• "woolf tarafından iki yıl içinde üç kez yazılır ve dalgaların sesine uydurularak, şiir gibi yüksek sesle okunarak düzeltilir."

    kitabın kapağında verilmiş bu bilgi okuyucuya. bu şekilde yazılan bir kitaptan beklentinizi ne kadar yükseltirseniz yükseltin okurken altını çizdiğiniz cümlelerin verdiği hazzı önceden tahmin edebilmeniz mümkün değil.

    o kadar güzel, öyle büyük bir zekanın eseridir dalgalar. öyle görkemlidir.
  • 'güneş daha doğmamıştı' betimi ile doğmuş varoluşunun akıl almaz dizimini art arda okumakla 'tüketilemeyecek', 'stream of counciousness' adı verilen 'şey'in ingiliz edebiyatındaki önde gelen öznelerinden, virginia woolf'un yaşamda başka bi özne tarafından asla önüme sürülemeyeceğine inandığım tanrısallıkta -yarattığı- kitabı. peh ilk entry'nin ilk cümlesi bu kadar mı sadete uzak olucaktı.. / roman adı verilen bi düzyazı-şiir bileşimidir, yazılan hiçbir romana ne konu ne de biçemce bir benzerlik gösterir. woolf kitapları içinde en geç ve zevkle hazmedilenidir. kitabın girişi itibariyle zekanın ve kurguda hakimiyetin pırıltıları, o an orda ele vermese de kendini, adım attıkça arkadan ışıldar, ileriyi aydınlatırlar okuyucunun şaşkın pasifliği karşısında. woolf, bu kitapta zamanı ve mekanı hiç belirtmez. dış dünya bütünüyle yok olmuş gibidir; yalnızca kişilerin iç dünyalarına yansıdığı ve 'gerekli' olduğu kadarıyla vardır.zamana dair ip uçlarını, kitabın her çeptır bitiminde beliren, italik harflerle yazılmış, öznesi (bkz: omniscient point of view) olan ufak yerlerde yakalıyoruz; değişen tek şeyin,güneşin, gökyüzündeki konumuna bakıp.güneşin doğuşu, yükselişi ve batışı: kitap kişilerinin baş uzatışları ışık bahçedeki ağaçlara değerken ve kişilerin o soyutlukta betimlenen varlıklarının sona erişi, karanlık yüksek yaylalardaki yokuşlara savrulurken.

    karakterlere de dokunursak ufacık: altı karakter oluşturur kitabı. üç kadın ve üç erkek( gelişimlerine göre üç çocuk üç yeniyetme üç yetişkin üç ölüme yakın vs.). bu altı kişi bir birlerine hiç benzememeleri, her birinin hem diğerinin bir bütünü hem de tamamlayamacağı aks/i olması, simgesel anlamda tek bir insanın bambaşka yanlarının ayrı insanlarda daha geniş çeperlerle yaratılması sonucu oluşur.bir bakıma belki de woolf'un özyaşam öyküsüdür. bu kadar muhteşem bir kitap, ancak çıldırma evresine yakın dönemlerde tamamlayabilirdi gerçekliğini. /onca yanılsama içinde./

    'ışık bahçedeki ağaçlara vurdu, bir yaprağı saydamlaştırarak sonra bir başkasını.usulca titredi perde, içeride her şey loştu, düşseldi. dışarıda kuşlar, anlamsız şarkılar söylüyorlardı'

    the sun had sunk.

    ne gsel şey
    (bkz: high hopes)
  • okuyucu üzerinde çeşitli etkiler yaratabilen bir eser. roman "moman" diyemiyorum artık. keşke virginia woolf tenezzül etseydi de bir terim uydursaydı buna. ona cesaret edemeyiz artık.
    etkilere gelince, yalnızca duygu düşünce ekseninde yön değiştirmeler değil, yapısal hasarlar da olabilirler. ben örneğin yarım saat önce bitirdim okumayı, bunun üzerine başka bir şey okumak istemiyorum, beş yaşımdan beri otomatik yaptığım okuma eylemine noktayı koymak istiyorum. soruyorum yazara, çok mu şey istiyorum?
  • bitiremeyeceğime inandığım kitap ki her cümlesi çivi gibi, her sayfada bir parçamı bırakıyorum sayfalara asılı kalıyorlar. bir insanın zekasına ve yeteneğine bu kadar hayran kalmamıştım, belki bir kaç kez daha olmuştur ama yok. deniz kenarında okudum o dalgaları anlatırken dalgaları dinledim ve hayatım boyunca bu kadar huzurlu aynı zamanda huzursuz hissetmedim.
  • okurken "daldık bir aleme ama dur bakalım" hissi uyandıran, o alemden bir türlü çıkamadığım, neredeyse hafiften sarhoş eden güzel, çok güzel bir virginia woolf romanı.
  • baştan sona okunmaya çalışılırken kitabın uzunluğunun iki katı metin okumanıza neden olabilecek kitap. kaldığınız yerden başlamaya çalışırsınız iki sayfa önceki paragrafa gözünüz takılır oradan başlarsınız okumaya. bir solukta çok uzun okumakta zordur hani. gün geçtikçe nasıl geriye gittiğinizi şaşırabilirsiniz az okuduğunuz günler.
  • yaklaşık sekiz yıl sonra yeniden okuduğum, iyi ki okuduğum "zarif" kitap. balmorhea eşliğinde her sayfanın, her paragrafın, her cümlenin güzelliğinden durup ağlamak istiyor insan.
  • bir yazarın ne anlattığı değil, nasıl anlattığı önemlidir düsturunun hayat bulduğu kitaptır.

    açıkçası woolf ne anlatıyor pek idrak edemedim. ama her ne anlatıyorsa çok güzel anlatıyor. biliyorum şimdi bazılarınız bu giriyi okurken ne saçmaladığımı sorguluyorsunuz. ama bu kitabın sadece bana böyle hissettirmediğine eminim.

    okuyun, sadece okuyun. kafanızı yormanıza çok gerek yok çünkü yürek yeterince sancıyacak.
  • virginia woolf'un 1931 de yayamlanan kitabı. "şiir olmayan herhangi bir şey edebiyata neden girsin ki" diyerek şiir gibi yazdığı kitap.
  • hayatta her şey ritim meselesidir diyen metin. yazmak da öyledir, ritim tutturma işidir. sonra cümleden cümleye akış başlar. kelimeler arasında nakış başlar. güneş doğar, yükselir, batar. kimisi ille de annesinin karnına dönmek ister, kimisi hayatı yaratır.
hesabın var mı? giriş yap