tropico 4
-
oyunda birçok farklı şeyi denerken bir gün de merakımdan, "ulan sırf dincilere oynayayım bakalım nasıl olacak" diye başladığım güzide oyun. misyonum gereği her tarafa kiliseleri döşedim, yurt dışından en kral papazları memlekete çağırdım. bizzar papa'nın kendisini getirdim adayı gezdirdim. her konuşmada "jesus şöyle güzeldir jesus böyle güzeldir" laflarını ağzımdan düşürmedim, sonra halk ayaklandı indirdi beni. o an kendi kendime elalemin yaptığı bu yapay zekayla bizim insanımızı bir kıyasladım kafamda. sonrasında canım sıkıldı çıktım dışarı dolaştım biraz.
-
şu oyunu oynadıkça kendime olan saygım azalıyor. ayna karşısına geçince yüzüme tüküresim, aynaya yumruk atıp duş köşelerinde ağlayasım geliyor. yahu bir insanın hiç mi duruşu olmaz? hatalarından hiç mi ders almaz? ama yok! herkes mutlu olsun, elalem ülke görsün diye saatlerce uğraştım ama karşılığında yeniden ihanet gördüm.
ilk olarak göçük altında kalmış madencilere bir sözük var: niye ölmüyorsunuz olm siz? altınları mı kemiriyorsunuz, sülfür mü yiyorsunuz nasıl hayatta kalıyorsunuz? sizi kurtarmak için en yok günümde elde avuçta ne varsa satıp çinden makine aldım, makine daha iki vuruşta bozulduysa suç benim mi? "adamlar iyi ölmüş yapacak bir şey yok, unutalım bu olanları" dedim ama siz bi ölmediniz ki unutsunlar. hayvanın evlatları! sizi nah kurtarırım oradan. girişi kapayan o kayalardan içeri tazyikli su sıkmazsam adiyim.
halk da ayrı yamyam. bazen halkın arasına inip milletin derdini dinleyeyim diyorum. rastgele seçtiğim birinin halini hatrını sorarken öğreniyorum ki adam mutsuz, hatta mutsuzluktan sağa sola molotof atıyor. diyorum ne istersin? nedir hayattan beklentin? diyor ki "elimi kolumu sallaya sallaya gezeyim, kızlar bana hasta olsun, hiç çalışmayayım ama çok param olsun, herkes eşit olsun ama sadece ben zengin olayım". ite bak sen! ben bu yaşıma geldim hala sabah 8-akşam 7 arası çalışıyorum, beyfendi günde birkaç saat çalışıp karşılığında ev kirasının 60 katı maaş alınca mutsuz oluyor. yahu adamın yaşadığı ev bile okyanus manzaralı. millet memnun olsun diye düşük gelirlilerin sitelerini bize manzaralı yaptım, klima koydum, etrafı klinik doldurdum ama yetmedi! paşamızın maaşı oturduğu daire kirasının 60 katı, gidip gelip ona takılıyorum zaten. bugün istanbul' da -boğaz manzaralıyı geçtim- dağın başındaki ev bile 600 lira kira eder. adamın 36 bin lira geliri var ve hala yaşam kalitesinden şikayetçi.
turistler de ayrı şerefsiz. thomas more' un utopia' sından daha süper ülkem var ama bu adamlar hala beğenmiyor. ülkemin dışına çıkabilsem girip sınır kapısından içeri tükürüp kaçacam ama adamların ülkeyi de göremiyorum ki! sorsan cennetten indik derler. allahın boklu ülkesinden gelmiş bana laga luga yapıyorlar.
kendi anıtım için ayırdığım parayı öğretmenlere yatırdık. dedik bu nesil adam olamadı bari gençlere yatırım yapalım, demez olaydım. öğretmen diye aldık hayvan evladı çıktı. yahu adamlar resmen serseri yetiştiriyor. öğrenciler okula geldikçe tuhaflaştı. bu adamlar sayesinde hesap makinesine şeytan icadı diyen mühendislerimiz var. öğretmen dediğin kutsal olur, ülkesi için hayırlı insan yetiştirir veya bunun için çabalar. bizimkiler sigara karşılığında nasıl vergi kaçıracağını anlatıyor.
oyundaki halk resmen galeyana geldi. bir ara oyuna girerken internet bağlantımı kapatmayı unutmuşum, adamlar hemen facebook' uma girip viva la revolucion yazmışlar. babam taa singapur' lardan aradı sırf "oğlum biz sana sevgi göstermedik mi ki terörist oldun sen!" demek için. -
ulan bu oyunda herkesi memnun ettim bi' şu çevreci-aktivist manyak karıyı tatmin edemedim arkadaş!
-
bu oyuna bayılıyorum. kesinlikle çok iyi bir yönetim oyunu olduğu için ya da strateji oyunu olduğu için değil. -bir diktatörü anlamak- oyunu olduğu için bayılıyorum. tabi bunun yanında esprili olması müzikleri gibi şeyler de olabilir buna bir şey diyemem. malum bugün neyle yönetildiğimiz karmaşık bir konu ancak tropico bu konuda bana yol gösteriyor. oyunu oynadıkça baz seçeneklerle karşılaşıyorsunuz bu seçenekler sizin iyi ya da kötü bir diktatör olduğunuzu gösteren cinsten. haberlerde yer alan olayları bu oyunla ölçütlendirebilirsiniz ya da çevrenizde karşılaştığınız şeylerin asıl amacını bu oyunda görebilirsiniz bu da oyunun ne kadar gerçek hayattan beslendiğini ya da evrenselliğini gösteriyor.
aklıma geldiği sırayla yazıyorum.
bakıyorum bir gençlik merkezi var çocuklar orada faaliyet yapıyor belli kişiler çocukları motive ediyor. merkez de her dalda değil siyasetin gerektirdiği şekilde programlar düzenliyor. grade school- youth organization ileri de çocuklar diktatörö bağlı olur.
grev var. ya para ver sustur ya şiddet uygula ya da bekle. her seçeneğin ileriye yönelik etkileri var kendine en uygununu seçiyorsun tabi tekel işçileri gezi parkı eylemleri cumhuriyet mitingleri aklıma geliyor. neden gezi parkında şiddet uygulandı cumhuriyet mitinglerine hükümet beklemeyi seçti tekel işçileri vesaire bu sorular normal bir insanın kafasını kurcalayabilir ancak tropico oynayınca size her olayın bir cevabı veriliyor.
lisedeyken milli güvenlik derslerimiz vardı. yarbay gelir bize askerliği över video izletir askeri alana gezi düzenler. demek o zaman liselerde militarist education uygulanıyordu şimdi ise her okulda siyer kuran ve daha başka biçimlerde din kültürü dersi uygulanırken milli güvenlik dersi ve andımız kaldırılıyor. demek artık okullar militarist olmaktan çıkıp religilious education moda geçiyor.
bir zaman ntv finans haber ağırlıklı bir haber kanalıyken -bbc mode diyelim- şimdi "presidente, all day" moduna geçmiş. diğer gazeteler vesaire.
yine güzel şeylerden bir kaçı da güçlü diktatörlük nişanesi işler yapmak mesela uydu göndermek nükleer program çalışması yapmak amerika sıkıştırıyorsa rusyaya yanaşmak. ilişkileri geliştirmek için edictler kullanmak.
bir olay karşısında yok öyle bir şey demek bunlar hep dış güçlerin işi demek olayın doğruluğunu yanlışlığını değil hep topu taca atmak. asıl güzel olan şey bunları yaparken sonuçların neye göre ne olacağını sana belirtmesi. kararınızı tabi ki oyunuzun artıp azalacağına göre belirleyeceksiniz. size kötü gözüken açıklamaları tercih etmek zorunda kalabilirsiniz çünkü halkınız büyük kısmının eğitim seviyesi düşüktür ve bunlar amerikanın oyunu ben yapmadım demek size olan "respect"lerini artırır. tam aksine halkınızın eğitim ve "liberty" seviyesi yüksekse bu sefer amerikan oyunu demek sökmez suçunuzu kabullenmelisiniz. her iki cevapta da güven endeksiniz iki tarafın birinden azalacak hangi açıklamayı seçeceğinize ise her olaya göre almanağınızı açıp bakarak karar vereceksiniz. -
hala tam bir satılmış komprador şerefsiz diktatör olmadığımız oyun. yemek bedava, eğitim bedava, sağlık bedava. bu ne be? allahsız kızıl gomonislerden farkımız kalmamış. stock exchange binasını kurduktan sonra özel işletmeler açılabilse de var olan endüstriyi yok pahasına yabancı şirketlere satıp özelleştirme imkanı yok. ben istiyorum ki ülkenin tüm milli kaynaklarını peşkeş çekeyim, karşılığında isviçre'deki banka hesabıma çatır çatır para yatsın. yok illa alnının teriyle yolsuzlukluk yapacaksın. bankalar açıcaksın, gümrük dairesi kuracaksın, ordan geçireceksin hesabına parayı...
gizli servis kurdum , hayvan gibi de militarist bi kitle var arkamda ama bi kontrgerilla hareketi başlatamıyorum. daha fazla tropicolunun militarist olması için pazar yerinde bomba patlatıp suçu gomonis gerillalara atamıyorum. tütün, şeker, kahve getirisi yüksek tarım ürünleri ama hala kokain yetiştirip dünya pazarına hakim olamıyorum.
şaka maka yapmıyorum. oyun hakkaten kendisini hiç geliştirmedi. ekonomi sistemi o kadar basit ki. para basıp değerini düşürüp, bir yandan insanlara çaktırmadan maaşlarını azaltırken bir yandan da üretilen malların dünya ekonomisinde ucuzlamasını sağlayıp ihracat hacmini genişletmek gibi seçenekler yok. para bastın mı 20 bin dolar mı ne basabiliyorsun. hadi hop bina fiyatları %50 arttı. e arkadaş ben 4 ayrı limandan senede iki kez yaklaşık 250 bin dolarlık ihracat yapıyorum. burnumu silmek cebimde selpak ararken 20 bin dolar bulsam umursamam, işimi görürüm. buna rağmen bina fiyatlarına yaptığı etkiye bak.
neyse zaten ihracat hacmi diye bi olay da yok. dünya pazarında tropico'nun nasıl bi yeri varsa artık, ürettiğiniz mal limana ulaştığı anda zart diye satılıyor. ihracat fazlası diye bi bok yok. bir tek ithalat hacmini ayarlayabiliyorsunuz. ancak bunun da tam olarak anlayamadığım bir limiti var. ithalatta limiti kaldırsanız bile belli bir miktarın üstünde alım yapılmıyor. ilk etken hazinedeki para miktarı doğal olarak. 50bin dolarınız varsa bundan daha fazla alım yapamıyorsunuz. ikinci etken liman sayısı. 5-6 milyon dolarlık über bir ekonomik güce dönüştünüz diyelim. parasal hiçbir sıkıntı yok. yine de sadece bir limanınız varsa, şehrin her tarafına yayılmış pazar yerleriniz olsa bile yeterince gıda ithalatı yapılmadığı için insanlar açlıktan ölüyor. böyle garip bir şey işte. almanac'ta da hangi ürünün ne kadar alındığı ile ilgili detaylı bilgi yok. ya da ben bulamadım. belki teamsterlerin randımansız çalışmalarından kaynaklanıyordur. belli bir süre sonra hayvani trafik oluyor şehirde. dolayısıyla malların taşınması oldukça zaman alabiliyor. dolayısıyla şehir planlamasını oldukça dikkatli yapmak lazım. endüstriyi kullanacakları limanın iki yanına dağıtırken şehri ortada bırakacaksın ki bu adamlar evlerine oyun zamanıyla 2 ayda dönmesinler.
trafikten bahsetmişken ulaşım hizmetlerine değinelim bir de. tropico'lular a noktasından b noktasına ya yürüyerek ya da özel arabalarıyla gidiyorlar. ne otobüs ne troleybüs ne metro. toplu taşımacılğın esamesi yok. derin bir körfezi olan ya da hayvani bir gölün etrafına kurulmuş şehirlerde deniz taşımacılığı yok. köprü inşaa edilemiyor. belli caddelere taşıma kamyonlarının girmesini engelleyip, teamsterlerin çevre yollardan mal dağıtımı yapmalarını sağlayabilsen hem trafik sorununu çözebileceğiz, hem de malların çok daha hızlı bir şekilde dağıtılmasını sağlayacağız ama yok.
neyse efendim sonuç olarak dandik bir simcity'nin siyasetle süslendiği eğlenceli, orijinal bir oyun. alın deneyin. -
nası bi ada amk lan bu?
sürekli toki evleri gibi ev basıp otoyola yatırım yapıyorum. polis cennetine çevirdim. kilise falan yapıp, bol bol papaz çalıştırıyorum. borç yüzünden dış ilişkilerim boku yedi, sürekli para yardımı alıyorum. her sene 4 kişi açlıktan ölüyor. ama halkın mutluluğu %30'lardan %52'ye çıktı lan. zuhahaha fdkjsajfkdşs
tamamen realistik bir oyunmuş. yapanların ellerinden öperim. -
ada dışından ithal edilen doktorun sağlık ocağının hemen yanına gecekondu diktiği fantastik oyun. aylıkları da 20 dolar zaten. çok param olursa bir villa alacağım adamım sana sabret.
-
oyun, dinamiklerini anladığınız takdirde biraz "basittir". bunu, oyunda çeşitli zorluklar yaşamış olanlar lütfen alınmasınlar, keza biraz daha vakit ayırdığınızda siz de temel taktikleri kavramış olacaksınız.
öncelikle, hammadde hayati öneme sahip. fakat sandbox modundaki tüm haritalarda maşallah her türlü madenden 3'er 5'er rezerv var. sırf daha makul rezervler olsun diye kendi harita yapma kısmından daha kıt kaynaklı haritalar oluşturuyorum.
rezervler şu yüzden önemli; para oyundaki yegane güç birimi. eğer adanızda zengin kaynaklar varsa, bu kaynakları satarak harcayamayacağınız kadar para kazanıyorsunuz. rezervler bitene kadar zaten hammaddeyi dışarıdan alıp, işleyip, sonra tekrar satabilecek kadar güçlü bir ekonomi oluşturmuş duruma geliyorsunuz. sınırsız derecede para demek, sınırsız siyasi güç demek, seçimlerden önce vergi indirimi, üç beş mali gönül alma ile seçimlerden çok rahat galip çıkarsınız. zaten para olunca öyle bir ordu kuruyorsunuz ki, garibim isyancılar, daha kafalarını çıkarır çıkarmaz her gerillaya karşı kışlalardan 10 asker 4 general çıkıyor!
turizm dahi, hammadde ya da işlenmiş sanayi ürünü satışı ile yarışamayacak kadar zayıf. yani sadece turizm ile geçinen bir ada yaratma hayalini boş verin, gerek yok, bolca bulunan petrolü işleyip satarak 10 tane ada kuracak finansmanı yaratırsınız. bu kadar çok paranız olunca, ne siyasetin, ne toplumsal grupların, ne hassas kararların bir önemi kalıyor...
hatta o kadar çok kazanıyorsunuz ki, adanızın gelişmesini engelleyen şey, kaynak kıtlığı değil, işçi azlığı. hiç işsizlik gibi bir sorunum olmadı, hep yeterli işçi azlığı vardı. çıldırıp oraya buraya bina dikmeye kalkarsanız, 500 kişinin yaşadığı ama 1500 işçiye ihtiyaç duyan bir adaya sahip olmanız çok kolay. hatta hiçkimsenin kira ödemediği, ama maden işçisinin dahi lüks villarlarda oturduğu garip adalar yaratmanız çok basit. modern times eklentisinde, tek seferlik bir seçenekle, adanıza 100 tane vasıfsız çinli işçi getirtme hakkı vererek bu sorunu çözmeye çalışmışlar, yetmemiş...
bu eksiklere ek olarak, oyunda bazı eklemeler yapılabilirdi; örneğin çok kolay bir özellik, keşke her bir vatandaşın kafa kağıdı niteliğindeki o özellikler ekranını hemen göremeseydik. gizli servis kurmak bu yüzden çok önemli olsaydı, sadece 3 kişinin çalıştığı bir kurum ve arada bir yeni gelişmeler ekranındaki yeni bir seçenekten ibaret olmayıp, hakikaten adada istihbarat çalışması yapsalardı, muhbirlere ne kadar kaynak aktarabileceğimizi biz belirleseydik. kimin darbe planladığını, kimin örgüt üyesi olduğunu, kimin kime oy vereceğini bilemesek. anket yaparak halkın nabzını yoklayabilsek. ihtilalciler her seferinde yeri belli ağaçların arasından fırlamasa, apartmanlarda, barların arka odalarında, ihtilaller planlasalar. buralara arada bir baskınlar yapıp gözaltılar, sorgulamalar yapılabilse. bu sayede kendi vatandaşından paranoyakça korkan diktatör hissi çok daha iyi verilebilirdi.
ikincisi, açıkçası paranız varsa hem komunistler hem de kapitalistler gibi oldukça zıt görüşleri dahi aynı anda çok kolay memnun edebiliyorsunuz, en yüksek zorluk seviyesinde bile. daha önceki yazılarımızda yazdığımız gibi, her seçimin kendine özgü zorlukları olsa, örneğin kapitalist kesimi pohpohlayınca, dış destek alma imkanı olsa, hatta devrimci gerillalara karşı abd askerlerini kullanma psikopatlığı ortaya çıksa. öteki taraftan, komunistlerin safında yer alınca, kuvvetli bir halk desteği oluşsa, ama bu sefer de başkanlık sarayı çevresinde gezen her vatandaştan cia suikastçisi diye korkulsa, hakikaten abd tehdidini hissetsek, abd başkanı zırt pırt tv'ye çıkıp "bu diktatöryel ve popülist rejime karşı askeri seçenek dahil her türlü seçenek masada" gibi açıklamalar yapsa...
ufak bir not daha, süper güç işgal düğmesine bastığı anda, oyunun bitmesi de biraz saçma olmuş. düşük ve zor bir ihtimal de olsa, yabancı işgalcilere karşı milis güçler kullanılarak direniş seçeneği ortaya konabilirdi, oyun motoru da bu tarz basit bir eklenti için gayet uygun, benzer pek çok savaş çatışma durumu zaten oyuncunun karşısına sık sık çıkıyor.
ek olarak, bunlar oyunda çok daha marjinal gelişmeler demek olur, ama yapılabilse, örneğin komşu adaları da işgal etme niteliği olsa. hatta, iktidardan düşmek oyunu bitirmese, seçimler, isyancılar, ya da darbeci cunta vasıtası ile iktidara gelme* nitelikleri olsa...
bir ufak eksiklik ve olsaı bir ekleme için; ana karakterin* kişilik özellikleri ve bunların oynadıkça gelişmesi iyi güzel hoş da, neden bu kadar az miktarda gelişebiliyorlar? örneğin şu sadece skor elde etmeye yarayan, başka hiçbir halta yaramayan isviçre bankası hesabı, başka pek çok kaynakla* beraber, aslında bir tecrübe puanı olsa, ve bu puanlar ile özellikler geliştirip bir çeşit rpg niteliği kazandırılsa, o özellikler de 3-4 yıldızdan daha fazla geliştirilebilse, hatta her karakter özelliği ile farklı seçimler açılabilse, bu sayede yozlaşmış bir karakter ve ada seçimi yapmış olanlar, para kaçırmak için canla başla çalışsa...
son olarak, çok keyifli, normalde sınırsızmış gibi gözükse de, maalesef sınırları olan bir oyundur, bir noktadan sonra basitleştiği için. bu engellenseydi, herkes için muhteşem bir muz cumhuriyeti fantezisi olabilirdi. müzikleri, grafiklerindeki detaylar ile 60'ların havanası, curcunalı şehir merkezi ile her an isyancıların fırlayabileceği kırsalı ile "tam" bir atmosfer, ama oyun dinamiğinde hala bazı düzeltmeler ve eklemelere ihtiyaç var. darısı tropico 5'in başına... -
aldığınız zevki ingilizce seviyenizle doğru orantılı arttıran oyun. eğer yeterli ingilizceniz yoksa çevire çevire oynayın yoksa kuru kuru oynar zevk alamazsınız.
piyasa "tropico 4 yama türkçe ekibi/ada yapım" diye dolaşan bir grup var,aman deyim ciddiye almayın.
2012 yılında "tropico 4 çok yakında türkçe" diye fırlamışlar. çalışma sistemleri şöyle sırasıyla şöyle.
*arkadaşlar aksilikler oldu mehmet öldü hakan geberdi ama ekibi değiştirdik yama 1 ay içinde sizlerle,
*arkadaşlar bu işi sizin için yapıyoruz 4 aydır tuvalete gitmedik,annem öldü gömmedim ama yamanın yayın tarihi kesin 1 ocak(bu kısım sürekli değişiyor) hepinize iyi oyunlar.
söyledikleri tarihe 1 hafta kala;
*yamanın bu bölümünü şemsettin yapıyor,o 1 ocakta yapıcak,bekliyoruz ama yetişcek gibi yani.asıl yama sonra zaten bu küçük yama.
*şemsettin şehir dışına çıktı kerem ekipten çıktı ekibe şuayip girdi,hatice çok hasta.
*inş. şemsettin yetiştirir bizde ona güveniyoruz.
söyledikleri tarihten 1 hafta sonra;
*arkadaşlar bir aksilik oldu şemsettin doğurdu necati futbolu bıraktı ama ekibi değiştirdik yama 1 ay içinde sizlerle.
bu döngü isimler değişe değişe devam ediyor.
işin komik kısmı 3 yıldır "son anda" çıkan ufak aksilik yüzünden diyerek 3 yıldır milleti yiyorlar.
en son yama yapmanın zorluğuyla ilgili şöyle bir ifade kullanmışlar." amerikadan birine bu konudan bahsettik,siz manyak mısınız,koskoca oyuna yama mı yapılır dedi bize. orda kimse amerikanca yama yapmıyor. amerikalıların yapamadığını biz yapıyoruz ovv çılgın türkler!"
neden böyle tepki gösterdim ? 3 hafta önce haberdar oldum bu arkadaşlardan. 3 haftada yayın tarihi 3 kere değişince kendilerini biraz araştırdım. meğer 3 yıldır böyle böyle sitelerine tiraj kasıyorlarmış. internette denk gelip "aa yakında çıkartıyorlarmış biraz bekliyeyim" demeyiniz. -
adayı geliştirdikçe garaj yapma oyununa dönüşüyor. yeterli park, geri dönüşüm ıvır zıvır yapıp çevrecilerden bile kurtulabiliyorsunuz. fakat garaj olmazsa olmaz. çok garaj bir oyun.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap