• atatürk gibi başlayıp tayyip gibi bitirdiğim oyun.

    o kadar güzeldi ki ilk era'lar hayal gibiydi. çiftçim çalışıyor, hayvancılık ve ona bağlı ticaretler almış başını gidiyor. insanlar okuyor, özgür basın her şeyi yazıyor. halk benden memnun, ben onlardan. polis arada trafik cezası kesiyor, sarhoş olup kavga edenleri ayırıyor o kadar.

    ama şu cold war zamanı geldi, iş çığırından çıktı arkadaş. halk mutsuz, çiftçilik ve hayvancılık yerini ithal mallara bırakmış, kimse bir sikim üretmiyor. halk fakir, halk cahil. isyanlar başladı, pis çapulcular ilk gördükleri parkta direniyorlar. ben de doğal olarak uzun adama bağladım, polis devleti yaptım amına koydum o direnişçilerin.

    hele genel seçim yaptığım hileler, rüşvetler, tehditler falan çok utandırdı beni oynarken. gittim gazetecilere baskı yaptım, her boku dış mihraklara ve paralel yapılara bağladım.

    kendimi çok kötü hissediyorum lan :(
  • yapıyorum yolu, dayıyorum avm'yi. böğürüyorum öküz gibi millete sonra "yoğğğğllllll yaptııııımmmmm yooooğllllll beğğğğnnn yaptııımmmmm" deyu. eheheh stres atıyoruz. güzel oyun.
  • her türlü itliği çakallığı yaptığım oyun. veriyorum polise, askere bütçeyi, çevreymiş sağlıkmış parkmış bahçeymiş diyene çökertiyorum. seçim diye yalandan da parmaklarını boyuyorum kekoların, bu arada yavaştan şişiyor isviçre hesaplarım. diktatörlük ne güzel lan.

    (bkz: polise talimatı ben verdim)
  • seriye tropico 4 seviyesinde girmiş biri olarak biraz analiz yaparsam;

    artıları;

    açıkçası geliştirilmiş pek çok özellik var. #35307284 nolu girdide bahsettiğim hemen hemen her gelişmenin gelmiş olması sevindirici oldu. örneğin gizli roller adı verilen gelişmeler gelmiş, bazı vatandaşlar fraksiyonların* lideri ya da gerilla lideri* olabiliyor, ve artık gizli servis, karakol vb. güvenlik yapıları daha da önemli çünkü bu yapılar sayesinde vatandaşların gizli rollerini ortaya çıkartıyorsunuz. rolleri belirlenmiş kişiler de gruplar üzerinde etki sağlamanızı sağlıyor, örneğin kapitalistlerin liderine rüşvet vermeniz bu grubun üye sayısını ve size bakışlarını pozitif etkiliyor, ya da gerilla liderlerini etkisiz hale getirmek gerilla sayısının artmasını önlüyor vs.

    ekonomi biraz daha dengelenmiş gibi. hala çok zor değil, ama hem endüstriyel binalar daha pahalı, hem de elde edilen gelirler daha az, bu sayede üç tane maden veya fabrika kuran adam bir önceki oyundaki gibi muazzam gelirler elde edemiyor.

    bina dikme işi kolaylaşmış. inşaat işlerinde oyuncuya kolaylık olsun diye bir ızgara* yapısı geliştirilmiş, böylece örneğin 3x2 genişliğinde bir binanın nerede sığabileceğini daha kolay görebiliyorsunuz.

    yine yukarıda bahsettiğin girdide, tropico 4'te isviçre bankası hesabına* aktarılan paranın hiçbir işe yaramadığından, bu paraların ana karakterin özelliklerinin geliştirilmesi için kullanılabileceğinden bahsetmiştim. o girdiyi okuyarak mu oyunu geliştirdiler bilinmez* lakin tamamen aynı özelliği eklemişler. karakterlerinizin özelliklerini geliştirmek için isviçre hesabınızı kullanıyorsunuz. bu da o hesaba para sızdırmak için oyuncuyu teşvik eden bir nitelik.

    askeri dinamikler güzel olmuş. yine yukarıdaki girdide "yabancı güçler ülkeyi işgal ettiklerinden neden oyun hemen bitiyor, bkz: domuzlar körfezi" minvalinde bir şeyler yazmıştım. nihayet artık dış işgallere direnebilme özelliği de gelmiş.

    siyasi gruplar daha kritik bir hal almış. yine bahsettiğim girdide "tropico 4'te politika kolay, birbirine zıt kutupları aynı anda memnun edebiliyorsunuz" demiştim. bu oyunda artık bu grupları her dönem* değişecek şekilde karşıt iki grup olarak bölmüşler. örneğin dünya davaşları* döneminde adanızda kapitalistler ve komunistler olarak karşıt iki grup türüyor. siz bir tarafı desteklediğinizde genelde karşıt tarafla aranız açılıyor.

    oyun anayasal* sistem gelmiş. her dönemde 3 farklı alanda adanızın anayasal yapısını belirliyorsunuz. örneğin bir dönemde adanın din-devlet yapısı, askeri yapısı ve güvenlik yapısını belirliyorsunuz. din-devlet yapısının altında örneğin 3 seçeneğiniz var, ada teokratik, laik ya da ateist devlet niteliğinde olabilir. her özelliğin getirileri ve götürüleri var, politik grupların size bakışını da doğrudan etkiliyor. güzel olmuş, ama biraz daha geliştirilebilir gibi.

    eksileri;

    oyunda sırf eklenmiş olmak için eklenen pek çok gereksiz özellik var. binalara atanan yöneticiler özelliği gereksiz. bunu muhtemelen sırf binaların yöneticisi olarak ajanları atama ve o binadaki gizli rolleri keşfetme fikri cazip geldiği için eklemiş olabilirler. fakat yine de yönetmesi ve takibi zor ve gereksiz bir özellik olmuş.

    1000 kişilik bir adaya uzay araştırmaları için üs kurmak absürd, uçak gemisi almak absürd. tüm bu binalar oyunu gerçekçilikten tamamen uzaklaştırıyor.

    ticari gemiler* niteliği oyuna çok fazla bir katkı sağlamıyor.

    herhalde şu indirilebilir içerik* modası da bunu teşvik etmekte, oyun hala bir beta sürüm havası veriyor. hapishane yok, seçim konuşmaları yok, kabine yok, canınızı sıkan vatandaşları parası neyse verip gizli servisinize temiz bir şekilde ortadan kaldırtma özelliği yok, hanedan üyelerinin özellikleri ve hatta kıyafetleri bile son derece kısıtlı, var olanların büyük bir kısmı astronot kıyafeti gibi saçma sapan şeyler. bir haritaya başlarken başlangıç döneminizi seçebiliyorsunuz ama bitiş döneminizi seçemiyorsunuz. yani "ben kolonizasyon döneminde başlayıp soğuk savaş döneminde bitirmek istiyorum, şahsen diktatoryal bir latin amerika ülkesinde modern yapılar istemiyorum" diyemiyorsunuz.

    dönemler boyunca sadece birkaç binanın görüntüsü değişiyor. evet, 2000'li yıllarda modern dönemlerde adanızı korumak için kolonizasyon döneminin askeri kulelerini dikmek zorundasınız.

    hala devletinizin siyasi-sosyal yapısını belirleyen özellikler** ekrana yansımıyor. örneğin gönül isterdi ki, sıkı yönetim* özelliği etkin hale getirildiğinde, sokaklar boşalsa, caddelerde tanklar yürüse. kısaca bu kararlarınızın doğrudan atmosferi değiştirmesine izin verilse...

    müzikler açıkçası bir önceki oyun kadar başarılı gelmedi. muhtemelen tropico 4'ün latin müziklerinin çok başarılı olmasındandır, ama kolonizasyon döneminde fonda bateri ağırlıklı bir latin müzik çalması atmosferi mahvediyor. maden dönem* özelliğine bu kadar önem verdiniz, koy oraya üç beş parça daha, dönem dönem farklı müzikler çalsın.

    anonslar hala komik, güzel kara mizah esprileri var. fakat açıkçası örneğin radyo anonsları tropico 4'teki kadar eğlenceli gelmedi. 4. oyunda radyoda sunny flowers ile penultimo'nun atışmalarını dinlemek son derece eğlenceliydi.

    yine atmosferden gidersek, açıkçası bir önceki oyuna göre binaların tasarımında o kadar çok çalışılmamış gibi. bana öyle gelmiş olabilir, ama bir önceki oyunda binalar 1960 küba'sına daha çok benziyor gibiydi.

    bu girdi zamanla kendini günceller...
  • eğitici kolonileşme oyunu. klasik şehir kurma oyunlarından temel farkı siyaset, sosyoloji, ticaret ve turizm anlamında oldukça detaylı, özgür, süper gerçekçi ve organik olması.

    oyuna 1900'de belli sayıda kişi ile boş bir tropik adada başlıyorsunuz. krallığı terk edip, yeni bir adada bağımsızlığı ilan etmeye, kendi sosyalist düzeninini kurmaya çalışıyorsun. yolculuk 2100'lere * kadar uzanıyor. arada çağ atlıyor, dünya savaşlarına tanıklık ediyor, iki tarla bir liman başladığın serüvende uzay araştırmaları yapabilecek teknolojiye erişebiliyorsun.

    esasen tropico tam anlamıyla rol yapma oyunu. adadaki yaşantı tamamen izlediğin yola ve tercihlerine bağlı ve organik olarak şekilleniyor. yani dünyaya açılan tek kapı limanları yıkıp; ticarete, göçe, diplomatik ilişkilere, madenciliğe, petrole hiç bulaşmayabilirsiniz. nüfus, adadaki doğum ve ölüm oranına göre şekillenir, çok gelişemez süpersonik fabrikalara, teknolojilere ulaşamayabilirsiniz veya zaman alır belki ama küçük, kendi halinde, sevimli bir koloniniz olabilir. ha iki gün sonra amerika kapıya dayanır, o petrolü bana vereceksin yoksa savaş açarım diye, ki açıyor. bunlara da hazırlıklı olmak gerekiyor. zor ama mümkün.

    oyunun en gelişmiş yanı, sosyoloji... toplum yönetim de nasıl bir yol izleyeceğiniz tümüyle size bırakılmış ve oldukça geniş bir sıkala var. diktatör veya kapitalist olabileceğiniz gibi sosyalist çizgi izleyip sarayı ve kentin yönetimini tümüyle halka bırakabiliyorsunuz. din ve kapitalizm ile insanların emeğini sömürebileceğiniz gibi ateist bir rejim uygulayabiliyorsunuz. bunun yanında halkı barınma, gıda, çalışma, çevresel yaşam koşulları, din, eğlence, sağlık, eğitim, güvenlik, trafik, vs... anlamında tatmin etmeniz gerekiyor. ve bunlar tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi çok ince dengelerle birbirlerine bağlılar.

    diğer güzel bir yan ise adada yaşayan tüm bireylerin öznel kimlikleri olması. her birinin ismi, soy ağacı, yaşı, çalıştığı/konakladığı yer, eğitim durumu, vs tek tek incelenebiliyor. günlük aktivitelerini döküldüğü bir de seyir defteri mevcut ve şu ana kadar birbirinin birebir aynı iki kimliğe rastlamadım. binin üzerinde nufüslarda dahi. kişinin yukarıda sıraladığım, barınma, çalışma, gıda, din, sağlık,... gibi yaşamlarında bir iki cümle ile mutluluk ölçütlerinin özetlendiği bir günlük. bunlara müdahale edemiyorsunuz, yalnız raporlardan analiz çıkartıp durumu iyileştirmeye çalışabiliyorsunuz.

    örneğin; adam eğitimli, iyi bir işi ve kazancı var. hemen her anlamda mutlu. ancak gecekonduda yaşıyor. adada iyi koşullar sunan boş evler de var. ama işine yakın bir alanda gecekondu kurarak yaşamayı tercih ediyor. yıkıyorsunuz yine yapıyor. yani adama zorla sen burada oturacaksın, burada çalışacaksın diyemiyorsunuz. onun tercih etmesi lazım. bu duyguyu tatmin etmek için her iş yerinin dibine ev kurmak gerekir. bunu yaparsanız yine o evler boş kalır. insanlar aileleriyle birada yaşamak istiyor. sosyal olmak istiyor. bu işe müdahale etmezseniz adanın ücra köşelerinde gecekondu kasabaları oluşuyor. bu ne getiriyor? rebelize oluyorlar. isyan çıkarıyorlar. kimi masum protesto ile başlayıp, seçimlerde haddinizi bildiriyor. kimi kamu kurumlarına saldırıp vandallık yapıyor, sizi devirmeye kadar gidebiliyor. arada böyle hiç bir şeyden mutlu olmayan kıl tüy tipler çıkabiliyor. çeşitli yöntemler var: sürgün, infaz, rüşvet, mutluluk/bağlılık seviyelerini yükseltme. sürgün, infaz vs halkın huzursuzluk seviyesini yükseltiyor. yine rebelize oluyorlar. mutlu etmeye çalışmak için çok fazla yeni işletme açmak gerekiyor. ve bunlarda çalışacak iş gücü bulmak gerekiyor. adanın genel koşulları yüksek değilse göç de almıyor.

    her şeyi bir anda yapmaya kalktığınız da 10 kişilik işletmeler birkaç kişi ile veya iş gücü yetmezliğinden hiç çalışmıyor. bir fabrikanın çalışması için ham madde gerekli. tarlalar, madenler.. tüm bunların yönetimi, çalışan insanların mutluluk seviyeleri önemli. nakliye, eğitim, konaklama, eğlence olanakları, vs. eğitim çok sıkıntılı bir konu. herkese eşit ücret verdiğinizde işletmelerin üretim kalitesi artıyor. herkes çok mutlu oluyor. ancak okula gitmiyorlar. adam eğitim almadan da aynı parayı kazanıyor, neden eğitimle zaman harcasın ki? bunun yerine çalışmayı tercih ediyor. eğitimsizlere düşük ücret verdiğinizde işletmeler boşalıyor. bir tane mısır tarlasında çalışacak işçi olmaması, tüm adayı etkiliyor. ilk çiftlikler yem eksikliğinden duruyor, sonra fabrikalar, sonra ticaret çöküyor, anlaşmalarını karşılayamadığın için diplomatik ilişkiler bozuluyor, sonra isyan, iç ve dış savaş...

    din çok hassas bir konu. ateist bir rejim kurabiliyor olmanıza rağmen nüfusun yarısı dinibütün. halkı dini ihtiyaçları anlamında mutlu etmek gerekiyor ama bir türlü tam anlamıyla mutlu olmuyorlar. 300 kişilik koloniye sağlık anlamında 2 küçük klinik yetebiliyorken, din adamları üçer beşer klise katedral istiyorlar. anayasaya herkes oy kullanabilir, özgür medya, erken yaşta emeklilik, emekçi hakları maddeleri koyuyorsun mutsuz, amerika yerine rusya ile görüşüyorsun mutsuz; festival düzenliyorsun mutsuz, ticaret yapmıcaz az parayla eşit bir şekilde idare edecez diyorsun mutsuz, tütün şeker tarlası açıyorsun, alkol sigara üretilecek diye mutsuz, interneti bedava yapıyorsun mutsuz, tüm halka eşit koşullarda barınma imkanı sunacaz diyorsun mutsuz, ileri araştırma merkezi kuruyorsun mutsuz, zenginden daha çok vergi alıp fakire dağıtacaz mutsuz, banka açmayacağız kapitalist düzenin bir parçası olmayacağız diyorsun mutsuz. tek mutlu eden şey daha çok klise, katedral, zırt pırt papayı ağırlama, alkol ve sigara yasağı... hayır bir de kalabalıklar, terk etmiyorlar da adayı. halkın %50'isinden oy alabilmek için tüm adayı onların dini tatminlerine yatırmak gerekiyor. okula da gitmiyorlar. seçimlerden önce liderlerine rüşvet verip iki fetva vermesini istersen %10-20 oy alabiliyorsun. seçimlere 1 ay kalmış anketle göre %47 sen, %53 rakibin, kaybediyorsun. çat bir dini yapı kuruyorsun, seçim sende. çok tanıdık, çok gerçek bir oyun yea.

    bir de milliyetçiler var. onları da mutlu edemiyorsun. turizme dalıyorsun, vize programıyula göç kabul ediyorsun, ırkçılık yapıp arıza veriyorlar. diplomatik ilişkileri geliştiriyorsun, globalizme karşılar. tek sevdiği şey, adadaki madeni petrolü iliğine kadar çekip yüksek fiyatla satışa sunmak. e bu işletmeler için eğitim, araştırma lazım. okula da gitmeyip barda haytalık yapıyorsun. dışlardan da adam kabul etmiyorsun. nasıl olacak? cevabı yok. örtbas etmenin en iyi yolu araya kaynatmak. herkesi yüksek derecede mutlu edince ve biraz para yedirince onlarda mutluymuş gibi davranmak durumunda kalıyorlar. en güzelleri çevreciler. istekleri spesifike en azından. atığı geri dönüştür, fabrikaların saldığı co² emisyonunu düşür, park yap, ağaçları kesme, maden petrol için adayı kazma.

    oyunda çağ atladıkça - ki bunlar dünya tarihi ile uyumlu - çevreciler, militaristler, globalistler, milliyetçiler, komünistleri, dinciler, sanayiciler, kapitalistler, vb gibi yeni örgütlenmeler beliriyor. her birinin istekleri farklı ve birbiriyle çelişiyor. dengeyi çok iyi tutturmak gerekiyor. ben henüz %100 beceremedim. diplomatik ilişkilerde de oldukça özgürsünüz. çin ile yakın ilişki geliştirip teknolojide, rusya ile sosyalist öğretide, amerika ile finansal olarak gelişebilirsiniz. hepsinin bir bedeli var.

    son olarak, oyun tüm bu bağları iyi kurgularken görselliği de elden bırakmamış. içinde bulunduğunuz koşul ve dönemin atmosferini iyi vermiş. ilk başlarda öyle her şey gıcır gıcır, öyle futuristik mimariler yok. oynanabilirlik, menülere erişebilirlik neredeyse kullanıcı dostu. oyundaki tipler gerçekten etrafta dolanıyor. takıntı yapıp nereye girmiş, nerede birasını içmiş, hangi araca binmiş takip edebiliyorsun.

    bu kadar laf kalabalığını üşenmeden okuyan sevgili oyunsever, sözüm sana: toplum bilimiyle ilgileniyorsan, strateji oyunlarını seviyorsan, saniyede on tuşa basman gereken bol aksiyonlu vurdulu kırdılı oyunlardansa; arada çayını, sigaranı, rakını da içebileceğin bir oyun tercih ediyorsan ve sabırlıysan bu oyun seni açar.
  • sanırım az da olsa ekonomisini çözebildiğim oyun. ben ilk başta hep demir-çelik ve ağır sanayiye yöneliyordum ancak, mümkün olduğunca çok sanayiyi çeşitlendirmek gerekiyor. ilk başlardaki stratejim, elektrik gerektirmeyen fabrikalar kurmak. örneğin, steel mill, textile mill, rum distillery gibi. sonunda nükleer santral kuracak parayı elde ettiğimizde acımadan kuruyoruz. mümkünse tüm fabrikaları, hammaddelere yakın yerlere kurmak gerekiyor. benim kafamda hep cities skylines hesabı sanayi bölgesi, ofis bölgesi gibi şehri ayrıştırmak vardı ama bu uzun vadede hem trafiğe hem malların geç ulaşmasına sebep oluyor. örneğin eğer bir şeker tarlası kurduysanız, rum distillery'i hemen yanına bi yerlere kurun.

    elektriği elde ettikten sonra benim gözlemlerim, otomotiv sektörü ve çikolata iyi para getiriyor. beklentimin aksine elektronik fabrikasından hep zarar ettim. sürekli yatırım yapacağınız için bakiyenizde para kalmayacaktır, böyle bir durumda çok elzem bir yatırım daha yapmanız gerekirse hiç çekinmeden basın tahvili gitsin.

    ben oyunu en zorda oynadığımdan çok fazla rebel ve protestoyla karşılaşıyorum. anayasayı biraz daha totaliter yapmak ilk başlarda rebel sayısını daha da artırıyor ama istediklerinizi hayata geçirdiğinizde, çok partili sisteme siz de merhaba diyebilirsiniz. ama insanları mutlu etmek gerçekten çok zor. elinize para geçtikçe dindarlarla aranızı iyi tutmaya, bir hatta iki katedral yapmaya bakın.

    her türlü göçmeni kabul etsem de sürekli işçi sıkıntısı çektim. bunda agresif yatırım politikamın da payı olabilir. ilk seferlerde hep kalifiye eleman sıkıntısı çekerken, üniversite sayısını ikiye çıkarınca bu sefer amele eksiği ve özellikle liseli çalışan eksiği çekmeye başladım. liseyi bitiren, yüksek maaşları görünce haliyle üniversiteye devam ediyor. bu bir yandan iyi, kalifiye eleman yüksek geliri getiren anahtar. ancak inşaat, lojistik, çiftçilik gibi temel sektörlerde eleman bulamayınca, zengin ve ama halkı açlıktan kırılan bir ülke olabiliyorsunuz. tabi bu durumda ithalat da yapılabilir ama ben kendim üretmeyi tercih ediyorum.

    ücret politikası oyunda en beğendiğim şey. iktisattaki esnek işgücü piyasası burada tam anlamıyla vücut bulmuş. adada full mobilite var ve işçi tamamen rasyonel düşünüp yüksek maaş verilen işi tercih ediyor. haliyle diğer işletmelere de eleman bulmak için onun da maaşını yükseltmeniz gerekiyor ve bingo! tüm işletmelerin maaşları neredeyse en yüksek seviyeye geliyor bi süre sonra. bazı kritik yerlerdeki adamların maaşlarını örneğin dockerlar, yüksek tutmaya özen gösterin. 5 ay bekleyeceğiniz gemi 3 ayda geliyor.

    kaçakçılığı küçümsemeyin, ithalat yaptığınız zaman faydasını çok görüyorsunuz. özellikle uranyum, boksit gibi hammaddelerde çok işe yarıyor.

    sarayın etrafına mutlaka makineli tüfek upgrade'i yapılmış kuleler dikin. etrafı derken tamamını kapatın işte. neredeyse tüm rebel isyanlarını sadece bunlarla bastırabilirsiniz. çoğu zaman orduya gereksinimim bile olmadı bu kuleler sayesinde. tabi dış güçlerle aranızı iyi de tutmanız lazım aynı anda, eğer adanızı işgal ederlerse kuleler çaresiz kalabilir.

    eu ile iyi geçinin, görevlerin sonunda çok güzel ödüller verebiliyor. örneğin iki altyapı binasını beleşe getiriyor. bunla bir nükleer bir jeotermal dikip enerji sorununu bitirebilirsiniz. jeotermal uranyumun bittiği durumlarda jeneratör görevi görüyor.

    rebeller ve darbe ile mücadele için ministry information binasını dikmeniz faydanıza. home propaganda upgradeini de yaparsanız, ırmağının akışına ölürüm tropicom eşliğinde rebelleri en kral militarist haline getirebiliyorsunuz.

    aklıma geldikçe eklerim buraya bi şeyler.
  • herkese, bir mini tayyip, bir bilocan olma fırsatını verecek şükela oyun.yapımcı stüdyonun da bulgar kökenli olması baya ilginç.
  • "once a presidenteee, always a presidenteeee!" diye bağırmama sebep olan oyun.

    heyecanla beklemekteyim. şehre su getirip 100 yıl boyunca bunun muhabbetini yapmak, mitinglerde "benim latin bacılarım okullara giremiyorduuuuuu! kim okul yaptııııı? beeeeeeen!" diye bağırarak medyada "yaşasın presidente!" programı dışında program yapılmaması emrini vermek istiyorum. askerler adanın içine sıçtığım için eylem yapan çevrecileri öldürünce "kahraman tropico polisi!" diyeceğim. presidente olmanın raconu budur kardeşlerim. o amerika'yla rusya ayağını denk alsın. petrol fiyatlarının altını üstüne getireceğim, dünya piyasaları presidente presidente diye ağlayacak.
  • hiç gerçekçi olmayan oyun. seçimde o kadar hile yaptım %43 oy aldım ama kaybettim, resmen sandık darbesi.
hesabın var mı? giriş yap