• amerika birleşik devletleri’ni amerika birleşik devletleri yapan deha.

    şükürler olsun ki ülkenin başında çok duramamış. girdiği son seçimde yenilmesi amerikan halkının insanlığa armağanı olarak görülebilir.

    görüşlerine ve yaptıklarına baktığım zaman abd’nin bir deha harcadığını düşünüyorum. özellikle asya konusunda rus-japon çekişmesi varken izlediği politika korkunç derecede zeka içeriyor. ruslar güçlüyken “bunlar bize muhalefet, japonya ile müttefikiz” diyip sinerji japonya lehine kayınca “bunlar çok güçlü oldu, japonlar asya’da bizden güçlü olmamalı” düşüncesiyle japonlara karşı politika yürütüyor. işler çıkmaza girdiği vakit japonya’ya savaş gemileri yollayıp (sadece ziyaret için) gücünü ortaya koyuyor ve “biz japonya’yı çok seviyoruz.” minvalinde davranıyor. japonya’nın bu tehdit ile korkup geri adım atacağına da öyle emin ki gönderdiği askerleri uyarıp “bırakın onlar sizi aşağılasın, siz asla japonlara karşı harekette bulunmayın.” diyor.

    güney amerika’daki meselelerde avrupa’ya karşı duruşu da bugünkü abd-ab ilişkilerinin temelini atıyor. britanya’ya “benim dibimde çıkan savaş benim kontrolümdedir.” diyip kıtada olan her şeye karışması, güney amerika’da emperyalist hareketlere girişmesi daha birçok şey sayabiliriz ama bir yer var ki akıllara zarar. bu adamın 20. yüzyılın başında kolombiya’da proxy hareketine girişip panama kanalı için güç elde etmeye çalışmasının da bunu o dönemde düşünecek zekaya sahip olmasının da izahı yoktur.

    her şeyi geçelim, amerikalılar ilk başta ispanyollara vurduğu vakit herkes korku ve telaş içindeyken o dönem iş için londra’da olan theodore roosevelt (henüz devlet başkanı değil) bundan bayağı keyif alıyor ve vatanına dönüp savaşa gönüllü olarak katılıyor. bundan sonra da yükseliyor zaten. dönemin güçlü ülkelerinden birisine savaş açma konusunda mutlu olması koşulları bildiğini ve ileri görüşlü olduğunu gösteriyor ki olaylar tam olarak roosevelt gibilerin istediği gibi gidiyor.

    kendisinden önceki amerikan başkanları “özgürlük için, adalet için, her topluma saygımız var” diye konuşurken roosevelt “bize karşı gelinirse içişlerine müdahaleden çekinmeyiz.” diyor.

    avrupa’da almanların yükselişini de gözden kaçırmıyor. peki almanların yükselişinin etkilerini nasıl düşünüyor, işte önemli olan bu. eğer almanlar savaşı kazanırsa almanların güney amerika’ya çıkarma yapacağını ve amerikan gücünü kırabileceğini söylüyor bu bağlamda almanya karşıtı ülkelerle pakt yapmayı düşünüyor.

    her şeyi kendi ülkesine göre düşünen, sadece ulusal çıkarları önemseyen bunların yanında zeki bir lider, bir ulusa verilmiş en büyük hediye olabilir ve amerikan halkı 1912’de roosevelt’i seçmeyerek harika bir şey yapıyor dünya için.

    ha birçok tarihçi ve diplomata göre seçilseydi almanları dizginleyebilirdi ve savaş sonu anlaşmalarda etkinliği ile 1939’a uzanacak yolu engelleyip kanlı bir ikinci dünya savaşı’nın var olmamasını sağlayabilirdi lakin abd’nin bu adamla o yıllarda atacağı bir yıllık adım bugüne on yıl olarak yansıyacağı için, türkiye de ikinci dünya savaşı’na katılmadığı için benim nezdimde amerikan halkı dünya için büyük bir şey yapmıştır.

    bu zeki adam abd’nin bugünkü aklının temeli bana göre. sadece ulusal çıkarları önemsemesi, emperyalist hareketleri, güç ile başka ülkeleri bastırmaya çalışması, avrupalı devletler ile kurmaya çalıştığı güç dengesi -bunu da amerika’yı bir tık öne çıkararak yapmaya çalışıyor- bunlara baktığım zaman şu anki amerika’yı görüyorum sadece.
  • "en iyi kızılderili'nin ölü kızılderili olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim. ama onda dokuzunun ölü olması gerektiğine inanıyorum; üstelik onuncu vakayı da pek öyle derinlemesine soruşturmak niyetinde olmayacağımı belirtmeliyim"
    theodore roosevelt

    amerika'nın keşfi döneminde, günümüz abd ve kanada topraklarında yaşayan toplam kızılderili nüfusu 7 milyon iken, 1892'de sayıları 500 bine düşmüştü. (bkz: sand creek katliamı) ve wounded knee gibi şerefsizce yapılan katliamlar anglo-sakson beyaz adamın medeniyetidir.
  • hayatini ozlu sozler bulmaya adamis the president:
    'birisi yapabilir misin diye sorarsa, elbette! diye cevap ver, sonra da nasil yapilacagini arastirmaya basla' diyerek gaza da getirir bunlardan bazilari.
  • manhattan'in gobeginde, gramercy bolgesinde pek sik, pek zengin bir evde dogmus bu hollanda kokenli roosevelt ailesinin annesi guneyli zenginlerden olan veliahti. cocuklugunda kardesleriyle paylastigi oda pek sirin, pek zarif. sadece theodore degil butun kardesler arizali, ileze bebeler olduklarindan aileleri tarafindan cok ihtimam gormusler ama oyle yatalak buyumemisler. ozellikle theodore'un astimi sebebiyle tikanmamasi, her gun egzersiz yapabilmesi icin nursery denen bu cocuk odasinin onu yikilmis ve kendisine orada kapali bir teras ayrilmis, ciksin orada temiz hava alsin, hareket etsin, cigerlerini acsin diye.

    teddy roosevelt'in "ayicigi kurtaran baskan" oykusu ve ardindan sozkonusu lakabi almasi da cok guzel, cok dokunakli; ne yazik ki gercekle uzaktan yakindan alakasi (tahmin ettiginiz gibi) yokmus. theodore roosevelt ava meraki ile tanindigindan, o donem ciktigi guney gezilerinden birinde kendisine kiyak gecilmis, "oo koskoca baskan geldi" denilerek bir av partisi duzenlenmis. ev sahibi onun ne kadar merakli oldugu bildiginden, roosevelt'i ormanda bir koseye goturmus, demis burada dur, ayinin iri surada yakinda, her zaman bu noktadan cikiyor, pusuya yat, cikar cikmaz avlarsin. teddy beklemis beklemis cok sikilmis, kendisi mesgul bir insan; kopekleri o noktada birakmis gitmis gezinmeye, bir sure sonra da ayi gercekten cikmis ama baskanin 20-30 kadar kopegi tek basina ayiyi koseye sikistirip epeyce yaralamislar. o sirada gurultuye ev sahipleri kosmus ayiyi yakalamis baglamislar, hemen baskana haber vermisler ki "gelsin odulunun basinda dursun, hak ettigi gibi" diye. theodore roosevelt kosmus olay yerine gitmis, olumcul derecede yaralanmis orada maymun gibi baglanmis ayiyi gormus, o sirada gelen gazetecilerin yaninda da savunmasiz ayi oldurup "hayvanoglu hayvan baskan" unvanina alacagina "affediyorum ayiyi, salin gitsin" buyurmus. yalniz rivayete gore ayi yasamamis, olmus; sanirim bu da o kadar sasirtici degil.

    demem o ki, roosevelt yavru ayi bulmus, hoppacik yapmis cok sevmis, hayatini kurtarmis hemen oyuncagini yapmislar buyuk yalan imis. zaten av hastasi adam nicin hayvanin hayatini kurtarsin, madem sonradan kurtarmaya halleniyor neden bastan avlansin?

    bir de ekstra trivia eklemeden gecemiyorum; roosevelt'in ayisi cok tuttugu icin kendisinden sonra baskan olan taft icin de bir hayvan yapalim, yine paraya para demeyelim diyen oyuncak firmalari olmus; yapmislar da, yalniz yapi itibariyle file benzeyen sisgobek taft icin maskot olarak amerikalinin muskrat dedigi, turkiye'de olmayan ve turkceye misk sicani olarak cevrilen bu hayvani sectikleri hala amerika genelinde merak konusu. bu oyuncagin tutmadigini soylemeye bile gerek gormuyorum, yine de elinizde taftie kod adli bir sicaniniz varsa bana yazin.
  • harvard mezunu roosevelt, tarihte en genc ya$ta* abd baskanligi koltuguna oturan kisidir. baskan olmadan 15 sen once yapilan nyc belediye baskanligi secimlerinde basarisiz olmus, lakin bundan 13 sene sonra new york valisi secilmeyi basarmistir. baskan olmadan onceki sene de william mckinley'e baskan yardimciligi yapmistir. kendisi renkligi kisiligi ile taninir. beyaz saray'da boks ve judo dersleri aldigi bilinir. yine baskanligindan once bulundugu emniyet mudurlugu gorevinde, aynen bizim dorduncu murat gibi tebdili kiyafet sokaga inip polisleri teftis ettigi de olurmus.
  • 1905' de rusya-japonya savasını bitiren portsmouth antlasmasının imzalanmasını sagladıgı icin 1906' da nobel barıs odulune layık gorulmustur. antlasmanın imzalanması icin, iki ulkenin diplomatlarını amerikaya davet etmis, daha sonra bunları mayflower adlı gemiye bindirmis, geminin kaptanına da bi anlasmaya varılana kadar kıyıya donmemesini soylemistir. kendisine verilen nobel barıs odulunun kapsadıgı parayı ise 1910' a kadar kabul etmemistir(gorev suresinin dolumundan sonra). bicok kitabı da vardır kendisinin. ornegin (bkz: the winning of the west)
  • abd başkanlık tarihindeki iki roosevelt'ten birisidir.
    ii. dünya savaşı sırasında başta bulunan franklin delano roosevelt ile karıştırılmamalıdır efendim.
    çoğunlukla karıştırılan bir mevzudur da, belirtme gereği duydum.
  • ingilizce kelimelerin yazımında basitleşmeye gidilmesini savunan, andrew carnegie tarafından kurulmuş simplified spelling board'un önerileri doğrultusunda, 1906 yılında abd devlet yazışmalarında "basitleştirilmiş" kelimeler (tho-> though, enough-> enuf, through-> thru*, addressed-> addrest, missed-> mist ve bir sürü benzeri şey) kullanılacağını söyleyen bir executive order imzalamış (ve bu imla devrimi ciddi bir iç çekişme yaratınca yılın sonunda emri geri çekmiş).

    emrin ilk ortaya çıktığı günün ertesinde ingiliz gazeteleri roosevelt'i şamaroğlanına çevirmiş. the sun'dan olayla alakalı bir hiciv yazısı şu pdf dahilinde okunabilir: http://query.nytimes.com/…3a25755c2a96e9c946797d6cf
  • "the only man who never makes a mistake is the man who never does anything" demiş.. ne de güzel demiş.
  • anlatılanlara göre bazen kimseye haber vermeden beyaz saray'dan çıkıp atına binermiş, sonra ormanın birine gidip haftalarca kamp yaparmış. haftalar sonra kamptan dönermiş ve çalışmaya kaldığı yerden devam edermiş. ayrıca tren yolculuğuyla abd'yi defalarca boydan boya gezmiş, bir çok şehirde haftalarca konaklamış. amerika'nın batı yakasını, california sahillerini filan defalarca gezen ilk amerikan başkanıymış. keyfine meraklı ve doğayla iç içe bir başkanmış kendisi.

    kendisi aynı zamanda amerika'da bir çok toprağı devletin koruması altına alıp "milli park" sistemini ilk kuran başkan.
hesabın var mı? giriş yap