• platon nun devlet adli eserinin birinci kitabindaki karakterlerden en ilgincinin ismi. platon'nun yazmis oldugu tum diyaloglar icerisindeki karakterler arasinda da en ilginclik siralamasinda ust siralardadir. acayip agresif, mevcut degerleri yikici bir bicimde sorgulayan, inatci ve akilli bir yalniz kurt tiplemesidir.devlet'te, kabaca, adaletin guclu olaninin avantajina olan sey oldugunu savunur. bu gorusleri ve davranislariyla zerdüşt ve nietsche'yi yaklaşık iki bin yil oncesinden mustular dersek pekte yanilmis olmayiz.
  • sokrates'in öğrencilerinden biridir. doğru ve yanlış kavramları üzerine sokrates'in yine maksimum negatif felsefe yaptığı bir gün; doğrunun ve yanlışın sadece güçlü olan tarafından belirlenen, tamamen menfi kavramlar olduğunu söyleyip konuşmaya son noktayı koymuştur.
  • hakkındaki bilgilere platon* aracılığıyla sahip olduğumuz geç dönem sofistlerinden thrasymakhos'a göre "adalet, güçlünün işine gelendir." bundan dolayı da " güçlü olanın yönetmesi adildir."

    önceki sofistlerden hippias ve antiphon insan doğasının her yerde aynı olduğunu, bu yüzden her insanın eşit olduğunu düşünmüşledir. buna karşı olarak thrasymakhos doğaya bakıldığında işin hiç de bu şekilde olmadığının, kimilerinin doğaları gereği daha güçlü ve daha zeki olduklarının, güçlü hayvanların zayıfları yediğinin, daha akıllı insanların daha aptal ve az kurnaz olanlara hükmettiğinin görüleceğini ifade etmiş ve buradan hareketle güçlü olanın zayıf olanın efendisi olmasının doğal ve adil olan olduğu sonucuna varmıştır. bu da yaklaşık 2500 yıl sonra friedrich wilhelm nietzsche tarafından ortaya atılacak olan ünlü üst insan kuramının temellerini teşkil etmektedir.
  • (+) devlet/@jimi the kewl
    (+) glaukon/@jimi the kewl
    (+) adeimantos/@jimi the kewl
    (-) ...

    platon'un devlet'te öne çıkardığı karakterlerden biridir thrasymakhos ("thrasymachus" diye de karşılaşabilirsiniz, bu da latincesidir). platon'un kelime oyununun da bir parçasıdır aynı zamanda, sokrates evvela polemarkhos'la (yunancada "diktatör", "kumandan", "savaşın efendisi" manalarında - "warlord") yüzleşir, daha sonra thrasymakhos'la (yunancada "savaşta atılgan", "cüretkar" manalarında - "bold in battle". ayrıca kathryn a. morgan'ın myth and philosophy from the presocratics to plato adlı eserindeki [p.177, cambridge university press, 2000] deyimiyle "the belligerent sophist". bu tabiri önemsiyorum, zira bas bas bağırıyor "ben latinceden geliyorum" diye: latincede "bellum gerere", "savaşmak, savaş yapmak" manalarında, ingilizcede "-nt" takısının kelimeye kattığı anlam "-olan"dır; burada da "belligerent" kelimesi, "savaş yapan, savaşçı, dövüşen" manalarındadır). stanley rosen'ın yorumuna göre (plato's republic: a study, p.38, yale university press 2008) burada bir kelime oyunundan fazlası vardır, zira sokrates'in karşılaştığı her iki isim de savaşta düşmanı yaralayan iki unsuru simgeler. ve thrasymakhos, eğer görüşlerini korursa, gerçek dostlar edinemeyecektir. oysa yine devlet, 498c-d'de sokrates, thrasymakhos'a hiçbir zaman düşman olmadığını, onu ve başkalarını ikna edebilmek için her şeyi yapacağını söyler.

    şimdi şöyle birkaç parça halinde incelemeye başlayalım adamımızı.

    a. sokrates'e önyargısı

    sokrates'in her zamanki gibi ironi yaptığını düşünebileceğimiz bir sözüyle thrasymakhos'un görüşülen konuya dahlini okuyoruz devlet, 336d'de: "...o böyle konuştukça ben dehşete kapıldım. öfke dolu yüzüne dönüp baktım. iyi ki o bana bakmadan önce ben ona bakmışım, yoksa gerçekten de korkudan dilim tutulabilirdi." thrasymakhos'un sokrates'i bu denli korkuttuğu (!) celallenmesinin sebebi nedir, ona bir bakalım. bir kere thrasymakhos, sokrates'in tartışma metoduna karşı önyargılıdır. bunu 337a'da açıkça gösterir; sokrates, thrasymakhos'u önce ona sormuş olduğu sorularla tartışmanın içine çeker, onu över ve ardından hiçbir şey bilmediğini göstermek için öğretmenliğe girişir. 337a'da thrasymakhos, sokrates'in onu övme aşamasında şöyle der: "...duy herakles duy, işte yine sokrates o ünlü ironisini gösterdi. böyle yapacağını biliyordum sokrates. senin bu konuda bir cevap vermeyi reddedeceğini herkese söylemiştim. birisi sana bir soru sorduğunda tam cevabını vermektense alaycılaştığını, akla gelecek her şeyi yapacağını biliyordum." veya 341b'de: "beni ne hileyle ne de söz gücüyle alt edebilirsin sokrates" der.

    devlet'in daha başında platon'un çizmiş olduğu tartışma ortamı gergindir, şüphesiz sokrates'in kışkırtıcılığının bunda rolü büyük ancak asıl pay thrasymakhos'un sokrates'le ilgili önkabulündedir. ayrıca şunu da söylemekte fayda var, a. powell'ın da belirttiği gibi (a. powell, the greek world, p.575, routledge 1995) devlet 337d'de sokrates'in "bu konuda bir şey bilmeyen insanın cezası neyse onu çekmeye hazırım. o ceza da bilenden öğrenmek olsa gerek" deyişine karşılık thrasymakhos'un "çok nazik bir insansın, sokrates; ama bu işten öyle kolay kurtulamazsın, öğrenme cezasının yanında bir de para cezası çekmelisin" demesi aslında yazar platon'un thrasymakhos'un sofistliğini göstermek istemesiyle alakalıdır. yine a. powell'ın aynı yerde söylediğine göre thrasymakhos, profesyonel bir retorikçidir.

    337e'de bu sefer de çevrediklere çatar thrasymakhos: "bakıyorum da sokrates'in her zaman yaptığı gibi başkalarını eleştirip durmasını, onların verdiği cevapları çürütüp kendisinin bir cevap verememesini izlemeye ne kadar da meraklıymışsınız." sokrates'in ironi dolu övgüleri ve çevrenin baskısıyla thrasymakhos, görüşlerini aktarmaya ikna edilir, tabi yine sokrates'e çatarak: 338b:"işte sokrates'in bilgeliği bundan ibaret; kendisi cevap vermeye yanaşmaz. cevabı gider başkalarından öğrenir, ama yine de cevap verenlere minnet duymaz."

    b. "güçlünün çıkarına olan adalet" düşüncesi

    thrasymakhos'un "adalet nedir?" sorusuna ilk cevap verdiği yer, 338c'dir: "benim fikrime göre adalet, güçlünün çıkarına olandan başka bir şey değildir."

    açıklaması şöyledir, her devletin kendine özgü bir yönetilme şekli vardır (örn. tiranlıkla, demokrasiyle veyahut aristokrasiyle). her hükümeti yöneten kişiler aslında güçlü olanlardır. her hakimiyet biçimi de yasaları kendi çıkarlarına uyacak biçimde çıkarır (örn. tiranlıkta tiranlığa özgü, demokraside demokratik, aristokraside aristokratik). yani kurulu hükümetin yararına olan şey adaleti gösterir. zira kurulu düzeni bozmak isteyen herkes kanunlarca cezalandırılır ve yargılanır (338d-339b).

    burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor, ya yöneticiler doğru olmayan davranışlar içine girerek yanlış yasalar çıkartırlarsa, o halde adil olan doğru olmayan olmuyor değil mi? sokrates'in buradaki itirazı bunadır. thrasymakhos için de zaten "yanılan yönetici, güçlü değildir" (340c). "eğer bir adam gerçekten de işinin ustasıysa, yanılmamalıdır. sanatçı, bilge veya yönetici gerçekten de bu tanımları hak ediyorlarsa, asla yanılmazlar (340e). buradaki "gerçek bilge yanılmaz" düşüncesi platon'un felsefesine yakındır. peki yanılmayanın konumu ne olmalıdır? tabi ki yöneticilik (bilge-kral). bunu da platon yine devlet, 473d-e'de dile getirir, ki eserin can alıcı bölümlerinden biridir: "devletlerde filozoflar kral olmazsa ya da bugün şu kral dediklerimiz ve yöneticiler sahici, iyi filozoflar olmaz, politik güç ile felsefe tek bir elde toplanmazsa ve bugün doğal yetenekleri sayesinde iki ödevden sadece birine kendini adamış olan çok sayıda kimse, zorla bundan (tek görevle uğraşma durumundan) men edilmezlerse... devletlerin, hatta bütün bir insanlığın mutsuzluğunun sonu yoktur ve düşüncelerimizde tasarladığımız düzen, hani gerçekleşme imkanı varsa bile, bunlar olmadan önce gerçekleşip güneş ışığını göremeyecektir."

    c. adalet - erdem ilişkisi

    thrasymakhos'a göre adalet safça bir iyi niyet, adaletsizlik ise uyanıklıktır. bu da tuhaf bir şekilde devletin bekası için her yolun mubah olduğu düşüncesini tetikler zihinlerde. zira thrasymakhos'un kimi adaletsizliklerin yarar sağlayabileceğine dair düşüncesi, doğal olarak adaletsizliği erdem olarak görmesine sebep oluyor (348c-e). sonuç olarak adaletsizliği becerebilen, becerebildiği ölçüde erdemlidir.
  • d. sokrates'le uzlaşısı ve muallaklık

    thrasymakhos için ilk başta sokrates'le uzlaşının imkanı yok gibiydi. ama daha sonra devlet'in 1. kitabının sonunda adalet - erdem tartışmasıyla birlikte sokrates'in seri sorularına karşılık sadece "evet-hayır" şeklinde cevaplar verebilmiştir (en azından ilk baştaki "savaşçı" kimliğinden artıke ser yoktur sofistimizin). sokrates bunu alaycı bir şekilde dile getirmekten geri durmamıştır: "bakıyorum da thrasymakhos, sadece 'evet', 'hayır' demekle kalmıyorsun, harika cevaplar da veriyorsun. hoşuma gidiyor bu." (351c) oysa thrasymakhos'un uzunca bir süre sokrates'in ironi dolu soruları karşısında çaresiz kaldığı aşikardır, sokrates'e burada bunu söyleten thrasymakhos cevabı şuydu: "senin dediğin gibi adillik yanıklık ise, adalete başvurmak zorundadır; fakat benim dediğim gibi ise, sadece haksızlıkla işi yürütebilir." bu söylemle birlikte şu ortaya çıkıyor: her birinin adil olmadığı bir hırsızlar, haydutlar grubunu, bünyesindeki her askerin adil olmadığı bir orduyu düşünün; üyelerin birbirlerine karşı da haksızlıklar yapmaları durumunda grup olarak emellerine ulaşmada başarılı olabilirler mi? thrasymakhos ile sokrates'in uzlaşısına göre, başkalarına karşı adil olmayanlardan oluşan grubun kendi içinde birbirlerine karşı adil olmaları gerekir. zira sokrates bu durumu şöyle açıklıyor: "adaletsizlik insanlar arasında ayrım, kin ve kavga yaratır; tersi ise insanlar arasında birlik ve dostluk yaratır"; thrasymakhos şöyle onaylıyor bunu: "haydi öyle lsun bakalım, seninle tartışmak istemem sokrates" (351d).

    devlet'in 1. kitabı bir platon klasiği olarak muallakta sonlanıyor, bunu sokrates'in itirafında görüyoruz: "...yine de tam tadını çıkaramadım bu durumun. ama bu senin değil benim hatam. önüne konan yemeklerden birini bırakıp diğerine saldıran ve en nihayetinde hiçbirinin tadını tam olarak alamayan açgözlü oburlar gibi daha başta aradığımız şeyi, adaletin özünü bulamadan daldan dala atladık durduk... bütün tartışmamız sonucunda yine ben aslında hiçbir şey bilmediğimi anlamış oldum."

    kimi kritikçilere göre devlet'in 1. kitabının bu şekilde sonlanışı, aslında platon'un bu ilk kitabı diğer 9 kitap için bir giriş olarak (ki platon 2. kitabın başında, 357a'da "bu konuşmaların ardından tartışmamızın sonuna geldiğimizi sanıyordum, yanılmışım. meğer hepsi bir 'giriş'miş" der) veyahut onlardan tümüyle bağımsız düşünerek yazmış olmasıyla alakalıdır. ancak bu tezi kuvvetlendirecek kitabın kendisi haricinde başka delilimiz yok (andrea tschemplik, the republic: the comprehensive student edition, p.9, rowman & littlefield 2005). veysel atayman ile cenk saraçoğlu'nun çevirisinde ise bu durumla alakalı düştükleri not ise şöyle: "bu son sözlerle diyalog platon'un ilk dönem diyalogları gibi bir 'aporie', çaresizlik, ne yapacağını bilmezlik durumu çıkartıyor karşımıza... cevap açık kaldığına göre sonraki bölümleri beklemek durumundayız. böylece bu ilk kitap bir giriş olma özelliğine de kavuşuyor." (platon, devlet, sf.145, bordo siyah yay., 2006)

    genel itibariyle şöyle bir değerlendirme yapmak mümkün, devlet'in 1. kitabında çizilen thrasymakhos profili, açıkça sofistleri simgelemektedir. araştırmacıların çoğu bunu thrasymakhos'un kavgacı ve paraya düşkün tavrına bağlamaktadır (bakın: 337d). hatta kimi kritikçilere göre platon'un burada okuyuculara gösterdiği thrasymakhos kişisine söylettirdikleri sadece hayal ürünüdür, gerçekte yaşamış olan thrasymakhos adalet üzerine bu kitaptaki gibi konuşmazdı (terence irwin, classical philosophy: collected papers, volume 3 plato's ethics, p.21, a garland series, taylor & francis). aslında bu da çok önemli değil, gerçekte yaşamış olan sokrates'in bile neyi "gerçekten" söyleyip söylememiş olduğu bile belli değilken platon'un thrasymakhos'a biçtiği gömleğin önemli olduğunu sanmıyorum. bütünlük çerçevesinde, devlet'in bir eser olarak sunduğu "ideal ülke" düşüncesine -şöyle bir giriş niyetine- thrasymakhos heyecan katmaktadır. bana kalırsa, bu açıdan değerlendirildiğinde thrasymakhos, platon'un en renkli simalarından biridir. ayrıca kendisinden sonra sokrates'le tartışmaya girişen glaukon'la karşılaştırın: #13691328.
  • devlet'te, iyi toplum, iyi, yöneticiye itaatkar bireyin ne olduğunu açıklamak için, "sürüsünün iyiliğini düşünen çoban ve emirlere kurallara uyan sürüsü" metaforuna dayanarak bir toplum ideası kuran platon abimize sağlam ayar verip uzaklaşan bir leman tiplemesi, kıllanan adam. "çoban için, sürü için iyi olan, sürüdeki birey için kötüdür", "çobanın derdi sürüyü eninde sonunda mezbahaya ulaştırmaktır" gibi bir eleştiri yapıyordu. platon "iktidar ve kaynakların eğitimli, bilge, erdemli elitlerin elinde olduğu toplum"u savunmaktadır. thrasymakhos da buna karşılık, eğer bunlara itaat erdem ise, erdemli olmanın değil, kanun karşıtı olmanın doğru olduğunu, platonun kafasına göre "erdemli" davranışın ise aslında güçlülerin menfaatine davranış olduğunu iddia edip, eflatun abimize takla attırıp gitmektedir.

    anlamadığım bu adamın argümanları nasıl olmuş da devlet vs. gibi platona ait kitapların içinde bu güne gelmiş. herhalde "ayar verilmez alınır" umdesi burda da geçerli.
  • antik yunan'ın rasim ozan kütahyalı'sıdır. rasim ozan'dan tek farkı da sokrates'i şerefsizlikle suçlamamış olmasıdır.
  • "siyasi tarihte sık rastlanan bir figürdür thrasymakhos: basmakalıp erdemliliği hor gören, kaba, haşin, gerçekçi, sinik, septik (kuşkucu), ikiyüzlülüğün maskesini indiren, yeni düşünceler ortaya atan, ücretli siyasi danışman, ahlak dışında kalan (amoralist), ahlaktanımaz (immoralist), hitabet yazarı, prens danışmanı, tahtın gerisindeki asıl güçtür. antigone'de devlet benimdir diyen kreon'dur o, "l'etat c'est moi" (devlet benim) diyen xiv. louis*'dir. efendisiz insanlara yeni bir siyaset bilimi öğreten machiavelli'dir, ahlak dünyasını baş aşağı çevirmek isteyen nietzsche'dir."

    jeffrey abramson, minerva'nın baykuşu, s.35-36.
  • kadıköy çocuğu.

    kesmeşeker'i ve sofistliği çok sever.
  • "ey sokrates!" dedi, "nedir bu sizin deminden beri içine daldığınız boş sözler? hem birbirinizin karşısına geçip gösterdiğiniz bu saflıklar, bu karşılıklı eğilmeler de ne oluyor? doğruluğun ne olduğunu gerçekten öğrenmek istiyorsan, yalnızca sormakla kalma; biri bir cevap verirse, alkış toplamak için onun sözünü çürütme. bilirsin ki sormak, cevap vermekten kolaydır; sen de cevap ver bakalım! söyle: doğruluk sence nedir? bak ama bana, doğruluk yok görevmiş, yok faydaymış, yok işe yarayan şeymiş, yok kazançmış, yok insanın işine gelenmiş falan demeyeceksin. bir söyleyeceğin varsa, açıkça ve tam söyle; çünkü böyle saçma sözler söylersen, ben kabul etmem."

    temiz.
hesabın var mı? giriş yap