• muhteşem yüzyıl'ın -vahide nine'nin gelişiyle belki de ilelebet- bitişinden sonra dizimag'te görünce ooo entrika diye hemen atladığım, 4 bölümünü bir çırpıda izlediğim fena olmayan dizi. the tudors'ı hiç adamakıllı izlemedim ama kalite olarak bir tudors değil o belli, diyaloglar ve mekanlar bazen çok tırt, merlin'le camelot arası bir şey olmuş, bir philippa gregory kitabından uyarlanmış olması ise artısı. gayet entrikasal ve hoş gidiyor şu an. janet mcteer, rebecca ferguson ve amanda hale rollerinde çok başarılılar. hele rebecca ferguson'ın ses tonu, aksanı, duruşu ve asaleti muazzam.

    karakterler ve olaylar olaylara gelirsek:

    --- spoiler ---

    elizabeth woodville/queen elizabeth: kendisi cidden bir kraliçe, ufak tefek bir kadın olmasına rağmen çok güçlü ve cidden çok güzel ulan. anasıyla beraber fırsat buldukça soyluları göd etmek en büyük hobisi, kaynanası filan bunun yanında tam bir ezik, gelip gidip karıyı harcıyor, büyü de yapabiliyor, hele üç kuşak melusina soyunun üfürerek fırtına çıkardıkları bir sahne vardı ki huhuvvv.
    fakat anladığım kadarıyla o zamanlar kraliçelik de krallık da resmen rahatlık, zira bu kadın normal zamanlarda sarayın içinde düz basma bir elbise ve şöyle bir toplanmış saçlarıyla salınıyor, bizim hürrem, mahidevran gibi her sabah kalkıp görümce maşası ya da ören bayan topuzu yaptırıp 80 kilo ağırlığında işli taşlı kıyafetler giymiyor, ortada çok bombastik bir durum varsa anca o zaman. oysa bak mahidevran'a, sıfatını taşlıcalı'dan başka erkek görmezken bile her gün kafasına çanak anten takıyor. elizabeth'in küçük kızları beyaz birer gecelik entarisiyle dolanıp duruyorlar, oysa mihrimah zavallısı 4 yaşında bile taç takıyodu gariban :( neyse elizabeth, seni çok beğeniyor, bol bol sevişip çok çok çocuk yapmanı diliyorum canım <3 (kendisi gerçekte 12 çocuk anası bir kadın, hürrem yanında kısır gibi kalmış asdfdsasdf)

    edward ıv: jeremy irons'ın son derece seksi oğlu max irons tarafından canlandırılan bu arkadaşımız gayet iyi, tatlı ve hoş. elizabeth'le evlenmeden önce krallığın yarısını düdüklemişken şimdilerde çok sadık bir yakışık olması takdire şayan yönleri.
    bunun da gerçek hayatta kendinden 5 yaş büyük, dul ve 2 çocuklu bir kadınla herkese karşı gelip evlenmesi, kadını kraliçe yapması ve sadık kalması, kendisi 60 yaşındayken 14-15 yaşındaki zavallı cariyelerin ırzına geçen, fakir ailelerin güzel kızlarını kendine köle yapma hakkı gören, cariyelik gibi bir sapıklığı yıllarca ayakta tutan başka bir sisteme adana küfürleri etmemi sağlıyor.

    jacquetta woodville: nam-ı diğer seç bir ip kızım ana. çok güçlü bir oyuncu tarafından canlandırılmasının da bunda payı büyük ama kendisi tam olarak hükümet gibi kadın, başlı başına bir ismetlü ve devletlü. bunun yanında edward'ın yaprak dökümü'ndeki fikret'in kaynanasına benzeyen anası halt yemiş, o kadın jacquetta'nın anca ayağını öper, hah. lütfen ben de senin kızın olayım, çok fazla bir isteğim yok, yurtdışında bir okul, türkiye'den kurtulmak falan filan..

    margaret beaufort: ecayip heyvanlara benziyirsen adlı güzide eserdeki "sirf sıfatından su içmiyür gözüm" sözü, çirkinlikte yeni bir çığır açan bu kadın için yazılmıştır, hatta eserin tamamı bile olabilir, jisıs kırayst o nasıl bir sıfat, nasıl bir çene lan? ilk kocası nasıl bundan çocuk yapmış, adamda nasıl bir mide varmış anlamamışken, adamın gayet taş kardeşi jasper da bu sıfatına tükürdüğüme yanık, hatta onca yobazlığına, çirkinliğine, histerikliğine ve frijitliğine rağmen kendisine karşı çok anlayışlı ve sadık süper iyi bir kocası da var. kafayı oğlunu kral yapmakla bozmuş bu karının yanında bizim mahidevran bir powerpuff girl sevimliliğinde kalıyor öyle diyim, kadının mihrabın önünde orgazm yaşadığını gördüm töbe töbe. durmadan "rahmetli babam kendini astı ondan mı lanetlendim acaba ;((" diye gezen salak kadın sana sesleniyorum, içten içe rahmetli kocanın kardeşini duvara yaslama fantazyaların yüzünden lanetlenmiş olabilir misin acaba ha margaretsa? ıyy seni gözüm görmesin, kral edward ölsün diye her gün dua ederken başına bağladığın çaput gözümün önünden gitmiyor zaten. defol :((

    isabel neville: babası olacak pezevenk warwick'in bu talihsiz büyük kızı ilk başlarda tam bir soğuk asilzadeyken 2 bölümde durmadan ağlayan bir kader mahkumuna dönüştü. içgüveysi kocası ve sürekli kaşınan babası yüzünden bebeğini de kaybedince tam bir zavallı oldu garibim. halbuki en başından elizabeth yengenize yamansaydınız bunların hiçbiri başınıza gelmezdi canıms.

    anne neville: 92 doğumlu bir oyuncu tarafından canlandırılan isabel'in 86 doğumlu kızkardeşi, aşırı derecede sevimli bir şey olan anne, sen çok akıllı bir kızdın aslında, margaret of anjou'nun yaradanı affetsin acüze gibi oğluyla evlendirilmene ve gerdek gecesi yaşadıklarına çok üzüldüm :( sende tam bir itü'lü bölüm birincisi mühendis kız tipi var, neyse inşallah ileride kraliçe olunca mutlu olursun annemm.

    lord warwick: ingiliz kraliyet ailesinin baş dansözü. haşa seni ona benzetmek sana iltifat olur ama senin sonun da pargalı reyiz gibi sürekli aşağıladığın bir kadın sayesinde olacak. kölelerin, köy kızlarının devlet adamlarını kucaklarında hoplatmalarına puanım her zaman 9.

    --- spoiler ---

    dizinin tamamı mı, ilk sezonu mu 10 bölüm anlamadım ama eğer 10 bölümlük bir diziyse izlenebilitesi gayet yerinde. tavsiye ederim.
  • ekşi sözlük bi siki beğenmeme timi tarafından lince uğramış dizi. 3 bölümünü de arka arkaya izledim çok beğendim. rebecca ferguson'un oyunculuğuna da bayıldım. sedece olaylar neden bu kadar hızlı gelişiyor diye düşünüyordum, dizi 10 bölümlükse o da normal.

    kostümcüsünü de tebrik eder ellerinden öperim, o elbiseleri diktirecek bir terzi bulsam 15. yüzyıldan fırlamış gibi gezicem ortalıkta o derece. elizabeth'in sade ama asil ötesi elbiseleri, o yaka kesimi, o saçlar..

    çogiyi dizi.
  • "allah margaret'ın cezasını versin" diye diye izlediğim 4.bölümü olan dizi.

    --- spoiler ---

    ne psikopat bi kadındır bu margaret yahu? bacak kadar çocuğu da bozdu. "ı'll be king" diyip diyip duruyor.

    elizabeth zaten çeksin acıları. (bkz: köle isaura) yalnız çok zeki annesi.

    warwick yatacak yerin yok. "kral yaratan"mış, götüm.

    merlin'deki savaşçının ölmesinden hiç hoşlanmadım biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiir, borgias'taki ölen kardeşin burda da ibnelik peşinde olması da hoş olmadı ikiiiiiiiiiiiiiiiiiii, margaret'ı biri öldürsün bu da üççççççççççççççççç.
    --- spoiler ---
  • çok hızlı yetişemiyorum. geçen gün izlerken bi çay koyim kendime dedim döndüğümde 10 yıl geçmişti.
  • the tudors' tan sonra iyi giden, yoklukta izlenebilecek dizi.
    yerden yere vuralacak kadar kötü değil kesinlikle.

    richard karakteri için bile izlenir.
  • tarihi dizi severler için iyi bir alternatif. özellikle tudor hanedanı ve güller savaşı öykülerini seviyorsanız.

    oyuncuların yaşlanmaması boyları kadar çocuklarının olması sadece muhteşem yüzyıla özgü değil.

    ağzını kırmak isteseniz de oyuncu olarak favorim margaret beaufort'u canlandıran amanda hale. o tikimsi hareketler, tanrı beni seçti delilikleri; çok başarılı.

    elizabeth woodville'i canlandıran oyuncunun aksanı bir tek bana mı itici geliyor merak ediyorum.

    --spoiler--
    son olarak anne neville parçalarım seni ben, sümsük sümsük otururken patroniçeye döndü. böyle fiştiklemeler, matriach tripleri. neyse geberip gideceksin hasta olup. hatta hasta olmadan çok sevgili rıçırdın pek nefret ettiğin elizabeth woodville'in kızına aşık olacak. çatla da patla.

    ayrıca gene tarihi dizilerin değişmez yüzü james frain'i kralın yanındaki uyuz ikinci adam olarak gördük. şu adamı ölmeden bir başrolde oynatsınlar hak etti gayet de.

    valla her defasında rüzgar, tsunami sayısız lanetler atan elizabeth ve ailesinin bu hikayenin kaybeden tarafı olması akıl almıyor arkadaş, x-men ekibi görse kıskanır yok yok sülalelerinde.

    http://gorsel-gunluk.blogspot.com/…white-queen.html
  • the tudors kadar olmasa da, tarihî dizi meraklıları için ilgiyle izlenebilecek bir yapım. taht çekişmeleri, entrikalar gırla gidiyor. oyuncu seçimleri hoş. 10 bölüm olması ve tek sezon sürmesi de avantajı, bir çırpıda izlenebilir.

    ingiliz dönem dizilerini-filmlerini izlerken dikkatimi çeken bir şey var. eski ingiltere'de isim kıtlığı mı varmış yahu? aynı isimli erkek ve kadın karakter bolluğundan dolayı, insan izlerken ister istemez bir karışıklık yaşıyor. birkaç isim etrafında dönüp dolaşmasalarmış iyi olurmuş.
  • muhteşem yüzyılın uluslarası popülerliğinden nemalanmaya çalışan ingiliz dizi sektörünün en son çabası olabilir.

    onların osmanlısı varsa bizim de house of yorkumuz lancasterımız var... onların muhteşem yüzyılı varsa bizim de the war of the roses iç savaşlarımız var... onların sülüman ve makdul ibrahimi varsa bizim de kingmaker kuzen lancasterımız ve edward ıv miz var. fitneci hürremde kimmiş, al sana ondan daha doğurgan, tutkulu, ayarcı ve bir de üstüne büyücü elizabeth woodville nam-ı değer the white queen ne ararsan var üstüne mother queen valide sultan bile var.

    verdik aynı damarı... aksan da var hem.. seviştiriyoruz da çatır çatır.. alır mıyız reytingleri, satar mıyız çin'e, arabistan'a...

    "yok annem yok gülüm" ama olsun izliycem ben. fena değil. beyaz gül-kırmızı gül, ingilizlerin house kafası, iç savaş falan güzeldir... yoklukta gider.
  • bu dizi benim için aneurin barnard'dan ibarettir. gerisi teferruattır.
  • game of thrones un orjinali.
hesabın var mı? giriş yap