• sudaki çekimleri 160 saat, yani 9600 dakika, yani 576.000 saniye, yani 34.560.000 salise süren; hikayesi, müzikleri, görselleri ve oyunculuklarıyla türk sinemasının hak ettiği ilgiyi görememiş en değerli filmlerinden.

    imdb puanının düşük olmasına aldanmamak lazım. tomruk, uluslararası alanda ödül alabilecek derecede kaliteli ve ciddi emek harcanmış bir filmdir. lakin sinir bozucu da bir filmdir bu zira bu filmde asıl anlatılmak istenen hikayenin yanında, içindeki sikko aşk hikayesiyle inceden inceye orospuluk ve şerefsizlik konuları da işlenmiştir.

    film vizyona girmeden önce ise gazetede hakkında şöyle bir yazı yazılmış ve sinema emekçilerine de selam çakılmıştır;

    --- spoiler ---

    insanoğlu yaşamını devam ettirebilmek, kendisinin ve ailesinin geleceğini güvence altına alabilmek için türlü işlerde çalışır. şüphesiz her mesleğin kendine özgü tehlikeli yanları da vardır. "ekmek aslanın ağzında" sözü de bunu kanıtlar zaten.

    çoğumuzun imrendiği artist ve aktörler de türlü zorluklara göğüs gererek kazanır parayı. sinema salonlarında koltuklarımızda, büyük bir zevkle izlediğimiz filmler, bilginin becerinin ve cesaretin ürünüdür. örnek vermek gerekirse "tomruk" filminin çekiminde yönetmeninden oyuncusuna kadar tüm çalışanlar 9600 dakika azgın sularla boğuşmak zorunda kaldılar. zira filmin çekimlerinin yapıldığı yer dalaman çayı'ydı. ve bu çay üzerinde değil film çekmek, karşıdan karşıya geçmek bile büyük beceri gerektiriyordu. bunun sonucu serpil çakmaklı'yı boğulmaktan son anda selçuk özer kurtarıyor, bu esnada da üzerine devrilen kütük sonucu omuzundan yaralanıyordu. buna benzer aksilikler tüm film ekibinin üzerinden eksilmedi. fakat buna rağmen geçtiğimiz günlerde bu film tamamlanabildi. öyle sanıyoruz ki, koltuklarınızda "tomruk" izlerken bu yazdıklarımıza sizler de katılacaksınız.
    --- spoiler ---

    (tomruk - 1982 / şerif gören)

    edit: imla.
  • 1982 yapımı şerif gören filmidir.
    sinematürk yazarı eylül fırtınası tarafından film böyle yorumlanmıştır.

    "zor çekim koşullarının cefakar yönetmeni şerif gören'in olanca ustalığını ortaya koyduğu,en güzel ve görkemli (tabi ki yeşilçam ölçeğinde) filmlerinden birisidir.
    kürşat çavuş (kadir inanır) ve deliormanlı ali (selçuk özer) dalaman yöresinde ormancılı k yaparak geçimlerini sağlayan iki yakın arkadaştır.deliormanlı ali,kamyoncular kooperatifinin başkanı ve yörenin en sözü geçen adamlarından mehmet ali'nin (hayati hamzaoğlu) güzeller güzeli kızı gülçiçek'e (serpil çakmaklı) sevdalıdır.gülçiçek ise içten içe kürşat çavuş'u sevmektedir. deliormanlı'nın aklına uyan kürşat çavuş, gülçiçek'i kaçırmaya yardım etmeyi kabul eder.katrancı veysel ve oğlunun da eşlik ettiği bu üçlüyü,dalaman çayı boyunca macera ve tehlike dolu bir yolculuk beklemektedir.
    ancak bu filmde şerif gören'in derdi ve hedefi bir aşk öyküsü anlatmak değildir.aşk hikayesi,kuşkusuz filme çekicilik kazandıran bir unsur olarak ön planı süslemiştir.filmin temelini oluşturan tema,"geleneksel ve modern" çelişkisidir.sınai ve teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan yeni üretim ilişkileri,biçimleri ve aletleri,geçmişin iptidai ve hantal üretim sürecini yerle bir etmiştir.bu yeni süreç,babadan kalma yöntemlere sıkıca tutunmaktan başka çaresi olmayan gelenekselcilerle;ekonomik veya entelektüel sebeplerle modernizmi benimsemiş kesimler arasında bir çıkar savaşına sebep olmuştur.köprü filminde,bu çatışmayı inandırıcılıktan uzak ve oldukça debdebeli bir şekilde işleyen gören,tomruk filminde konuyu biraz daha dengeli,derin,sakin ve çeşitleme içeren bir anlayışla verebilmeyi başarmıştır.
    filmde göze çarpan bir başka unsur,gören sinemasının karakteristik temalarından birisidir:aman vermez doğa şartları altında sağ kalabilme veya geçinebilme mücadelesi veren insanların dramı.yol,derman,katırcılar filmlerinde beyaz bir kabus gibi üzerlerine çöken kar ve tipi altında ecelle dans eden kahramanlarımız;nehir,gelincik,kurbağalar filmlerinde de bu filmde olduğu gibi suyla cebelleşir durur.deprem filminin finali de,filme adını veren bir deprem sekansı ile oluşturulmuştur.ancak deprem filminde olduğu gibi gelincik filminde de,doğa-insan çatışması ana bir unsur olarak ele alınmamış,dramatik gerilimi arttırmaya yönelik bir motif olarak filme dahil edilmiştir.
    köprü filminde,annesinin ölümüne sebep olduğu için fırat nehrine kin dolu bakışlar fırlatan hatta öfkesini alamayıp nehre sopayla saldıran kadir inanır,bu filmde de babasını azgın sularına kurban verdiği dalaman çayı'na olan nefretini "kaaaatiill" diye bağırarak dile getirir.yine köprü filminde keskin bir şekilde "yenilikçilik"den yana tavır alan inanır,bu filmde "gelenekselci"lerin safındadır.ancak,köprü'deki fikret hakan'ın canlandırdığı osman kadar tutucu ve uzlaşmaz bir tavrı yoktur.köprü filminde annesinin ölümüne sebep olan fırat'la hesaplaşmak ve alt etmek için modern bir köprü inşa etmek isteyen yani akıl ve teknolojiyi kullanan inanır,tomruk filminde babasının katili olarak gördüğü dalaman çayı'ndan intikamını almak,ondan korkmadığını göstermek için azgın suları ile boğuşmayı tercih eder.tomrukları dalaman'a indirip,sal yolculuğu ile yerine ulaştırmayı bir nevi gurur meselesi yapar.bu arada,işin içinde bir de,hayati hamzaoğlu'nun başını çektiği taşıyıcılar kooperatifinin tekeli vardır.
    yukarıda da belirttiğim gibi,tomruk filmi köprü'ye nazaran çok daha ince detaylara vurgu yapan bir filmdir.görsel olarak oldukça başarılı bir film olan tomruk,özellikle stres ve heyecan yüklü salla yolculuk sahneleri ile çok beğenilmiştir.ayrıca,düğün sahnelerinde gören'in belgeselci yaklaşımı da da takdire şayandır.katrancı veysel ve oğlunun iç burkucu hikayesi de,filme değer ve boyut kazandıran yan bir konu olarak ana olay örgüsüne paralel olarak ilerler,gelişir ve finalde trajik bir biçimde sonlanır.
    diğer yandan,herhangi bir kadın filminde sevgilisi yıldız'ı(hülya koçyiğit) kaçıran bozovalı cemal'in (tarık akan) peşinden çankırı'ya doğru hışımla yola koyulan murat'ın (cihan ünal) arabasının hafiften havalanmasını tam üç kez tekrar ettiren şerif gören,benzeri bir tuhaf anlatım tekniğini bu filmde de kullanmıştır.hayati hamzaoğlu'nun talimatı ile kamyonlarına atlayan şoförlerin görüntüleri ve kontak anahtarlarını çevirişleri defalarca gösterilmiştir ki bence hiç gereği olmayan planlardır.hayati hamzaoğlu zaten oyunuyla,kararlılığı ve olayın ciddiyetini seyirciye aksettirebilmiştir.
    filmde;kadir inanır başta olmak üzere selçuk özer,yaman okay,serpil çakmaklı,hayati hamzaoğlu üst düzey performans sergilemişlerdir.hele kadir inanır'ın,dila hanım filmindeki dillere destan harmandalı misali, köylü genç kızların hayran bakışları altında bir oynayışı vardır ki izlemeye doyulmaz.finaldeki "gelmeyecem işte,ben çavuş'a sevdalıyım" repliğinden başka neredeyse hiç konuşması bulunmayan serpil çakmaklı'da bu filmde kariyerinin en iyi oyunlarından birisini vermiştir.genelde vasat ve niteliksiz filmlerden müteşekkil bir filmografiye sahip olan serpil çakmaklı,şerif gören'in bir dönem kendisine tanıdığı şansı iyi değerlendirmiş ve bu film dışında filmografisine gurur duyacağı iki film daha eklemiştir:yılanların öcü ve kan.
    cahit berkay'ın müziği ise,çoğu kez olduğu gibi yine olağanüstü güzeldir.
    film,deliormanlı'nın kürşat çavuş'a "sana bir hikaye anlatayım mı çavuş? birgün dalaman çarşısı'nda dünyalar güzeli bir kız gördüm" sözleri ile masal tadında son bulur."

    http://www.sinematurk.com/ ' dan alıntıdır.
  • mükemmel bir küfür.
  • kahramanları ; deliormanlı ali * , kürşat çavuş * ve gülçiçek * olan film.

    deliormanlı ali gülçiçek'i sevmektedir... gülçiçek de kürşat çavuş'u... deliormanlı ile çavuş iki candan dosttur. işleri de dalaman çayı üzerinden tomrukları yüzdürerek limana götürmektir.

    filmde hem karşılıksız bir aşk hikayesini, hem insanın doğaya karşı verdiği mücadeleyi hem de fiyat kırmak isteyen bir işveren ile işçiler arasındaki mücadele anlatılmaktadır.

    kadir inanır, selçuk özer ve serpil çakmaklı'nın oyunculuklarına diyecek yok.

    (bkz: kadir inanır/#6490006)
    (bkz: selçuk özer/#7199654)
  • uluslararası ödüle sahip olmadığına çok şaşırdığım bir şerif gören filmi. ayrıca çekimleri dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri olmayacak denli muhataralı geçmiştir kanımca*. türkiye'de oyunculuk sigortası denen bir şey olmadığına inandırmıştır beni. ama işlediği konu itibariyle kimi sosyolojik mevzulara parmak basan bir film olduğunu pekala söyleyebiliriz. çok özgün, oyunculuğu aksamayan bir film, türk filmi olmasından ötürü gururlandığım bir film.
  • sırf kadir inanır oynadığından mı bilinmez, harcanan o kadar emeğin hakkını alamamış filmdir. günümüzde göbeğini kaşıyarak ve geğirerek yapılan filmler arasında başyapıt gibi durur gözümde. ucundan da olsa bu filmleri izlemeye denk gelmiş bir nesil olarak şimdikilere acıyorum. şahan ve şafak sezenin ağzına bakan bir nesil.. yazık.

    --- spoiler ---

    o bu değil de filmde en çok üzüldüğüm günaşırı babasından o kadar dayak yemesine rağmen suda kaybolduğunda cocugun sızlanışıydı, insanın içi acır.

    --- spoiler ---
  • orospuluk ve şerefsizlik konularının da işlendiği film.
  • yeşilçam'ın james cameron'ı şerif gören'in 1982 yapımı macera filmi. şerif gören filmlerinde genelde doğa başroldedir: nehir, deprem gibi... bazen de şahıslaştırdığı metaların üzerinden filmini kurar: köprü gibi. tomruk'da da odunlar başroldedir! tomruk filminde tomrukların başrolde olmasından mı bilinmez oyuncuların tamamı (yaman okay ve hayati hamzaoğlu hariç) odunsu performanslara imza atar. karakterlerin hiçbirinde derinlik yoktur, kişisel özellikleri belirgin işlenmemiş, özellikle yaman okay ve hayati hamzaoğlu dışındaki karakterler anlaşılmaz, kestirilemez çizilmiştir. 40 yılda bir çekilen bu tip macera filmleri daha dişe dokunur çekilmeliydi aslında. gerçekten emek verildiği hissedilen bu film hem senaryosu hem odunsu performanslarıyla haybeden uğraşılmış hissi uyandırır.
  • çoğunlukla bilinen "ağacın kesilerek silindir biçimine getirilmiş gövdesi" anlamı dışında birbirinden farklı anlamları da olan kelimedir.

    'tomruk' derken, konuşmanın bütününe göre; işlenmek ya da biçilmek için hazırlanmış taş kütlesini (mermer tomruğu mesela), ayak ve ellere geçirilip bağlanan iki parça kütükten meydana gelen işkence aletini ya da (artık eskimiş anlamıyla) tutukevi'ni kastediyor olabilirsiniz...

    tutukevine koymak anlamında 'tomruğa atmak', işkence aracına suçlunun ayaklarını geçirmek anlamında 'tomruğa vermek' şeklinde biçimlerini de belirtmek lazım. bu tür kullanışlarını ya ben pek cahil olduğumdan hiç duymadım ya da osmanlı zamanında kullanılıp sonradan yok olup gitmişler...

    salma erlerin (osmanlı zamanında kol gezen -kol gezmek/5- kolluk erleri) gece yakaladıkları suçluları kapadıkları yer anlamında, dilbilgisi açısından 'isim' yapılı salma tomruk vardır bir de.
  • gözlerden yaş getiren bir karma. dünyanın en komik karması da denebilir.
hesabın var mı? giriş yap