• ilk 9 aylık resmi sonuçlara göre sigorta sektörü trafik branşında teknik olarak 1 milyar 659 milyon tl zarar etmiş. bu şu demek; kesilen poliçelerden sigorta şirketine kalan prim ile ödenen zarar arasında 1 milyar 659 milyon tl fark var, zarar yönünde.

    şimdi son birkaç yılda olanlara bakalım:

    - trafik kazasına bağlı sağlık giderlerinin sgk tarafından karşılanması. bir sabah şöyle bir genelge yayınladı hazine: http://www.tsb.org.tr/…e_iliskin_genelge_2012-5.pdf . dedi ki bundan sonra, mesela trafik kazası yaptın, hastane masrafları sgk'dan karşılanacak, devlet hastanesi/sgk anlaşmalı hastane ise sosyal güvenceye bakılmadan işlem yapılacak, sgk anlaşmasız özel hastane ise vatandaştan alınmayacak, bedel sgk'dan tahsil edilecek. bunun için de bundan sonra her trafik sigortası poliçesinden sgh katkı payı altında belli bir pay alınacak.

    - değer kaybı hasarlarının trafik sigortasınca ödenmesi: sigortalı isterse kaza sonrası aracında oluşan değer kaybını hasara yol açan aracın trafik sigortasından talep edebilecek (bunun daha önce ödendiği söylenmiş, doğrudur, uzun bir mahkeme süreci ile şirketler bunu ödüyordu. ama bunun genelge ile resmileşmesi ile sigorta şirketi hem ödemek ile resmen yükümlü oldu, hem de kestiği her poliçe için ayırdığı karşılığı arttırmak zorunda kaldı, bunu yapmayan bir sigorta şirketine hazine yaz aylarında el koydu, durum ciddi yani).

    - ölümlü trafik kazası tazminat oranlarının artması: evet bunun daha önce ödendiği söylenmiş, bu da doğrudur. ama o zamanlar mezarlık gezip trafik kazasında ölenleri araştıran avukatlık şirketleri, kaza yerine polisten ambulanstan önce giden danışmanlık şirketleri yoktu. son yıllarda bu şirketlerin çoğalması ile sigorta şirketleri yüksek tazminatlar ödemeye başladı ve ilk paragrafta yazdığım tutarlar ortaya çıktı. bu da primleri az da olsa yükseltti.

    bu yukarıdaki üç tanesi primlere zaten iyi kötü yansımıştı. gelelim en civcivli mevzuya;

    - trafik sigortası tavan prim uygulaması. mis gibi bir seçim sonucu bu da. erdoğan ve davutoğlu'nun seçim öncesi taksi duraklarında, şoförler odasında verdikleri popüler siyasi sözlerin sonucu. bu uygulama ile sigorta şirketleri 28 ekim tarihinden itibaren kamyonlarda 6 bin lira, kamyonetlerde 2 bin lira, minibüslerde 3 bin 300 lira, otobüslerde (18-30 koltuk) 5 bin 700, otobüslerde (31 koltuk ve üzeri) 17 bin 700 ve taksilerde 5 bin 400 lira üzerinde poliçe kesemeyecek.

    trafik sigortası branşında zaten ticari araçlardan daha çok zarar eden şirketler, ne kadar hasar öderlerse ödesinler devletin belirlediği "tavan prim" kadar prim alabilecek, yani geliri azalacak. üstelik eskiden 100-200 tl bedelli hasarlarda görülen "hasarsızlığım bozulmasın" düşüncesi "nasıl olsa fiyat belli, koy götüne rahvan gitsin" ile yer değiştirecek, ödenen hasar oranları yani giderleri daha da yükselecek.

    özet geç diyenlere gelsin:

    sigorta şirketleri, tamamen seçim öncesi verilen sözler yüzünden (ve zaten zarar yazan trafik branşında) yürürlüğe giren, geliri azaltan ve gideri arttıran bu "tavan fiyat" uygulaması sebebi ile oluşan zararı kapatmak için, üst limit olmayan poliçelerine yüklenip tarife fiyatlarını yükseltiyor. olan bu şu an. fiyatlar daha da artabilir, geçmiş olsun. bunlar kalıcı sebebi konunun. ayrıca; yedek parçaların ithal edildiği ülkemizde doların yükselmesi de fiyatlara direkt olarak yansıyor. döviz düşerse fiyatlar düşer mi peki; bir ihtimal var en azından, az da olsa düşebilir.

    ek olarak, kasko yapan trafik sigortası yaptırmasın diyenler olmuş. bilginiz olsun, tam tersine, birkaç yıl sonra kasko poliçesi kalkıp trafik sigortasına ek kloz/teminat olarak eklenebilir, diğer çoğu ülkedeki gibi. tramer falan hep bunun altyapısı. araç bazında hasar kaydı takibi halihazırda var, sürücü detay bilgileri ve ceza puanları da entegre olunca siz o zaman görün eğlenceyi.

    evet sana söylüyorum: bugüne kadar hiç hasar kaydı olmayan ama alkolden ehliyeti kaptırdığı, trafikte slalom atarken ceza yediği, 190 ile radara yakalandığı halde duran arabaya hafifçe sürten vatandaştan daha az prim ödeyen kardeşim.
    hazırla kendini.
  • madem tartışması var, 5000 tl'lik arabaya 1500 tl primi açıklamaya çalışayım.

    öncelikle;

    - türkiye'de son 10 yılda 10 milyonun üzerinde trafik kazası oldu. bu kazalarda 40 binin üzerinde vatandaş yaşamını yitirdi. yaklaşık 2,5 milyon kişi yaralandı.

    - trafik sigortası'nın ölüm ve yaralanmalı kazalarda binek araçlar için 2016 yılı teminat limiti kaza başı 1.550.000 tl.

    bunlarla birlikte, herkeste oluşan "trafik sigortası kazada karşı tarafta oluşan zararı öder" ifadesi eksiktir. zira kaza anında kusurlu araçtaki kişiler, içinde oldukları aracın sürücüsünün kusur oranı ile yine o aracın trafik sigortası teminatındadır (bu teminatta şoför hariçtir; hazine müsteşarlığı'nın 01.06.2015'de yayımladığı trafik sigortası genel şartlarına göre; kazalarda kusurlu sürücünün yakınları vefat halinde tazminat talep edemez).

    şimdi de şunlara bir göz atalım:

    (bkz: volvo xc60 ve kartal'ın yaptığı kaza)
    https://vgy.me/mv21gf.jpg

    mesela bu kazadaki kartal sürücüsü asli kusurlu olduğu halde, araçtaki yolculardan ölen ya da yaralanan olsaydı, tofaş kartal'ın trafik sigortası poliçesinden bilirkişi raporuna göre (1.550.000 tl'e kadar) tazminat ödenecekti.

    özetle, 5.000 tl'lik aracın priminin 100.000 tl'lik araçtan daha pahalı olmasının sebebi özellikle ölüm ve yaralanmalı kazalarda "daha riskli" olmasıdır. tekrar söylüyorum ülkemiz şartlarında iki aracın primi de pahalıdır (zaten ülke pahalıdır, araç pahalıdır, yedek parça pahalıdır).

    ama prim/araç değeri arasında direkt bağlantı kurmak doğru değildir.
  • 2010 model orta sınıf araç 1 sene öncesine kadar son model araca çarpamıyordu 1 yıl içinde kendini geliştirdi değil mi? neyse bir şey demiyorum.

    edit: üstteki arkadaş kaçmış 2010 model araç son modele çarpıp 500 bin tl hasar açamıyor mu vs. bir şeyler demişti.
  • hani o sahibinden.com'da aşağı yukarı her ilanda yer alan "sigortadan para almak için hasarı abartılmıştır" olayı var ya,

    hah, küfürlerinizi onlara saklayın işte.

    sikimsonik plastik çamurluğa 5 bin lira yazan servis, bi kapı boyamaya 2 bin lira fatura çıkartan oto boyacı, ustayla/tamirciyle anlaşıp sigortadan gelen o tatlı parayı kırışan araç sahibi, bunlara çanak tutan sigorta firması eksperi.. daha say say bitmez.

    ülke olarak küçük bir özetimiz aslında bu. herkes tuttuğunu sikiyor beyler, alınacak bir durum yok.
  • düne kadar 34 plakalı 250 cclik motosikletime 829 tlden aşağı fiyat bulamazken şu an 295 tl civarına bir çok firmadan fiyat alabiliyorum. geçen sene 1080 tlye yaptırmıştım. haram zıkkım olsun.
  • biz sigortacıcı yavşaklar olarak vatandaşı topluca zikmek için fiyatları artırdık, parayı hazineye gönderiyoruz, akp savaş çıkarsın diye primleri artırdık, uçağı da biz düşürdük hedööö heeyooo hurraaa ahaha

    tamam şimdi durumu olmayıp 10 cümleden fazla okuyamayanların gazını aldığımıza ve muhtemelen bu noktadan sonrasını okumadıkları için, sektörde bu konuda uzman sayılı kişilerden biri olarak bazı gerçekleri sizlerle paylaşalım.

    fakat çok kısa olarak özetlemek durumundayım ki aslında her bir konuda sayfalarca görüş yazılabilir.
    trafik sigortası 3. şahısların zararını karşılayan bir sigorta ürünüdür. tabi sizin birbirinizi öldürmemenize de yarayan kamusal bir faydası da vardır. yoksa sen arabana arkadan çarpan ayıdan paranı nah alırsın.
    15 milyon aracın sigortalandığı 5 milyar tl boyutunda 28 şirketin aktif olarak yer aldığı bir pazardır.
    avrupanın en büyük sigorta şirketlerinin de olduğu ve herkesin sermayedarına hesap verdiği şakaya gelir, birlik olarak vatandaşın düdüklenebileceği, paraların bir yerlere aktarılabileceği basit bir sektör değildir.
    sizden tahsil edilen primin 12'si kamuya gider. bu % 12'nin açılımı % 5'i vergi, % 5 trafik hizmet fonu, % 2'si garanti fonudur (hani size ya da bir yakınınıza çarpıp kaçanların tedavi ve destekten yoksun kalma (kan parası) hasarlarını ödeyen fon)
    bunların ne olduğunu merak edenler araştırabilir. ya da araştırmadan akp'nin savaş parası da yazabilirsiniz, bu sizi on kelime okuyabilen adamlar arasında daha popüler kılar.
    kalana net prim denir. bu net primin % 10'unu aşağıda açıklanıdığı gibi sgk çöker. ortalama % 15'ini de acente alır (şimri % 3 lere 5'lere kadar düşüren şirketler var)
    kalana da sigorta şirketine kalır.
    ortalama sektörde genel gider % 10 desek (yani maaşlar, elektrik, su, sekreterin silikon parası vb)

    şimdi alp'e anlatır gibi basit anlatacağım (başımız belaya girmesin diye bizde az anlayan bir personelin adını verelim)
    çok basit bir örnek vereceğim. alttaki örnek kamyonu, traktörü, motorsikleti ıvır zıvırı kapsamıyor ya da tekirdağı, diyarbakırı da kapsamıyor, anlaşılsın diye sallama sayılar...

    yukarıdaki yüzdeleri düştükten sonra siz 400 tl verirken sigorta şirketine hasarı ödemek için 232 tl kalıyordu

    hasar sıklığı % 20 lere kadar çıktı. ortalama hasarlar ise maddi hasarlarda 1600 tl, bedeni hasarları da katınca 2,200 tl ler civarında
    2200 tl ortalama hasar x 0,20 hasar frakansınız = 440 tl poliçe başına hasar yükü olarak karşınıza çıkar. yani sektör 232 tl alırken hata yapıyordu.
    yani size daha çok geçirecekler haberiniz olsun. (800 lira verdiğinizde 464 tl kalıyor)

    sektör şirketleri ciddi bir rekabet içerisinde olup trafik sigortalarında kar etmemelerine rağmen yıllardır sektörde bulunmaktadırlar. cidden alman devi allianz'a, fransız devi axa'ya, groupama'ya ... bu kadar kolay anlatamazsınız. anlatamıyoruz da zaten. sadece pazarda kalabilmek için yıllardır göz yumuyorlar kronik zararlara...

    aslında her şey 2008 yılında, kamu'nun emrivakisi ile gelen "kaza tespit tutanağı" uygulaması ile başladı. o zamana kadar tüm hile hurda işler kasko'da dönerken artık kaza tespit tutanağı ile tüm hile hurda sahte hasarlar trafik sigrotalarına geçti. ardından o kadar çok müdehale oldu ki bu ürüne. bir gün sosyal güvenlik kurumu, "bütün trafik kazalarına ben bakacağım ama trafik sigortası net primlerinin % 10'unu alacağım" dedi ve alıyor. halbuki bizim hasarlarımızın % 10'u tedavi masraflarını oluşturmuyor. sonra bir gün yargıtay dedi ki "ölen şoför kusurlu bile olsa onun yakınlarına da tazminat ödeyin" dedi ve ardı ardına muallak dosyalar açılmaya başlandı. arada hazine, olmuş ama rapor edilmemiş riskler karşılığı (ıbnr) ek olarak bir de devam eden riskler karşılığı (derk) diye bir karşılık çıkarttı, ardından muallak hasar dosyalarının 40 ile 65 bin tl civarına çıkartılması için şirketlere baskı yaptı ve denetledi (axa'nın 600 milyon tl zararı bunun sebebidir) özel olarak eski ölümlü kazaları araştırıp tazminatın tekrar değerlendirilmesi için bir grup avukatlık bürosu ortaya çıktı, sigorta şirketlerine tekrar tekrar açılan dosyalarla hasar muallakları yükseldi, primler önce serbest bırakıldı ardından bir takım vasıta cinslerinde zorla tavan fiyat kabul ettirildi, arada kamu kurumlarından birinin başkanının arabasına vurdular da araba değer kaybetti diye "değer kaybı" diye bir şey çıkardılar -ki değer kaybı üzerine saatlerce yazışabileceğimiz çok soyut bir kavramdır.

    bunların dışında tamirci'den mi gireyim. hani size pazarlıkla 500 tl dedikleri hasarı sigorta şirketine 1.500 tl olarak geçirmeye çalışanlar, ya da önceki arabaya çarpıp 3.000 tl hasar veren ama bunu 10 yıl 300 tl ödemesi gerektiğine inananlar. olm sen 10 senede 3 kez kaza yapıyorsun. havuza koyduğun para 3-4 bin tl, havuzdan götürdüğün 6-7 bin tl? nasıl olacak bu iş? hayır kurumu değil ki karşındaki.

    şimdi tam kafakafaya fiyatlama yapılmışken, sizin bilmediğiniz bir ortamda "geriye dönük hasarsızlık iadeleri" tarzında bir şeyin kavgası veriliyor. -ki fantastik bu işlem için kamu bayağı bir bastırıyor, yakında çıkar kokusu.

    şu an hatırlayamadığım ama özet olarak bizim hesap yaptığımız işlere "sonradan" gelen yükler özellikle 2008 den sonra zararların baş aktörüdür ve sorun sektörün (sürekli geriye dönük yükler yükleyen) kamu tarafından kötü yönetilmesinden kaynaklanmaktadır.
    arkadaş bir yazı yazılıp, akşam saatlerinde kamu tarafından sigorta şirketlerine gönderilip yazıldığı gün geçerli olur mu? siz neyin kafasını yaşıyorsunuz?

    cem yılmaz'ın atılgan gemisinin tuşları ile oynayanlar için söylediği gibi "arkadaş sürekli tuşlara niye basıyorsunuz, yapın bunun ayarını, bırakın gitsin"

    bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler (umarım bunu da yanlış anlamazlar umarım *

    sonra vatandaş sigorta şirketleri trafik sigortasında anlaştı, vatandaşı zikiyorlar, parayı da alıp hazineye veriyorlar, o da bomba alıp akp savaş başlatıyor yazıyor.
    halbuki sorun sizin geriye dönük çöküşleriniz, tamirciler, yükselen döviz (yedek parça) ve hakkaten vatandaşın hayvan gibi araba kullanması... evet sen sen, bunu okuyan, bugün eve nasıl geldiğini düşün.
  • başımızda duran ve tek amaçları ceplerini doldurmak olan niteliksiz kişilerin devlet adına bizlerden topladıkları haraç.
    geçen ay 7500 liralık motorum için benden 580 tl istediler. biraz araştırmadan sonra 440 liraya kooperatif üzerinden halletim.
    yalnız konuyla ilgili esas ağrıma giden nokta şu. olurda başıma bir şey gelse o sigortanın beni korumasını geçtim, yerde yatarken bana gelip tekme atarlar.
    böyle bir miktar talep edebilirsin ama karşılığında ne veriyorsun bana:
    -2 sene önce otoyolda giderken (paralı) arabamın ön tekerleği bir çukura girdi ve ön tekerleğim akstan yamuldu. servise gittim yetkili kişi 'geçmiş olsun 15-20 km hızlı gidiyor olsan takla atarsın' dedi sonuç olarak hasarımı kaskodan karşıladım.
    -hafta içi her gün motor ile köprüyü geçiyorum. yol o kadar kötü ki çukurlar mı dersin, kazınıp bırakılmamış tarla gibi asfalt mı, şeritler arası kot farkı mı 1 sene içerisinde gözümün önünde 3 tane motorlunun düşüşünü gördüm.
    -sabahları ve akşamları köprü yolunda 100 den fazla polis oluyor. ve bu adamların görev tanımı şu: oradan geçecek olan 40-50 tane devlet görevlisi makam arabası için yol açmak, şeritleri kapatmak suretiyle sivil araçlara trafik çilesi çektirmek. kalan zamanlarında ise motorları çevirip sorgulama yapmak (ayda 3-4 kez çeviriyorlar)

    bu ülkenin insanı; halkın, devletin üst düzey mercilerinde bulunan insanlara hizmet etmemesi gerektiğini ya da başka bir deyişle, üst düzeyin insanların halka hizmet etmek için orada bulunduklarını öğrenmediği sürece biz daha neler neler görürüz...

    edit: yazım, imla.
  • eşşeğiz efendim . öyle bir noktaya getirdiler ki bizleri, sikilmedik bir yerimizi görsek buyrun buradan da sikin diyebilecek kıvamdayız. hani adalet hani eşitlik ,nerede bu anayasa ; hani herkes ekonomik gücüne göre vergilendirilecektir.
    ulan arkadaş nasıl bir toplumuz ki biz ...
    çok afedersiniz götümüz olmuş minare kılıfı gibi , çalan bize sokuyor.

    2011 model renault kango 200 tl hasar kaydı var diye en ucuz trafik sigortası fiyatı 2,300 tl.

    herif kamyonet almış 18,000 tl ye , çıkan trafik sigortası en ucuz 4,500 tl

    1998 model honda civic en ucuz trafik sigortası 1,400 tl

    1999 model şahin en ucuz trafik sigortası 1,200 tl.

    işim gereği bu fiyatlara aşinayım .

    siz hiç gördünüz mü kasko fiyatının trafik sigortasından düşük olduğunu. ben bu yaşıma geldim ,bu seneye kadar hiç böyle bir olaya şahit olmamıştım.

    adamın kasko fiyatı 1,300 tl , trafik sigortası 1,800 tl . yahu olacak şeymidir bu.

    geçenlerde birisi 1993 model hoda civic alacakmış , soruyor " üstad sigorta kaç para olur " kaç paraya alacaksın dedim " üstad 13000 bin tl dedi. 2 bin lira sigorta çıkacaktır dedim. inanmadı tabi . arabayı aldı ve şuan sigortasız geziyor çünkü çıkan fiyat yaş kriteri dolayısıyla 2,150 tl .

    son söz.
    kasko yapan adama , zorunlu trafik sigortası yapma koşulu kalkmalı.
  • 2 nisanda sigortası biten aracıma yaptırdıktan 10 gün sonra fiyatlar düşmüş. eski sigorta da iptal edilemeyecekmiş!

    ben diyorum, bu ülkede parasını zamanında ödeyenler enayi kardeşim.
  • fiyatlar yüksek. 2012 yılında yaklaşık 320 tl* civarı olan fiyatlar, birkaç büyük şirketin piyasayı gereksiz yere "öldürmesi" sebebi ile 180-190 tl civarına düştü. aslında fiyatlar her yıl maliyetlere ve dövizin yükselişine paralel olarak %15-20 oranında artsa, şu an zaten 500 tl civarında olacaktı. gereksiz rekabet ısrarından dolayı enflasyona ve döviz artışına (ilgi: yedek parçaların ithal olması) paralel yükselmeyen fiyatlar, değer kaybı ve taban fiyat uygulaması ile daha da şişince bir yenileme dönemi içinde 900 tl civarlarına geldi (bunlara daha önce değinmiştik (bkz: #56902722))

    fiyatı temelde etkileyen kriterler:
    - ruhsat sahibi bilgileri: şahıs-şirket?, ticari-hususi?, cinsiyet, yaş, hasarsızlık vb...
    - araç bilgileri: marka, model, araç tip (kamyon, binek, otobüs vs), plaka ili, vb...

    son günlerde fiyatların düşebileceği konuşuluyor. bunun şirketler cephesinden bir adım ile olması şu an zor. büyük ihtimalle hazine müsteşarlığı, kesilen her trafik poliçesi için sigorta şirketinde ayırdığı karşılık tutarını azaltacak (ve sağlıklı karşılık ayırmayan şirketler hasar ödeyemez duruma gelip batacak (bkz: ege sigorta) >> mağdur yine vatandaş olacak), ya da kendi aldığı trafik hizmetleri geliştirme fonu (thgf) ya da güvence hesabı (garanti fonu-gf) oranlarını düşürecek, ki hepimiz biliyoruz, bunu yapmaz.

    neyse, entry'e asıl başlama sebebime geleyim. bu başlık altında da sıkça görülen, trafik sigortası hakkındaki en yanlış bilgilerden birisini düzeltelim:

    "kayınçomun 0 km arabasına x tl çıkıyor, benim murat 131'ime 2x tl trafik sigortası çıktı, vicdansızlar, araba o kadar etmiyor"

    evet, normaldir, çıkar. trafik sigortası aracın değerine bakmaz, trafikteki riskine bakar. senin araban daha riskli ise daha pahalı çıkar;

    - murat 131 bir insana çarptığında öldürmüyor da, 0 km araba mı öldürüyor sadece? murat 131 başka bir araca çarpınca hasar vermiyor mu, momentumun korunumu'ndan muaf mı? mesela murat 131'de 0 km araçların gövdelerinde olan darbe emilimi var mı? yoksa 1000 kg'lık demir yığını esnemeden karşıdaki araca ya da insana çarpıyor mu?
    - murat131 fren yaptığında 0 km arabadan daha kısa mesafede mi duruyor? yolu tutuşu 0 km arabadan daha mı iyi?
    - murat 131'in yürüyen aksamı ve aşınmışlığı yüzünden oluşacak kazaların ihtimali 0 km arabadan düşük mü?

    evet, risk budur.
hesabın var mı? giriş yap