• 1950 yapımı bir ingmar bergman eseri. filmi sırtlayıp götüren kişi daha sonra yaban çilekleri'nde karşımıza çıkacak olan ve bergman'dan önceki en önemli isveçli yönetmen olan victor sjöström'dür.

    bergman doğumhanede bekleyen adamın ta kendisidir. kendisini görme şansımız olan ender filmlerden bir diğeri için (bkz: skepp till india land).
  • thomas mann hikayelerini andırıyor: sanatçı kişiliği ve hayat'ın uzlaşmazlığı falan. ve bergman tuzu: illa ki evlilikti, zorluktu. stig kemancıdır, victör sjöström'ün coşturduğu orkestralarına marta gelir, bunlar konuşur anlaşır, hani babanne annanne gelip "konuştuğun var mı?" dese refüze edilmeyecektir. nihayetinde evlenirler, çocuktu falan derken bergman araya fitne sokar ve stig karısının değerini bilmez olur. tam tekrar değerini bilmeye başladığındaysa artık çok geçtir (hep böyle deniyor, kullanalım biz de) stig'in kemansal hayatı ise zaten apayrı bir sorunsal oluşturmaktadır.

    oyuncular: maj britt nilsson, ingrid bergman'ı andıran cemaliyle pek şık, niğçün bergman tayfasının sürekli elemanı olmadığı konusunda merak uyanıyor. stig olin, lena olin'in babası, victör sjöström ise isveç sineması'nın babası. fişşek gibi oynuyor.

    araştırmalarımız (tabii ki imdb) hayatını "evlilikler, ilişkiler nolcak bunlar" şeklinde sitemlerle ve bu minvalde filmler çekerek geçiren bergman'ın 1950 yılında 2. karısından boşandığını gösteriyor. yetkililerse bu konuda susmaya devam etmektedirler. (zirai donatım kurumu başkanı'nı az hırpalamadık)
  • 1950 yapımı aşk ve hoşnutsuzluk üzerine erken dönem ingmar bergmanfilmlerinden biri.

    marta 'nın (maj-britt nilsson) film boyunca üzgün olup mutlu görünmesi ,stig'in (stig olin) derin hoşnutsuzluğu güzel oyunculuklardı.

    m: akılda ve bedende o kadar bir boşvermişlik,tembellik ve ilgisizlik var ki sonunda hiçbir şeye inancın kalmıyor.böyle gelmiş böyle gider diyorsun.hayatin anlamı bundan ibaret.

    s: bir anlamı olmak zorunda değil.

    m: evet zorunda, yoksa bile uydurursun. başka türlü yaşayamaz insan.

    stig'in bahsettiği felix mendelssohn bartholdy 'den.

    https://youtu.be/aperan-cdq8
  • başından itibaren sonda sizi ne beklediğini bilsenizde kaçınılmaz sona yaklaştıkça içinizin titrediği bir aşk hikayesi filmi. özellikle son 10 dakikası çok etkileyici, ve stig ile martha'nın tanışma ve sondaki ayrılma sahnelerdeki benzer ufak detaylar pek hoş.
    ancak bu erken dönem bergman filmi, onun izlediğim filmleri arasında en basit ve yalın anlatımı sahip olanı ve diğer filmlerine göre daha sıradan...
  • to joy diye ingilizceye çevrilmiş olan till gladje (1950) galiba "to gladness" gibi düşünülebilir. neşeye, mutluluğa, müteşekkirliğe (doğru).

    ingmar bergman'ın bu filmi müziğin filmi değil de orkestranın, orkestra çalışmasının filmi gibi. bergman tiyatrocu kökenli ve az paralı olduğundan orkestra hep prova yapıyor. hani büyük sunum göstermiyor. öncekilerde daha iyileri vardı, bu da sade ve olumlu duygusu ağır basan işlerinden. sanki bütün karakterler bir ana karakterin alterleri, anima ve animusları gibi. yaşlı ikinci sınıf müzisyen (orkestra şefi) rolünde isveç sinemasının bergman öncesi yıldız yönetmeni victor sjöström çok iyi. sanki ana karakterin içindeki ayağı yere basmak isteyen bilge tarafı oynamışa benziyor. gerçeğin, sağduyunun çağrısı. katılıyorum, kadın başrol maj-britt nilsson'un bergman'dan daha fazla rolü niye kapmadığını soranlar doğru merak ediyor. kötü kapatma kadın karakteri ise alelacele çiziktirilmiş, karikatür kalmış. yalnız oyuncusu çok iyi oynuyor, daha doğrusu sülün gibi salınıyor ve koca kara gözlerle bakıyor.

    senaryo bakımından, çıkışsız veya sünmekte olan ilişkiye yokoluş-yanma ile çare bulmaya ne demeli bilemiyorum. ikizlerden kız çocuğun annesiyle birlikte ölüp geriye bergman'ın kendisini temsilen erkek ikizinin kalması bergman'ın içinde dişilini bulmayıp çölleşmesi-yoksullaşması, aradığı mutsuzluğu, acıyı bulması, acıya kavuştuktan sonra bütünleşme ve müteşekkirliğe sıra gelmesi olabilir mi? [uyarıldım; filmin başında, 'kızı ölmedi hastanede, iyi,' deniyormuş.] sevilen kaybı ile yönetmenin kendi ikinci evliliğinden boşanması bağlantılı çıkabilir. ama asıl durum boşanmayla rahat nefes almasıysa bile, sanatına böyle yansıtmasını anlayışla karşılamalı.

    (bkz: ingmar bergman/@ibisile)
  • bir film hem sürekli gülümsetir hem müzige doyurur hem gitme istegini arttırır hem de bunalıma girmenize sebep olur mu?
    evet, olur. bu filmi izlerken tam olarak bunları hissediyor insan sanırım. yani insansa birini hisseder.

    ne diyor kemancımız:
    sanatın sırrını çözdüm, yani ne zaman yaratıldıgını. mutsuz oldugunda...
  • bir yanda aşk ve evlilik, bir yanda kariyer. bergman filmlerinin klasik unsuru olan psikolojik baskı altındaki karakterler yine karşımıza çıkıyor bu filmde. dünya yine aynı dünya, bergman'ın bu yapıtı da yine aynı şekilde yaşamdan bir kesit.
    to joy, hüznün, "zaman"ın hikayesi...
hesabın var mı? giriş yap