• bu kamplardan fransa'nın natzwiller kasabası'nda bulunan natzweiler-struthof toplama kampına gitmiştim yaklaşık 1 sene önce.

    21 nisan 1941'de kurulmuş bu acımasız kamp. 1944'e kadar da sürdürülmüş işkenceler. burda mahkum edilen 52.000 insandan, 22.000'i ölmüş. çıktıktan sonra hastalıktan, zayıflıktan ve intihardan ölenler veya delirenler hariç tabi.
    öyle kötü muamele edilmiş ki içerideki insanlara, nazi askerlerinin köpekleri bile içeriye hapsedilen insanlardan daha iyi durumdaymış. fransız kökenli bir arkadaşımla birlikte o toplama kampına götürülen, ancak fazla kalmadığı için ölmeden kurtulabilmiş fransız bir amcayla tanıştık. öncelikle şunu söylemeliyim, amcanın orda olması tesadüf değil; orda kurbanlık koyun gibi kanı küçük bir delikten akıtılarak öldürülen ya da acımasız bir şekilde asılıp veya orta boy kuş kafesi boyutlarındaki küçük odalara sıkıştırılıp, hareket edemeyecek, yürüyemeyecek hale getirilen, sonra da kocaman fırınlara atılıp yakılan bir sürü akrabası, arkadaşı varmış amcanın. kendi öz abisi orada açlıktan ve açlığa rağmen ağır iş yapmaktan ölmüş. zorla ağır taş taşıttırmışlar insanlara, büyük baş hayvanların bile zorlukla taşıyabileceği ağırlıktaki taşları.
    öyle derinden etkilenmiş ki bu kibar amca, içerideki müzede baktığı her resimde gözleri dolu dolu, titrek sesle anlattıyordu yapılan katliamı. insanların yanında köpekler de yaşatılıyormuş, saldırgan köpekler. çünkü bu köpeklere yemek verilmiyormuş hiç, ya onlar da orda ölüyorlarmış ya da ölmek üzere olan, eti kemiğine yapışmış zavallı mahkumları yiyorlarmış. kim güçlüyse o kazansın hesabı. köpek tarafından ısırılmak çok normalmiş zaten, bu yüzden hastalıklar da çok yaygınmış. amca orada gözleri önünde ölen abisini köpeklerden korumaya çalışmış, ölüsünü yemesinler diye. buna bile karşı çıkmış askerler, tekmelemişler amcayı, öyle tekmelemişler ki "birkaç kemiğim kırıldı" diye anlattı bize.
    amca yaşlandığı için "bu günlük daha fazla sıcağa dayanamayacağım" dedi ve evine gitti bastonuyla ağır ağır. adımlarında bile hüzün varmış gibi geldi bana. bastığı toprağa isyan edercesine yere bakıyordu giderken, üzgün. rehber kadından öğrendik; her gün gelir, orada turistlere yaşananları anlatırmış, bunu kendine görev bilmiş amca.
    52.000 insan can çekişmiş orda, işkence görmüş hepsi, iddialara göre sadece bir mahkum kaçmayı başarabilmiş oradan*. kampın alanı çok büyük ama hepsine fazlalık muamelesi yapılmış.
    gezerken hissettiklerimi anlatmam zor, gidip görülmesi gereken bir yer. internetten bulabildiğim resimleri paylaşayım en iyisi:

    -toplama kampının girişi, o tellerden elektrik geçiyormuş kaçmak imkansız hale gelsin diye.
    -sonradan yapılmış, orada kalan insanların çoğunun aç bırakıldığını gözler önüne seren yapıt.
    -alanın dört bir yanını saran elektrik telleri.
    -kaçmaya çalışanları nişan alıp vurmakla görevlendirilen askerler burada nöbet tutuyorlarmış.
    -ölenlerin sembolik mezarları.
    -açlıktan iskelete benzeyen insanları simgeleyen heykel.
    -mahkumların bazılarını dışarıda, herkesin gözü önünde asmışlar.
    -bununla ilgili çizilmiş bir resim.
    -insanların kaldıkları izolasyonu, ısıtması olmayan ahşap ev.
    -içi de şöyle.
    -mahkumların oraya getiriliş nedenlerini bu gibi sembollerle anlıyorlarmış. giydikleri kıyafetlerin üzerine bu sembolleri boyamışlar. tam hayvan muamelesi görmüş insanlar yani.
    -cesetleri yakmadan önce bu aletle kaldırıp altın ya da gümüş dişlerini söküyorlarmış.
    -sonra da bu fırınlara atmışlar acımasızlar.
    -bazı cesetler de hitler yancısı profesörlerin "tıbbi deneylerinde" kullanılıyormuş, tam burada.
    -cani profesörlerin kafa tası incelemelerinde gerekli olan kafa tasları alkol doldurulan bu şeylerin içinde konserve ediliyormuş.
    -bu cani profesörlerden biri de august hirt. adam toplamda 86 yahudi erkek ve kadını kafa taslarını incelemek ve bunlardan sergi yapmak için öldürtüyor, tam çatlak yani.
    -ve gaz odalarının bulunduğu ev.
    -bu da gaz odalarının ya yanındaki oda ya da aynı oda, bilemedim şuan. ama zaten gaz odalarına sokarken bu insanlara "banyo yapacaksınız" deniliyormuş.
    -zorla çalıştırılan mahkumlar, köpekler de üzerlerine saldırıyor görüldüğü gibi.
    -toplama kampı komutanının biraz ileride bulunan villası.
    -vee her yıl toplama kampının kapatılışının yıl dönümünde tanıdık ve yakınlarının mezarını ziyaret etmeye gelen insanlar...

    neden mi kampın kapatılışında geliyorlar ziyarete? çünkü ne zaman öldüklerini kesin olarak bilmiyorlar, hatta cesetlerin kimliklerinin belirlenebilmesi bile büyük şans. orda mezarı olmayan , çürümüş bedeni toprağa karışan binlerce insan var ve en çok da bunu bilerek orada yürümeniz, tarif edilemez bir hüzün yaratıyor. o zamanları yaşamış olmasanız da nefret ediyorsunuz, bunu yapan hitler'den, hitler'e uyan bütün almanlardan. bütün faşistlerden, bütün manyaklardan, insanlara ve hayvanlara acımayanlardan nefret ediyorsunuz. yanımdaki alman arkadaşlarım da kendi büyüklerinden nefret ettiler o an.
    alman bir kız arkadaşımla uzun uzun konuştuk; dedesi de nazileri desteklemiş kızın. "bilmiyorduk" demişler torunlarına, "biz böyle işkencelerin yapıldığını bilmiyorduk, her şey sonradan anlaşıldı." "biz hitler'in diktatör olduğunu anlamıyorduk, sadece onu alman ırkını koruduğu için, güçlü olduğu için sevdik. hepimiz hipnoz etkisinde gibiydik, o ne dese doğruydu bizim için" "toplama kampına götürülenler nereye götürüldü bize hiç söylemediller, hep saklı tutuldu bunlar."

    "bu yüzden artık almanların ırkçılık yapmaya hakları yok." dedi kız en son, "bu bizim en büyük ayıbımız, unutmamalı unutturmamalıyız".
  • havadan çekimle -yorumsuz- budur
  • dort islem ozurlu insanlari matematige isindirmak icin acilan kamplarinin ilki.
  • konu ne zaman gündeme gelse almanlar başlarını öne eğip "bilmiyorduk" der hep. "bilmiyorduk, bir grup nazi kodamanı ve ss dışında kimsenin olanlardan haberi yoktu".. ordunun dahi argümanı aynıdır; "vallahi duymadık, ss'ler yapmış".. yani iddiaları şudur ki, hiçbir alman yıllardır beraber yaşadığı komşusu ansızın çoluk çocuk demeden götürüldüğünde durumdan en ufak şekilde kıllanmamış, akıbetleri hakkında merak duymamıştır. yersen tabi.

    ama belgeler öyle demiyor. sivil alman mühendislerinin tasarladığı yüksek kapasiteli fırınların planları, bunların devletle yazışmaları, pazarlıklar falan belgeli hep. biri diyor ki, "bizim fırının otomatik besleme sistemi var, verimi, kapasitesi falan fevkalade", öbürü diyor "asıl bizim fırının yanık insan kokusunu bertaraf eden baca sistemi var, çok şahane".. bugün adını duyunca ayağa kalkıp önümüzü iliklediğimiz markalar bunlar. zamanında toplama kamplarına fırın satabilmek için kıran kırana rekabet etmiş adamlar.

    hakeza alman kimya devleri de öyle. egzoz gazını aracın içine verip yolcuları öldüren kamyonlar, ateşli silahlar, patlayıcılar falan kesmeyip de kitlesel imha programının gerisine düşen ve daha verimli yöntemler için kara kara düşünen nazilere farben ag kimya fabrikası "çok şahane malım var" diyerek bolca zyklon b satmış örneğin. soykırım delillerini görünce "allah allah, öyle mi olmuş" diyenler bunlar. şirketin iki ortağı nürnberg'deki savunmalarında "biz dezenfekte için aldıklarını sanıyorduk" demiş ama, mahkeme heyeti "taşşak mı geçiyosunuz lan siz" diyerek yapıştırmış idam cezasını.

    peki ya şarlatan bilim adamları?. naziler boktan ideolojilerini yüceltmek için bir sürü uyduruk kurum kurmuşlar. yok ırksal araştırmalar enstitüsü, yok genetik bilmemne dairesi falan. hepsi de bu şarlatanların elinde. savaş sonrasında ele geçen belgeler var, adam ss liderlerine resmi yazı yazıp "genetik koleksiyonumuz için 80 tane yahudi kellesi lazım" diye istekte bulunuyor. normalde "siktir lan" denmesi gereken bu teklif nazi şefleri tarafından heyecanla karşılanmış tabi. hemen kamp yönetimine yazı yazmışlar "80 adet yahudinin belirtilen yöntemle öldürülüp paketlenerek ilgiliye teslim edilmesi" diye..

    bir de şey var, öldürülen yahudilerin kıymetli eşyaları. altın diş başta olmak üzere mücevherler, değerli saatler, bolca nakit para. bunlar için de himmler'in direktifi ile reichbank'ta max bilmemne adında sahte hesap açılıyor ve elde edilen bütün ganimet bu hesap adı altında banka kasalarında saklanıyor. hatta bi ara o kadar dolup taşıyor ki, fazlası "kullanımınıza tevdi edilmiştir" denerek belediyelerin kasalarına aktarılıyor. reichbank müdürünün bu hesabı ve kasaları denetleyip pek keyiflendiği, yolunda giden işleri kutlamak için nazi şeflerine ziyafet verdiği falan nürnberg tutanaklarında yazar.

    velhasıl, yahudi sorunundan kitlesel imha ile kurtulmayı hedefleyen "nihai çözüm" planı öyle üç beş kişinin işi olmayıp, klasik alman titizliğiyle hazırlanmış bir plan ve program doğrultusunda bütün ulusun bir şekilde dahil olup eşgüdüm halinde iştirak ettiği, bizzat katılmasa bile onayladığı, görmezden geldiği eylemlerdir.

    tıka basa yahudi götürüp boş dönen vagonların makinistleri, istasyon memurları, ulaştırma görevlileri, toplama kamplarından insan toplayıp üzerlerinde deneyler, araştırmalar yapan doktorlar, bilim adamları..

    cesetlerden çıkan yağı satın alıp sabun yapımında kullanan girişimciler, altın dişleri eritip külçe haline getiren kuyumcular, insan saçlarından peruk yapan modaevleri..

    ama sorarsan "bilmiyorduk"..

    ulan hepiniz oradaydınız be.
  • kimileri için ders çalışmak için zoraki gidilen kamplardır.
  • bunlardan nazi toplama kampı olanlarının ölüm kampları olanları;

    (bkz: treblinka toplama kampı)
    (bkz: auschwitz toplama kampı)
    (bkz: chelmno toplama kampı)
    (bkz: sobibór toplama kampı)
    (bkz: majdanek toplama kampı)
    (bkz: belzec toplama kampı)
    (bkz: sajmište toplama kampı)
    (bkz: jasenovac toplama kampı)
    (bkz: warsaw toplama kampı)
    (bkz: sobibór toplama kampı)
    (bkz: janowska toplama kampı)
    (bkz: maly trostenets toplama kampı)
    (bkz: natzweiler-struthof toplama kampı)

    diğer kamplarda ölüm olmadığı nitelemesinde değil tabii bu, doğrudan ölüm amacı ile yahut ölüm amacı ile de kurulmuş olan kamplar açısından listeleme.

    kavram olarak;

    (bkz: vernichtungslager)
  • almanya'ya giren amerikan askerlerinin bir çekimi:
    http://cdn.theatlantic.com/…ww2_18/w26_50411046.jpg [+18]
    buchenwald, nisan 1945
  • toplama kampı modern siyaset ve hukukun doğasını anlamak için en mükemmel ve belki de en korkunç "alan" olarak değerlendirilebilir. kamplar; giorgio agamben'in deyişiyle, "yeryüzü tarihinin en mutlak 'conditio inhumana'sının (insalıkdışı koşullarının) gerçekleştirildiği yerlerdir. toplama kampları, yine agamben'in işaret ettiği üzere, "istisna durumunun kurala dönüşmeye başladığı zaman açılan mekanlardır" (buradaki örtülü carl schmitt referansı dikkat çekici...).

    ben bu meseleye tekrar dönmeyi umarak burada bir kaç tarihsel malumat vermek istiyorum:

    1. tarihteki ilk toplama kampı uygulaması konusunda farklı görüşler vardır. kimilerine göre; ilk toplama kampı uygulaması ispanyollar tarafından sömürgelerindeki halk ayaklanmalarını bastırmak için 1896'da kurulan "compos de concentraciones"dir ("toplama kampları"). bazı tarihçilere göre ise, ilk toplama kampı örneği 1899-1902 yılları arasında ingilizlerin boer'leri yığdığı "concentration camps"dir ("toplama kampları").

    2. bununla birlikte biz toplama kampı deyince nazi deneyimini düşünmek eğilimindeyizdir genelde. ancak şu nokta önemli: almanya tarihindeki ilk toplama kampları nazi rejiminin değil; sosyal demokrat hükümetlerin hüneridir. 1923 "schutzhaft" temelinde binlerce komunist tutuklanmış ve ayrıca doğu avrupalı mülteciler için cottbus-sielow'daki "konzentrationslager für auslander" hayata geçirilmiştir.

    ayrıntılı malumat için: giorgio agamben, kutsal insan, s. 216-234, istanbul-ayrıntı yayınları.
  • "toplama kampı yüzyıl başlarında ingilizler tarafından boerler'e karşı savaşırken icat edilmiş ve sadece başlıca iki totaliter güç -nazi almanyası ve stalinist sscb- tarafından değil, abd gibi bir 'demokrasi kalesi' tarafından da -ikinci dünya savaşı sırasında japonları tecrit etmek amacıyla- kullanılmıştır. bu yüzden toplama kampını 'göreli' bir şey gibi sunmaya, onu biçimlerinden birine indirgemeye, onu özgül bir toplumsal koşullar kümesinin sonucu olarak kavramaya - 'toplama kampı' yerine gulag ya da holocaust terimini tercih etmeye- yönelik her girişim, çoktan gerçeğin dayanılmaz ağırlığından kaçıldığına işaret eder."
    (zizek, "yamuk bakmak")
  • nazilerin toplama kampiyla ilgili korkunc olan sey; yapilanlarin yaninda, her seyin cok da eski olmadigini görmek. alman arkadaslarinizin dedelerinin naziler oldugu gercegi. dede derken ciddi ciddi annesinin babasi. babasinin babasi. almanya ülke imajini naziden, irkcidan "her seyde iyi olan ülke"'ye cevirmeye calissa da böyle de acayip bir gercek dachau'da, auschwitz'de size el sallar. bence gercekten üzücü olan kendini üstün görme kültürü. kimse ailesini, nazi dedesini kendi secmiyor. onun yaptiklarindan da sorumlu degil. egitim sistemleri ne kadar sorgulamaya yönelik de olsa, kültür cok zor bastirilan bir sey.
hesabın var mı? giriş yap