• ege ve marmara denizlerinde nadiren rastlanilabilen çok zehirli ve dikenli bir balik türü.bugün ya$amami o baligi benim yerime eline alan rahmetli kaptan sefahattin'e borçluyum.
  • yakın zamanda bu balık tarafından sokulan bir şahsiyet olarak yaşadığım acı evrelerini yazıyorum. bu sayede bu balık tarafından sokulduğunuzda neler hissedeceğinizin kafanızda canlanacağını umuyorum...

    bölüm (1) sokulma anı
    ilk başta kumda yürürken birşeyin ayağınıza battığını hissedeceksiniz ama bunun bir dikenin ayağınıza girmesi mi yoksa sert ve sivri bir yüzeye basmış olduğunuzda oluşan his mi olduğuna karar veremeyeceksiniz. bunun hemen ardından kıyıya çıkıp ayağınıza bakma isteği kafanızda belirecek ve zıplaya zıplaya kıyıya çıkacaksınız. sonra ayağınıza baktığınızda küçük kanayan bir delikle karşılaşacaksınız. süppriiiiiiiiiiiiizzzzzz!!! trakonya tarafından sokuldunuz.

    bölüm (2) ilk 5 dk
    başta sokulan yer çok fazla acımıyor. sadece batmadan kaynaklanan bir acı hissediyorsunuz ki bu ilk 1 dk dan sonra yavaş yavaş değişmeye başlıyor ve batan bölge zonklamaya başlıyor. ben bu ilk 1 dk içinde ayağımı denizde tutup batan kısmın çevresinden basınç uygulayıp zehrin akmasını sağlamaya çalıştım. bu eylem esnasında kan delikten çıkarak engin denize ahenkli bir şekilde yayılmaya başlıyor. sakın bu görüntüye kapılıp bastırmayı bırakmayın, iyice sıkın zehir olabildiğince çıksın.

    bölüm (3) 5 - 25 dk
    eğer tatile arkadaşlarınızla gittiyseniz çevrenizdekiler sizin olayı abarttığınızı düşünüyor. ama sokulan bölge öyle bir zonklamaya başlıyor ki bu zonklamalar bir yerden sonra standarda bağlanıp düzgün kesintisiz ağrıya dönüşüyor. ayağı örnek olarak alırsak, zehrin damarlarla parmakların eklem yerlerine ve ayağınızın üst kısmına ulaştığını hissedebiliyorsunuz. hatta acıdan herhalde parmaklarımın bir kısmının eklem yerlerinden kopup düşeceğini sandım ama böyle bişey olmadı tabi.

    bölüm (4) 25 - 40 dk
    ağrı ve zonklama şiddetleri artık belirli bir raddeye ulaştıktan sonra durumun ciddiyetine etrafınızdakilerle birlikte siz de varıyorsunuz. bu bölümde benim yaptığım aptallığı yapmayın ve bir doktora görünmeye özen gösterin. çevrenizdeki insanlardan illaki bu durum karşısında amonyak sürülmesi gerektiği bilgisine sahip biri çıkıyor ve en yakın amonyak deposu olarak sizi gösteriyolar. ama şöyle bi durum var bana işe ve idrarını sür dediklerinde ağrım o kadar fazlaydıki kesinlikle işeyemeyeceğimi farkettim. çözüm olarak 2 adet ağrı kesici ve alerjik bir durumu engellemek için antihistaminik ilaç aldım ama sonradan öğrendiğim kadarıyla sıcak suda amonyakla tedavi yapılması gerekiyormuş.

    bölüm (5) 40 - 60
    sanırım aldığınız ağrı kesicilerin bir etkisi olarak ağrı dalgalı bir hal alıyor. tam "aha geçiyo galiba" dediğinizde sakın ümitlenmeyin, birkaç dakika sonra yine eski halini alıyor. bu evrede zehrin yayıldığını hissettiğim kısımların giderek ısındığını farkettim. daha dikkatli baktığınızda ayağınızın diğerine göre daha kırmızı olduğunu görüyorsunuz ve kör değilseniz bi acayiplik dikkatinizi çekiyor. ben sanki hulk'a dönüştüğümü sandım çünkü ayağım en az 2 numara büyüdü ve tombullaştı. özellikle yere basmaya çalışırsanız (basabilirseniz tabi) aradaki fark cidden komik görünüyor. sırf bununla bile kendiniz ve etrafınızdakileri 2-3 saat eğlendirebilirsiniz.

    bölüm (6) ilk 60 dk sonrası ve sonuç
    acı giderek azalmaya başlıyor. tekrar yere basabilir duruma geliyorsunuz yavaş yavaş. yani en azından bende böyle oldu ama ayağınızdaki şişlik inmiyor. sonradan öğrendiğim kadarıyla çok çok daha uzun süreli (4-5 saat)ağrı çeken insanlar oluyormuş hatta kalp durması riski bile varmış. beni balık 4 gün önce sokmasına rağmen hala şiş bir miktar ayağım ve sanki içinde küçük misket kadar bir iltahap gibi birşey olduğunu hissediyorum. üstüne bastığımda hala acıyor ve sanırım doktora gidip basit bir pansuman tarzı birşey yaptırmam gerekecek.

    siz siz olun kahramanlık yapıp veya üşenip doktora gitmemezlik etmeyin. benim alerjik bir sorunum yoktu ama olsaydı mefta da olabilirdim. eğer iğne olmuş olsaydım hala topallamak zorunda kalmazdım. ama bütün hissettiğim şeylere dikkat ettim ve bu deneyim sonucunda hayvana saygı duydum.

    tabi bu olay sonrasında denize girememezlik etmeyin. 10 yıldır aynı yerden denize giriyorum ilk defa balık tarafından sokuldum. siz siz olun bastığınız yere dikkat edin ve özellikle ayvalık civarlarında basacağınız yere ayağınızı yavaş götürün ki o bölgede bir canlı varsa siz basmadan kaçabilsin...
  • sol elimin orta parmağımının balon gibi şiş kalmasının sebebi olan küçük deniz canavarı. fatsa'da çalar olarak bilinen bu balık beni istavrit avlarken faka bastırmış, sabahın köründe teknede 'kolumu kesin, kolumu kesin' diye bağırttırmış, hastaneye giderken bayılmama neden olmuştur. allah'ını seven bu balığı görünce polise haber versin.
  • zehiri güçlü olduğu için korkulan balık. bir babanın canından çok sevdiği evladına tekme atmasının * * * * başka ne açıklaması olabilir ki?
  • çarptığı insana çektirdiği acıyı yukarılarda birkaç arkadaş çok güzel anlatmış. öncelikle şunu belirteyim, gökçeada sahillerinde, özellikle kumlu zeminin bol olduğu, eşelek ve aydıncık plajında bu yaratıktan mevcut. ilgililer bunu unutmasın.
    sol ayak parmaklarımdan birine sokmuştu. askerdeyken ziyaretime gelen iki arkadaşım ve sevgilimle mayıs ortasında denize girmek gibi bir çılgınlık yaptık*. o zamanlar yüzme kabiliyetime de pek güvenmediğim için, deniz seviyesinin omuzlarıma kadar gelmesine karşın ayaklarımı yerden *ayırmadan yürüyorum derken bir şeye bastım, sanki cam ya da teneke parmağımı kesmiş gibi hissettim. elektrik çarpmasını da andıran anlık bir acıydı. kanamanın durmasına karşın ağrısı geçmeyince denizden çıktım. işte esas acı ondan sonra başladı, ne olduğunu bilmediğimiz için, biri su döküyor, biri parmağını sıcak kuma göm diyor ve ben ne dense yapıyorum. çünkü inanılmaz bir sızlama hissediyorum. gerçekten acı/ağrı eşiğim çok yüksektir, her şeyi abartırım belki ama bir yerim acıyorsa normal şartlarda bunu önemsemem bile. bir süre sonra, acı azalacağı yerde artmaya devam edince, zehirli bir şeyin soktuğuna kanaat getirdim. tabi arkadaşlara da gün doğdu, kızlı erkekli başladılar dalgaya: "köpek balığı filan mı soktu acaba?", "oğlum deniz ejderi olmasın bu sakın"... atladık arabaya hastaneye gittik, yol boyunca (ki 20-25 gibi*- sürdü yolculuk) yerimde duramadım. aralıksız haka dansı yapınca çevremdekiler de anladı sonunda ciddiyetimi. başlarda ciddiyetimi ve acımı ifade edememem de enteresan, tamamen afedersiniz bu trakonya piçinin zehrine bağlıyorum. normalde, öyle bir durumda agresifleşir, bağırır çağırır gözlerimi filan pörtletirim ama başından hastaneye gittiğimiz ana kadar hoplayıp zıplayıp konuşup durdum. hastanede epey ısıtılmış su, bir iğne ve serumla 2 saat müdahale edildikten sonra acı ancak dindi. ilk anda amonyak, o yoksa kendi idrarınızı ısırılan/sokulan bölgeye döktüğünüzde iş bu raddeye gelmiyormuş öğrendiğim kadarıyla. sıcak su uygulamak da zehrin dağılmasını, yok olmasını sağlıyormuş.
    zaten kelimelerle ifade etmek zor ama benim aklıma iki örnek geliyor bu vakanın yaşattığı acıyı anlatabilecek.
    1) eğer ilk anda değil yaraya işemek, idrarınızı lıkır lıkır içmenin faydasını olacağını bilseniz emin olun hortumu kendinize bağlarsınız.
    2) hani filmlerde esiri konuşturmak için türlü yöntemler uygulanır ya, hepsi fasafiso. bak al adamı bağla, eline ya da ayağına bu trakonyanın o zehirli yüzgecini sapla, sonra geç karşısına elindeki şişeyi göster ve de ki, "acılarının ilacı işte bu şişenin içindeki sıvı, daha fazla acı çekmek istemiyorsan şimdi bülbül gibi öt bakalım". buna dayanıp da diretecek adam yeryüzünde yoktur.

    sonuç: trakonya sokması bile beni imana getiremedi ama şunu dedirtti, allah belanı versin trakonya!
    işte böyle saçmalatan bi hayvan bu hayvan!

    edit: birkaç imla.
  • *son dönemin populer tatil mekanlarından biri haline gelmeye başlayan ve sözlükçe pek bir bilinen bozcaada sahillerinde bunlardan bolca bulunmaktadır, aman dikkat..
    bir de bu piç kurusunun şöyle bir özelliği varmış, trakonya tarafından sokulan bir insan evladı tercihen erkek* eğer 35 yaş üstü ise ve kalp krizi riski taşıyorsa* bu kalp krizi riskini ikiye katlıyormuş. yani öyle hemen amonyak sürmek sonrasında ilkyardım ocağından panzehir almak falan kar etmemekteymiş. ve zehrin bünyeye girmesinden itibaren 1-2 hafta insanın müşahade altında kalması can sağlığı açısından önemliymiş.
  • şu anda ülkemiz kıyılarında bulunan en zehirli balıklardan biri.
    iki üç metreden 150 metre derinliğe kadar denizlerimizde görülebilen bu balığın zehri, solungaç kapağı ve yüzgeçlerindeki dikenlerde bulunmaktadır.

    haziran ayı - ağustos ayı arası üreme dönemleridir ve bu dönem en agresif oldukları dönemdir ayrıca. tehlike anında dikenleri, avının etine girer ve yırtılan bez dokusundan içeriye doğru zehri salgılar.
    birazdan anlatacağım başıma gelen olaydaki hatayı yapmamanız için ilk bilmeniz gereken şey trakonya tarafından sokuldu iseniz sokulduğunuz bölgeyi soğuk suya değil; 40 derece ve üzerinde sıcak suya daldırmanız gerektiğidir.
    tabii kesinlikle doktora gitmenizi öneririm direkt.

    şişme, baş ağrısı, mide bulantısı, morarma, konuşma kaybı gibi semptomların yanında kangrene kadar gidebilir.
    kalp krizi geçirmenize dahi sebep olabilir.

    acil müdahalede önerilen dayanılabilecek en yüksek sıcaklıkta dikenin girdiği bölgenin ısıtılması ve bölgenin temizlenmesidir.

    tabii tekrar söylüyorum, doğruca acil servise gitmeniz gerekmektedir. bana bir şey olmaz demeyin.

    birkaç yıl önce anadolu yakası'nda bir yaz akşamı kıyıdan olta ile istavrit tutuyordum.
    o akşam da mübarek sekiz sekiz çekiyordum balıkları.
    derken bilmem kaçıncı çekişimde en sondaki iğnede bu balığı gördüm ama kaya balığı sandım ve niyetim iğneden çıkarıp denize geri göndermekti.
    balığı tutmamla sol el baş parmağımda bir sızı hissettim ve hemen peşinden inanılmaz şekilde kanamaya başladı parmağım.
    kan akarken yanımdaki dayılardan biri " dur tutma o balığı! " diye bağırdı bana.
    çok erken davranmıştı gerçekten!

    daha sonra elimin acısı artmaya başlayınca elimi yanımdaki deniz suyu ve istavrit dolu kovaya soktum ve su kırmızılaşmaya başladı.
    bu sırada dayı gelip bıçak sürdü balığın soktuğu yere, bir bez parçası bağladı ve bana hastaneye git dedi.

    ben ise arabama binip tek elle sürerken bir yandan da zonklayan sol elimin ağrısıyla neredeyse bağıracak gibi oldum.
    eve vardığımda sol elim komple şişmişti ve hemen buz dolu bir suya elimi daldırdım.
    bu öyle bir acı ki ben hayatım boyunca öyle bir ağrı hiçbir zaman hissetmedim, inşallah da hissetmem. aynı anda onlarca yerinizden kızgın şiş soksalar anca o kadar acır herhâlde.

    bir süre bu şekilde elimi suda tutarken daha sonra balığı internetten araştırmak geldi aklıma ve o uyarıyı gördüm:

    " elinizi asla soğuk su ile temas ettirmeyin! "

    sol elimi direkt çektim sudan ama yaklaşık 30 - 40 dk kalmıştı suda.
    daha sonra sıcak suya koydum ve şişkinlik de yarın iner düşüncesiyle uyudum.

    ertesi gün balığın soktuğu yer inanılmaz şekilde kaşınıyordu ve şişkinlik de pek inmemişti. sokulduğum yeri kaşırken bileğimin de şişmeye başladığını gördüm ve koluma doğru yayılıyordu şişkinlik. artık çare yoktu ve acile gittim.

    " rahatsızlığınız nedir? "

    " şeyyy, balık soktu da... "

    acilin gözdesi olmuştum. dayılar teyzeler artık balon gibi olmuş elime bakıyor " yav balık, adam mı sokar? " diyorlardı.

    çok beklemeden doktorun yanına girdim ve onu türkçeyi yeterince iyi konuşabildiğime ve hayvan türlerini de yeterince tanıyabildiğime, beni sokanın arı değil balık olduğuna ikna etmem yaklaşık bir dakika sürdü.

    üç farklı iğne yaptılar:

    zannediyorum tetanoz, antibiyotik ve ağrı kesici idi bunlar. tetanoz ve ağrı kesiciden eminim.

    bitti mi? bitmedi!

    kolumu komple alçıya aldılar!

    10 gün boyunca balık sokması sebebiyle kolum alçıda gezdim. aslında doktorun dediğine göre hemen acile gitseymişim buna gerek kalmazmış!

    10 gün boyunca çevremdeki insanlara kıyamet alameti gibi göründüm.

    " yav balık, insan sokar mı?
    balık ısırdı diye kol mu alçıya alınır?
    balık çok büyük müydü? "

    gibi sorulara cevap verdim.

    ben ettim siz etmeyin.
    dikkat edin.
  • yıllar önce denizde üzerine bastığım balık. balığın üzerine bastığımda önce denizde sivri bir taşın veya camın kestiğini düşünmüştüm. kıyıya çıktığımda küçük bir kesik, kanama gördüm ve fazla önemsemedim. 2-3 dakika sonra ağrı şiddetlenmeye başladı. üzerine basana kadar bu balığın varlığından bile haberim olmadığı için sokulma durumunda ne yapılacağını da bilmiyordum. geçtim bir gölgeye oturdum, arkadaşların getirdiği su ile ayağımı yıkadım küçük bir kesikten başka bir şey yoktu. ağrı geçeceği yerine gittikçe şiddetlenmeye ve bacağıma doğru yayılmaya başladı, insanın dayanma sınırının üzerinde gözünden yaş getirecek cinste bir ağrıydı. ne olduğuna anlam veremeyen ben bir yandan da içten içe korkmaya başladım.

    bir süre daha vakit geçip ağrım dinmeyince arkadaşlardan biri eve gidip haber verdi. peder bey arabayla alıp sağlık ocağına götürdü. sağlık ocağına gidinceye kadar zaten 2 saat süre geçmiş ağrıdan bacağımı hissetmez olmuştum. trakonyanın adını ilk defa o zaman doktordan duydum. doktor ağrı kesici ve alerji için ilaç verdi. eğer kesik bölgesinde iltihaplanma olursa tekrar gelmemizi söyledi. hem ağrının azalmaya başlaması hem de bilinmezliğin ortadan kalması nedeniyle ben de rahatlamıştım. o gün ağrı hafif hafif devam etti. 1-2 gün de tam kesiğin üzerine bastıkça ağrıyacak şekilde devam etti.

    sonradan araştırdığıma göre benim bünye yine aşırı tepki vermemiş. daha uzun ağrı çekenler oluyormuş hatta kalp krizine bile neden olabiliyormuş. hastaneye gitmek seçeneği dışında halk arasında amonyağın, amonyak yoksa idrarın iyi geldiği söyleniyor. umarım kimsenin başına gelmez.
  • trachinus draco bilim adlı zehirli balık.

    vücudu üstten hafif basık ve tıknaz, derisi kahverengimsi ve leopar sırtı gibi alacalı bir balıktır. gece lüfer avlarında, özellikle kumluk bölgedeyseniz zokanıza yapışabilir. bundan dolayı gece avlarında balığı tekneye alırken dikkatli olunması gerekir. gerçi usta balıkçı lüfer ile trakonyanın oltaya vuruşundan hemen balıkları ayırt edebilir. bu balık çapariye de atlar. akyemleri çok sever. eğer dikeni batarsa ve teknede amonyak yoksa yapılacak en güzel hareket; yarayı biraz kesip kanattıktan sonra üzerine şakır şakır işemektir. bu durumda zehir büyük oranda nötralize olur. bu balığın zehiri kısmi felç veya kalp durması bile yapabilir bünyesi zayıf veya alerjik insanlarda. büyükleri daha zehirlidir. özellikle kumluk bazı yerlerde denizde yürürken üstüne basabilirsiniz, kendini kuma gömdüğü için de kolay kolay görülmez bu hayvan.

    sakın üstüne basmayın, yoksa anlarsınız anyayı tra-konyayı...

    not: zehirli dikenleri ilk sırt yüzgecinde ve solungaç kapaklarında bulunmaktadır. yani sadece sırtı tehlikeli diyerekten yanağını okşamayınız.

    http://img387.imageshack.us/…7/1780/trakonya4qm.jpg
  • tüm denizlerimizde bulunan,hemen hemen her türlü oltaya musallat olabilen ve diğer balıklarla sıkça karıştırılan bir türdür.bir şekilde oltaya geldiğinde,balığı oltadan çıkarmak için uygulanacak en iyi ve güvenli yöntem,oltayı tekrar belli bir miktar denize salmak ardından ise hızla çektirerek balığın oltadan kurtulmasını sağlamaktır.tabii bu sırada yeterince derine indirmezseniz balığı kucağınızda veya başka muhtelif yerlerinizde görebilirsiniz.denizde kendisiyle uğraşılmaması da tavsiye edilir.kızdığında kaçmaz aksine sizi sokmak için üzerinize gelebilir.
hesabın var mı? giriş yap