• git şu bakkaldan iki ekmek kap gel desen üşenir.
  • yürümek dertlerin yüzde doksan dokuzunun çözümüdür. ama bunun için gruba, kursa yazılmaya (yürüme kursu?), özel kıyafetler giymeye falan gerek yok. çık yürü işte. şehirler arası bir güzergah istiyorsan haritalar gidilebilecek yollar hakkında yardımcı olur. ancak bu kadarlık mesafeler için bisiklet daha iyi bir seçenek gibi duruyor.

    bir keresinde kırklareli'nden istanbul'a kadarlık mesafenin büyük bir bölümünü yürümüştük bim'den aldığımız kek ve meşrubatlarla. hayatımın en güzel günleri listesinde ilk sıraları zorlar.
  • - jogging jogging dediler, herhal iyi bişey sandım, goş allah goş.
    orçun kunek
  • sakalı da varsa kesin dağ keçisidir.
  • almandir.

    olum bunun parasizlikla, kültürsüzlükle ilgisi yok ki. insan olarak doga ile bütünlesmeye ihtiyacimiz var. bu sebeple kendi ruhuna iyi gelen seyi yapan tiptir.
  • bizim competition law hocası. bizi iskoçya'nın dağlarında tepelerinde 14 mil yürütmüşlüğü varken kendisinin rekoru 40 küsur milmiş.
  • şarap ve şiir sevdalısıdır.
  • adamlar yürümenin felsefesini bile yazdı ama yurdum insanı durur mu? yapıştırmış tespiti "trekking eylemi itliktir!!" aferin lan*

    "çünkü yürüyen insan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler" / frederic gros

    (bkz: yürümenin felsefesi)
  • benim ve benim gibilerin ötekileştirilmiş hali. yürümekten üşenmeyiz deli gibi kontrolsüz yürüyebiliriz, ama genellikle yanımızdakilere ayak uydurmayı tercih ederiz. ne zaman ki birisi bize; uzak dolmuşa/taksiye/otobüse binelim vs dediğimizde, ya şurdan şurası diyerek artistlik yaparsa eşşek sudan gelene kadar böyle tipleri yürütürüz. hatta zaman zaman yolu da uzatır öyle gideriz ki akıllansın bilmediği yolda ahkam kesmesin artistlik yapmasın diye.

    ha beterin beteri yok mu var tabi onlar ayrı. mesela ben etrafımda hızlı yürüyen yetişilemeyen birisi olarak anılırım. ama bir annem var ki maşallah pire gibi, beraber pazara alışverişe gittiğimizde arkasında kaybolmadığım zaman sayılıdır. hayır kadın hızlı yürüdüğü yetmiyormuş gibi bir de ufak tefek aralardan derelerden bir sıyrılıyor, arkasından yetişeyim diye kalabalığı yararak gidiyorum. bi gün anneme yetişeyim derken sağa sola omuz atıyorum diye sağlam kavga edicem ya annem anca eve vardığında farkedicek arkasından gelmediğimi.

    özet: her it gibi yürüyenin önünde daha it gibi yürüyen yetişmek zorunda bırakan biri mutlaka vardır, eğer yoksa arkasında it gibi kovalayan vardır*.
  • hayvan gibi kaslı bacağa sahip olacak insandır.

    ben de dağ bayır görünce içimdeki köylünün ısrarlarına dayanamayıp hz muhammed'i kovalayan mekkeli müşrikler gibi tırmanıyorum. tek farkımız pembe götlü beyaz yakalılar gibi stanley termos yerine yufka ekmek taşıyoruz. istanbul'da bu tarz yerler bilenler paslarsa sevinirim.
hesabın var mı? giriş yap