*

  • nedense henüz literatüre girememiş fiil. troll'u arakladığımız ecnebiler bunu da oldukça sık bir şekilde kullanıyor oysa (you have been trolled).

    anlamı, kendisinin de savunmadığı, hatta karşı olduğu görüşü ortaya atarak milleti kızdırıp, alacağı tepkilerle eğlenmek olan kişinin (troll) tuzağına düşmek, ciddiye alıp çok istediği şekilde cevap vermek, sinirlenmek.

    mevcut troll başlıklarının %90'ı bu durumdan muzdariptir ne yazıkki.
  • sonrasinda yasattiklari dolayisiyla bi nevi sikilmek.
  • daha önce de buralarda bahsettiğim gibi bir saat firmasında satış danışmanıyım.

    bu gün tatilim bittikten sonra keyifli bir şekilde işe gelmiş satışıma başlamıştım. küçük bir boşluk esnasında mağaza müdürüm ile bir sohbete girdik. sohbetin güzelliğinden oluşan gülüşmeler falan derken, 2 yaşlı teyzemiz dış vitrinimizi yoklamaktaydı. mağaza müdürüne "teyzelere bir hoş geldiniz diyeyim." dedim ve dış vitrine yönelirken benim geldiğimi gören teyzeler içeriye meyil ettiler. kapının önünde yollarını açarak karşıladım kendilerini. yaşlı olduklarından hemen oturmalarını ve istedikleri bir şey varsa benim hemen yardımcı olacağımı dile getirdim. oturdular, ufaktan bir soluklandılar. teyzelerden bir tanesi, hatta daha yaşlı olduğunu düşündüğüm teyzemiz

    "- benim bir tane (dili dönmeyerek) claude bernard saatim var yavrum. acaba siz pil değiştiriyor musunuz? burada başka saatçi var mı, bilmiyorum bu markaya bakan, yardımcı olur musun acaba?" dedi. bende, teyzenin tontişliğinden gazı alarak sevimli teyzemize yardımcı olmak adına.

    "- tabi ki teyzecim, ona uyan pilimiz varsa yardımcı olurum ne demek." dedim. başka bir şey deme durumum yoktu. diyemezdim de zaten, çünkü pilinin kaç numara olduğunu görmeden var olup olmadığını bilemezdim. teyzemiz ise,

    "- anladım yavrum. peki başka saatçi var mı burada bildiğin?" dedi.

    "- tabi ki teyzecim şurada xxxxxx saatçi var. ver istersen saatinin pilini değiştirmeyim." dedim.

    "- yok yavrum, sağol. hadi kolay gelsin." dedi.

    neye uğradığımı şaşırdım. sanki ben öyle dememişim. git başka saatçi de degiştir, ilgilenemiyorum demişim gibi algıladı herhalde. anlayamadım. 2 dk anlamsızca mağaza müdürüm ile bakışık. artık dayanamayarak, mağaza müdürüme , kesik kesik ses ile "- teyzem... beni... t...trolledi galiba..." dedim.

    gözlerimizden yaş gelerek 3 dk boyunca gülmemiz ile sonuçlandı olay. uzun zamandır böyle gülmemiştim. canım teyzeme de kızamadım. çok tontişti.
  • bence herkes ilk trolllenmesini ailede tadar. zaten en tehlikeli şeyler de en sevdiklerimizden gelmez mi, gibi bir laf etmek istedim ama doğrusu neydi o lafın tam bulamadım. dost bildiklerim sırtımdan bıçakladı desem, yok o hiç olmadı neyse.

    benim mesela hiç unutmadığım bir trollemem babamın eseridir. beş altı yaşlarındayken kuzenlerimle bahçede oynuyoruz. bir tanesi dedi ki, dün haberlerde uzaya giden astronotu gördünüz mü, orada yer çekimi yoktu uçuyordu. hamburger yiyordu ama uçarak! allah! hem hamburger yiyor, hem uzayda yiyor, hem de uçuyor! nasıl uçabilir ki diyorum. anlatıyorlar işte böyle yavaş yavaş savruluyor falan diye. haberleri kaçırdığım için çok pişmanım tabi. sonra babam eve dönüyor o sırada, peşine takılıyorum, bir şeyler anlatıyorum falan, tam o anahtarını çıkarmış kapıyı açacakken, baba bir gün uzaya gidebilir miyiz?, diye soruyorum. tabi, gelecek yaz gidelim mesela diye cevaplıyor bütün sakinliğiyle.

    ben bütün çocukluğumu, gezmeye gidelim, tatile gidelim, parka gidelim diye yerlerde yuvarlanarak geçirmiş bir insan olduğum için onlar, daha çok erken vedya, bakarız vedya, zamanı gelince düşünürüz vedya, daha dün gittik vedya, yarın gideriz vedya gibi cümlelerle beni seri şekilde reddetmeye ve ben de bu şekilde reddedilmeye çok alışığım tabi. o yüzden uzaya gitme teklifimin bu kadar kolay kabul edilmesi beni biraz işgillendirse de, hafif de mutluluk doluyor içime. sonra biz uzaya gitmedik tabi. kandırmış babam beni. uzaya gidilmiyormuş.
  • ev arkadaşım tarafından 6 aydır feci şekilde maruz kaldığım şey. dün doğan bir şiddet ortamını analiz ettiğimde bundan artık emin oldum ama uyanmamın bu kadar zaman alması oldukça tuhaf...

    buraya uzuuun uzuuun yazmaya üşendiğim ölçüde, pis, sorumsuz ve beni maddi anlamda sinsi sinsi sömüren bir insan kendisi.

    evin "ortak" giderlerini tek başıma karşılamam yetmiyormuş gibi ilk bir ay kendi yemeğini bana yaptırması ve neredeyse her telefon konuşmasında "yemekleri ona yaptırıyorum eki eki" demesi, tabi ben spor ve diyet yaptığımdan 1 ay sonunda aç kaldığımı ve iyi beslenemediğimi fark etmem sebebi ve bunun yanı sıra haftada 15 ders alıyor oluşum, sabah 8 den akşam 8 e kadar okulda derslere giriyor olmam, haftada 3 gün spor ve diğer işler birleşince, o evde götünü yayarken benim iki dersin arasındaki 50 dakikalık boşlukta eve gelip yemek yapma çabam, onun ise yiyip içip kenara çekilmesi nedeni ile ortak yemek işine son vermek istedim.

    onda bile "aa sen yine diyetini yap, istediğin gibi beslen, senin yaptığın çeşit çeşit yemekten benim yiyebileceğim bir şeyler illa ki olur" diye "ısrarla" beleşe konma çabası sonuçsuz kaldı.

    kaldı ki ev temizliğinde, süpürme silme toz alma banyo fırçalama teferruatlarına ben o yoğunlukta girdiğim halde, kendisinin ısrarla sadece ortalık yeri süpürmesi kendimi iyice bok gibi hissetmeme neden oldu.

    en sonunda bu konuda bir kriz çıkardım. bu sırada kendisine tepkilerimde daha da aşırıya gidebileceğimi, bu şekilde davranmaması gerektiğini söyledim ve türlü hakaretler ettim.

    hiç sesini çıkarmadı.

    aynı davranışlara devam etti, pislikte seviye bile atladı (tuvalet kullanma alışkanlığı bile olmayacak kadar pis birinden bahsediyorum).

    uyku benim için çok önemliyken, sürekli sabah 7 ve gece 2 gibi saatlerde aşırı ses çıkartacak şeyler yapmalar devreye girdi bu defa da. defalarca uykumdan sıçradım, tam uyuyacakken uykum açıldı, uyku düzenim bozuldu.
    rahatsız olduğumu belli edecek şeyler yaptım. hiç oralı olmadı.

    en son dün gece, gece 1'de kalkıp ışıkları açtı ve bulaşık yıkamaya başladı. işbu, kendisi bulaşık yıkama sevdalısı biri falan değil. ona kalsa hiç yıkanmasın bile. bizim evde de musluk ve su boruları ile ilgili bir durum var, su açılınca tüm ev inliyor, uyuyan insan sıçrıyor falan öyle bir ses...

    işte şiddet bu noktada doğdu ama....

    her şeyi idare edebilirdim, sıkardım dişimi. ancak bu kızın başka söylemlerine de denk geldim.

    1- geçen sene bayaaa zayıfladıktan sonra aldığım deri cekete bakıp, "ay sen o kadar kilolu muyduuuun" dedi bana ki o ceketi ben 45 kilo falan verdikten sonra almıştım

    2- şişman kuzeninin şişmanlığına hakaretler yağdırdığını anlatmıştı bana. "yanıma gelmek istemez bile laf ediyorum diye" demişti.

    3- ben diyet ve spordan dolayı onun sülalesinin senede yiyemediği eti, 1 ayda yiyorum ve tabi sürekli yemek yapıyorum evde. aklı sıra bana laf sokmak "pis boğaz" demek için, bir arkadaşı eve misafir geldiğinde "ayy benim yemeyle içmeyle hiç aram yoktur" demişti...

    bunları cebimde duruyordu. en son bir telefon konuşmasında;

    4- "ben şişman insanları hiççç sevmeeeem" dediğini duydum.

    işte diğer verilerle bu cümle birleşince film koptu. bu kadar leş, sorumsuz, beleşçi, sömürgen, sefil bir insana ve onun pis kokusuna ve beni kullanma çabalarına katlanırken, bir de bunu duyunca artık vites korumaya da küçültmeye de gerek yoktu.

    ben de dün gece aşırı gürültüsüne istinaden, yanına gidip "yeter artık gürültün bu saatte" dedim ve "elindeki köpüklü tabağı gösterip "bulaşık yıkıyorum" dedi.

    o anda elindeki tabağı tutup çektim. ben çekince o da daha sıkı tuttu ve bir kaç kere tabağı çekiştirdik ve o an resmen kız bir muhasebe yaptı "tabağı bırakırsam, kıracak geçecek. bırakmazsam bana saldırabilir, en iyisi tabağı bırakayım" diyerek, tabağı bıraktı.

    ben tabağı kırdım ve bağırıp çağırdım.

    o sırada ne yapıyordu biliyor musunuz? kaşıkları yıkıyordu...

    sonra evden s*ktirip gideceksin dediğimde bana ne dedi biliyor musunuz?
    "yalvarsan da kalmam zaten".

    sonra ne yaptı biliyor musunuz? banyoya girdi ve bir süre orada kaldı. güvenli bölge olarak orayı seçmişti, uzaklaşıp sakinleşmemi bekledi.

    ben ufak ufak söylendim, edepsizliklerini yüzüne vurdum. ama sesim kısılınca, banyodan çıkıp odasına geçti. kapısını kapattı ve kapıyı kilitlemeye yeltendi, kilitlemedi. muhtemelen bir sebeple kapısını açmak istediğimde kilitli olduğunu fark edersem, bunun beni daha fazla kışkırtacağını düşündü ve kilitlememeyi tercih etti.

    bu sırada her şeyi yüzüne vurdum, tek kelime etmedi.
    evin demirbaşlarına zarar verdi, bunları telafi etmesini söyledim sustu (muhtemelen telafi etmeyecek)
    onuruna gururuna kadar laf söyledim, gıkı çıkmadı.

    en son şişman insanlarla ilgili fikrini yargıladım. sen kimsin dedim? bok gibi suratına bakmadan kimi neyle yargılıyorsun ucube dedim.
    köyün yerel çet sitelerinde bilmemenesi yanıklar gibi cirit atıyorsun, yine suratına sıçan yok, şişmanları mı beğenmiyorsun dedim... ağzıma ne geliyorsa söyledim.
    çünkü adım soyadım kadar eminim, eğer bu kızla tanıştığımda ben şişman olsaydım, beni çok derin vuracaktı, şimdi bile yemem içmem üzerinden laf sokabildiyse o zaman kim bilir neler yapacaktı bana.

    sustu...

    düşünüyorum da, bu kız 6 ay boyunca ne doğru dürüst ev temizledi, ne evin giderlerine ortak oldu, ne de başka bir sorumluluğunu yerine getirdi. üstüne bir de 1 ay da olsa yemesini içmesini benden sağladı.

    işittiği her hakareti de "amaaaan istediğini söylesin ben kullandım ya tın" diyip geçecek.
    resmen sinirlendiğimle kaldım.
    resmen kız beni trolledi.

    belli ki şiddet ortamlarına ve küfür/hakaret gibi şeylere çok alışık.
    tabağı kırmam için bilerek bırakması. ben sakinleşene kadar güvenlikli bir bölgede beklemesi, sonrasında kışkırtacak şeylerden kaçınması, duyduğu her şeye susması...

    sonuçta kendi istediği gibi yaşadı, bu sırada beni inceden sömürdü, sonra kendi doğurduğu şiddet ortamını da çok iyi yönetti.
    ben vahşileştirildiğimle kaldım.

    çakal ketumluğu yine kazanan taraf oldu... ben trollendim.

    edit: yalvarsan da kalmam ayakları da, tamamen yatay geçişle başka üniversiteye geçecek olması bu arada. yoksa sinirlerimi bu kadar zorlayacak davranışlarda zaten bulunmazdı, o bile sinsilik eseri yani :)
  • trollendiğinizi bilip ve karşı tarafa belli etmezseniz çok güzel keyif alabilirsiniz :)
  • zaman zaman, i. melih gökçek'in yaşadığı bir durumdur.

    (bkz: 6 milyar dolarlık jelibon rezervi bulunması)

    eğlenceli bir durum tabii.
  • az önce ablam tarafından yaşadığım dumur olay
  • bu ihtimali her zaman için hesaba kattığımdan, trollenmeyi sorun etmem. trolleyebilirsiniz yani. yersem. *
hesabın var mı? giriş yap