• bu isim hz. meryeme efeste verilmiştir.
  • theotokos, şimdi ayrıayrı incelemek gerekirse, theo ve tokos yani tanrı ve anne kelimelerinin birleşmesinden olusur, ve hz. isa nın annesi bakire meryem in tanımlanmasında kullanılır. tabi bu kullanım rum ortodox kilisesinde özellikle de bizans sanatından kalmıstır.

    şimdi efendim, theotokos maria, yani tanrı anası meryem sadece meryem ana nın unvanı deildir. theotokos bizans sanatında hz. meryem kucagında oturan bebek isa sahnesine verilen isimdir, ozellikle kubbe ve altar mozaiklerinde ve ikona larda gorulur.

    ayrıca bir not olarak istanbulda bulunan chora (bkz: kariye) kilisesi (ki fetihten sonra camii, cumhuriyet yıllarında da su anda oldugu muze haline getirilmiştir) ve su anda hiç bir kalıntısı olmayan chora manastırı theotokos meryem e adanmıstır...

    (bkz: eksi sozluk tercume isleri mudurlugu)
  • efes'deki üçüncü ekümenik konsil'dedir ki maria'nın theotokos kabul edilmesi ve "tanrı'nın kutsal annesi" olarak anılması kararlaştırılmıştır. bu ve bundan sonraki konsillerin kararları süryani kilisesince kabul edilmemiştir.
  • meryem'in "tanrı'nın anası" vasfı. efes'deki konsul tarafında meryem'e ithaf edilen bu vasfın asıl nedeni, meryem figurunun bizans toplumu icinde gittikce tanrılaşması idi; daha dogurusu; zaten greko-romen pagan kulturunun kalıntılarını üzerinden atamamış bizans toplumunda meryem gittikçe tanrılaştırılmış, bir nevi "ana tanrıça" yerini almaya yollanmıştı. meryem'in tam da bu noktada theotokos ilan edilmesi aynı zamanda tırsak bir hatılatma içindir; bu karar ile konsil şunu demek ister ; "aman ha bu kadın tanrı değil onun anası; yani etten kemikten bir anne bu" tabi bu bizans'ta meryem kültünün oluşmasına engel olmuştudur hayır, taa istanbulun fethine kadar meryem constantinapol'ün koruyucusu olmuştur.
  • ilahileri de ayrı bir güzeldir..

    http://www.youtube.com/…7ehd2iuvibg&feature=related
  • işin doğrusu oğlu gibi kendisi de olağanüstü bir doğumla dünyaya gelmiştir. annesi hayli geçkin bir yaştadır. çocuksuzdur. birgün yavrularını besleyen bir kuş görür ve tanrı’ya yalvarır, tanrım der bana bir çocuk verirsen onu tapınağa adayacağım. hayli geçkin yaşına rağmen tanrı ona bir çocuğu olacağı müjdesini verir. yahudi geleneğin de ilk erkek çocuğun tapınağa adanması normaldir. doğumla beraber bir sorun ortaya çıkar. çocuk dişidir. yani meryem. tapınağa kabul edilir meryem. o sıra tapınağın en önemli kişisi müslümanlıkta zekeriya peygamber olarak bilinen kişidir. bu da başka bir mucizenin kahramanı olup, meryem’in akrabasıdır. islamiyette yahya peygamber olarak bilinen, hıristiyanlığın çok önemli bir figürü john the baptistin yani (bkz: vaftizci yahya)’nın babasıdır, yahya peygamberin doğumu da isa kadar olmazsa bile mucizelerle doludur. bu dönem neredeyse birkaç binyıllık ibrani tarihinin otuz yıla sıkıştırılmış yoğun mucizeler dönemidir. bu tarihi (bkz: helenizm'in yahudiliğe etkisi)ni fırsat bulduğum da yazmak kaydıyla, meryem’in tanrı’nın anası olmasını luka nın incil’de nasıl anlattığını görelim.
    luk 1:26-27 elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında tanrı, melek cebrail'i celile'de bulunan nasıra adlı kente, davut'un soyundan yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. kızın adı meryem'di.
    luk 1:28 onun yanına giren melek, "selam, ey tanrı'nın lütfuna erişen kız! rab seninledir" dedi.
    luk 1:29 söylenenlere çok şaşıran meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı.
    luk 1:30 ama melek ona, "korkma meryem" dedi, "sen tanrı'nın lütfuna eriştin.
    luk 1:31 bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını isa koyacaksın.
    luk 1:32 o büyük olacak, kendisine 'yüceler yücesi'nin oğlu' denecek. rab tanrı o'na, atası davut'un tahtını verecek.
    luk 1:33 o da sonsuza dek yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir."
    luk 1:34 meryem meleğe, "bu nasıl olur? ben erkeğe varmadım ki" dedi.
    luk 1:35 melek ona şöyle yanıt verdi: "kutsal ruh senin üzerine gelecek, yüceler yücesi'nin gücü sana gölge salacak. bunun için doğacak olana kutsal, tanrı oğlu denecek.
    luk 1:36 bak, senin akrabalarından elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır.
    luk 1:37 tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur."
    luk 1:38 "ben rab'bin kuluyum" dedi meryem, "bana dediğin gibi olsun." bundan sonar melek onun yanından ayrıldı.
    meryem’in tanrı anası olarak kabulü hıristiyan sanatının en önemli olaylarından biri olarak görülmüş ve resmedilmiştir. dini anlamda konu o kadar önemlidir ki, katolik ve ortodoks mezheplerinin oluşmasını tetiklemiştir. meryem o kadar önemli bir figürdür ki, insanoğlunun (bkz: ilk günah)’ın sorumlusu olarak nitelendirilen havvanın, kaderini temizlemiş kişi olarak anılır. bu yüzden meryem ikinci havvadır. üstelik tanrı kendi oğlunu kurban ederek bütün insanlığı ilk günahtan arındırmıştır.
  • (bkz: kristotokos)
  • efendim arapça ve sami dillerdeki "rab", büyük sözcüğü ile alakalıdır. mesela özel kalemler eskiden özel kalem müdürü oldukları yetkililerden "büyüğümüz" diye bahsederlerdi. "değerli büyüğüm sizinle görüşmek ister." bu yüzden hem "efendi" anlamı vardır, hem de "mürebbiye" ile kökteştir: çocuğu büyüten şahıs.

    kyrios sözcüğü de yunancadır, hint-avrupa dil ailesinde kökü "büyümek, şişmek" anlamına gelir. evin büyüğü kyrios'tur, evin reisi gibi.

    ayrıca eklemek gerekir ki, rab sözcüğü "rabbi" ile de akrabadır. rabbi musevilerde öğretmendir, aynı mürebbiyede olduğu gibi.

    aramca ve akabinde süryanice konuşulan yıllarda gelişmiş hıristiyanlığın metinlerinde de rabbi isa'ya dair kullanılır. hıristiyan akaidinde daha sonraları karşı çıkışlar olsa da isa'nın tanrısallığı "anaakım"da kesindir, dolayısıyla kendisine "rab"bin tam olarak karşılığı, bir tür "calque" hali olan kyrios'un kullanılması kesinlikle tuhaf değildir.

    gelelim theotokos'a. anadolu'nun yerli ve başat tanrısal figürü, ana tanrıçaydı. hıristiyanlık yayıldığında da, tasvirlerde meryem, en az isa kadar, hatta ondan daha fazla yer tutuyordu. o yüzden efes konsulünde nestorius'un "meryem tanrı'nın değil, kyrios'un (efendi'nin) annesidir" diyen görüşleri kadar, "meryem ana tanrıçadır" fikriyle yayılan halk hıristiyanlığına da cephe alınmış, bir ortak uzlaşı yolu olarak "tanrıça değil ama theotokos, tanrıdoğurandır" denmişti. bu bile yeterli gelmemiş, halk meryem'i çok önemsemiş, onu fiilen tanrıçalığa yükseltmiş, buna tepki olarak da ikonoklazm, yani ikonakırıcılık hareketi doğmuştu.

    theotokos ortodoks hıristiyanlığının bir ihtiyacından doğduğu ve bir tür insan-tanrıça arası geçiş formunu işaretlediği için protestanların theotokos ifadesini kullanmaya ihtiyaç duymamaları normal.

    çevirilerde hata aramak abes, bu metinlerin tarihi birer metin olduğunu ve sıfatların, kurumların, ekollerin yerel ihtiyaçlardan doğduğunu akılda tutmak, bu entry'nin bir şekilde cevap verdiği yazarın hatalarına düşmenizi engeller.
  • hıristiyanlığın teolojik anlayış açısından farklı kanatlarından belki de en dikkat çekicilerinden biri olan nasturilik mezhebinin doğrudan reddetmekte olduğu ve "tanrı doğuran" anlamına gelmekte olan ifade.

    bu reddedişin temel gerekçesi sıklıkla erken hıristiyanlık içerisinde antakya ekolünden gelen ve nasturilik'in de düşünsel temelini kurgulamış olan kilise babalarının ağırlıklı olarak tefsirden ziyade temel anlamlara odaklanan anlayışlarından hareketle yeni ahit`'te "tanrı doğuran" minvalinde bir ibarenin yer almamış olması dolayısıyla hz. meryem'in böyle değerlendirilmemesi gerektiğine dair inanış olarak tasvir ediliyor olsa da pek çok kristoloji araştırmacısına göre musevilik ile hem dinin yorumlanması hem de dinin felsefesi gibi hususlarda ciddi biçimde örtüşmekte olan nasturî teolojisinin tıpkı musevilik'te olduğu gibi "tanrı annesi" figürüne fikrî ve tanrıbilimsel bakımlardan sıcak bakmıyor oluşu esasen theotokos ibaresinin kabul görmemesinde ana sebeptir.

    "nasturî hıristiyanlık ve antakya teolojisi" isimli eserinde bu hususa kısaca değinen dinler tarihi araştırmacısı kürşat demirci, semitik zahirîlik olarak ifade ettiği anlayış dolayısıyla nasturîlerin "tanrı olsa da tarihe mâl olan isa'nın insan olduğunu" savunduğunu ve "tanrı annesi ifadesinin yahudi alt metnine ters olduğunu" kaleme almıştır.

    şunu da eklemek lazım gelmektedir ki theotokos'un hıristiyanlık çevrelerinde resmî olarak kabul görmesi ve nasturîlik'in formasyon süreci aşağı yukarı aynı zaman dilimine rastlamaktadır. üçüncü ekümenik konsil olarak bilinen m.s. 431 tarihli efes konsili'nde theotokos ifadesi resmîyete kavuşurken bu fikrin karşısında duran kişi ise, nasturîlik'e ismini verecek olan ve hz. meryem'in "christotokos" (isa doğuran) olarak anılmasının daha doğru olacağını savunan dönemin konstantinopolis patriği nestorius'tan başkası değildir. ilerleyen asırlarda ortodoksluk'un merkezi halini alacak olan doğu roma imparatorluğu'nun başkenti konstantinopolis'in maruz kalacağı sayısız kuşatma ve bu kuşatmaların her birisini bir şekilde savuşturmayı başarmış olmasıyla birlikte kutsal theotokos'un kutsal kenti* kutsayıp koruduğuna dair inanış bilhassa kentin sakinleri arasında muazzam bir popülariteye ulaşmıştır. 620'li senelerde, 670'lerin sonlarında ve 717 ilâ 718 senelerinde gerçekleşen büyük çaplı kuşatmaların hep başarısızlığa uğraması hem bu inanışı hem de hasseten rum ortodokos kilisesi'nde theotokos'a olan bağlılığı ve ihtiramı bir hayli güçlendirmiştir. öyle ki; 1422 senesindeki osmanlı kuşatmasının başarısızlığa uğramasını takiben dönemin tarihçilerinden ioannes kananos, kentin düşmanın daha üstün teçhizatı ve asker sayısına rağmen düşmemesini doğrudan kenti koruyan "tanrı doğuran"a bağlamıştır.

    miafizit kökenden gelen mısır kıpti kilisesi ise theotokos ifadesine büyük hürmet gösterse de kutsal, ezelî ve ebedî bakire olarak gördüğü hz. meryem'e ibadeti doğru bulmamaktadır.
  • ankara, daha doğrusu o devirdeki ismiyle ancyra için, yaklaşık 5. yüzyılın ortalarından itibaren <<theotokos'un şehri>> ifadesinin kullanıldığı, aşağıda verdiğim bilimsel kaynakta belirtiliyor.

    ben bu konularda bilgili değil sadece yüzeysel seviyede meraklıyım, bu bilgiye de, ankara hacıbayram camii yanındaki ogüst tapınağı ve ankara'daki başkaca grek-roma kitabeleri hakkında yüzeysel nitelikte araştırma yaparken nette denk geldim.

    kitap: the greek and latin ınscriptions of ankara (ancyra)

    yazar: stephen mitchell; david french

    seri: vestigia: beiträge zur alten geschichte 72

    yayımcı: c.h.beck, tarih: 2019

    ısbn: 3406736254,9783406736254
hesabın var mı? giriş yap