the unforgiven
-
ailenin çocuğa yaptığı eğitim ve kültür adı altında kişiliğin ve bireyliğin silinmesi işleminin daha açık bir tarifi olamazdı. hiçbir zaman özgür değiliz, kendimiz olmak için bile bir dolu uğraş vermemiz gerekiyor.
never free
never me
ailemiz bizi sırasıyla okula gönderiyor, erkeksek askere gönderiyor, evlendiriyor, çocuk sahibi olup aynı kısır döngüyü sürdürmemizi istiyor. aynı şeyi biz de çocuklarımıza yapıyoruz. onların olmayı istediği şey olmalarına, bir kez geldikleri bir dünyada ne isterlerse onu yapmalarına izin vermiyoruz.
this whipping boy done wrong
deprived of all his thoughts
cezalandırıyoruz. düşüncelerinin özgür kalmasına izin vermiyoruz. istediğimiz düşünceleri taşıyor. tuttuğumuz takımı tutuyor, olmadı yine de bir takım tutuyor ama politikaya bulaşmıyor. dinimizi öğretiyoruz. en iyisi bizimkidir diyoruz. kendi düşünceleri gibi sahipleniyor bu ailemizden öğrenip de kendilerine aktardığımız inanç ve düşünce sistemlerini. ve işin ilginci her birimiz bunu çocuğa kötülük olarak değil iyilik olarak yapıyoruz. iğrençliğine karşı koyamadığımız bir dünyayı değiştiremediğimiz için onları bu dünyaya alıştırma bahanesiyle varolan sistemi sürdürecek neferler yetiştiriyoruz. bunun için ise mazeretimiz hazır: çocuklarımız için çalışıyoruz.
they dedicate their lives
to running all of his
ama yine de ne olursa olsun, bireyi bireylikten uzak tutan, ya bir takımı, ya bir etnik kimliği ya da bir dini hayatının merkezine koyacak eksik insanlar yetiştiriyoruz. ve bunun affedilir bir yanı yok
you labeled me
i'll label you
so i dub thee “unforgiven”
sen beni etiketledin,
ben de seni etiketleyeceğim
sana affedilmeyen diyeceğim. -
bütün içtenliğimle söyleyebilirim ki " metallica neden rakipsiz ve eşi benzeri olmayan bir gruptur ? " sorusuna verilecek en iyi cevaplardan biri bu parça. sözleriyle, gitarlarıyla, james'in o öfkeli sesiyle ve en can alıcı noktası olan solosuyla anlatılmak istenen duyguyu iliklerimize kadar hissettiriyor.
ayrıca o solo tonunun yakalanmasında emeği geçen esp gitara, marshall amfiye, kirk hammett ve teknisyenlere en içten sevgilerimi iletiyorum. vallahi kendi ekipmanımla yakalasam o tonu sabahlara kadar çalıp ağlarım kendi kendime. -
bir metal ağıtı. hetfield'ın yaşam izinden, şarkının yazılış hikayesinden ve kendimden bir şeyler katarak şarkıdaki erkek çocuğunu anlatmaya çalıştım:
"bu dünyaya taze bir kan katılıyor, daha nefes almasına bile fırsat verilmeden hayatın zorluklarının farkına varıyor ve ilk kez boyun eğiyor. acı ve ıstıraba bezenmiş utanç duygusuyla sürekli kırılıyor. bu genç çocuk zamanla baskı ve beklentilerin yükü altında kaçınılmaz olarak onların kurallarını öğreniyor. bu şamar oğlanı yanlış yaptığını düşünüyor fakat gerçekte sadece bir günah keçisi idi. çünkü istediği sadece özgün olmak ve benzersiz bir çocuk hissini tatmaktı. ama toplum ona bu şansı vermedi. çocuğun zihninden soyut düşünceleri çalındı ve yoksun bırakıldı. fiziksel olarak genç bir adam olmasa da düşünce yoksunluğu, boyun eğdirilme ve acılı utanç onu yaşlandırıyor. artık içsel olarak bir genç adam olan bu çocuk bir yemin ediyor. doğuştan gelen mücadele ruhunu kimsenin elinden alamayacağına iman ediyor.
genç adamın hayatı boyunca hissettiği ve bildiği şeyler, toplumun kendisini cezalandıracağı ve utandıracağı endişesiyle davranışlarında karşılık bulamadı. iki yüzlü davrandı. çünkü gerçek duygularıyla hareket ederse, kendi olursa, eşsiz olursa kibirli toplumun onu hemen alaya alacağını ve boynunu bükeceğini bilirdi. bu yüzden o çocuk hiç parlamadı ve özgür olmadı. ve onları (aslında kendini) "affedilmeyen" ilan etti.
onlar, etrafındaki baskıcı figürler, artık iyice ölçüyü kaçırdılar. sanki hayatlarını bu çocuğun yaşamını zehir etmeye adamışlar. her hareketini yönetmeye niyetliler. bu genç çocuk çaresizce "onlar"a istediklerini vermek için elinden geleni yapar, debelenir, harap olur. teslimiyet onu "adam(man)" yapar. iç yaşlanma süreci hızlanmıştır. bu acılı adam yaşamı boyunca hep aynı şeyi yaptı, savaştı. fakat önemsiz bir bireyin toplumu başarılı bir şekilde alt etme veya önemli ölçüde değiştirme şansı yoktu. bu nedenle acılı adam, topluma karşı verdiği savaşı kazanamayacağını anladıktan sonra yoruldu ve duyarsızlaştı.
ve yaşlı adam artık pişmanlık içinde ölmeye hazırlanıyor. kendini kurtaramadığı, hatta daha çok yeni doğan taze kanları kurtaramayacağı için üzülerek ölüme gider. sokakta karşılaştığı çocukların hiçbir zaman yaratıcı ve özgün olamayacaklarını bilmek ona acı verir. yapmak zorunda oldukları şeyleri yapacaklar ve ötesi olmayacak.
yaşlı adam, toplum onun eşsiz kişiliğini/duygularını/düşüncelerini elinden aldığı için nasıl bir insan olacağını asla görmeden dünyaya veda eder." -
gelmi$ gecmi$ en iyi heavy metal $arkisi oldugunu iddia etse biri, "dogru konu$uyon usta" derdim.
-
new blood joins this earth
and quikly he's subdued
through constant pain disgrace
the young boy learns their rules
with time the child draws in
this whipping boy done wrong
deprived of all his thoughts
the young man struggles on and on he's known
a vow unto his own
that never from this day
his will they'll take away
what i've felt
what i've known
never shined through in what i've shown
never be
never see
won't see what might have been
what i've felt
what i've known
never shined through in what i've shown
never free
never me
so i dub the unforgiven
they dedicate their lives
to running all of his
he tries to please them all
this bitter man he is
throughout his life the same
he's battled constantly
this fight he cannot win
a tired man they see no longer cares
the old man then prepares
to die regretfully
that old man here is me
what i've felt
what i've known
never shined through in what i've shown
never be
never see
won't see what might have been
what i've felt
what i've known
never shined through in what i've shown
never free
never me
so i dub the unforgiven
you labeled me
i'll label you
so i dub the unforgiven -
hakkında bu kadar az entry girilmiş olmasına şaşırdığım, sözlerinin yanlış yazılmış olmasına ve bunca süredir (2001 nire 2006 nire) düzeltilmemiş olmasına üzüldüğüm şaheser. özetle nakaratların sonundaki söz "so i dub the unforgiven" değil "so i dub thee unforgiven" şeklindedir.
-
dönüşü olmayan sonsuz bir yolculuğa çıkan biri.fakat arkasından su dökmek gerekmez..
-
bu şarkı, doğduğu andan itibaren düzene adapte edilmeye zorlanan, damarlarına egemen kültürün enjekte edildiği ve bu yüzden hiçbir zaman gerçekten kendisi olamamış, kendisine ezberletilenlerin dışında gerçek doğru düşüncelerini bulamamış bir çocuğun hislerini anlatıyor. kendisine düzeni enjekte edenlere "ebeveyn", "devlet", okul", vb. demiyor da "unforgiven" (affedilmeyen) ismini takıyor şarkıda tüm bu kişi ve aygıtlara.
-
metallica'nın en başarılı parçalarından biridir, slow ballad formundadır ve özellikle bas çok kalitelidir. dans edilir bile, hayranı boldur, hayrettir...
ps: hatalı bkz'dan dolayı silindiği için değiştirdim. -
öyle bir şarkıdır ki, has metalciler sevmeyip müslümcüler-ferdiciler sevebiliyor.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap