• karşı kıyı'nın değerli şarkılarından biri.
    sözleri yazan yannis tsatsopoulos, adeta bir şiir derleyip vermiş bize kalbinden.
    hani çeviri engeli bile azaltmamış sözlerin güzelliğini nerdeyse.

    "bir sırrım var, kendime bile söyleyemeyeceğim
    yıllarca saklayacağım onu, bir tılsım gibi, bana seni hatırlatan
    bir sırrım var, kimseye söyleyemeyeceğim
    bir sırrım var, küçük bir mücevher, ruhumun zincirinde asılı

    nasıl bir sır ki bu, “seni seviyorum”a sığmayan?
    nedir bu sır, hayatını değiştiren?

    bir sırrım var, narin bir beyaz çiçek, senin adına konuşan
    gelmiyorsun diye buraya, kapatmış kendini, konuşmuyor kimseyle
    bir sırrım var, küçük ve parlak bir ay, seni kaybettiğim zaman parıldar sadece
    rehberim olur benim o, her “seni seviyorum” deyişimde, telaşa kapılmadan

    nasıl bir sır ki bu, "seni seviyorum"a sığmayan?
    nedir bu sır, hayatını değiştiren?"

    uzak hemşerim lizeta kalimeri de güzel söyler elbet.
    ama benim seçimim maria faranduri den yana oldu bu sefer.
  • maria farantouri'nin muzigi ve sozleriyle insanin basini dondurecek derece guzel olan eseri.. kendine bile soyleyemedigin sırrını dile dokmek, kalbinde hic iyilesmeyecek o yaraya dokunmak gibi bu sarkiyi dinlemek.. cepte tasinan giritli limon cekirdeklerini, kalbinden baska ekecek bir yer bulamayacagin, beyaz cicekler veremeyecek o akdenizli cekirdekleri hatirlatir.. bir omurluk bir sarkidir bu, bir omurluk sırlar gibi can acitacaktir daima..
  • maria farantouri'ye aşık olmamı sağlayan parça oldu kendisi.
    farklı dillerde olsa da bazı şarkılar, bir duble içmeye zorluyor insanı.
    garip.
  • maria farantouri'nin ömür törpüsü parçasıdır ama aynı zamanda, bütün bu to mystiko'ların insanın canına kastı olduğunu belgeler nitelikte bir lizeta kalimeri şarkısıdır da. sözlerini bir borç bilirim.

    ax zoi, kati mou kruveis, kati magiko pou to potho
    pos pernas, kai niotho na to aggizo oso to apotho
    na 'mai kala, sta xamila kai do sti gi va ksimerono
    na zo me touta ta psila na xanomai sto xrono

    na sevomai ti logiki ta sunaisthimata va pnigo
    krufa na ginomai paidi na ksanapaizo ligo
    ax zoi, kati mou kruveis, kati magiko pou to potho
    pos pernas, kai niotho na to aggizo oso to apotho

    na leo to pikro gluko na zo duo podia gia na vgaino
    kafe na pino sto stathmo na min pidao sro treno
    na vazo paraekei to ego min agapiso san koursaros
    ki ap tou oneirou na lugo to poupoulenio varos

    ax zoi, kati mou kruveis, kati magiko pou to potho
    pos pernas, kai niotho na to aggizo oso to apotho
  • maria farantouri'nin şaheseridir. şarkının melodisi sözlerini bilmezken bile çok güzeldi. bir de sözlerinin anlamını öğrendikten sonra şarkıyı daha çok sevdim. kalbinde çözülmeyen soruları ve sırları olanlara yazılmış bir şarkı...bunun için de çok değerli. bana göre birçok şiirden daha anlamlı ve güzel olan şarkının çevirisi ise şöyle ;

    to mystiko (sır)

    cevaplamak istiyorsun soruları,
    çözmek istiyorsun hatıralardaki eski bulmacaları
    aramak istiyorsun dünyanın hiddetli darbelerini
    bilmiyorsan eğer küçük kelimeleri
    nasıl tutacaksın ağır sırları?
    ne kadar istesen de söylemeyeceğim sana
    öğrenmeyi arzulayacaksın
    susuzluğunu gidereceksin, yeryüzünün kaynağından
    bildiğin, öğrendiğin şeylerle.
    sonu yok şafağın.
    hayatın içinde, sadece orada hatırlayacaksın
    ne bulacağını bu ipliklerde: dokunan, bizi
    bunaltan ve soluklandıran ruhu
    eğer kararıyorsa gün, uzak bir yerlerde doğuyor
    uyan!
    ve eğer bulutlanıyorsa gün, korkma tut kalbine
    ışığı
    ve yıldızlardan damla damla düşüyor ışık,
    avuçlarına
    ellerinde tutuyorsun yıldızları
    bundan daha fazlasını isteme
    bir gece gönder kayığı unutulmuş kıyıya
    düş'ün okşayışı, bir işaret koy
    korkma havadan
    su ve naneyle besle dünyayı,
    sadece bunu istiyorum senden
    iki yaprak nane bağışla dünyaya, kurtar sırrı.
  • bir aşk, bir cezbe: http://vimeo.com/53286318 (parajanov)
  • ne yazik ki nakarat bolumundeki muzigi net biçimde araktir. ilgili geçit melodisinin kokeni yahudilerin judeo-espanyol dilinde soyledikleri bir ninnidir (bkz: durme durme). (bir yahudi arkadasla uzun suren tartismalar sonucunda sefaradlarin konustugu dil hakkinda ladino yerine judeo-espanyol demenin daha dogru olduguna ikna oldum).

    janet-jak esim versiyonu, 55. saniyeden itibaren nakarat bolumune dikkat.
    hadass pal-yarden versiyonu, 50. saniye civari, burada nakaratin ilk bolumu nagmeli fakat ikinci kismindaki makam seyri daha da benziyor.

    edit: esinlenme yerine arak kelimesini kullanmamin sebebi turk-yunan cografyasinda durme durme'nin muzik çevreleri içinde bilinirliginin sabit olmasindandir. 2004'te mystiko'nun dahil oldugu mosaic albumu çiktiginda janet-jak esim'in judeo-espanyol ezgiler albumu piyasaya suruleli 15 sene olmustu, hadass pal-yarden ise anadolu ninnileri albumunde bu sarkiyi soylemeden once yahudice albumunu 2003'te çikarmisti, sarki album repertuarinda degildi fakat hadass, selanik ve istanbul muzik çevrelerinde arastirmalariyla bilinen bir isimdi ve konserlerde seslendirdigini biliyorum. albume katkida bulunan ross daly'nin, janet jak-esim ensemble'in temel tasi erkan ogur'la girit muzik kamplarindan ve çesitli projelerden tanisikliklari goz onune alininca bu sarkidan haberdar olmamasi mumkun gozukmuyor. telif hakki yok, muzisyenlerin kariyerine laf soylemek haddimize degil ve halk ezgileri boyle boyle gelisir degisir, anormal degil ama en azindan muzik kismina "anonim" / "derleme" yerine isim yazmak yakisik almamis diyelim.
  • yıldızlarda yürüyen yitik çocuğun ağıtıdır.

    üzünç sevgilim ya da nane otları.
  • masal gibi bir şey, kapılıp gidiyorsunuz.
  • aram tigran demiş dünyaya bir daha gelsem tüm tank tüfek silahları eritip saz cümbüş zurna yaparım diye!!! müzik kalbe direkt etki eden dünyadaki yegane şeylerdendir.
    faratouri’nin sesine ve müziğe hiçbir şey denmeyeceği gibi sözlerinin de bi o kadar anlamlı olması bu şarkıyı en özellerden yapıyor.

    merak edenler için çevirisi

    cevaplamak istiyorsun soruları, çözmek istiyorsun hatıralardaki eski bulmacaları,aramak istiyorsun dunyanın zalim darbelerini.
    bilmiyorsan eğer küçük kelimeleri,nasıl tutacaksın ağır sırları?
    ne kadar istesen de söyleyemeyeceğim sana.
    öğrenmeyi arzulayacaksın, susuzluğunu gidereceksin yeryüzünün kaynağından.
    bildiğin öğrendiğin şeylerle, sonu yok safağın.
    hayatının içinde,sadece orada hatırlayacaksın.
    ne bulacağını bu ipliklerde; dokunan, bizi bunaltan ve soluklandıran ruhu.
    eğer kararıyorsa gün, doğuyor uzak bir yerde, uyan.
    ve eğer bulutlanıyorsa gün korkutmasın seni,tut ışığı kalbinde.
    ve yıldızlardan damla damla düşüyor avuçlarına ışık,tutuyorsun yıldızları iki elinde, isteme bundan fazlasını.
    ve bir gece gönder kayığı unutulmus kıyıya,rüyanın okşayışı , bir işaret koy,korkma havadan.
    su ve naneyle besle dünyayı,sadece bunu istiyorum senden,iki yaprak nane bağışla dünyaya kurtar sırrı.
hesabın var mı? giriş yap