• cehalet kısmı da belki doğrudur bilemem ama nezaketsizlik olayına tamamen katılıyorum.
    bundan yaklaşık 10 sene kadar önce trabzon'a ilk gidişimde yaşadığım olaylar silsilesi beni dumura uğratmıştır. şöyle ki;

    gece geç saatte, şirket aracıyla akçaabat'a vardım. daha önce oraya giden arkadaşlarım öğretmen evinde kalabileceğimi söylediler. gitmeden önce aradım yer ayırttım.
    gece vardığımda ise sokaklarda in cin çift kale trabzon derbisi yapmaktaydı.
    telefonumun şarjı da bittiğinden sokaklarda yer yön tarif edecek insan arıyordum.
    derken bir dayıya rastladım, sinsi sinsi yanına yaklaştım, yaklaşmaz olaydım. işte olayların seyri;

    -dayım iyi akşamlar, öğretmen evine gideceğim nerede acaba???
    +haa öretmen evu, ben de oraya gidiyom. (bu arada hiç sormadan arabanın kapısını açtı ve bindi.)
    bindikten sonra;
    +haa buraya benu da bırakırsun??
    -ayıp ettin dayı
    +ayup mu ettim sensun ula ayıp. ( işte olayların başlangıcı da burada patlak verdi) dayı arabadan indi kapıyı çarpıp çıktı.
    lan sokakta başka insan evladı yok. aman dayım yaman dayım sen beni yanlış anlaıdm bizim oralarda ayıp ettin demek, tabii ki anlamında kullanılır gel etme, kurda kuşa yem etme beni diyerek, zorla tekrar arabaya bindirdim.
    öğretmen evine varana kadar yolu sadece "sola ulaa sola" "haa sağa dön" "ben kalayum burda, ha düz cit bulamazsan da sen bilursun" diyerek tarif etti.

    kısacası gecenin bir yarısı dayı tribi yedim. sonra olayı çernobil'e falan bağladım..

    öğretmen evine vardığımda ise bir önceki tribin 2 katını "la bu saatte gelinur mu biz ne zaman uyuyacağuz" diyerek yedim.
    sanki gezmekten geliyom amına koyim. sen kalk izmir'den trabzon'a gel gecenin kör kuyusunda 2 dayının tribini çek.

    neyse olaylar biter sandım meğer daha yeni başlıyormuş. sabah sigara almak için bakkala girdim.

    -abi günaydın
    +aleykumselam
    -selamun aleykum abi
    +günaydın!!!????
    kafayı yiyecem amnk. bu dayımızda beni başka bir yerden yakaladı. kendimde bir anormallik hissetmeye başladım. neyse dedim.
    -abi bi winston box alabilir miyim?
    +kutu
    -haa evet kutu
    +niye baks diysin o zaman
    -ağız alışkanlığı abi
    +ecnebu misun???
    -yok abi izmirliyim
    +olsun izmirlu da insandur..
    sabah sabah adam beni ezdi geçti yıktı. o an cem yılmaz'ın ne kadar haklı olduğunu düşündüm ama komik miydi tabii ki hayır.

    bitti sanıyorsunuz değil mi? tabii ki bitmedi.
    +haa pi bak bakayım bu araba senundur
    -evet abi benim
    +kaça satıysun
    -abi şirket arabası o satamam ki
    +ula benum demedun mu
    -abi benim derken şirkete ait araba, ben elemanım çalışanıyım satma yetkim yok
    +ne diye benum diyon o zaman. çek arabanu tükkanın önüne pırakmuşun zaten. çek bi daha buraya bırakma
    -abi sigara almak için bakkala girdim
    +ben senun nerden abin oluyom, çek dedim sağa
    mır mır söylenerek arabaya bindim ve bastım gittim. geceden sabaha başıma gelen bunca şey tesadüf olamazdı, aklımdan çernobil dışında, tüm bunlaırn kamera şakası olabileceği geldi. sonuçta trabzonluları komik insanlar olarak tanıyorduk.

    peki bitti demedin mi lan diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
    tabii ki bitmedi,
    öğlen saati sadece salata yemek istediğimi söylediğim lokantada servis açılmadı, "sadece salata satmıyoruz" gibi ütopik bir ticari zeka ile karşılaştım.

    kırmızı ışıktan geçen ve az daha kaza yapacağımız dolmuşçunun " ula yeşil de niye geçiysun, her yeşil de geçilmez, baktun ben geliyom niye durmuyon" isimli baş yapıtıyla karşılaştım.

    sonraki günler biraz daha alıştım.
    sanırım trabzon dediğiniz yer koskoca bir fight club ve dövüş kulübünün ilk kuralı, bu kulüpten kimseye bahsetmemektir.
    bence başka mantıklı bir açıklaması olamaz...
  • rizeyi pek bilmem ama trabzonu farklı sebeplerle birçok defa ziyaret etme fırsatım oldu. en son bu yaz gittim bir arkadaşın düğünü vesilesiyle, çarşıda meydanda gezdim dolaştım birebir şehir yaşantısını deneyimleme şansım oldu. önceleri kültürüne sempati beslediğim bu insanlara şu sıralar pek iyi şeyler hissetmiyorum. gözlemlediğim ve şaşırdığım ilk şey nezaketsizlikleriydi. ben günlük hayatta iletişimde olduğum her insana nazik davranmaya çalışırım, markete bakkala iyi günler dilerim, teşekkür ederim, gülümserim, yolda yürürken insanlara yol veririm ne bileyim birine birşey sorsam teşekkür ederim falan. tabi bu acayip memlekette de bu şekilde davranmaya çalışıyorum ama böylesine bir tuhaflıklar silsilesiyle karşılaşacağımı bilmiyordum. şehrin geneli bana sinirliydi sanki, hepsine birden ne yapmış olabilirim diye düşündüm uzunca bir zaman. iyi günler iyi akşamlar dediğimde "ne istiyosun" bakışı atan esnaf mı dersiniz teşekkür edince kaşlarını çatanlar mı yolda üstüme üstüme yürüyenler mi, bağıra çağıra konuşanlar mı. inanın gülümsediğim için ne gülüyosun diye dayak yemeden geldiğim için kendimi şanslı sayıyorum. aşırı sinirliler. neye bu kadar kızmışlar gerçekten anlamak mümkün değil. bu sinir bir de bu kabalıkla birleşince büyük bir negatif enerji kütlesi çöküveriyor üstünüze. neşe yok şehirde resmen. sinirliler, kabalar, aceleciler, mutsuzlar.

    debe editi: [https://www.change.org/…rk-askerleri-adalet-istiyor https://www.change.org/…rk-askerleri-adalet-istiyor]
  • iki şehre gitmiş, kalmış, yaşamış, oralı tanıdıkları olan biri olarak çok da yanlış değil yazılanlar diyebilirim.

    büyükşehirlere gelince konuşarak anlaşılma sağlandığına şaşan mı istersin. kızların konuşabildiğini yani muhabbet edebildiğini öğrenen mi istersin.

    trabzon'da trabzonlu olmayan biri, bir şekilde ama bir şekilde ama yine bir şekilde başını belaya sokar. oralı olmadığı anlaşıldığı an gözler üstündedir. özellikle erkeksen. ama ilginç insanlar yani yabancılara etmedikleri kalmaz ama kendi aralarında da çok çok ilginç olaylar yaşanır. hem de neler neler de neyse.

    rize'de yol vermedin verdin derken oradan iki ölü çıkma olasılığı gayet yüksektir. bakın abartı falan yok. gayet yüksek ihtimaller bunlar.

    buralı insanların da sırf bunlardan dolayı nerelisin dendiğinde çok defa trabzonluyum/rizeliyim demediğine şahit olmuşumdur.

    bakın bu iki ilde feci bir yobazlık var. feci bir inat var. feci bir nasıl diyim dediğim dedik hatta hatamı yüzüme vuranın ağzına kürekle ne küreği çifteyle vururum var. yani tabir caizse günlük hayatta karşılaştığınız olaylar karşısında burası hangi gezegen gibi sorular belirebilir kafanızda.

    bu arada ben bu iki ilin en iyilerini istanbul'da gördüm o da ayrı. sanırım bu nasıl memleket diyen uçmuş istanbul'a ama işte orada da yakasını kurtaramayan var hemşehrilerinden. durum böyle olunca nerelisin diye sorduğunda bartın, düzce, bayburt veya böyle sakin illeri söyleyenlerin çoğu kendi memleketinden/memleketlisinden bıkmış iyi kişilerdir.

    yahu aklınıza gelen ilk rizeli ve ilk trabzonluyu düşünün. sonra ne demek istediğimi anlarsınız.

    ekleme: mükemmel bir özet geldi bir yazar arkadaştan. der ki: deniz kenarında yaşayanları dünya görmüşler. sonra dünyaya yayılmışlar.
    dolayısı ile dağlı olanlar sahile inmiş şimdi ili temsil edenler onlar. ne kadar yobazsan o kadar dindarsın düsturü ile yaşıyorlar.
  • akıllara ismail türüt'ü getiren tanımlama. doğu karadeniz deyince benim aklıma ismail türüt geliyor. ve tabii dinamik cehalet, holiganizm, mafya özentilği, silah sevdası, türk-islam sentezi safsatası, faşizan eğilimler, kurtlar vadisini kahvede toplu halde seyretmek, büyük şehirlere düşman olmak, dışarıdan oraya gelenleri düdüklemek gibi şeyler.

    edit : artvinli olmama ve orada doğmama rağmen yapıyorum tanımı. anlayın işte.
  • bu şehirlerde ölümsüz yaşlıların yüzünden cehalet yaygınlaşıyor. dedeler 100 küsür yaşına kadar yaşayıp gençlerin önüne geçiyor bu memleketlerde. büyüğün dediği olur mantığına göre de anne babalar hareket edince olan oluyor. yani yeni kazımlar, volkanlar çıkmıyor artık. bunların yerine recepler, erdoğanlar, tayyipler çıkıyor çünkü muhafazakar bir cahil olmak bunu gerektirir.

    biri annemin, biri babamın memleketi. yeşilliklerine hastayım ama insanı benden uzak allah'a yakın olsun.
  • bu basligi acmak sanirim bu iki sehire ve erkeklerine haksizlik olmaz, şahsimca bu genellemeyi yapmakta bir sakinca gormuyorum. bu iki guzel sehri de gormedim ama hayatim boyunca insanlariyla ilgili cok fazla ornek gordum, duydum, okudum. cok gormek istedigim iki sehir olmalarina ragmen artik ziyaret etmek de istemiyorum hatta birakin ziyaret etmeyi etrafimda cok sempatik aksanlariyle trabzonlu, rizeli de istemiyorum.artvini,gurcistani ziyaret ederim daha iyi aq bu adamlarla muhatap olmaktansa, dogaysa ayni doga.anadolu'da yasayan insanlara yillardir haksizlik yapiliyor yok yere hor gorulup asagilaniyorlar bu adamlari dusundukce. bu cahil surusu cok uzucu bir sekilde ulkeye de hukmetmekte kilit pozisyonlar, sektorler hep bu adamlarin ellerinde peki bu kadar cahiller nasil buralara gelmisler diyenlere sozum su ki ulke ne yazikki cok konusanin ve bos konusanin kazandigi, bir ulke oldu hep.

    zorunlu edit: bilimsel kaynaklara dayandırdığımı hiç bir yerde belirtmedim bir şehrin insanlarıyla ilgili yorum yapmak için yalnızca o şehirde yaşamanıza gerek yoktur. özellikle istanbulda yoğun oldukları bir bölgede ya da rize ve trabzon'dan çok göç almış bir şehirde yaşıyorsanız kendinizce bazı çıkarımlarda bulunabilirsiniz. ayrıca bu şehirlere üniversite okumaya, çalışmaya gitmiş, akrabalarınız, arkadaşlarınız var ise onları da dinlersiniz, özellikle kız arkadaşlarınız ya da akrabalarınız var ise onları bir dinleyin derim, her gün bu şehirlerle ilgili saçma sapan haberleri izlememiz de cabası. şimdi bunlar başka şehirlerde olmuyor mu diye soranlar olacak tabiki oluyor ama bu adamların yobazlığına, bilmişliğine, cahilliğine ben tahammül edemiyorum arkadaşım muhatap olduğumda da rahatsız oluyorum bir çoğundan, bilimsel bir açıklama yapmadım kendi gözlemimi söyledim katılırsın ya da katılmazsın bu senin fikrin.
  • "bir ilçemizde 20’nin üzerine vaka çıktı. bir öğreniyoruz ki, nişan yapılmış"
    medyablok
    nişanı geç, iki tane de parti kongresi yapıldı.
  • sadece cehalet ile sınırlı olmayan durumdur.. bir insan cahil olabilir ancak bu durumu iç dünyasında kabullenip önyargısız biçimde yeni şeyler öğrenmeye açık olursa ve kitap okursa zamanla bu cehaletten kurtulabilir..

    bu bölgedeki cehalet ise böyle bir şey değil.. cahil olduklarını asla kabul etmedikleri gibi yeni düşüncelere ve bilgilere de kapalı bu insanlar..

    kendi yanlışında, cehaletinde ve önyargılarında ısrarcı olan hatta bu uğurda şiddete başvurmaktan da kaçınmayan insanlar bunlar..

    bir konuda tartıştığınız zaman sesini en fazla yükselten hakkıdır moduna geçen, aklınca karşısındakine laf soktuğunu sanan, yerine göre zorbalık yapmaktan da geri kalmayan insanlar bunlar.
  • kürt kökenli olan bilmiyorsa "bilmiyorum nolacak gardeşim der" sen de saygı duyarsın

    anadoluluysa akıllı geçinir ama "iddialaşmaz"

    ama karadenizli hiçbir şeyden anlamaz, ama anlamadığına ikna da olmaz. iddialaşır. herşeyin en iyisini bildiğini sanır, sanmasında bişey yok ama o cahil iddiası yok mu...

    bir de tüm diğer kökenlerden kat be kat fazla hemşericilik vardır. devlette de işi çok iyi yaptıklarından değil, hep kendi adamlarına yer vermelerinden dolayı kalabalık gözükmetedirler.
  • ülkeyi buralardan çıkanlar yönetiyor. uçurumdan aşağı yuvarlanma sebebimiz oldu bu 2 şehir! rize diye bir şehir keşke olmasa
hesabın var mı? giriş yap