt milliyetciligini" bir teror orgutu vasitasiyla veyahut bu teror orgutunun sivil kanadiyla temsil ettirmektelerdir. aslen marksist-ateist degerleri kendine oncu olarak belirlemis ve yillardir iclerinde bir cok masum insaninda yer aldigi katliamlari yapmis olan bir teror orgutu, boyle bir tabani nasil temsil ediyor, bunun cevabi da; sorgulamadan "kesin inanmis" kitledir.

    siyasal ideolojik acidan turkiye insanina baktigimda -dikkat ederseniz bunlarin subjektif oldugunu kabul ederek konusuyorum, kimse benimle ayni fikirde olmak zorunda degil- boylesine buyuk bir cogunlugun "kesin inancli" veya eric hoffer'in terminolojisiyle "true believer" olduguna kanaat getiriyorum.

    son olarak; boylesine bir toplumdan akli selim inanlar cikip turkiye'yi demokratik degerler tabaninda yonetecegine inanmadigimdan, turkiye'nin yakin geleceginin cok daha karanlik olacagini ve bu gunlerin -goreceli olarak- guzel gunler oldugunu dusunuyorum.
  • piyasada resmen karaborsacıların eline düşen eric hoffer' a ait kitap. kütüphanelerde ise ödünç vermiyorlar kitabı. yazar süper tespitler yapmış gerçekten. mesela bir örnek:
    --- spoiler ---

    hayal kırıklığına uğramış kişilerin aklından sızan tatsız salgı, her ne kadar bir korku ve kötü düşüncenin eseriyse de, hoşnutsuz kişileri bir araya birleştirmekte çok uygun bir yapıştırıcı madde vazifesi görür.
    --- spoiler ---

    bu kitaba ne yapıp edip sahip olacağım.
  • alt başlığı "kitle hareketlerinin anatomisi" olan, "kesin inançlılar adıyla türkçeye çevrilmiş, eric hoffer'e ait eser.

    aynen şöyle diyor:

    - "rejimlerin kendi ecelleriyle ölmeye bırakıldıkları yerlerde sonuç, çoğunlukla toplu bir uyuşukluk ve içtimâî çöküntüdür."
  • zamanında okurken kendim için aldığım bazı notları sizlerle paylaşmak isterim. çeviriyi yaparken yanlışlıklar yapmış olabilirim. kusura bakmayın.

    "modern bir toplumda insanlar şaşkın ve nefes nefese kaldığında (yani strese maruz kaldığında) sürekli umutsuz yaşayabilirler

    işsizliğin getirdiği umutsuzluk sadece yoksulluk tehdidinden değil, ilerideki büyük bir hiçliğe aniden bakıldığında da ortaya çıkıyor.

    işsizler ümitleri takip etmenin rahatlamadan daha muhtemel olduğunu düşünüyorlar

    bir ırkı, bir ulusu veya herhangi bir grubu en az değerli üyeleri tarafından yargılama eğilimi vardır

    tarih oyunu genellikle ortadaki çoğunluğun başkanları tarafından en iyisi ve en kötüsü tarafından oynanır.

    yoğunlaştırılmış varoluş mücadelesi, dinamik bir etkiden ziyade statiktir (son derece fakir)

    gereksizlikten ziyade fazlalık için çabalarken daha cesaret ediyoruz. genellikle fazlalıktan vazgeçtiğimizde, gereksinimlerden yoksun oluruz.

    stalinizm, yerleşik dinler kadar halkın afyonudur.

    bireysel sorumluluktan kaçmak için ya da ateşli genç nazi'nin "özgürlükten özgür olmak" ifadesiyle kitlesel bir harekete katılıyoruz.

    fanatikler özgürlükten zulüm korkusundan daha fazla korkar

    özgürlüğün gerçek olduğu yerde eşitlik kitlelerin tutkusudur. eşitliğin gerçek olduğu yerde, özgürlük küçük bir azınlığın tutkusudur.
    özgürlüğü olmayan eşitlik, eşitliği olmayan özgürlüğe göre daha istikrarlı bir toplumsal örüntü yaratır.

    kitle hareketleri bir tanrı'ya inanç olmadan yükselebilir ve yayılabilir, ama asla şeytana inanç olmadan yayılamaz. genellikle bir kitle hareketinin gücü, şeytanının canlılığı ve somutluğu ile orantılıdır.

    sevdiğimiz zaman genellikle müttefik aramayız. gerçekten de, sık sık bizimle yaşayanlara rakip ve izinsiz olarak bakıyoruz. fakat nefret ettiğimizde daima müttefik ararız.

    şaşırtıcı olan şey, nefretimiz görünür bir şikâyetten kaynaklanmadığında ve haklı görünmüyorsa, müttefiklere olan arzunun daha baskıcı hale gelmesidir. bizim gibi nefret edenler ile birleşmemizi sağlayan mantıksız nefrettir ve en etkili çimentolama maddelerinden biri olarak hizmet eden bu tür bir nefrettir.

    işkencecilerimizden üstün olduğumuzda, onları hor görüyoruz, hatta acıyoruz, ama onlardan nefret etmiyoruz.

    kendine saygısızlık insanda akla gelebilecek en adaletsiz ve suçlu tutkular üretir, çünkü o hakikat'e karşı onu suçlayan ve hatalarından ikna eden ölümcül bir nefret tasavvur eder. "
  • korkunç derecede zamansız ve güncel kitap.

    1940'larda değil de son 10 yılda yazıldığını, hoffer'ın aklında ışid, trump gibi birçok güncel kişi ve topluluğun olduğunu düşünebilirsiniz. kitabın basımının ikinci dünya savaşından sonraya denk geldiğini bilmekse daha korkunç. geçmişi okuyup bugünü yaşayan biri olarak içinizi huzursuzluk kaplıyor. hoffer, şimdiki zamanı küçümseyerek, sürekli geçmiş ile geleceğe inanan "kesin inançlı" insanların psikolojisini ve buna ön ayak olan politik koşulların nasıl oluştuğunu o kadar açık bir şekilde yazmış ki "şimdiyi" düşünüp korkuyorsunuz.

    itiraf edeyim, kitap okurken altını çizmekten imtina ederim. hem kitabı korumak hem de kendi düşüncelerimi yazabilmek adına elimde kağıt, kalemle not almayı tercih ederim fakat bu kitapta satır altlarını çizmemek mümkün değil. koca paragrafı fosforlu kalemle işaretlemek istiyordum resmen.
  • "umudun bulunmadığı yerde çok, insanlar ya çarpışmaktan kaçıp uzaklaşırlar ya da kendi kendilerini çarpışmaksızın ölüme terk ederler. hitler’in, muhaliflerinin umudunu yok etmesini bilmiş olması onun korkunç gücünün önemli bir özelliğiydi. bin sene yaşayacak olan yeni bir düzen kurmakta olduğuna dair fanatik inancını hitler hem taraftarlarına hem de muhaliflerine iyice duyurmuştu. böylece, taraftarları, üçüncü reich uğruna çarpışmakla ölümsüzlüğe hak kazanmış oldukları duygusuna kapılıyorlar, muhalifleri ise, hitler’in yeni düzenine karşı gelmenin kadere karşı gelmek olduğunu düşünüyorlardı."
hesabın var mı? giriş yap