• ankara-istanbul arasında giderken otobüste izlediğim bir film. yol boyunca, böyle bir filmin otobüs şirketinin eline nasıl geçtiğini düşünüp durmuştum.
  • öyle bir film ki, çoğu almodovar filminde olduğu gibi izledikten sonra bir tablo izlemişsiniz hissi uyandırıp odanızın bir köşesine asasınız geliyor, çıkarmamak üzere. içinde en iyi yabancı film dalında oscar, altın küte, bafta ve césar; en iyi yönetmen dalında cannes olmak üzere birçok dalda yaklaşık 40'a yakın ödül kazanan bir film bu. almodovar'ın diğer filmleri ile kıyaslandığında aldığınız tad biraz daha acı, biraz daha ciddi. zaten bu unsuru kırmak için filme bir de agrado gibi bir karakter eklenmiş. böylece agrado'nun sahneye çıktığı sahnelerde yüzünüze bir gülümseme yerleşiyor. film için almodovar "kadınlar arasındaki doğal bir yardımlaşma" diyor ve filmi yazdıktan sonra bitirene kadar sürekli değiştirdiğini ve elinde alternatif birkaç hikaye daha olduğunu itiraf ediyor. soyunma odaları, renkli karakterler, travestiler zaten almodovar klasikleri arasında yer alıyor artık. birçok filminde rastladığımız sahne ve soyunma odası arasındaki fark da soyunma odalarının gerçek hayatı yansıtan yerler olmasına bağlı biraz da. kadınların gerçek dünya hakkında konuştukları yerler o kadar kurmacanın arkasında. zaten filmin başında da "all about eve"e yapılan göndermede de bir soyunma odası sahnesinde bette davis ile karşılaşıyoruz. kadın kokan, kadınlar için, kadınlara ithaf edilmiş muhteşem bir film.

    "bette davis'e, gena rowlands'a, romy schneider'a,
    aktrisleri oynayan bütün aktrislere,
    oyunculuk yapan bütün kadınlara,
    oyunculuk yapıp kadın olan bütün erkeklere,
    anne olmak isteyen herkese.
    anneme."
  • afişiyle run lola run filmindeki animasyon karelerini hatırlatan, erkekleri salak veya abaza rollerde oynarken gördüğümüz, bir tiyatro oyununun bir insan için ne kadar önemli olabileceğini gösteren film...

    "insan ne kadar farklı olursa hayalindeki kendine o kadar çok yaklaşır."
  • filmin başlarında manuela barcelonaya dönerken çalan harikulade müziği arayıpta bulamayanlar içün:
    şarkının ismi tajabone
  • kadınları boy ve kilolarına göre değerlendiren amca da filmin acıklı komiklerindendir.

    edit:değerlendirmede kıstas kilo yerine yaşmış demek ki kafayı kiloya takan benim*
  • spoiler barındırır:

    esteban'ın madrid'de manuela ile arzu tramvayı'ndan çıktıktan sonra huma'dan imza isteyeceği sahnede -hani yağmur yağarken- esteban, sadece huma ile nina'nın bindiği otomobilin camına kadar gelebiliyor, hiçbir şey diyemeden otomobil hareket ediyor. fakat, daha sonra huma barcelona'da esteban'ı hatırladığını ifade ettikten sonraki flashbackte esteban; huma, huma diye bağırıyor..
    filmin güzelliğini bozmuyor bu teknik hata desem yalan olacak, deyince de rahatsız oluyor insan işte.. öylesine güzel anlatım.
  • sempatik travesti agrado'ya hayran kaldığım filmdir. o ne şekerliktir öyle, o ne güzel hafif şehla bakmaktır. kendimden şüphe ettim valla. öhö öhö. öhö neyse,
    pedro almadovar'ın broken embraces filminde hayran kaldığım mutfağı tekrar gördüm, sevindim. ispanya'daki mutfaklar böyle oluyor zaar.
    ''her kimsen her zaman yabancıların şefkatine bağımlı olmuşumdur.'' bu söz filmde iki kere söylendi. sanırım bişeyler anlatıyor.
  • yedi numara dizisinde kızların odasında türkçe afişi bulunan filmdir.
  • lola dönüş sahnesinde ortaya çıktığında, kadının/adamın yüzüne bir süre aval aval bakıp bikaç dakika güzel mi yoksa yakışıklı mı olduğunu düşünmüş olduğum filmdir*.
  • almodovarın gölgedekileri konu aldığı muhteşem filmlerinden biri..müzikler yine aranılası,sorulası türden,konu yine tek bir duygu üstüne kurulu' insan olmak'..
    uma'nın sözü bir başka almodovar filmine konu olacak kadar derindir ''başarının ne tadı ne kokusu vardır,alıştığın zaman sana hiç yokmuş gibi gelir''
    takılar kadar filmlerinde şık olabilceğini gösterir niteliktedir..
hesabın var mı? giriş yap