• bir kısaltma.
    format eşiğini aştıktan sonra anlatacağım hikaye ise şu:
    baba zula'nın kısaltmalar diye bir şarkısı vardır, bilen bilir muhakkak. eğlencelidir şarkı eğlenceli olmasına da, orada kısaltmalardan, biraz da feyza hepçilingirtamçilingirler kıvamında, hep anlamsız, içi boş şeyler olarak söz edilir. halbuki öyle mi ya?
    günlerden bir cumartesi sabahı olduğunu, ailece kahvaltıyı yapıp salona kıraat için geçtiğimizi, mevsimlerin kışı gösterdiğini, ayaza kesmiş havada ankara kışlarına özgü o ironik güneşin ışıdığını, o ışıkların da oturduğum koltuğa vurduğunu apaçık hatırlıyorum. yaşımdansa emin değilim. belki on üç, belki on dört.
    milliyet elimdeki. galatasaray'ın ve diğer takımların son durumlarıyla ilgili haberleri okumayı bitirmiş sayfaları çeviriyorum tanıdık, ilgi çekici bir yer yakalar mıyım diye. orta sayfalarda, son zamanlarda okumuş olduğum birkaç kitapta sıkça karşıma çıkmış bir ibareye çok benzeyen bir kelime görüyorum: ikisi ölü 4 terörist yakalanmış. dhkp-c militanılarmış.
    kızılderililerin türk olduğunu kanıtlamak için telaffuzu birbirine benzer gibi olan kelimeler arasında mutlak bir ilişki kuranlar gibi olmama gerek yok. ilişki apaçık ortada zaten. halk kurtuluş partisi cephesi gibi büyükçe bir ortak bölen var. kafam bulanıklaşıyor haliyle. henüz hareketin kendi içindeki bölünmüşlüğünden, 70lerin devamında olan bitenlerden, 80 darbesi sonraki gelişmelerden, adı geçen örgütün faaliyet amacı ve genişliğinden bihaberim. thkp-c ismi, zihnimde, deniz, yusuf ve hüseyin çemberini çevreliyor sadece. deniz, yusuf ve hüseyin...okula giderken belediye otobüslerinde, haklarında yazılan kitapları, biraz da etrafımdakilerden çekinerek ve bu çekingenliği de aslında gizli bir davet ya da kışkırtma havasına sokarak okuduğum kah raman kah roman adamlar. parkaları, bıyıkları ya da kirli sakalları, ateşi harında gözleri, kaynağı bitmez insancıllıkları var. onlar gibi bakamıyorum, yüzümde tüy bile yok. ama büyük dayımın oğlundan kalma bir montum var, içi yünlü. parka gibi duruyor, seviyorum. belki benim de bir gün bıyığım çıkar, belki benim de bir gün gözlerimi harlayacak ve beni peşinden kayıtsız koşturacak bir ülküm olur diye geçiriyorum hep içimden.
    oysa okuduğum gazete, onların davasından olduklarını düşündüklerimin terörist olduğunu söylüyor. pkklı gibi, uğur mumcu'yu havaya uçurmuş olanlar gibi. peki kafa karışıklığımı nasıl gidereceğim? 60lı yıllarda üniversitede olup da böyle işlerin kıyısına bile bulaşmamış, anlatabildikleri tek hatıra "bizim zamanımızda tekin değildi okul. hiç unutmam bir keresinde okulu basmışlardı. bir oğlan geldi, 'bacım bu taraftan gel' diye beni dışarı çıkartmıştı." olan annemle babama soramıyorum zihnimi berraklaştırmak için. kafa karışıklığım gitmiyor. oscar tv ekini alıyorum elime. beşinci sayfadaki geçen haftanın en çok izlenen on programı listesine bakıyorum. süper baba'yı birinci sırada görmek mutlu ediyor beni. popüler olana burun nasıl kıvrılır, bilmiyorum henüz. thkp c'yi unutuyorum. karışıklığım dağılıyor unutuşun hafifleticiliğinde.
  • 1971 yılında ankara'da kurulmuş ve fiili varlığı kızıldere katliamı ile birlikte sona ermiş, arkasından birçok devamı olduğunu ileri süren örgütün geldiği -ve gelmeye devam ettiği- milli demokratik devrim yanlısı, marksist-leninist silahlı örgüt. kurucusu ve lideri mahir çayan'dır.

    mülkiyeli ve odtü'lü bazı sosyalistlerin, kendi üniversitelerinin sosyalist fikir kulüplerinde, ve üst kurulları olan fikir kulüpleri federasyonu içerisinde tanışan bir grup öğrencinin düşünce birliği ile temelleri atılmıştır. fkf'nin dev-genç'e evrildiği dönemlerde, türkiye işçi partisi'nin girdiği revizyonist ve oportünist anlayışa tepki olarak (mahir çayan'ın 1969 tarihli aren oportünizminin niteliği başlıklı yazısı milattır bu konuda) partiden ayrılmışlar ve kendi içlerinde "legalite mi illegalite mi" tartışmalarını başlatmışlardır. mahir çayan, ulaş bardakçı, münir ramazan aktolga, yusuf küpeli, ertuğrul kürkçü, irfan uçar, hüseyin cevahir gibi öğrencilerin öncülüğünde, tip'in yanısıra dev-genç çizgisi de pasifist bulunarak reddedilir ve devrimin ancak silahlı mücadele yoluyla gerçekleşebileceğine kanaat getirerek kendi yollarını çizme kararı alırlar. bunu takiben, daha önce türksolu ve aydınlık dergilerinde de yazıları yayımlanmış olan bu ekip, 1970 sonbaharında kurtuluş adını verdikleri dergilerini çıkartır ve sosyalist çevrelerde "kurtuluşçular" adı ile anılmaya başlarlar.

    şehir gerillası anlayışını benimseyen grup, bu yıllarda odtü'de bulunan ve o günlerde thko'yu olgunlaştırmış olan deniz gezmiş ve arkadaşları ile temasa geçerek güçbirliği yapmak isterler ve mahir kendisini ziyarete gider. fakat deniz tarafından çok sıcak karşılanmaz, hatta deniz, goşist olduğunu söylediği mahir'le anlaşamadığı gibi, bir ara kalkıp üzerine de yürür, araya giren hüseyin inan ve münir ramazan aktolga tarafından sakinleştirilir. bunun üzerine mahirler, thko'dan bağımsız olarak kendi örgütlerini kurmaya karar verirler. yine de "farklı fraksiyon" görüntüsü vermemek için "türkiye halk kurtuluş" ismini aynen korur, ordu ismi yerine parti-cephe'yi kullanmayı uygun bulurlar.

    thko'nun o yıllarda ses getiren eylemlerine karşılık, onlar da sansasyonal bir eylem yapmaya karar verirler ve çeşitli bombalama, soygun, fidye gibi küçük çaplı eylemlerin ardından bir bildiri ile kuruluşlarını ilan ederler. akabinde, 1971 nisan ayında israil başkonsolosu ephraim elrom'u kaçırarak öldürürmeleri önemlidir. bu eylem türk sosyalist hareketinin ve cumhuriyet tarihinin önemli milatlarından birisi, belki de en önemlisidir. o dönem içinse çok büyük ve radikal bir hamledir. zira dönemin öncü ve lider grubu olarak görülen deniz gezmişler, daha önce -ve sonra- hiçbir eylemlerinde cana kast etmemişler, kan dökmemişlerdi. thkp-c ise, bu radikal çıkışlarıyla birlikte, türk sol hareketinin en uç ve gözü kara damarı olarak ortaya çıkarlar.

    ephraim elrom olayı üzerine thkp-c'ye karşı devletin tüm kuvvetleri seferber olur ve operasyonlar yapılır. bu operasyonlar sonucunda mahir çayan da dahil olmak üzere lider kadronun büyük çoğunluğu yakalanır. maltepe'de saklandıkları evde mahir'in yaralı olarak ele geçirildiği baskında hüseyin cevahir öldürülür.

    yakalanan lider kadro, 1971'in kasım ayında tünel kazarak mamak askeri cezaevinden kaçar. bunun ardından örgüt içi bir hesaplaşma dönemi yaşanır ve kendilerince bir özeleştiri yaparak, thkp-c'nin politikalarını yumuşatması ve legalize etmesi gerektiğini söyleyen kurucu kadrodan münir ramazan aktolga ile irfan uçar, mahir tarafından örgütten uzaklaştırılır.

    örgüt, bu dönemde şehir ve kır gerilla grubu olarak iki cephe dönemine geçer. kır grubuna mahir çayan, şehir grubuna ulaş bardakçı öncülük eder. 19 şubat 1972'de saklandığı eve operasyon düzenlenen ulaş bardakçı çıkan çatışma sonucunda öldürülür.

    deniz gezmiş, yusuf aslan ve hüseyin inan'ın idamlarını engellemek için, ses getirecek ve üç arkadaşlarının serbest bırakılmalarını sağlayacak bir girişimde bulunmak için mahir çayan önderliğindeki, 9'u thkp-c'li 2'si thko'lu, 11 kişilik gerilla grubu dağa çıkar. ünye radar istasyonunda görevli iki ingiliz ve bir kanadalı teknisyeni kaçırarak tokat'ın niksar ilçesindeki kızıldere köyüne giderler. köylülerin kendilerini ihbar etmesi üzerine jandarma -ve ileri sürüldüğüne göre elrom olayı sebebiyle mahirlerin peşinde oldukları bilinen mossad ajanları, özel kuvvetler ve kontrgerilla güçleri- tarafından baskına uğrarlar. mahir çayan saklandıkları evin damına çıkıp isteklerini söylerken başından vurularak öldürülür. bunun üzerine thkp-c'liler rehin aldıkları üç yabancıyı hemen orada infaz ederek jandarma ile çatışmaya girerler. devlet kuvvetlerinin bazuka ve havan topları da kullandığı çatışma sonrası, ertuğrul kürkçü haricindeki 10 kişi ölü ele geçirilir. ertuğrul kürkçü "bir şekilde" kendisini yan taraftaki ahırdaki samanların içine atarak kurtulmayı başarır.

    hüseyin cevahir ve ulaş bardakçı'nın istanbul'da, mahir çayan ve diğer önder kadronun da kızıldere'de öldürülmelerinin ardından thkp-c'nin fiili varlığı sona erer.

    kızıldere olayının ardından büyük bir çözülme yaşayan, ayakta durmaya çalışan kadrolarının tamamı kısa süre içinde tutuklanan ve 1974 affı ile serbest bırakılan thkp-c kadroları 1975 yılından itibaren kendi içlerinde tartışma süreçleri yaşamış, bunun sonucunda çeşitli fraksiyonlara dağılarak varlıklarını sürdürmeye ve thkp-c geleneğini devam ettirmeye çalışmışlardır. thkp-c çizgisi, bu dönemde en geniş ve örgütlü yapısına devrimci yol ile ulaşmıştır. bugün en aktif ve yaygın temsilcileri -alevi"ci" kimliklerinden sıyrılabildikleri ölçüde- dhkp-c'dir.

    bunlar sırasıyla şöyle sıralanabilir:
    1975 - acilciler
    1975 - marksist leninist silahlı propaganda birliği
    1976 - kurtuluş
    1976 - devrimci kurtuluş (mlspb'den ayrıldı)
    1977 - devrimci yol
    1977 - tekoşin (kurtuluş'tan ayrıldı)
    1977 - halkın devrimci öncüleri (acilciler'in reorganizasyonu)
    1977 - devrimci halkın yolu
    1977 - devrimci savaş (acilciler/hdö'den ayrıldı)
    1978 - devrimci sol (dev-yol'dan ayrıldı)
    1978 - üçüncü yol
    1979 - çayan sempatizanları (mlspb'den ayrıldı)
    1979 - cephe yolu (mlspb'den ayrıldı)
    1979 - devrimci koordinasyon birliği (devrimci kurtuluş'tan ayrıldı)
    1979 - türkiye kızıl muhafızları ordusu (dev-yol'dan ayrıldı)
    1982 - ana gerilla birliği (dev-yol/dsb'nin reorganizasyonu)
    1987 - devrim savaşçıları (devrimci savaş'tan ayrıldı)
    1990 - halk kurtuluş güçleri (devrimci savaş'ın reorganizasyonu)
    1994 - devrimci halk kurtuluş partisi-cephesi (dev-sol'un reorganizasyonu)
  • başlığı olan "ihtilâlin yolu" ismi ile de bilinen, 1 no'lu parti bildirisi şu şekildedir:

    "ihtilâlin yolu

    thkp'nin devrim stratejisi

    amerikan emperyalizminin boyunduruğu altindaki türkiye

    türkiye yeraltı kaynaklarından dış ticaretine, ekonomisinden politikasına, kültüründen sanatına kadar amerikan emperyalizminin denetimi altında bir ülkedir.

    amerikan emperyalizminin sömürge veya yarı-sömürge bir ülke için anlamı ülke zenginliklerinin talan edilmesi, halkın açlığı, sefaleti ve ulusal onurun hayasızca amerikan postalları altında çiğnenmesidir.

    ülkemizdeki oligarşinin ap yönetiminin emekçi halka karşı yürüttüğü baskı politikasının sonucu ekonomik, sosyal ve politik kriz iyice derinleşti, paramız devalüe edildi, emekçi halkın sefaleti korkunç derecede arttı, yaşama şartları zorlaştı. halkımızın memnuniyetsizliği ve kıpırdanmaları karşısında düzeni kendi resmi kanunlarıyla koruyamaz duruma gelen oligarşinin demirel kadrosu, oligarşinin askeri kanadının 12 mart darbesiyle düşürüldü. yerli ve yabancı tekellerin çıkarlarını daha iyi koruyacağı düşünülen erim kabinesi iş başına getirildi.

    düzen politikacılarının "hükümet buhranı" olarak adlandırdıkları şey, temsili demokrasinin düzen partilerinin, amerikan emperyalizminin ve yerli hakim sınıfların sömürülerini kolaylaştırmakta gösterdikleri yetersizlikten başka bir şey değildir. düzen partilerinin düzeni korumakta gösterdikleri yetersizleğin oluşturduğu boşluğu oligarşinin askeri kanadı doldurdu. bugünkü hükümetin arkasında oligarşinin bu kanadı yer almaktadır.

    bu durum da geçicidir. emperyalist sömürünün dönen çarkları emekçi halkın sefaletini, yaşama şartlarının zorluğunu daha da artıracaktır. oligarşi halkın memnuniyetsizliğinin sebebini bu sefer de erim kabinesinin yetersizliğine bağlayarak, onu düşürüp yerine yeni bir kadroyu yönetime getirecektir.

    çark dönmesine devam edecek; cuntalar birbirini takip edecektir. kimileri "atatürkçü, laik" kimileri "reformcu" diye lanse edilecek, yurtsever aydınlar her defasında yeni bir umutla yeni gelenlere bel bağlayacak, sonra yanıldıklarını anlayacaklar, tekrar bir "ilerici" atılım olmasını bekleyeceklerdir.

    emperyalizmin işgali altındaki ülkelerde bu çark hep böyle döner. ülkemizde de parçalanana kadar bu çark hep böyle dönecektir.

    halkimizin kurtuluşu

    milli kurtuluşçu ve demokratik nitelikteki en küçük kıpırdanmaların bile ezilmeye çalışıldığı, milli kurtuluşçuların ana caddelerde halkın gözü önünde kahpece şehit edildiği, işkencehanelerde en hunharca işkencelere maruz kaldığı bu ortamda, kanun devletinden, demokrasiden bahsetmek gülünçtür. ülkemizde hukuktan, kanun devletinden, anayasadan, vatandaşlık haklarından, hatta insanlık haklarından sözetmek, art niyet aranmazsa safdillikten başka birşey değildir.

    emperyalizmin tahakkümüne, karşı-devrimin şiddetine karşı, silaha sarılmaktan başka çare yoktur. partimiz, kurtuluşun yolunu halkın silahlı savaşında görmektedir. kurtuluş savaşımızın bugünkü biçimi gerilla savaşıdır.

    bütün yurtseverlerin ortak çabası sonucu, uzun yorucu ve kanlı bir halk savaşı ile düşmanın alt edilebileceğini düşünen partimiz halk savaşının bu aşamasında şehir gerilla savaşını temel almaktadır. bugünkü objektif ve subjektif şartlar gerilla savaşının şehirlerde yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. içinde bulunduğumuz dönem halk kurtuluş savaşının birinci aşamasıdır.

    büyük şehirlerde yürütülen gerilla savaşı;

    1- halk kitlelerine hainlerin yönetiminin ne kadar kof ve çürük olduğunu gösterecektir.

    2- her an patlamaya hazır bir volkan gibi kıvılcım bekleyen halk kitlelerine vurduğu yerden ses çıkartabilecek, zalimleri cezalandıracak, kendi devrimci diktatoryasını kurabilecek nitelikleri taşıyan bir teşkilatın var olduğunu gösterecektir.

    3- partimizi, çeşitli tecrübelerden geçirerek halkın savaşçı örgütü olma yolunda sağlamlaştıracaktır.

    savaş örgütü, savaş meydanlarından çıkar.

    kısacası, içinde bulunduğumuz bu aşama başta işçi sınıfımız olmak üzere bütün halk kitlelerinde var olan memnuniyetsizlik ve başkaldırma duygularını güçlendirme, onları silahlı mücadeleye ajite etme ve partimizin teşkilat yapısını sağlamlaştırma aşamasıdır.

    savaşın ikinci aşaması, gerilla savaşının yurt çapında yayılması, şehir gerillası yanında kır gerillasının başlatılması aşamasıdır.

    üçüncü ve dördüncü aşamalar gerilla kuvvetlerinin düzenli orduya dönüşme aşamalarıdır.

    bu evrelerin süreleri hakkında şimdiden birşey söylemek imkansızdır. bütün bunları şimdiden kestiremeyiz. şu andaki görevimiz, bu yolda sistemli ve yılmadan savaşmaktır.

    başta işçi sınıfımız olmak üzere bütün halk sınıflarının kurtuluş yolu, gerilla savaşından geçmektedir.

    oportünist ve revizyonistler tarafından karmakarışık hale getirilen bu stratejik çizgi üzerinde biraz durmak gerekiyor. proletaryanın sınıf savaşı ideolojik, ekonomik ve politik olmak üzere üç cephede birden cereyan eder. burjuva ideolojisine ve saptırmalarına karşı, proleteryanın devrimci savaşı ideolojik bir savaştır. işçi ve emekçi sınıflarının hayat ve çalışma şartlarını düzeltme şeklindeki günlük mücadelesi ekonomik mücadeledir. direkt gerici sınıfların yönetimini hedef alan mücadeleler ise politik savaştır.

    politik mücadele, devrimci yayınla yapılan politik propagandadan, politik nitelikteki kitle gösterilerinden, politik grevlere ve de gerilla savaşına kadar çeşitli biçimlerde cereyan eder.

    gerilla savaşı, politik mücadelenin en üst ve en etkili biçimidir.

    ihtilâlci parti, bu üç cephede, her cephenin imkanlarını en iyi şekilde harekete geçirerek savaşan partidir. partimiz emperyalizme, yerli hakim sınıflara ve onların soldaki uzantılarına karşı, üç cephede birden savaşı yürütmeye çalışmaktadır.

    dünya devrimci pratiği, soldaki bütün sapıtmaların sınıf mücadelesinin üç cephesinin bir veya iki kesimini ihmal etmek veya önemsememekten doğduğunu göstermektedir.

    partimiz, sınıf mücadelesini dergi çıkartmak ve yasal hareketleri organize etmek şeklinde gören bütün sağ, pasifist eğilimlere ve gruplara karşı olduğu gibi, sınıf savaşını sadece gerilla savaşı şeklinden ibaret gören "sol" fokocu eğilimlere ve gruplara da karşıdır. her iki sapma da emekçi halkın kurtuluşunu geciktiren, engelleyen akımlardır.

    ülkemizdeki pasifistler evrim aşamasında olduğumuzu bu yüzden içinde bulunduğumuz evrede silahlı savaşın objektif şartlarının mevcut olmadığını iddia etmektedirler. bu iddialar temelden sakat ve yanlıştır. bu şekildeki tahlillerin tek amacı teslimiyetçiliğe ideolojik kılıf giydirmektir. emperyalizmin işgali altındaki ülkelerde evrim ve devrim aşamaları bu şekilde bıçak gibi birbirinden ayrılamazlar, bu aşamalar birbirinin içine girmişlerdir. ayrıca, emperyalizmin işgali, karşı tarafın bizzat zora, şiddete silaha başvurması demektir. bu ise silahlı savaşın objektif şartlarının mevcudiyeti demektir.

    şu anda iktidar mücadelesi yapan partimiz iktidarı alabilecek güçte ve aşamada değildir. ancak, düzenli ordular savaşı aşamasında bütün yurt çapında yönetimi ele geçirmeden söz etmek mümkündür. ve biz, bugün bu aşamayı yaşadığımızı asla iddia etmiyoruz. biz sadece, halkımızın ihtilâlci savaşının bu aşamaya gelebilmesi için gerilla savaşının şart olduğunu iddia ediyor ve bu amaçla dövüşüyoruz.

    içinde bulunduğumuz dönem, halk kurtuluş savaşının şehir gerillası biçiminde yürütüldüğü dönemdir. partimiz, politik savaşın bu mücadele biçimini belli kurallara bağlamıştır. şehir gerilla savaşında hedef, emperyalist güçler, tekelci burjuvazi ve onların köpekleridir. bu hedeflere vuran bütün hareketleri destekleyen partimiz, bu hedeflere yönelmeyen adi gangsterlik niteliğindeki eylemleri şiddetle kınar.

    türkiye halk kurtuluş partisi bizzat savaşan partizanlardan oluşmaktadır. türkiye halk kurtuluş partisi, politik ve askeri liderliğin birliği ilkesini esas almaktadır. türkiye halk kurtuluş partisi'nin önderliğinde yürütülen uzun ve çeşitli ara evrelerden geçen gerilla savaşı, halkın gerçek ordusunu doğuracaktır.

    türkiye ihtilâlinin yolu, partimizin yoludur. partimizin yolu halkımızın kurtuluş yoludur.

    kurtuluşa kadar savaş"

    türkiye halk kurtuluş partisi
    merkez komitesi
    mayıs 1971
  • evet nihayet medya-resmî olarak reyhanlı vahşeti üzerine yıkılmıştır.
    resmi değil, medya-resmî
    http://gundem.milliyet.com.tr/…/1707581/default.htm

    hem de thkpc değil, thkpc-acilciler.
    sol camia içinde bile esamesi okunmayan bu örgüt iki kamyon bomba ile ülkeyi savaşın eşiğine getirmiş meğer.
    sanırım devlet basın danışmanlığının önünde bir tu-kaka listesi var, oradan seçip medyaya servis ediyor.
    marksistse at sepete

    (bkz: at yalanı)
  • ayrica (bkz: dhkp c) (bkz: ibda c)
  • kadrolarin devlet tarafindan kizildere'de öldürülmesinin ardindan, devrimci yol(dev-yol), acilciler,dördüncü yol, mlspb gibi gruplara parçalamış örgüttür.
  • günah keçisi olma sırası şu sıralar kendisindedir. geçmiş olsun.
  • reyhanlı katliamında adı geçen örgüt. bu balon haber sonrası mahir çayan'ın kemikleri sızlıyordur.
  • abdullah öcalan'ın mülkiyede okurken ilgilendigi, fikirsel temellerinin oluşmasında etkili olan örgüt.
hesabın var mı? giriş yap