• bridget jones, ally mcbeal vs. adı altında artık bayıcı bir sektör haline gelmiş "şehirli, çalışan, bekar ve mutsuz kadın" hadisesi kapsamında çekilen, ama amerikan, ingiliz versiyonları kadar rahatsız edici olmayan film. gerçi i will survive kullanılmasaymış daha iyi olurmuş sanki... neyse, mathilde seigner abla filmin diğerlerinden az buçuk farkında önemli yer teşkil ediyor. duruşu, bakışı, sağlam argosuyla cuk oturmuş. sırf onu izlemek bile ayrı keyif. elbette bu filmden de bazı ana fikirler çıkarılabilir. nedir, şöyledir sanki:

    1- ressam kocadan mümkünse uzak durun. doktorluk gibi iyi gelir sağlayabilecek işiniz yoksa en baştan finansal olarak çuvallarsınız. ama geliriniz iyiyse idare eder. kocanızın sevecenliği, yaratıcılığı vs. derken gül gibi değilse de x bir çiçek gibi geçinir gidersiniz.
    2- saçınıza, başınıza bakın, kendinizi bırakmayın. ortada cheer up dolaşın. sağlam durun. yoksa finansal danışmanlık şirketi sahibi kocanız sayesinde boynuzunuzda çorap kurutursunuz. arada patronunuza da höt deyin ki sağlam durabilmeye bir yerden başlamış olun.
    3- "dünyayı kurtarıcam, we are the world, we are the children, tey tey" yahut "aman da felsefe doktoram oy oy" şeklinde dolanan adamlardan uzak durun.
    4- başta sıkıcı gibi görünen adamları hemen harcamayın. asıl ideal koca adayı onlar olabilir (bridget jones' ta da geyikli kazak giyen colin firth sonradan parsayı toplamıştı). hele bir de finansal konulardan anlıyorsa kaymaklı ekmek kadayıfı...

    finans mevzuuna bayağı bir vurgu mu var ne...*
  • kredi karti limitini asarak alisveris yapan kadinlar, aldatildigini bir tek kendi anlamayan kadinlar, sevildigini bir tek kendi farkedemeyen kadinlar, kocalarinin vasiflarini bir yana birakip aldatmaya meyleden kadinlar, uclu kadin gruplari, para icin yasayan erkekler, tek gecelik (bite size) erkekler, anlayisli ama culsuz erkekler gibi neredeyse tum kliselerin kullanildigi, bunalinca sacin rengini degistirmek, anneyle sorun yasamak, bosanmis aile cocugu olmak gibilerinin ise atlandigi, carpici bir gidisat veya son beklenmemesi gereken, mutlu biten, eglencelik fransiz filmi.
  • en az 45 yasindaki kadinlarin oynadigi, o kirisiklara bakip "ulan? 35 yasindaki kadin böyle mi olur?" diye sormak gereken ve orijinal adi tout pour plaire iken, hangi zihniyetin, neye dayanarak türkçesine "eyvah yas 35" dedigi merak edilen film. amerikan filmi olsa, tahammül edilemeyecek ama fransiz filmi oldugu için tahammül etmenin kolaylastigi film. "ne demek bu? fransiz filmi olunca ne oluyor? sen entel misin?" diye sordugunuzu duyar gibiyim.* söyle ki: konu zaten çok klise... durumlar çok klise... kadinlar kader kurbani, erkekler öküz... kadinin fendinin, erkegi yenmesini bekliyorsunuz, kadinlarin aklinin basina gelmesini, öküz heriflerin cezasini bulmasini, öküz gibi görünen iyi kalplilerin degerinin anlasilmasini falan filan istiyorsunuz. klasik, sürprizsiz, hatta derinligi olmayan bir film. ama fransiz filmi oldugu için mekanlar güzel, evler güzel, bahçeler güzel, kostumler abartili degil, kadinlar da adamlar da normalli; kimse plastik ya da yapmacik degil, kadinlar seksilikten ölmüyor, adamlarin pazulari patlamiyor. insan o kadar da sinir olmuyor. ama hepsi budur valla. fazla bir sey beklememek gerektigi, bir an olsun akillardan çikmamalidir.
  • sevgilimle sinemada başbaşa izlediğim, koca salonda bir allahın kulu olmamasının nedenini film arasına kadar idrak edip kaçmamıza neden olan ipe sapa gelmez fransız filmi.
  • 23 yasinda hala citirlik mertebesinden yararlanabilen bir takim kizlarin alkollu bunyeleriyle izlerken karakterleri inceleyip:

    - 35'e gelince a-ha sen bu olacaksin ben de bu.x kesin boyle olur y buna benziyo..vs

    şeklinde kendileriyle bagdastirip tribe girdikleri fransiz filmi..bir de daha ilk sahnede aldatan erkek, sevilmeyen kadin kendini belli etmistir. üzerinde düsünmeye gerek yoktur, vakit keyifli gecsin diye oturulsun seyredilsindir.
    glory box da tam yerinde girerek acitmis, pek guzel olmustur.
  • sinemada değil de evde izlenmesi gereken bir film. zira filmi izlerken aynı zamanda;

    4 telefon konuşması yapabilir hatta birinde filmin sesini kısıp alt yazıdan takip edebilirsiniz.
    o hep ertelediğiniz gömleğinizin düğmesini dikme olayını sonunda yapabilirsiniz. "yarın ne giyecem" sorunu da çözülür hem.
    kırmızı ojenizi çıkarıp siyah oje sürebilirsiniz.
    beyaz çamaşırları asıp, renkli olanları makinaya atabilirsiniz.
    sıkça mutfağa gidip çay doldurup gelebilirsiniz.

    ve tüm bunları yaparken kaçmayan bir film. izlerken görüyorsunuz ki ;

    dünyanın her yerinde kadınlar alışveriş tutkunu
    dünyanın her yerinde erkekler terk ederken aynı cümleyi kuruyor." ben sana layık değilim. sen daha iyisini hak ediyorsun"

    35 yaş ile ilgi kuramadım ben ama kuran varsa beri gelsin.

    bekar olan kızın pat pat söyledikleri yüzünden izlenebilir film. evet izlenebilir ama evde. ve pazar gününe yakışan bir film.
hesabın var mı? giriş yap