• bana metallica'nın sonunda da filmini çekeceğini düşündürtmeye başlamış efsane şarkının 3.'sü.
  • annemle komik bir diyaloğa sebep olmuş şarkıdır.

    -anne bak ne güzel yazmış adamlar. "nasıl kaybolurum eğer gidecek bir yerim yoksa".
    -kıyamam.

    anne naptın ya.
  • ulan. ne memleket ya. nasıl bir önyargı dünyası, nasıl duvarlar var insanlarda. yemin ederim en büyük ustalar, en büyük mühendisler, mimarlar sizler kadar sağlam duvar inşa edememiştir 13.7 milyar yıldır. evrende bile, oluştuğundan beri böyle duvarlar yok lan. nasıl yaşıyorsunuz siz? ya da yaşıyor musunuz? yaşayabiliyor musunuz bu kadar duvar ve önyargıyla? bu nasıl bir kafadır arkadaş?

    bir şeyi de beğenin be demiyorum. beğenmiyorsanız beğenmiyorsunuzdur. yapacak bir şey yok. ama bu sizin metallica'yı anlamadığınızı gösterir. anlamıyorsunuz metallica'yı canlarım, içlerini göremiyorsunuz. albümü takıyorsunuz cd çalara, ama yalnız kulaklarınız duyuyor. dinlemiyorsunuz. dinlemenin ötesine geçemiyorsunuz. göremiyorsunuz.

    st. anger'da da böyle konuşanlar, beğenmeyenler, albümü yerin dibine sokanlar olmuştu. anlamadığınız şey ne biliyor musunuz? bu insanlar yalancı değil. yaşadıkları kötü şeyleri müziklerine yansıtmamak gibi bir dertleri yok. iron maiden gibi, slayer gibi, megadeth gibi istikrarlı değiller. çünkü onlar kötü günler de yaşıyorlar ve bunu müzikleriyle de anlatmak istiyorlar.

    iron maiden'a, slayer'a, megadeth'e laf atmıyorum. onların da yaptıkları kötü değil elbet. onlar da öyle mutlu. ama metallica da böyle mutlu. neden adamların hayatlarını müziklerine yansımatlarına bu kadar karşısınız? neden sevmeye, anlamaya çalışmıyorsunuz?

    duvarlarınızı yıkın. dinlemeyi bırakıp anlamaya çalışın bence. the unforgiven iii, metallica'yı tanımayanların, onları gerçekten sevmeyenlerin, "müziği yalnızca müzik olarak görenlerin" beğenmediği, beğenemediği güzel bir şarkıdır. bunu zamanımın ötesine göndereceğininzi de biliyorum ama yine de yazıyorum. canlarım.
  • bir youtube kullanıcısının çok güzel özetlediği üçlemenin sonuncusu.

    i: i can't forgive them.
    ii: they can't forgive me.
    iii: i can't forgive myself.
  • the unforgiven iii'ü, the unforgiven ve unforgiven ii'den bağımsız olarak değerlendirmek büyük bir hata olur. evet, unforgiven iii eksiksiz ve katıksız bir unforgiven üçlemesi şarkısıdır ve kesinlikle hikayeyi bitiren bir şarkıdır.

    the unforgiven'da uyumlu bir toplumdan dışlanan bir çocuğun kayboluşu işlenmekteydi. unforgiven ii'de ise bu kayıp ruh, farklı bir kayıp ruh tarafından bulunmuştu. unforgiven iii'de bu kayıp ruhun kendi içindeki arayışı, kendi hayatının bu şekilde olmasını kabullenmesiyle sona eriyor. veya kısır bir döngüde devam ediyor mu demeliydik?

    disclaimer: bu çeviriler, kafiye amacı güdülerek, birebir çeviri yapmak amacıyla yapılmış çeviriler değil; tamamen şarkının derinindeki anlamları yakalayabilmek adına, düz yazı amaçlanarak yapılmış çevirilerdir. bazı şarkılarda, şarkının yapısıyla paralel bir şekilde kafiyeler görülebilir. katkıda bulunmak, yanlış olabilecek bir yeri işaret edecek yazarların eleştirileri, daha doğrusu iyi/kötü tüm eleştiriler kabuldür.

    ***

    nasıl bilebilirdi ki bu yeni günün ışığının
    hayatını sonsuza dek değiştirebileceğini?
    denize açılmak için çıkmıştı, fakat kıyıya demir attı,
    değerli hazinenin ışığının geldiği yere.

    o muydu acaba bu acının sebebi,
    fütursuzca hayal kurmasıyla?
    korkmuştu, hep korkmuştu
    hissettiği şeylerden.
    yok olabilirdi aslında.
    denize açılıp, gidebilirdi.

    gidecek bir yerim bile yokken,
    nasıl kaybolabilirim mi?
    altından denizleri ararken,
    nasıl oldu da bu kadar soğudu hava?
    nasıl kaybolabilirim ki
    bu yeniden yaşadığım anılar varken?
    seni nasıl suçlayabilirim ki
    affedemediğim kişi kendimken?

    günler geçiyor bir sisin içerisinde,
    kalın bu sis, boğucu.
    cehennemin dışında kalmış bu hayatı aramak
    anlamlı mı içeride kalanlar zehirliyken?

    gemisi karaya oturmuş,
    hayatı da öyle,
    su, fazlasıyla sığ.
    hızlı bir şekilde çöküyor,
    gemiyle birlikte, dibe doğru
    gölgelerde kayboluyor...
    artık denizde kaybolmuş biri sadece.

    ondan ve gemisinden geriye hiçbir şey,
    hiçbir şey kalmadı.

    gidecek bir yerim bile yokken,
    nasıl kaybolabilirim mi?
    altından denizleri ararken,
    nasıl oldu da bu kadar soğudu hava?
    nasıl kaybolabilirim ki
    bu yeniden yaşadığım anılar varken?
    seni nasıl suçlayabilirim ki
    affedemediğim kişi kendimken?

    affet beni,
    hayır, affetme.
    affet beni,
    hayır, affetme.
    affet beni,
    hayır, affetme.
    affet, ben kendimi affedemiyorum ki!

    denize açılmak için çıkmıştı, fakat kıyaya demir attı,
    değerleri hazinenin ışığının geldiği yere.
    nasıl bilebilirdi ki bu yeni günün ışığının
    hayatını sonsuza dek değiştirebileceğini?

    gidecek bir yerim bile yokken,
    nasıl kaybolabilirim mi?
    altından denizleri ararken,
    nasıl oldu da bu kadar soğudu hava?
    nasıl kaybolabilirim ki
    bu yeniden yaşadığım anılar varken?
    seni nasıl suçlayabilirim ki
    affedemediğim kişi kendimken?

    ***
  • (bkz: affedilmez agac)

    edit: dedik de, aslinda "affedilmeyen agac" olacakti. oyle deyince de askeriyenin cezali agaclari, cezali tanklari geldi aklima (ara: cezali). sarkinin konsepti boyle bir sey olmali herhalde...
    .
    .
    .
    cok militarist oldu canim son zamanlarda bu metallica... (bkz: #13410044)
  • şarkının sonlarına doğru grup elemanları hep bir ağızdan "one, two, three are not enough, let's make it four, five, six." diye bağırıyorlarmış.
  • "the unforgiven iyi bir şarkıdır" yazarken klavyenin takılı kalmasiii.
  • "what i've yelled
    what i've thrown
    turn the cages
    turn to horon
    behind the shore
    should i shake it for you?

    because i am senile too...."
  • önceki 2 unforgiven kadar güzel bir şarkı.. ayrıca hakkında saçma salak yorum yapan teeneager ruhlu "metalci" suser'larımızın da ruhuna selam eder, tez zamanda büyümelerini ümid ederim..

    ha keza (bkz: death magnetic)
hesabın var mı? giriş yap