• geriye dönüp bakıldığında tarihin en kelepir transferlerinden bir tanesi olduğunu söylemenin yanlış olmayacağı dünya klası futbolcu.

    bayern münih futbol takımları arasında en iyi yönetilen takımların başında gelir. bunda herhangi bir şüphe yok. ancak 2013/14 sezonunda toni kroos'un sözleşmesi biterken yönetimin büyük hatasıyla tabiri caizse çerez parasına giden kroos gibi bir yeteneği elinde tutamamıştı. bayern münih ceo'su karl heinz rummenigge o dönem sözleşme yenilemesi için yapılan görüşmelerde kroos'a “sana yıllık 10 milyon euro üzeri maaş ödemeyeceğiz. sen dünya klası bir futbolcu değilsin.” şeklinde skandal bir dönüş yapmış. önerilen kontrat ise mario götze'den bile daha az kazanacağı bir kontratmış. o sıralar bayern münih teknik direktörü olan josep guardiola, kroos'u takımda tutmak için çok çabalasa da yönetimle oyuncu arasındaki anlaşmazlığa engel olamamış.

    sonrasında transfer olması kesinleşen oyuncunun menajeri 2 kez kroos'u fc barcelona'ya önermiş, her 2 seferde de teknik direktör martinez luis enrique tarafından reddedilmiş ve sonrasında yerine ivan rakitic seçilmiş. real madrid cephesinde ise florentino perez 2014 dünya kupası sonrası 75 milyon euro gibi bir paraya adından çok söz ettiren james rodriguez transferini yapmış ve 45.000 taraftar kolombiyalının imza törenine katılmış. real madrid teknik direktörü carlo ancelotti, perez'den toni kroos transferini özel olarak istemiş ve 25 milyon euro'luk bu transfer imza törenine yalnızca 8.000 taraftarın katılımıyla böylelikle gerçekleşmiş. sonrası ise malum. kazanılmadık kupa bırakmayan takımın, orta saha üçlüsünün vazgeçilmez oyuncusu olan bir adet dünya klası futbolcu izlemiş olduk.

    geçen 8 yıl bize toni kroos'un karşısındaki herkesin haksız olduğunu gösterdi. real madrid taraftarları rummenigge ve luis enrique'ye ne kadar dua etse azdır.
  • ar*pları kudurtan herkes benim gözümde +1 öndedir kral abim top gelince ayağına havlıyolar hahaha
  • guardiola ibnesi yüzünden real madrid'e gittiği için zil takıp oynuyor olsa gerek. adam ilk 11 çıktığı maçlarda bile her an oyundan çıkarılacak gibi oynuyordu. thiago alcantara şoparının arkasında düşünülmek büyük hakaret olsa gerek böyle bir oyuncu için. kroos'u senelerdir hayran hayran izlerim, adam resmen ben topçuyum diye bas bas bağırıyor. adamın korner atarken duruşu bile ayrı bir asil, hücum desen var savunma desen var fizik desen var, adamda her şey var. sevdiğim real madrid'e gitmesine daha da sevindim. adam almanya milli takımının en kilit oyuncularından bir tanesi, ama kendisi için "en zayıf halka" denildi, bu da not olarak dursun.

    real madrid için muhteşem bir transfer.
  • son 10 maçında 4 kupa kazanmış.

    bundesliga - 10 mayıs
    almanya kupası - 17 mayıs
    dünya kupası - 13 temmuz
    uefa süper kupası - 12 ağustos
  • yazıyla anlatmak güç olacak fakat toni kroos bir büyük takım dahi değil: bir elit takım oyuncusu.

    10 kişilik çok iyi bir ekipteyken, 1001 parçalık bir yapbozun son küçük parçası kadar kıymetli ancak aynı zamanda 20 parçalık ve parçaları olabildiğince dandik kesilmiş bir yapbozda yerini bir türlü bulamayabilecek bir futbolcu.

    pahasını anlamak için, kroos'u organize ve topla oynamak isteyen bir takıma monte etmek gerekiyor. instagram'daki 22 milyon takipçisine, almanya formasıyla isveç'e attığı füzeye, ceza sahası dışından gollerine ve antrenmanlarda kullanılan top makinesinden çıkmış gibi attığı nizami uzun paslara rağmen, zaman zaman burun kıvrılan, özellikle takım kötüyken işe yaramazlıkla suçlanabilen, "basit oynamakla" eleştirilen, "real madrid kalitesi"nde olup-olmadığı sorgulanabilen bir oyuncu.

    lakabı garçom*, forvetlere servis ettiği toplar nedeniyle takıldıysa da, içinde yergi de barındırıyor. beşiktaş'ın ve real madrid'in eski teknik direktörü bernd schuster de kroos'a geçtiğimiz aylarda "dizel traktör gibi" demişti.

    kroos'un gerçekten de zaafları bulunuyor. örneğin akdenizli ya da latin mevkidaşları kadar çabuk dönen bir bele ya da esnekliğe sahip değil. fransız ya da afrikalı mevkidaşları gibi bir atletizm de ihtiva etmiyor. kelebek gibi uçmuyor, arı gibi de sokmuyor lakin tarzı muhammad ali'ye kesinlikle benziyor. real madrid'in kulüp kültürü gereği doğal bir şekilde mütemadiyen gündeme gelen paul pogba gibi mike tyson stilinde dövüşmüyor (pogba birçok maçta vasat bir boksör kadar performans veriyor).

    kanımca kroos, çok satmayan fakat motosiklet tamircilerinin bittiği bir motosiklet veya parisli ünlü şeflerin gece restoranı kapattıktan sonra yemek yemeğe gittiği restoran gibi: nedenlerini birazdan sıralayacağım. onu her izlediğimde (yaklaşık olarak her hafta), topsuz oyun konusunda daha iyi bir oyuncu görüp görmediğimi düşünüyorum.

    -xavier hernandez?
    kroos'a göre daha sezgiseldi (ki bu da çok mühim bir özellik) ancak o da kroos misali yapbozun 1001. parçasıydı.

    -andrea pirlo?
    xavi'nin sezgiselliği ile kroos'un oyun bilgisinin arasında duruyor. bu tartışma için kesinlikle iyi bir aday.

    -andres iniesta?
    kroos'a nazaran biraz daha öne doğru oynuyor, elit bir takım için işin asıl önemli kısmını xavi'ye bırakıyordu ama bu topsuz oyunda çok iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    paul scholes, kevin de bruyne vb. adaylarla tartışma hararetlenebilir... ancak topsuz oyunda gördüğüm en iyi oyuncu kroos.

    başlık olması gereken kısma geleyim:

    toni kroos aslında neden çok önemli bir oyuncu?

    tiki-taka ya da juego de posicion (pozisyon oyunu), pep guardiola'nın barcelona döneminden itibaren, antitezleriyle birlikte futbolu başka bir yöne evriltti. birçok futbol yazısında okunabilen cümleyi ben de kurayım: johan cruyff'un barcelona'ya aşıladığı total futbol kültürünün modernize edilmiş halini oynattı pep. böylece oyununun antitezleri de olan geçiş oyunu ve gegen pressing'in modernizasyonunu da kamçıladı.

    pozisyon oyunu, topa sahip olma oyunu ya da set hücumlarına dayalı oyun, özellikle pep'in takımlarında otomatizasyonla uygulanıyormuş gibi görünse de, yani her şey ezberlenmiş, çalışılmış, otomatiğe bağlanmış hissiyatı uyandırsa da; aslında bu mümkün değil. pep'in barcelona'sı otomatiğe bağlanmış bir oyun oynasaydı, rakipler kimin nereye koştuğu, kimin nereye pas attığı vb. aksiyonlara çalışıp, o takımı çok daha fazla durdurabilirdi.

    kısmen otomatize edilen şeyler olduğu doğru, ki bilhassa bu sezon premier league'de (şimdiye dek) olduğu gibi pep'in takımları gerçekten de uzun vadede birçok şeyi otomatize edip daha kolay önlem alınabilir hale gelebiliyor, tıkanabiliyor. pep elbette her şeyin otomatiğe bağlanamayacağını farkında ancak obsesif karakteri nedeniyle, bazı şeylerin yapıldığından emin olmak istiyor ve aslında olması gerekenden fazla otomatizasyon çıkabiliyor ortaya.

    bunu neden anlattım?

    çünkü pozisyon oyunu, otomatizasyona değil, prensiplere dayanıyor. pep'in yazılı röportajlarında da sıklıkla "principles" sözcüğünü görebilirsiniz. sahadaki her şeyi otomatize edemezsiniz ancak türkan şoray gibi prensiplere sahip olabilirsiniz. öpüşmemek=topu uzaklaştırmamak. soyunmamak=sahadaki her oyuncuyu ve sahanın her metrekaresini kullanmak.

    peki türkan şoray olabilmek için ne gerekiyor?

    doğru karar vermek. türkan şoray iyi bir kariyere sahip olduğu için iradesine göre filmlerde oynayabiliyor. yani; parası var=teknik kalite.

    aslında, başlıca bu iki özelliği geliştirebilmek için la masia'da her antrenmanın içine rondo (5'e 2, 4'e 2, 6'ya 3 vb. sayısız varyasyonu olan "ortada sıçan" benzeri çalışma) çalışması yerleştiriliyor.

    geliyoruz kroos bölümüne: pozisyon oyununun prensipleri nelerdir?

    pozisyon oyunu stratejik olarak her şeyi sondan başa alıyor: gol vuruşu. dikine bir taktik tahtası hayal edin. penaltı noktasında marke edilmeyen bir santrforunuz var (luis suarez).

    *luis suarez en konforlu şekilde vuruş yapabileceği pası nereden alır?

    -hem kaleyi/kaleciyi hem de topu aynı anda görebileceği noktadan: sıfırdan (kenardan). buradan geriye doğru gidelim:

    *sıfıra inerek santrfora kim pas atabilir?

    -kenar oyuncusu (lionel messi).

    *messi çizgiye nasıl inebilir?

    -rakip beki 1'e 1'de geçerek ya da arkasından aldığı bek desteğiyle (nelson semedo), rakip beki 2'ye 1 yakalayarak.

    *messi 1'e 1 ya da 2'ye bir yakalayabileceği boşluğu nasıl bulabilir?

    -ters taraftan frenkie de jong'un atacağı pasla.

    *de jong topla nasıl buluşur?

    -çevresinden alacağı pasla (sol iç oynayan de jong'un çevresinde, kağıt üzerinde, sağ iç oynayan ivan rakitic, ön libero sergio busquets, sol kenar antoine griezmann, sol bek jordi alba ve sol stoper clement lenglet olacak). yani: kağıt üzerinde, lenglet'nin çevresinde oynayan 6 takım arkadaşı var, bu 6 arkadaşından biri de jong'a pas atabilir.

    tabii arada rakip takım oyuncuları da olacak. böylece rondo ortaya çıkıyor.

    *golü hızlandıralım: diyelim ki de jong'a pası lenglet attı. lenglet topu kimden alır?

    -marc-andre ter stegen.

    ter stegen oyuna başladığında, yakınında (kağıt üzerinde) 5 arkadaşı var: semedo, gerard pique, lenglet, alba ve busquets.

    *yani pozisyon oyunu prensipte nasıl gol atıyor?

    -anlatımı çabuk yapabilmek için golü 4 pasta attırdım ama şimdi atağa kaleciden başlayalım:

    rondo 1: ter stegen'den öne pas.
    rondo 2: lenglet'den de jong'a pas.
    ters top: de jong'dan messi'ye pas.
    adam geçme: messi rakip bekle bire bir.
    asist: messi'nin sıfırdan suarez'e pası.
    şut: suarez'in golü.

    tabii ki prensipleri de kağıt üzerinde anlattım. yoksa de jong topu saçma sapan bir yerden de alabilir, kenarda 1'e 1 bulmak için ters top atmasına gerek kalmayabilir vs.

    şimdi kroos'un çevresindeki arkadaşlarına zorlanmadan verdiği, yana ve kısa pasları düşünelim. kroos'un topsuz oyunu çok çok önemli, çünkü pozisyon oyunu oynamak isteyen birçok takım rondo 2 ve ters topu yapamıyor.

    herhangi bir süper lig maçı düşünün. büyük takımın stoperleri topu ayağında geveliyor, top bir stoperden diğerine gidiyor, takım öne oynamakta zorlanıyor, sonrasında oyuncular da bu oyundan sıkılıp yavaş yavaş disiplinden kopuyor ve rakip takım kontralarla gol fırsatı yakalamaya başlıyor.

    aslında kroos verdiği o basit pasların, alıp yana vermesinin, garson olmasının büyük bir ehemmiyeti var: takımı rondo 2'ye sokuyor, hatta topu da bizzat ters kanada oynuyor.

    rondo 2'yi yapmak için kendi sahasına alabildiğine kapanan rakip savunmanın içinde boşluk bulacak yetiye sahip olmak gerekiyor. baskı arkası; rakip savunmanın baskısının arkasında alınmamış topun bir önemi yok, topu baskının arkasındaki boşluğa taşımak gerekiyor. yoksa ne kadar pas yaparsanız yapın, geriye yaslanmış, topun arkasına geçmiş rakip takımı karşınızda bulacaksınız. kroos bir kaşık suda dahi o boşluğu bulup, rondo 2'yi derhal başlatabiliyor, böylece büyük bir tıkanıklığın önüne geçiyor ve o basit pası sayesinde takım, geçtiği yeni ve boş bölgede; baskı arkasında (rakibin blokları arası) rondo yapabiliyor.

    lakin eleştirilerin de doğruluk payı var: kroos başta da bahsettiğim gibi gösterişli, atletik vs. bir oyuncu olmadığından, takım iyi organize olamadığında, topu aceleci kullandığında, rakip sahaya iyi yerleşemediğinde, dolayısıyla topu kaptırdığında dağınık yakalandığında; kroos'un tüm zaafları ortaya dökülüyor ve neredeyse alelade bir oyuncuya dönüşüyor. bu nedenle kroos yapbozun 1001. parçası: zaaflarını kamufle edecek takım arkadaşları olduğunda, onun yapabildiğini yapabilen kimse yok.

    xavi, kroos'a göre daha sezgiseldi. elbette gerektiğinde kroos da baskı arkasını boşverip, kendi savunmasının önüne gelip pas yapıyor fakat xavi, takım ritm kaybettiğinde, baskı arkasında savunmadaki arkadaşlarından pas beklemeyi kesip, geriye gidip biraz topla oynayıp, gerekirse bizzat bir savunmacı gibi baskı arkasına oynayıp, oyuna bir ritm-tempo verip, yerine dönebiliyordu (alex de souza'nın da oyun tıkandığında yaptığı bir şeydi bu).

    şahsen xavi'nin bu sezgiselliğini daha doğru bulsam da (zira takım baskı arkasındaki oyuncuya oynayamazsa ritm çok düşüyor, konsantrasyon düşüyor, dolayısıyla disiplin düşüyor), kroos; çevre kontrolünü 99 değil de 100 ile yaptığı için, rondo 2 konusunda gerçek bir uzman. (xavi 99'un üzerine kıvraklığıyla epey puan ekleyebiliyordu).

    bu açıdan, gerçekten de kroos bir alman, xavi bir ispanyol. garson, topu her aldığında, çok düzgün bir postürle (sopa yutmuş gibi), kafasını derhal kaldırıyor, top sürerken topa hiç bakmıyor (gerçi topu alırken de kafasını pek indirmiyor). böylece geçtiğimiz sezonlarda 10 muhteşem oyuncuya sahip real madrid, liverpool'un zirve yapan gegen pressing'ine karşı dahi pozisyon oyununa dayalı bir plan çizebiliyor, 3 kez üst üste de şampiyonlar ligi kazanabiliyordu.

    birlikte real madrid maçı izlediğim arkadaşlarım söylediğimi 3 dakika sonra unutup topu izlemeye başlıyor ancak söylemekte ısrarcıyım: 10 muhteşem takım arkadaşıyla oynadığı, mümkünse seviyesi yüksek bir maçta oturup, topu bir kenara bırakıp yapbozun 1001. parçasını izleyin. çılgın kalabalıktan uzakta ona hayran olacaksınız.
  • real madrid-athletico madrid maçına sonradan giren ve yuhalanan elit sporcu, alman top tepici.

    yuhalanmasının sebebi ise aylar önce verdiği röportaj; toni kroos şu cümleleri kurmuş “suudi arabistan'da iddialı futbol oynandığını söylüyorlar ama her şey parayla alakalı. hepimizin sevdiği ve bildiği futbola aykırı. suudi arabistan'a gitmememin nedenlerinden biri de insan haklarının olmaması.öyle bir yerde oynamak kendi adıma utanç verici olurdu" demiş.
    bir kaç entry önce bir yazar arkadaş kendisini eleştirmiş ve saçma örnekler vererek kroos'u haksız bulmuş. ben de kadın erkek eşitliğinin olmadığı futbolu sadece belli bir kesimin izleyebildiği bir ülkede futbol oynamak istemezdim gerçekten utanç verici olurdu.
  • iyi futbolcudan anladığı şey dribbling kabiliyeti ve çalım atabilme becerisi olan futbol fukaralarınca ''düz futbolcu'' etiketi yapıştırılan aktif oyuncular arasında dünyanın en iyi orta saha oyuncusu.

    evet, modric'den iyi. bunu bir real madrid taraftarı olarak söylüyorum. modric'in oynadığı oyun daha gösterişli gelebilir bazılarına ama kroos'un oyuna yaptığı etki çok daha büyük.

    bugünkü maçtan örnek vermek gerekirse, koskoca alman milli takımı bütün maç boyunca onun ayağına baktı. bütün hücumlar kroos üzerinden şekillendi. top ayağındayken başı her sıkışan alman oyuncu topu kroos'a attı. kroos da maç boyunca arkadaşlarına muazzam servisler hazırladı. ama beceriksiz takım arkadaşları bunları değerlendiremedi. bu yüzden takımını ipten almak kendisine düştü. son dakika da bir duran top organizasyonu sonucu çektiği muazzam şutla almanya'ya hayat öpücüğü verdi.

    muazzam bir pas kalitesi ve oyun görüşü var. üstte bir yazarın da söylediği gibi 70 metreden ayağa pas atabiliyor. ayrıca top ayağına gelmeden top ayağına geldiği zaman nereye atacağını çoktan hesaplamış oluyor. çoğu zaman top kendisine geldikten 1 saniye sonra top gerekli adrese gitmiş oluyor. ayrıca gerektiği zaman dribbling de yapabiliyor ve adam eksiltebiliyor. uygun açıyı bulduğu zaman da kaleye ölümcül şutlar gönderiyor. her anlamıyla gerçek bir maestro.

    henüz 28 yaşında olmasına rağmen başardıkları olağanüstü. ( 4 şampiyonlar ligi şampiyonluğu , 1 dünya kupası, bundesliga , la liga, sayısız irili ufaklı kupa vs
    ) şimdiden zidane, xavi , pirlo gibi efsane statüstündekü mevkidaşlarının seviyesinde top oynamaya başladı. futbolu bıraktığı zaman gelmiş geçmiş en iyi orta sahalar arasındaki haklı yerini alacak.
  • dün oynanan real madrid maçında kendi takımının içinde sisteme karşı gelen tek futbolcu. o da muhtemelen bizim gibi düşünüp pas oyununu tercih etmemektedir. zira uzaktan şut çeken ve bize eski munih'i anımsatan tek futbolcuydu.
  • bu haftasonu rayo vallecano karşısında ders niteliğinde bir gole imza atan alman.

    doğru açıyı bulduğunuzda sizde beğeneceksiniz.
    http://www.youtube.com/…nzow&feature=youtu.be&t=46s
  • futbolda "çevre kontrolü" kavramının duayeni. sahanın en kalabalık yerinde mütemadiyen boşluk bulan futbolcu. 2016-2017 sezonunda en büyük keyfim real madrid maçlarında topu bir kenara bırakıp kroos control'ü izlemek oldu.
hesabın var mı? giriş yap