• afrika edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan chinua achebe'nin afrika üçlemesi'nin ilk kitabıdır. türkçeye parçalanma olarak çevrilmiştir ve eserde tam olarak da bir parçalanma anlatılır. achebe avrupalı güçlerin afrika bölgesine gidişini ve nasıl sömürgeleştirdiklerini oldukça etkili şekilde gösterir. bir kültür, din ve kabilenin parçalanması söz konusu. geleneklerine çok bağlı ve ilkel inançlara sahip olmalarına rağmen, bu bağlılık çok etkileyici ve bu kültürün parçalanması da oldukça sarsıcı. achebe okuyucuya birçok şeyi o kadar net gösteriyor ki; ataerkil toplum, kültürel yapı, sosyal hayal, din, sömürgecilik, asimilasyon ve parçalanma. kitaptaki bazı yaşanmışlıklar hiç de yabancı gelmiyor; çünkü achebe aslında evrensel değerlere ve sorunlara da değinen önemli bir yazar.

    farklı bir edebi tür okumak isteyen ve afrika edebiyatını merak edenlerin kesinlikle okuması gereken harika bir eserdir.

    son olarak da kitapta sivrisineklerin her zaman kulağımızın dibinde dolanıp bizi rahatsız etmesiyle ilgili anlatılan şu hikayeyi çok sevmiştim: “sivrisinek, kulak'a evlenme teklif etmiş. kulak o kadar çok gülmüş ki, kendini kaybedip yere düşmüş. 'daha ne kadar yaşayacağını sanıyorsun?' demiş. 'zaten şimdiden iskeletsin.' sivrisinek gururu kırılmış bir halde oradan uzaklaşmış. ondan sonra ne zaman yanından geçecek olsa kulak'a sokulup hâlâ hayatta olduğunu söylemiş."
  • nijerya asıllı chinua achebe'nin türkçe'ye ruhum yeniden doğacak adıyla çevrilmiş olan romanı.

    klasik oto-oryantalist, amerikanların duymak ve görmek istediği türden bir afrika anlatısının bulunduğu bir roman. bunun üzerinden afrika anlamaya çalışmak da fazlasıyla oryantalist bir edim.

    amerikanların toni morisson'ları, chinua achebe'leri ödüllere boğmak suretiyle günah çıkartmaları samimiyetsizliğine pek tahammülüm yok. gerçekten mahcub olan, üzülen, pişman olan insan, mahcubiyetinden başını öne eğer ya, öyle bir şey yok, üstüne bir de stockholm sendromu var, zevkle tükettikleri.

    bu tür romanların iki olmazsa olmaz unsuru vardır. birincisi: bugünün modern insanının anlaması imkânsız, rasyonel akla taban tabana zıt, hatta diyelim ki câhilâne bir takım yerel geleneklerin hikayenin akışına yedirilmesi -ki bu romanda yanlış hatırlamıyorsam ikiz bebeklerin ormana terkedilmesi örneği vardı- (alt metinde biz gelmeseydik bunlar böyle cahildi, karanlıkları aydınlığa çıkardık aslında mesajı veriyor). ikincisi ise: yerel halktan bazı liderlerin sömürgeci güçlerden daha fazla ve "içeriden" zarar verdiğinin hikaye edilmesidir (tamam biz de yaptık ama esas zararı içeriden aldılar ya da bakın bizi destekleyenler de vardı mesajı). nâm-ı diğer entelektüel manipülasyon.

    post-kolonyal, subaltern vb. şeylere alerjik reaksiyon gösterdiğime dair giridir.
  • chinua achebe yazmış, 1958'de ingiltere'de basılmış. olaylar 1890'larda başlıyor. isimler yabancı olduğundan akılda tutması zor ama öyle rus klasikleri gibi çetele tutmak gerekmiyor. basit ve akıcı bir dili var. igbo atasözleri ve deyimlerine de bayağı bir hakim oluyorsunuz. en sevdiklerimden biri şu oldu: "kertenkele yüksek iroko ağacından yere atlamış; kimse beni övmezse ben de kendi kendimi överim demiş."
  • son yillarda uzerine en cok yazi yazilan kitaptir. ataerkil aile kavramini, toplumda kadinin rolunu, geleneklerin insanlikla catistigi noktalari yuzeye vurur. oldukca basarili bir anlatimdir.
  • "hmm size biraz kabile kültürü aşılamalıyım" şeklinde bir kaygısı olmadığı için rahat takip edilen, ne yerli tarafına, ne de beyaz ırka ön yargıyla yaklaşmadığığı için takdirimi kazanmış, okunası kitap.
  • chinua achabe'nin yazmış olduğu sömürgecilik etkisindeki nijerya toplumunu anlatan ilginç bir roman. henüz türkçeye çevrilmedi sanırım. yeats'in the second coming adlı şiirinden bir bölümle açılır:

    "turning and turning in the widening gyre
    the falcon* cannot bear the falconer*;
    things fall apart; the centre cannot hold;
    mere anarchy is loosed upon the world."
  • esin kaynağı heart of darkness olan kitaptır. beyaz adamların algısındaki, yarı insani organizma olan siyahların da bir medeniyetleri olduğunu haykırır. achebe kısaca; "sizin bir medeniyetten haberdar olmamanız onun var olmadığına tekabül etmez demek ister. igbo kabilesindeki günlük yaşamı, genekleri, insanları, sosyal düzeni, problemleri, anlatır kitapta ki,
    biz okuyucular; "eeee hani bunlar yamyamdı? hani hiç medeniyet diye bir şey yoktu burda?"sorusunu sorar oluruz.. tam burda biz de afrika toplumunu kendi algımızdan değil de batılı algıdan öğrendiğimizi farkederiz * *
    batılılaların bir diğer "öteki"si biz'in afrika'yı kendi algımızla keşfetmediğimizi anlarız.

    romanın kahramanı; okonkwo koloni güçlerine karşı elinden geldiğince kabilesini koruyan, geleneklerden uzaklaşılmasını engellemeye calışan, bu arada oğlunun safdan ayrıldığını gören, idealist bir liderdir. achebe onun dilinden konuşur, geleneği korumanın önemini bize anlatır, kendince de şöyle bir fikri benimsetir ona: geleneklere bağlı kalmak insanı yaşatır.

    kolonicilerin yaklaşım şekli; tek medeniyet benimkidir lan! seninki de medeniyet mi şimdi pis yamyam" şeklinde olunca davranışları da buna benzer. kabilenin kutsal mekanına saldırırlar bir çok şeyi değiştirirler. ama kesinlikle tebliğ, iyiliği götürme mantığı ile değil. madem değil neden hristiyanlaştırmaya çalıştılar diye sorulacak olursa onun da cevabı şu olur; kendilerinde olan bir din düzeninin olduğu gibi aktarmazlar ki zaten o topraklara, değiştirip yerle bir edicek kadar ama isa'nin sevgi düzenin getirmeyecek kadar. hristiyan öğretisini tam olarak benimsetmek kolonicilerin hiç işine gelmezdi. başta onların hareket alanı kısıtlanırdı.

    bununla birlikte achebe kabilesinde geleneklerinin sütten çıkmış ak kaşık olmadığını da belirtir bize tarafsızlık adına*. örneğin sati diye bir gelenek vardır igbo'da; ikiz doğmuş çocuklar ölmek üzere bir yere bırakılırlar lanetli oldukları düşünüldüğünden. koloniciler anne ve bebekleri kurtarmak adına anları alıp kendi istekleri doğrultusunda kullanırlar.*

    hasılı kitap, koloniciliğin başlangıç hikayesidir. ingilizce yazılmıştır. kolonicilğin merkezi londra'da yazlmıştır. bunun sebebi ise pek tabi ki daha çok insana ulaştırma isteğidir. achebe'nin kendi dilini bilememesi gibi saçma bir sebepten değildir.
  • dedications albümünden bir zomby feat panda bear parçası. sözlerini yazamıyorum tam olamıyor çünkü bi' bok anlamadım ama şarkı baya iyi.

    http://www.youtube.com/watch?v=leei6vwmiek
  • "the pacification of the primitive tribes of the lower niger" (asagi nijer deki ilkel yerlilerin medenilestirilmesi) diye biten bir kime gore neye gore oykusu. bir yandan beyaz adamin kisisel ihtiraslarina anlam vermeye diger yandan ozunu korumaya calisan kafasi karismis yerliler. onlarin kafasi daha karis(tiril)mamisken yasadiklari zaten bariscil hayat. bizlere degil ama koloni kralliklarinin simdiki cocuklarina okutulan tarih derslerine muhtemelen gayet gercekci bir bakis. hepsinin otesinde keyifle okunasi bir roman.
  • "şeyler ayrı düşer"
hesabın var mı? giriş yap