• (bkz: anayasa)
  • toplumsal sözleşme görüşü insanların "tabiat haliyle" "toplum halini" birbirinden ayrı iki durum olarak veri kabul eder. tabiat halinden toplum haline geçiş de bir sözleşme ile olmuştur.buna toplumsal sözleşme denir. ikinci bir sözleşme ile de insanlar devleti kurmuşlardır ve sahip oldukları tüm hak ve hürriyetleri hepsini ya da bir kısmını develete bırakmışlardır ki buna da siyasal sözleşme denir. (bkz: hobbes), (bkz: homo homini lupus)
  • jean-jacques rousseau tarafından yazılan kitabın ismidir.
  • ekleriyle birlikte toplam 117 sayfadır.
  • adalet felsefesinin tam anlamıyla içselleştirildiği coğrafyalarda toplumsal sözleşmeler oldukça etkindirler. detaylı analiz
  • siyasi iktidarın dışsallığı demek siyasi iktidarın kendisine kendisi dışında bir meşruiyet kaynağı göstermesi demektir; yani yönetme hakkını aldığı kaynağı. eğer siyasi iktidar kendisine, ancak kendisi dışında bir meşruiyet kaynağı gösterebilirse meşru bir siyasi iktidar olur. peki iktidar neden kendine bir kaynak göstermek, yani meşru olmak zorundadır? çünkü siyasi iktidarı kullananlar zaman sınırlıdır; yani ölümlüdür. devlet, ancak ve ancak zamandışı olan, yani zamanla sınırlı olmayan ölümsüz bir kaynak adına yönetilirse sürekli olabilir. bu durumda siyasi iktidarın yetkiyi aldığını iddia ettiği kaynak, zamandışı, süresiz ve ölümsüz nitelikler taşımalıdır. işte bu sebepten tarih boyunca siyasi yönetimler kendilerine kaynak olarak metafizik, doğaüstü, gözle görülemeyen öğeler göstermek zorunda kalmışlardır. çünkü ancak böyle bir kaynağın ölümsüz ve zamandışı olduğu iddia edilebilir. bundan başka diğer önemli husus ise, kişi sadece böyle erişilmez bir kaynak adına yönetiyorsa, esasen eşit olduğu bir diğerini yönetme hakkı olduğunu iddia edebilir. aksi durumda -akıl ilkelerine göre- doğada tüm insanlar eşittir ve birinin diğerini “sürekli olarak” yönetmesi mümkün değildir. burada “sürekli olarak” vurgusunun altının çizilme sebebi, diğer bir yönetici olma iddiasında bulunulabilecek seçenek olan kaba güç seçeneğinin, sürekli olarak daha güçlüsünün bulunabileceği gerçeğinden dolayı bir süreklilik arz edemeyeceği içindir. dolayısıyla kaba güç olarak en güçlünün hükümdar kabul edildiği bir sistem benimsendiğinde bu durum sürekli bir savaş hali ortaya çıkaracaktır: gücü gücü yetene!

    herkesin eşit olduğu ve hiçbir aşkın (doğaüstü/transandantal) kaynağa başvurulmadığı bir durumda yönetecek kişi nasıl belirlenebilir? iki seçenek var; birincisi: en güçlü kas gücüyle yönetimi ele geçirir. ancak her zaman daha güçlüsü çıkabileceğine göre, yaşam devamlı bir tedirginlik halinde, savaş durumunda ilerler. bu ise sürdürülebilir bir durum değildir; ikincisi: herkes birbiriyle anlaşarak, “sen benim haklarıma tecavüz etmezsen, ben de seninkilere etmem” diyerek aralarında bir sözleşme yaparlar. sözleşme şartlarının garantörü olarak ise taraflar eliyle donatılmış güçlere sahip bir hakem belirlenir; işte herkesin anlaşarak razı olduğu bu hakem devlettir.

    toplumsal anlaşma üzerine kurulu bu devlet kuramına “sözleşme kuramı” ya da "toplumsal sözleşme" denir. fatih serkan azizata. osmanlı'dan cumhuriyet'e milli egemenlik, s. 25-26.
  • türkiye'de özellikle son yıllarda ne yazık ki hepten bozulmuştur bu. belki de bu nedenledir memlekette genel umutsuzluk, mutsuzluk...
    (bkz: türkiye'nin ahlaken çöküyor olmasının nedeni)
hesabın var mı? giriş yap