• güzel bir film ama 30 yaşını aşmış biri olarak dizilerde, filmlerde 30 yaşın hayatın sonuymuş gibi yansıtılmasından sıkıldım artık. cinsel kimlik, ırk, statü konusunda nasıl ki çok dikkatliyiz artık ve buluttan nem kapar hale geldik, yaş için de aynı hassasiyetin gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. sürekli bir yaş, hayata geç kalma anksiyetesi dayatılıyor insanlara. bence bu da gayet bir psikolojik şiddet.
  • insanları neden böldüğünü, bazılarını sıkıntıdan patlattığını, bazılarını büyülediğini anlayabildiğim film.

    "normal" bi zamanda çok içinizi kıyabilir. hayatınızda sanat ve müzik çok önemli değilse, derdini seveyim kardeşim, ne bencil herifsin diyerek filmi sonlandırabilirsiniz.

    fakat... kendinizi arada kalmış hissettiyseniz, ne reklamcı ne sanatçı olabildiyseniz, velhasıl götü kurtlu bi insansanız benim gibi... uuu ne biçim ağlatır. hem de dans ederek...

    kafes mi? kanatlar mı?
    korku mu? sevgi mi?

    bir kazaya, bir felakete gerek yok
    insanın kendini seçmesi için

    bunun filmi.

    benden 3 yaş küçükken -hem de 1 gün sonra sahnelenecek eserini göremeden- ölmüş bir adamın kendi hikayesini hiç bilmeden, hayranlıkla seyretmiştim rent'i yıllar önce - canım la vie boheme!

    7/24 sıcak suyla vedalaşmadan, hayatın göğsüne elimi daldırabilir miyim, ve kalbini alabilir miyim bilmiyorum, ama beni kendine çağıran bir hayat var; bunu her geçen gün, her gördüğüm şeyle, daha çok hissediyorum.
  • andrew garfield, aka real life peter parker'ın bir başka nefis performansını görmemize vesile olan müzikal. filmden sonra jonathan larson'ın videolarını izledikten sonra saygım bir kat daha arttı kendisine. garfield hem larson'ın mimik ve jestlerini birebir kopyalarken hem de doğal ve kendine has kalabilmeyi başarmış.

    yaratım süreci, dünyaya iz bırakmak ve bunun için hayatı karşına almak gibi ince mevzuların üzerinden çok tatlı şekilde geçiyor film.
  • üstteki yazara 30 yaş kısmı ile hak vererek, aynı zamanda benim de beğenerek izlediğim bir film oldu.a. garfield çok güzel bir performans sergilemiş.film içinde ki müzikal kısımlarda çok hoşuma gitti.netflix projesi sanıyordum ama değilmiş.yayın hakkını almakla kütüphanelerin de az olan kaliteli içerik sayısını arttırmaları güzel olmuş.
  • keyifli şarkıları ve andrew garfield'ın nefis performansıyla iyi bir müzikal film. birkaç sahne ara ara filmden koparsa da gerçekten sevdim filmi. filmden sonra jonathan larson ve andrew garfield'ın performanslarını karşılaştırınca, garfield'ın ne kadar harika oynadığını daha da iyi anladım. eğer oscar adaylığı alamazsa olay çıkar. filmi sevmemin en büyük sebebi kesinlikle o. özellikle 30/90 şarkısında ikisinin performasını karşılaştırmanızı tavsiye ederim. larson garfield

    lin-manuel miranda işlerine hep bir önyargım vardı ancak bu filmden sonra diğer işlerine de bakacağım. bu filmin, kendisinin ilk yönetmenlik deneyimi olduğunu da ekleyeyim.
  • ciddi ciddi hakkında bu kadar az entry olmasına şaşırdım ki son zamanlarda izlediğim net iyi filmlerden. andrew garfield iyi gidiyor bu işlere.

    hepimiz farklı olmayı, her şeyin farklı olmasını, doğru kişiyi bulmayı ve onlarla olmayı hayal ediyoruz. hiçbirinden asla emin olamayacağımızı, hatta olmadığımızı bilsek bile.

    hikayenin gerçekliği de üzücü.

    --- spoiler ---

    oh, why do we refuse to hang a light
    when the streets are dangerous?
    why does it take an accident
    before the truth gets through to us?

    why do we stay with lovers
    who we know, down deep
    just aren't right?

    why do we follow leaders who never lead?
    why does it take catastrophe to start a revolution?

    someone tell me why
    so many people bleed

    --- spoiler ---
  • müzikal kısımları prova ve tiyatro sahneleriyle sınırlı kalsa, bence daha ayarında olurmuş. çünkü bu kadar fazla şarkıyla hikayenin biyografik yönü zayıflıyor. tabii müzikale çok meraklı olan sinemaseverler bu dediğime katılmayacaklardır.

    diğer yandan kariyerinde profesyonel anlamda hiçbir şarkı söyleme deneyimi bulunmayan andrew garfield, gerçekten iyi bir iş çıkarmış. bunu da düşünerek tick tick... boom'un başrol oyuncusu ve müzikleriyle oscar ödüllerinde bazı adaylıkları olur diyorum.
  • ağır spoiler

    filmde en sevdiğim sahne en yakın arkadaşın hıv pozitif olduğunu söyledikten sonra başlayan sekans… çok etkileyici ve bir o kadar da tüyleri diken diken eden bir sahneydi başından sonuna kadar.
    jonathan'ın tanışmaları, çocuklukları, gençliklerini anlatmaya başlarken mike'ın ona eşlik eden “is this real life” haykırışı…kafa karışıklığı, eski anıların akla üşüşmesi, kendini yollara atma,koşma.. tek kelimeyle enfes bir uyum içinde.

    müzikalde hüznü sonuna kadar hissettirmek de önemli bir başarı.

    ağır spoiler

    oscar içinse tick tack tick tack*
  • nesini sevmediniz lan entel ekşiciler? hayvan gibi duygusal ve kendini izlettiren bir müzikal.
  • la la land'i bile burun kıvırmış bana kendini izletmeyi başarmış müzikal. özellikle müzikalin bir noktasında o kadar etkilendim ki, ara verip soluklanmak zorunda kaldım.

    müzikal yazmak da, izlenir kılabilmek de zor işler, tick tick ... boom bunun altında kalkmayı başarmış. ayrıca filmin başrolü diyebileceğimiz üç oyuncu da almış yürümüş. daha iyi performans verilebilir miydi bilmiyorum.

    akademi ödüllerinde en iyi film ve en iyi oyuncu/lar dallarında adları geçerse şaşırmayacağım.

    9/10
hesabın var mı? giriş yap