130 entry daha
  • pilotlara,özel sektörde çalışanları taşıyorsun diye;uyumasan da olur diyen beyin kaç tl'ye alındı tam olarak. promosyon falan verdiler herhalde. adam emin ol uçuşun gerçekleştiği saatten rahatsız değil. adam kendi uçtuğu toplam saatten rahatsız. havacılık senin gibilerin yorumlayabileceği bir sektör değil. yallah başka sektörlere.
  • her sektörde böyle hayvan gibi çalıştırılan insanlar vardır ama bu sektör bunu asla kabul edemeyecek kadar kritik sektör
  • hekimler nöbet parası almıyorlar mı ? benim bildiğim tutulan nöbetin parası alınıyor. o zaman nöbet var efendim yoruluyoruz diye duygusallık yaratmak nedir. nöbet tutamadım bu ay diye üzülen hekim görünce uyandım ben de. bir bilen varsa açıklayabilir mi acaba. pilotlara gelince gündüz dinlenme uyuma saatinde taciz telefonları nedir öyle. bir çok insanın canı o uykulu yorgun insanların elinde. uçak düştümü felaket yani fifty fifty şans diye bir şey yok.pilotun dedikleri doğru ise tırsmış bulunmaktayım şu an. thy böyle ise özel şirketlerle yolculuk yapmak cesaret işi
  • havacılıkla alakası olmayan yönetimden dolayı thy'den ayrıldım ben de yakın zamanda. ben de kendi izlenimlerimi yazayım.

    öncelikle, thy'den ayrılan yabancı bir pilotun, bir forumda şirket hakkında yazdığı yazıyı da şuraya bırakayım. olayı bir başka açıdan görmek isteyenlerin göz atmasında fayda var.

    2016 yazına kadar her şey güzeldi. eski genel müdür temel kotil zamanında oluşturulan, kusurları olsa da insanların huzurlu bir şekilde işlerini icra ettikleri bir ortam vardı. şikayet eden yok muydu? elbette ki vardı. fetö torpiliyle doldurulan kadrolar (yer çalışanları için konuşuyorum), personelin birbirini raporlamasının teşvik edilmesi, ufak tefek yanlış uygulamalar can sıkabiliyordu. ama yine de, dediğim gibi genele bakıldığında insanlar thy'de çalışmaktan mutluydular.

    sonra ülkede bombalar patlamaya başladı. bu hadiselerden bir tanesi de atatürk hava limanında oldu malumunuz. bundan yaklaşık 15 gün sonra da darbe girişimi oldu. bu olaylar sonucunda türkiye güvenli bir ülke olmaktan çıktı insanların akıllarında. bu da thy'nin müşterilerinin %90'ını oluşturan yabancı/transit yolcuları etkiledi ve insanlar artık thy'yi tercih etmemeye başladılar doğal olarak. bu da şirketin ekonomik olarak düşüşe geçmesine sebep oldu. yaklaşık 30-40 uçak yere indirildi vs. bütün sıkıntılar da burada başladı zaten. madde madde yazayım, daha kolay oluyor takip etmesi.

    1. 2017 yılı başında, şirket büyük zarar açıklayınca kemer sıkma politikasına gidildi ve bazı önlemler alındı. bunlardan biri de personel giderlerini kısmak oldu. thy ekip planlama başkanlığı, bir çalışma yaptı ve sonucunda yaklaşık 1500 kabin memuru ve 500 tane de pilotun şirkete fazla geldiğini, bunların çıkarılması gerektiğini yönetime bildirdi. yönetim de uçucu personele (kabin+kokpit) şöyle bir teklifle geldi : ya bu kadar kişiyi işten çıkaracağız, ya da size bu sene maaş zammı vermeyeceğiz. hatta bu teklifi, üyelerine sormadan, havacılık çalışanlarının sendikası olan hava-iş de destekledi. şöyle de trajikomik bir olaya imza attı bu arkadaşlar. uçucu personele bu konuyla alakalı bir anket uyguladı sendika. ama şöyle bir sıkıntı vardı. ankete katılmak için tc kimlik numaranızı girmeniz gerekiyordu. yani bu ankete cevap verdiğinizde kim olduğunuzu da anketi uygulayanlar görebilecekti. işin sıkıntılı tarafı, hava-iş, üyelerinin hakkını savunması gerekirken, şirketin çıkarlarını gözeten bir sendika olduğu için, anket sonuçları da direk şirkete gidecekti. böylece kim zamdan vazgeçmiş, kim vazgeçmemiş şirket tarafından isim isim bilinecekti. bildiğiniz fişleme yani. ankette büyük oranda zamdan vazgeçme sonucu çıkınca, şirket o yıl zam yapmadı ve yıl sonunda karın 100m doların üstünde olması durumunda farklarla birlikte zamların verileceği sözünü verdi. ve hakkını verelim, yıl sonunda da faiziyle birlikte bu paralar uçucu personele ödendi. ama ocak ayında böyle bir karar alındıktan sonra mart ayında çok garip bir şey oldu. şirket, kaptan ve ikinci pilot alımı için ilan açtı. hem de 500 pilot fazlamız var, ya zam vermeyeceğiz ya da 500 pilotu çıkaracağız dedikten iki ay sonra. yani personeli resmen ayakta uyuttu.

    2. hava iş sendikası... sendikacılıktan başka her şeyle ilgilenen bu arkadaşlar, toplu iş sözleşmesi ile garanti altına alınan ve insanların köle gibi çalıştırılmasını engelleyen hakları, şirketle anlaşarak teker teker iptal etti. bu haklardan biri de, aynı gün içinde sadece bir tane görev yapılması kuralıydı. yani, gece 3'te uçuştan geldiyseniz, o gün size başka bir görev verilemezdi. sendika, şirketle bir tadil protokolü imzaladı ve bu kural, kelime oyunu yapılarak "bir gün içinde birden fazla görev başlatılamaz" diye değiştirildi. bunun sonucunda ne oldu peki? sabah 6'da uçuştan gelen pilot, aynı gün içinde 12 saat sonra başka uçuşlara atanmaya başladı. ekip planlamayı arayıp bunun kurallara aykırı olduğunu söylediğimizde ise şu cevabı aldık : sabah 6'da biten göreviniz bir önceki gün başladı. bu görev ise bugün başlıyor. uçuşunuz kurala uygun. görevinize gidin. böyle olunca, bütün geceyi uçuşta geçiren pilot/kabin memuru, evine gelip, uyuyup, uyanıp tekrar uçuşa gitti. burada bir parantez açayım; uçucular için günün en önemli kısmı uykudur. çünkü bize insan hayatı emanet ediliyor. ve işimiz olağanüstü bir konsantrasyon gerektiriyor. pilotun yeterince dinlenemeden gittiği bir uçuşta yolcu olmak ister misiniz? ben şahsen istemem. hayatımı emanet ediyorum çünkü kokpitteki iki kişiye. kabin memuru için de durum farklı değil. uçak
    motoru yanıp acil iniş yaptığında yolcuları 60 saniyede uçaktan çıkarıp emniyetli bir bölgeye yönlendirecek olan kabin memurunun bitkin olması da yolcu hayatı için bir tehlikedir. ama şirket bunu umursamadı ve personelini köle gibi çalıştırmaya başladı. bahane de hazırdı; şirket kötü durumda. fedakarlık yapın. havacılık işi fedakarlıkla falan yürüyecek bir iş değildir. insan hayatının söz konusu olduğu hiç bir işte personelden fedakarlık beklenmemelidir. ameliyata bitkin bir şekilde giren doktoru düşünün. o masadan kalkma şansınız, dinç bir doktora göre çok daha azdır. aynı mantık..

    3. ftl... flight time limitations. uçucu ekibin görev limitlerini belirleyen kurallar bütünü yani. easa (european aviation safety agency) bu kurallar bütününü oluşturarak, üye ülkelerin sivil havacılık otoritelerine bu kuralları uygulamaları yönünde talimat verdi. buraya kadar normal. anormal kısmı buradan sonra başlıyor. bu ftl, şirketlerin uyması gereken uçuş görev sürelerinin minimumlarını belirten bir doküman. yani bu dokümandan daha da kısıtlayıcı olamaz şirketler. peki thy ne yaptı? bu dokümanda şirketin işine gelen kısmı uygulayıp, uçucuların işine gelen maddeleri uygulamadı. bu maddeler 2019 sonrasında yürürlüğe girecekti. tabi 2017 başından 2019'a kadar iki yıl süre var. bu iki yılda şirket uçucuları öyle bir kullanmaya başladı ki, insanlar bırakın sosyal hayatı, evlerinin yolunu unuttular. uçuş süresinin uzunluğundan dolayı üç pilotla yapılan uçuşların bazıları iki pilotla, dört pilotla yapılan uçuşların bazılarıysa üç pilotla yapılmaya başlandı. 14 saat süren istanbul-bogota uçuşu, artık dört değil üç pilotla yapılıyor. tabi sadece uçuş 14 saat sürüyor. uçuştan en erken bir buçuk saat önce de uçağa geçmeniz gerekiyor. bir buçuk saat önce uçağa geçebilmek için de bundan bir saat önce hava alanında olmanız lazım ki uçuş planını görüp nereden gidilecek, yol boyunca hava nasıl olacak, hangi meydanlar yedek meydan olarak planlanacak, ne kadar yakıt alınacak, uçakta arıza varsa nasıl bir prosedür izlenecek gibi soruları cevaplandırmanız gereken dispatch birifingini yapabilin. şimdiden 16,5 saat oldu bile. tabi tüm bunları zamanında yetiştirebilmek için evden zamanında çıkmanız gerekiyor. istanbul ve havalimanı trafiğini de hesaba katınca bir saat önce de evden çıktığımızı düşünelim uçuş bittikten sonra da işiniz bitmez, en az yarım saat daha uçağın içinde yolcuların inmesini beklediğinizi ve uçağın emniyete alınması prosedürlerini uyguladığınızı düşünelim. buna, hava alanında pasaport kontrolünden geçip, arabaya binip otele gitmeniz için gereken minimum bir saatlik süreyi de ekleyelim. kaç yaptı? * 19 saat. evden çıkmanız ile otele girmeniz arasında geçen süre 19 saat. uçuş yorgunluğu, jet lag vs. bunları da hesaba katın. bu uçuşun bir de dönüşü olduğunu düşünün. gittiğiniz ülkede maksimum 24 saat dinlenmeniz olduğunu ve bu sürenin de 2 saatinin hava alanından otele ve otelden hava alanına giderken harcandığını düşünün. bu uçuştan ayda üç kere yaptığınızı da düşünün. uçuşunuz uzak doğuya ise, kalkış saatiniz gece 2-3 civarı, yani herkesin kıçında pireler uçuşurken, bu insanların 19 saatlik bir göreve çıktığını da düşünürseniz, işin zorluğunu az da olsa tahlil edebilirsiniz. tabi bu problem değil, sonuçta işimiz bu ve yapıyoruz da. ama sıkıntı, bu görevi daha az personelle yapmak demek, kişi başına düşen iş yükünün artması demek. ve bunun sürekli yapılması ve dinlenmenin yetersiz olması da zamanla yorgunluğun birikmesi anlamına geliyor. bunun sonucunda da kaptanlar uçuşta bayılıyor, kabin ekibi uçuşta uyukluyor... geçen sene iki tane kaptan kalp krizi geçirerek vefat etti thy'de. uçuşa giderken oldu bunlar.

    4. bu kadar yoğun temponun üzerine, insanlar olmayan sosyal hayatlarını yaşamaya çalışırken, yılda bir kere kullandığınız yıllık izninizin de yaz aylarında verilmediğini, ekim ayında yazlık izne gönderildiğinizi düşünün...

    uçucu personelin hayatı dışarıdan bakıldığında çok cezbedici. maaşlar yüksek, dünyayı geziyorsun, gittiğin yerde en güzel otellerde kalıyorsun vs. evet güzel şeyler bunlar. ama bir süre sonra, yorgunluktan otelden bile çıkamayacak hale geliyorsunuz. çoğu zaman, uyandığımda nerede olduğumu, ayın hangi gününde olduğumu algılayamadım. telefona bakıp tarihi gördükten sonra ayın kaçında olduğumuzu öğrendim. odanın perdelerini açıp dışarıya 5 dakika boyunca bakıp "burası neresi lan?" dedim kaç kere.

    tabi bunları, bu işin içinde olmayan anlayamaz. sözlükte gördüğümüz az buçuk okumuş kesim, hadi tahlil edebilirsiniz ama tahayyül edemezsiniz. aynı şirkette çalıştığımız yer personeli bile bizi anlayamıyor. uçucu personele karşı bir nefret var şirkette ve bunun kokusunu işe her gittiğimizde buram buram alıyoruz.

    şimdi de, bu durumu düzeltmek için yeni bir sendika kurdu uçucular. amaç, şirketin çıkarlarını gözeten bir sendika yerine uçucuların haklarını gözeten bir sendikaya sahip olmaktı. ve şirket, bu sendikanın kurucularını birer birer işten çıkarmaya başladı. halihazırdaki hava-iş sendikası, geçen senenin sonunda yapılan seçimlerde, genel seçimlerde dahi göremeyeceğiniz kanunsuzluklara imza attı. kimseye haber vermeden bir ay sonraki seçimi 2 gün sonraya aldı mesela. üye çoğunluğunu oluşturabilmek için kamyoncuları, evet kamyoncuları hava-iş sendikasına üye yapıp bunlara oy kullandırttı. bu insanların kaderini kamyoncular tayin etti. 15bin kişilik uçucu personelden kişi başı aylık ortalama 100 tl aidat kesildiğini düşünün (100 liradan daha fazla da, biz rakamı minimumda tutalım yine). bir ayda sendika kasasına giren para bir buçuk milyon tl. bakın, her ay sendikaya bu kadar para akıyor. yılda 18 milyon tl yapıyor. bu paralara ne olduğunu sorduğumuzda, mali tablolar bizden saklandı. sendika üyelerine otel, apartman yapıldığı söylendi. inşaatla uğraşan sendika mı olur? yaptılar. oldu.

    daha yazarsam çok daha uzayacak. türlü türlü haksızlıklar, kanunsuzluklarla yürütülüyor bu iş. ve bütün yük uçucu personele bindiriliyor. insanlar artık bırakın hayattan zevk almayı, sürekli uyur gezer bir haldeler. gerginler. kızgınlar. farkındalıklarını yitirmiş durumdalar. ve haklarını aramaya çalıştıklarında da kanunsuzca işten atılıyorlar. personele karınca kadar değer verilmiyor. yönetimin gözünde, birer yüküz. biz olmasak çok daha para kazanacaklarmış, her şey çok daha güzel olacakmış gibi bir tavır halindeler. halbuki biz olmasak thy diye bir şirket olmaz.

    bütün bunlardan dolayı, havacılık hayatıma gözlerimi açtığım, çok sevdiğim, bayrağımızı taşımaktan gurur duyduğum şirketimden istemeye istemeye ayrıldım. çünkü psikolojimin bozulmaya başladığını fark ettim. bu hayata bir kere geliyoruz ve insanca yaşamak bizim de hakkımız. ki, ben bu mesleği yapabilmek adına ne riskler aldım, ne zorluklara katlandım, yakınlarım bilir. ama durum artık katlanılacak gibi değil. insanlar artık feryat ediyorlar hakikaten. ve tek istedikleri, insanca koşullarda çalışmak.
  • "daha zor şartlarda çalışan ne meslekler var onların niye sesi çıkmıyor" tarzında konuşanları "benzinin 6 tl olmasından bana ne ben hep 50 tllik alıyorum" diyen tiplere benzetiyorum. aldığın paradan bağımsız olarak, insanca koşullarda çalışmak bir ülkenin gelişmişliğinin göstergesidir. insan haklarına saygılı, insan hayatının değerli olduğu ülkelerde sömürü düzeni işlemez.

    gelişmiş ülkelerde masabaşı iş yapan insanlar dahi 4-5 gibi mesaisini sonlandırır, işten çıkıp yaşamasına vakit kalacak şekilde insan gibi hayatına devam eder.
    türkiyede mesai 6'da biter ama sen 1 kuruş fazla mesai almadan asli görevinmiş gibi 9'lara kadar ofiste tutulursun.

    avrupada pilotlar mümkün olduğunca gece uçurulmaz çünkü gündüz uyumak hiçbir zaman gece uykusunun yerini tutamaz. gece uykusu insan sağlığı için önemlidir, şirketler bunun farkındadır çalışanı korur. hak-hukuk olan ülkelerde yaşam kalitesi de çok önemlidir.
    burada çıkıp siz de o kadar para alıyonuz sosyal hayat demeyin tarzı konuşan ruhu köle olan insanlar oldukça türkiyede bütün çalışanlar daha çok sömürülür, fazla mesai ile ezilir.

    bu mantalite devam ettikçe "siz şımarıyorsunuz bu işi yarı fiyatına yaparım" ezikliği, her haklı talebinde "beğenmiyosan kapı orada senin yerine gelecek çok var" ile karşılık bulacak ve sen insani koşullarda hayatını yaşayan o gelişmiş ülke vatandaşlarına uzaktan özenerek bakacaksın.

    ayrıca tanım: thy'nin artık yeterli personel yoksa bi zahmet büyümeyi bırakıp elindekinin kalitesini korumaya odaklanmasına gerek olduğunu düşündüren son derece haklı feryattır. pilot eksiğiniz var işte, 35 yaşında adamları akademide pilot olacak diye eğitmekle ya da lise mezunu pilot ilanı açmakla olmuyor bu işler.
  • ekşisözlük her siki bilenler tarikatı yine konuyla ilgili mastürbasyonunu yapıp rahatlamış.

    sizin gibi insanlar var oldukça bu ülke bi arpa boyu yol alamaz.

    havacılık hakkinda zerre bilginiz olmadan sikimsonik yorumlarınız ile bu ülkedeki diğer sorunları ön plana çıkartıp buna gelene kadar feryat edilecek neler var iddanizla kimseye ve hicbir şeye faydanız olmuyor.

    o siktirsin gitsin dediğiniz pilot bugün istifa etse pekala başka firmalar bünyesinde aynı maaşa belki daha fazlasına rahatlıkla iş bulabilir.
    o zaman yapsın diyen bi takım beyinsizler için konuyu biraz açıklamak gerek aslinda ama sorgulamaktan aciz olduğunuz için boşa çabalarım. yine de kısaca adam diyor ki; çalışma şartlarımız hergun daha kötüye gidiyor. havacılık hata kaldırabilecek bir sektör değil. bugün ülkenin yüz akı olan yegâne şirketi için ne olur bu şartları dikkate alın.

    kimsenin daha fazla para daha fazla boş vakit daha fazla sosyal hayat talebi yok. tamamen dinlenme süreleri için kağıt üstünde yazılan, yeterlidir denilen sürelerin uygulamada karşılık bulmadığını anlatmak istiyor. ama bazılarınız paranın köpeği olduğu için para karşılığında adamın hayatını satması gerektiğini düşünmeniz normal.

    ayrıca bi diğer eleştirim de havacılıkta verilen maaşlar için asgarî ücretle çalışan insanları örnek gösterip havacılıkta çalışanlar o paraları alıyorsalar ölmeleri gerek, ancak o zaman haketmiş olabilirler bakış açısına sahip olan vasıfsızlar için. bu yazıyı yazan pilotumuz farkindaysanız daha yazının başında şartları avrupa'da uygulanan ftl ile kıyaslayarak kuralları dünya üzerinde genel geçerli olan havacılık sektörü hakkında konuşuyor. yani bu noktada kim siker sizin ulkenizdeki asgari ücreti ve ya diğer çalışma koşullarını. thy dünya markası olan, star allience üyesi bir havayolu şirketidir. sunduğu hizmet, verdiği güven dünya standartlarinda her zaman en üst siralarda yer almaktadır.

    adam gelmiş burda ama asgari ücretli ondan daha ağır koşullarda falan filan yapıyor. çok sikayetiniz varsa asgari ücret ile bunun ağlama duvarı çalışma şartları için daha iyisini talep eden pilotun yazısının altı değil. açarsın bi başlık asgari ücretin azlığından, asgari ücretle çalışan insanların çalışma şartlarından bahsedersin biz de gelir orda o konuyla ilgili seni destekleriz. hadi şimdi işinize bakın.
  • zaten anlamamıştım leo ve kobi reklamların da nasıl oynatıyorlar diye.
  • limit tutuyorsa neyin feryadı bu. her çalışan, iş çıkışı bir sonraki işini düşünerek hareket eder. bundandır cuma, cumartesi insanlar evinde durmaz, pazar olunca günü erken bitirir. sen de hayatını işe göre ayarlayacaksın. sendika olayında dik durun peşinden gidin. kimse karışamaz. mobing uygulayamaz, suçtur. pek tabi bu durumu ispat etmeniz gerekiyor.
  • çok konuşmasın. dünyanın parasını alıp ondan sonra sosyal hayat aramasın. böyle bir kafa var mı? millet aç aga aç. beğenmiyorsa çıksın işportacılık yapsın. hiç üzülmediğim şımarıkımsı.
33 entry daha
hesabın var mı? giriş yap