• izlediğim en iyi anime diyebilirim. (çok fazla izlemedim çünkü (:)

    --- spoiler ---

    elinde mısır koçanı ile ablasının peşinden koşturan mei'in ablası annesinin ölebileceğini söylediğinde ağlaması. annesine vermek için elleriyle sıkı sıkı tuttuğu mısırı ile hastane yokuna düştüğü sahnelerde ağlattı bacaksız.

    bir de kedibüsün yumuşacık içi binme isteği uyandırıyor insanda.

    --- spoiler ---
  • yılda en az bir kez izlendiğinde o yılı harika yaptığına dair söylentiler var.
  • izlerken istemsizce küçük çocuk olduğum anime. gerçi hayao miyazaki filmi izleyip çocuk gibi sevinmemek mümkün değiil.
  • anime kültürüne genel olarak uzak olan birinin bile seveceğini düşündüğüm usta miyazaki filmi.

    çoluğunuz, çocuğunuz ya da yeğeninizle izleyebilirsiniz. o, filmin akışına kendini kaptırıp ağzı açık ve gözlerini dikmiş halde izlerken, siz de her sahnede farklı farklı detaylar keşfetmenin hazzını yaşarsınız.

    miyazaki'nin filmleri de böyle işte. size günlük yaşamdan portreler, kareler verir. bir sahnede kız çocuğu kardeşini ararken, arkada el arabası ile iş yapan adamın telaşını görürsünüz. birkaç sonra sahnede de, aynı el arabalı köylünün "kardeşini bulabildin mi?" dediğini görüyorsunuz. bu küçük, hoş detayların anlamı ne? senaryoya katkısı var mı? hayır, yok. bunun adı sanattır işte. dünyanın en bilinen portresi olan mona lisa tablosunda, arkadaki bej rengi toprak yolun da, kadın kişisine herhangi bir etkisi yoktur. fakat yine de "bu toprak yol olmasaymış keşke" demezsiniz. çünkü bilirsiniz ki bu bir eserdir ve bütündür. küçük bir parçası olmasa bile tablonun anlamının ve değerinin kaybolacağını bilirsiniz .

    bu filmde de öyle işte. totoro'nun ektiği meşe fidanlarının bir anda büyümesi, aslında bunun bir düş mü yoksa bir gerçeklik mi olduğunu bilmememiz, çocukların koşturması, kendinden geçerek ağlayışı, kaptan şapkalı çocuk kanta'nın, aslında satsuki'den hoşlanması fakat hoşlandığını belli etmemek için nefret edercesine ters davranması... ve sayılamayacak bir sürü detay...

    filmde her şey o kadar gerçekçi, o kadar doğal ki... bir ara kendinizi, hayalet modunda bir kasabayı dolaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. miyazaki ustanın film anlayışı genel olarak böyle: seyirciyi ısındır, alıştır, hissettir, hapset ve hapsettikten sonra seyirciyi bu olağanüstü gerçekçi kurgu dünyanın vatandaşı yaparak filmi bitir.

    her anlamıyla başyapıt.
  • çok büyük özen ve titizlikle hazırlanmış miyazaki'nin en sevimli, ben de sıcacık hisler uyandırdığı 1988 yapımı animedir.
    --- spoiler ---

    "ağaçlar ve insanlar eskiden çok iyi arkadaştılar"

    --- spoiler ---
  • hayao miyazaki'nin başyapıtlarından sadece bir tanesidir. canlandırma sinemasının en güzel örneklerindendir. büyük, küçük, yaşlı, genç herkese yaşama sevinci verme potansiyeline sahiptir. özellikle mei karakteri insanı çocukluğuna döndürebilecek kadar güçlü kurgulanmıştır.

    --- spoiler ---

    öbür yandan filmi ölümle ilişkilendiren teoriler de bulunmaktadır. totoro'nun sadece çıkmaza düşülen durumlarda belirmesi, toz tavşanlarının genelde miyazaki filmlerinde ölümle anılması, filmde bir kutunun üstünde 'sayama çayı' yazması (1971 yılında sayama bölgesi'nde yaşanılan bir intihar olayında ilgili kişi intihar etmeden önce rakun ya da kediye benzer dev hayaletler gördüğünü söylemiştir.), kedibüsün üstünde final sahnesinde 'mezarlık yolu' yazması, filmin sonunda annelerine ulaşmaya çalışan kızların gölgelerinin olmayışı, totoro'yu sadece kızların görüyor oluşu (diğer çocuklar göremiyor) gibi nedenlerden dolayı. ancak miyazaki ve studio ghibli bu teorilerin tamamını yalanlamıştır.

    --- spoiler ---

    her ne olursa olsun, nereden esinlenilmiş olursa olsun miyazaki usta her şeyiyle müthiş bir film ortaya koymuştur.
  • moralim bozulduğunda terapi niyetine izlediğim, neredeyse her sahnede her repliğini ezbere bildiğim miyazaki eseri. ne zaman izlesem sıradan yetişkin hayatıma bir huzur katıyor.

    vakti zamanında arkadaşın annesine ördürtmüştüm https://i.hizliresim.com/eooagb.jpg
  • valla izlemekte çok geç kalmış olsam da animasyondan pek hazetmeyen biri olarak aynı zamanda da yeni izlemeyi bitirmiş olarak beni kelimenin tam anlamıyla yumuşatan bir anime, izlenmeli. izlenilen bütün dakikalar boyunca güldürmese bile kesinlikle tebessüm ettirebilme yeteneğine sahip bir yapıt. izleyip de memnun olmayacak biri olacağını sanmıyorum. her şey halen daha çok saf, çocuksu ve güzel.
  • miyazaki deyince benim için bu.
    üniversite’den yakın arkadaşımla birlikte sürekli sinemaya giderdik feci birer izleyici olmuştuk. bu aşk bize hep filmlerden kulp takmayı öğretmişti. o beni hep totorooooo diye severdi komşum totoroooo.
    çok hoşlanırdım bu laftan hala hoşlanırım.
    çok tatlış, çok sevimli herkesin en kötü zamanlarında pofidik bir arkadaşının olması gerekliliğini gösteren baldan bir film candan.:)
  • duyguları açıklamak gerçekten zor bir iş. mesela gülmeyi mutluluk, ağlamayı üzülmek olarak tanımlasanız bile acıyla gülmek ve mutluluktan ağlamak gibi kavramlar var. ki bunlar bile açıklanabilir bir yere kadar. ancak hayatın doğal akışı içinde karşılaşılan zorluklarda bir arada durmak, bu birlikten gelen huzur, kabulleniş, mutluluk, zorluk ve güzellikle aynı anda karşılaştığı için ağlamak diye bir kavram yok. ancak olmayan bu garip kavramın filmini yapmayı başarmışlar.

    hayao miyazaki'nin bu muhteşem filmi mononoke kadar sert ya da yürüyen şato kadar romantik değil ancak o kadar etkili bir anlatımı var ki kaç yaşında olursanız olun filmi izlerken olgunlaştığınızı hissediyorsunuz. biz de bu cumartesi gününde miyazaki'nin bu filmini bir hatırlayalım.

    --- spoiler ---

    filmin en farklı noktası şu; bütün konu çocukların bakış açısıyla anlatılıyor ancak bu "çocuk işte ne anlar." tarzında yapılmıyor. daha çok çocuklara özgü yeteneklerin ve heyecanların öne çıkarılmasıyla yapılıyor. mesela filmin hemen başında mei ve satsuki'nin yeni evlerine taşındıklarını görüyoruz. evin yeri çok güzel olmasına rağmen ev biraz eski olduğu için kusurları var. ancak bu iki kız kardeş hayıflanmaktansa mesela çürümüş bir tahta parçasını sallayıp dökülen talaşlardan kendilerine eğlence çıkarıyor.

    ayrıca taşınmalarından kısa süre sonra mei ve satsuki evde susuwatari denilen küçük ruhların varlığını fark ediyor. normalde bir evi ruhların basması çok hayra alamet değil ancak susuwatari'ler hem zararsız hem de çok sevimli. bir de nanny'nin de söylediği gibi onları sadece çocuklar görebiliyor. bu da çocukların, yetişkinlerin sahip olmadığı yeteneklere sahip olduklarını gösteriyor bize.

    karakterlerimiz evlerine yerleştikten sonra filmin asıl hareket noktasını öğreniyoruz. mei ve satsuki'nin anneleri hasta. burada yine çocuk bakış açısı devreye giriyor ve hastalığın ne olduğu bize söylenmiyor. bu ağır geçen bir soğuk algınlığı da olabilir daha ciddi bir şey de. ancak çocuklar için bunun bir önemi yok. annelerinden uzakta olmaları onlar için yeterli bir sorun. ancak bu sorunu sert bir şekilde işlemiyor miyazaki. hem babanın her an çocuklarının yanında olması hem annelerinin bir an bile umutsuz görünmemesi nedeniyle mei ve satsuki de ajitasyon ögesine dönüşmüyor filmde.

    ancak filmin bir noktasından sonra yetişkinlerin dünyası ağır basıyor. satsuki okula başlıyor, baba karakteri de üniversitedeki işine dönüyor. bu nedenle mei yalnız kalıyor. miyazaki, yetişkinler dünyasına kayan bu ağırlığı dengelemek için de animasyon tarihinin en sevimli karakterlerinden biri olan totoro'yu getiriyor. totoro evin hemen yanı başındaki ormanın ruhu. vaktini genelde ormanın kalbi denilebilecek bir kovukta uyuyarak geçiriyor. uyanık olduğu zamanlarda ise sihirli palamutlar ile ormanın büyümesine yardım ediyor ve etrafında ne varsa koruyor.

    totoro, mei ve satsuki ne zaman yardıma ihtiyaç duysa ortaya çıkıyor ve sorunları çözerken beraber sihirli maceralara atılıyorlar. burada da sinemanın hatta belki de anlatı tarihinin en ilginç macera anlayışlarından biri var. normalde macera yazmak kolaydır. aşılacak bir engel ve o engelin altında kalan bir karakter yazarsınız. sonra karakterinize yavaş yavaş bu engeli aştırırsınız. engeli nasıl aştığınız ise hikayenizin tarzına kalmış bir şey. ancak temelde mücadele edilecek bir şeye ihtiyacınız var macera hissini yakalamak için.

    işte bu filmde macera hissi bu zorluklar yazılmadan yaratılmış. yenilen ya da kazanan bir taraf yok mesela. annenin kaybı ihtimali var ancak bu sadece çocukların düşüncesi. çünkü gerçekte annenin hasta olmasıyla değil, anneyi kaybetme korkusuyla mücadele ediyor çocuklar. bunu da babalarından ve birbirlerinden aldıkları destekle aşıyorlar.

    bu sayede miyazaki size korunaklı bir alan içinde huzurlu bir şekilde macera hissini veriyor. mesela mei, satsuki ve totoro'nun tohumları ektikleri küçük bahçeyi büyüttüğü, daha sonra da rüzgara katılıp kırları gezdiği sekansa bakın. burada ağaçlar çıkmasa da totoro topaç üzerinde uçmasa da kaybedeceği bir şey yok karakterlerin. yine de müthiş heyecanlı bir sahne burası. ayrıca o ufacık fidelerin birleşip ulu bir ağaca dönüştüğü kısımda macera filmlerinin finaline benzer bir başarı hissi var. bu da dediğim gibi temelleri sabit olan bir yazım için eşi benzeri olmayan bir kullanım şekli.

    --- spoiler ---

    son olarak şunu söyleyeceğim filmin gerçekten çok özendirici bir havası var. mesela ben uzun zamandır japonya kırsalında bir ev hayali kuruyorum. böyle kayan kapıları olan, iki adım ötesinde ormanların başladığı ve kapısının önünden dere akan bir ev. mesela fırtına çıktığında kirişlerinden ses gelsin ama sağlam dursun, sıcaklarda da tüm kapıları açıp serin serin oturayım istiyorum. ama bu hayalin nereden geldiğini bilmiyordum. daha doğrusu hatırlamıyordum. bugün filmi tekrar izleyince fark ettim ki ben buradaki evi görmüşüm, sonra filmin ortamını unutmuşum. ama o ev fikri hiç çıkmamış aklımdan. ben de yıllardır bu filmdeki evde yaşamanın hayalini kurmuşum.

    ancak filmin özendirici tavrı sadece görüntüden ibaret değil. hepimiz insanların bu filmdeki kadar güçlü, umutlu ve yardımsever olmadığını biliyoruz. gerçek dünya maalesef hiçbir zaman miyazaki filmi gibi olmuyor ancak film sizi öylesine etkiliyor ki film bittikten sonra üç dört gün boyunca "tonari no tot-toro, tot-toro." diye şarkı söylerken etrafınızda hata yapan insanlara da filmdeki baba karakteri gibi anlayışla bakasınız geliyor. o yüzden ormanlarla arkadaş olduğumuz zamanı özleyen biriyseniz siz de filmi tekrar izleyebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap