• "eğer siz de eşeklerin dünyasına dalıp küçük adımlar atar ve derin nefesler alırsanız, huzur hüküm sürmeye başlar. her şey kesinlik, sadelik içinde vuku bulur -tıpkı hindiba yemek gibi." andy merrifield
    'finding tranquility in a chaotic world (kaotik bir dünyada sükunet arayışı)' şeklinde devam eden ismiyle bu tatlış romanı yakınlarda kaybettiğimiz john berger'in de beğendiğini bilmeyen kalmasın.

    inzivalarda tefekkür severler, bresson, walter benjamin, my dinner with andre, henri bosco, john fowles, anne sexton, don quijote, sancho panza ve arthur janov'la rastlaşmayı isteyenler uğrayabilir.
  • "finding tranquility in a chaotic world" (kaotik bir dünyada sukunet arayışı) alt başlıklı ve 2008 tarihli bu andy merrifield kitabı, türkçe'ye 2014'te akın terzi tarafından "eşeklerin bilgeliği" adıyla çevrilmiş ve aylak kitap'tan çıkmış.
  • amacı ve varış noktası olmayan biraz hüzünlü biraz huzurlu, yemyeşil, dingin bir yolculuğun kitabı bu…

    fransa’nın zamanın orta çağda durduğu bir köşesinde, çağdaş yaşamın keşmekeşinden uzakta, bir vadinin tepesinde otlayan eşekleri izleyerek başladığımız sihirli macera yazarımızın gribouille isimli eşeği ile çıktığı yolculukla gerçeğe dönüşüyor.

    ve bize bu yolculuk sırasında hem geçmiş yaşamından izler anlatıyor hem eşeklerle ilgili yedi farklı tonda anırmaları, inatçılıkları, dayanıklılıkları vs ile ilgili bir sürü bilgi veriyor hem de yer yer spinoza, kundera, saint-exupery, kafka gibi isimlere atıfta bulunuyor.

    yazarın büyük kulaklı eşekleri anlatırken kendisinden küçük kulaklı ziyaretçi diye bahsettiği satırlar aklıma -hayatım boyunca okuduğum en eğlenceli kitaplardan biri olan- felidae’yi getirse de alakası yok, bu öyle bir kitap değil, burada eşekler cinayet falan işlemiyor. felidae’deki* aksiyon ve gizem burada kendini yavaşlığa ve farkındalığa bırakmış. (çünkü eşekler arasındayken zaman yavaşlar, kitapta bir yerlerde dediği gibi ‘bir ata ne yapacağını söylersiniz ama bir eşeğe ne yapacağını sorarsınız’ tabii ki bir eşeği döverek ne isterseniz yaptırabilirsiniz ama ruhunu da öldürürsünüz. oysaki onun hareketleriyle ve o bilge bakışlarıyla uyum içinde olmayı öğrenirseniz, siz de çok şey öğrenirsiniz. kitapta kundera’dan alıntılandığı gibi o yavaşlık en çok da kendinizle yüzleşmeyi öğretir.

    “milan kundera, hızın, şu hız denen iblisin çoğu zaman unutmayla, pısmayla, yavaşlığınsa hafıza ve yüzleşmeyle ilişkili olduğunu söyler. kendimize, başkalarına ve çevremizdeki dünyaya kulak vermek istediğimizde hareketlerimiz yavaşlar. keza kendimizle yüzleşmek istediğimizde de. hepimiz yavaşlayabilseydik keşke!

    çağdaş yaşamın keşmekeşi, dikkat kesilme, duyma, bir an soluklanıp hayret etme ve derin düşüncelere dalma yeteneğimizi alıp götürüyor. yaşadığımız toplumlar, diyor kundera, hafızamızda yanan en ufak alevi bile hemen söndürmek istiyor.”)

    okurken hikayenin içine giriyor ve betimlemeleri beş duyu organıyla yaşıyorsunuz… büyüleyici, hipnotize edici, ne bilim, terapi gibi bir kitap işte…

    …………….

    “ne kadar tehlikeli olmasını istiyorsak ancak o kadar tehlikelidir yolculuk denen şey. ama şunu unutmayalım dostlar: fethedilecek hiçbir yer, bozguna uğratılacak hiç kimse söz konusu değildir -tabii kendiniz hariç.”

    “kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde eşeklerin otlayışını seyretmek büyüleyici bir şey. bir nevi terapi, hatta meditasyon. aklınız başınıza gelebilir de gidebilir de.”

    “sonsuzluk ‘zaman’ ile tanımlanan bir şey değildir; zamanla hiçbir alakası yoktur. zaman zihnimiz aracılığıyla, yani tasavvur ettiği şeyleri hissedebilen, özgürlüğünü mesafeli ve yavaş olmakta, tutkulu içe bakışta bulan zihnimiz aracılığıyla girer içimize. gelgelelim sonsuzluğun en ilginç yanı, aynı zamanda hayatın faniliğini, sonsuzluğun da aslında fani bir sonsuzluk olduğunu, günü gelince yaşlanıp öleceğinizi ve sonsuz şimdi’yi o kadar değerli ve anlamlı, o kadar vazgeçilmez kılan şeyin tam da bu olduğunu ortaya koymasıdır. ‘biraz sonra’ çok geç olabilir: sonsuza dek ‘şimdi’ olmalıdır.”

    “eşekler yiyeceklerini önce koklar sonra görürler, dolayısıyla burunlarını nereye sokacaklarını koşullayan şey, görüntüden ziyade kokulardır çoğu zaman. aslına bakılırsa, eşeklerin duyu sistemi, soyut akıl yürütmeye ayarlanmış koca beyinli filozoflarınkinden çok daha gelişmiştir.”

    “gündelik hayatımdaki beceriksizliğime hayıflanarak, hülyalara dalmış bir hayvanın başka alemlere dalışını seyrediyorum hayran hayran. bomboş bir an değil bu kesinlikle, bir eşeğin sadece durduğu, hiçbir şeyin olmadığı bir an değil. derin bir varlığı, bir doluluğu hissediyorum. bir şeyler oluyor, sizin göremediğiniz bir şeyler. ‘öz, göze görünmez,’ demişti tilki, saint-exupery’nin küçük prens’ine.

    eşek de tilkiyle hemfikir. gribouille iç çekiyor, sonra bir daha iç çekiyor, kulaklarını oynatıyor, burun deliklerini iyice açıyor ve hemen ardından daha da fazla hikmete nail olmuşçasına ilerlemeye başlıyor.”

    (bkz: andy merrifield)
  • yeni nesil yazarlardan olan andy merrifield isimli yazarın kitabı. eşek ile yapılan bir yolculuk , eşekler hakkında genel bilgiler , biraz don kişot yorumlaması ve don kişot’tan yola çıkma barındıran kitap.
hesabın var mı? giriş yap