• türkiyede bok gibi yaşamaktan iyidir.
  • yapan, yol gösteren varsa düşündüğüm bir opsiyon.
  • oryantasyon sürecini yalamış yutmuş olur...
  • bazen ciddi ciddi kafa yorduğum konudur. düşünsene sabah kalkmak birer dakika arayla 87 alarm kurmuyorsun, iğrendiğin işe gitmek için koşturarak giyinip deparla otobüse yetişmeye çalışmıyorsun. birilerinin torpiliyle sana yönetici olarak atanmış dürzünün çenesini çekmiyorsun.

    akşam eve geldiğinde beynini arpa tarlasına çeviren zekadan yoksun programları izleyebileceğin bir ekran yok. nitekim akşam eve dönme diye bir olay da yok muhtemelen. ahşap bir kulübe yapıp ona ev diyorsan bilemiyorum. duyduğun sesler yalnızca rüzgarın, yaprakların, kuşların ve böceklerin sesi. tabi arada yılan ayı sesi falan da duyabilirsin ama doğayı duymak istemeyen biptirip gitsin şehre ne işin var burda o zaman amk? her neyse, kuşlar ve böceklerin sesi diyordum, her türlü çomarın dinlediği saçma sapan gürültüleri müzik adı altında dinlemek zorunda değilsin.

    yediğin yiyecekler doğal, her türlü kimyasaldan uzak. ağacı oyarak yaptığın zıpkınınla balık yakalıyorsun, derme çatma ok ve yayınla tavşan geyik falan avlıyorsun. buz gibi kaynak suyunu içerken ufak arazinde yetiştirdiğin sebzeyi gömüyorsun.

    tek işin ye iç yat.

    hayali ne kadar güzelse, bu hayalin bu şekilde gerçekleşmesi de o kadar imkansız. bizdeki bu şansla ya yetiştirdiğimiz bitkiden zehirlenir, ya gece kurt saldırısına uğrar, ya zıpkınla balık avlayalım derken köpek balığına yem oluruz.
hesabın var mı? giriş yap