• şeyh muhammed ibn mustafa el-mısri'nin 1773-99'da yazdığı ve resimlediği bi esermiş. tülay artan'a göre "bir şeyhin gençliğini anımsaması kurgusu aracılığıyla, bir genç adamın fantezi maceraları ve romantik anıları anlatılır"[1] güzel detaylar var, bi blogda da hikayesi özetlenmiş..

    işte o minyatür

    [1] tülay artan, "mahremiyet: mahrumiyetin resmi" defter, 1993, sayı 20, 91-115
    http://izmiramargi.org/…yetin-resmi-tülay-artan.pdf

    edit: dropbox ve blogspot linki ölmüş. birincisinin yerine amargi'nin bağlantısı konuldu. çok da güzel oldu. yalnız, blog aslında ölmemiş ancak sadece davetli kullanıcılara açıldığından artık, maalesef yardımcı olamicem.

    edit2: dropbox, bi ölüp bi diriliyor. lairocse sağolsun, makale için yeni link geldi. amargi'nin domaini uçmuş, belki sonra tekrr gelir diye kaldırmıyorum. ayrıca hem lairocse hem de alexis zorba'nın müthiş katkılarını pas geçmeyin ve tercümanlar için yüksek çözünürlüklü olarak gene geliyor!

    işte o minyatür
  • ecdatin yuzyillar once simendifer'i buldugunu gosteren bir ilustrasyonla verilen eser.

    --- 18+ ---

    https://pbs.twimg.com/media/bcqw-nmcyaam0hy.jpg

    --- 18+ ---
  • şeyh galibin:
    birdenbire bul aşkı, bu tuhfe bulanındır.
    sözünde bahsedilen armağanı şeyh muhammed mi önce bulmuş şeyh galib mi merak ettim.
    ilginç bir tesadüf; muhammet şeyh eseri bitirmiş aynı yıl galib şeyh ölmüş.
  • sanli ejdadimiz !!!11!11!1 kafasi yasayanlara gostermeyi cok sevdigim saheser.
  • internette "osmanlı'da oğlancılık, islam'da gayler, homoseksüelliğin tarihi" başlıklarında sıklıkla dolaşanbu minyatür, şeyh muhammed ibn mustafa al-mısrî'nin tuhfet ül-mülk adlı 1794-1795 yıllarında resimlediği el yazmasında yer alan bir görsel. fakat aslında bu eser, yani tuhfet ül-mülk, ünlü osmanlı şeyhülislamı ibni kemal'in ((bkz: kemal paşazade)) arapça yazdığı bahname (osmanlı'da kamasutra kitaplarına verilen genel ad) türündeki "rücûu’ş-şeyh ilâ sıbâh fi’l-kuvveti ale’l-bâh" adlı eserinin bir bölümünün çevirisidir. fakat kemalpaşazâde'nin bu kitabı da ahmed bin yûsuf et-tîfâşî'nin arapça risâlesinin bir bölümünün çevirisidir. anlaşılan tren işi sadece görselle kalmamış; o onu, o da onu...çevirmiş. çünkü bu kitap, o dönemde yoğun bir ilgi görüp satış listelerinde bestseller olunca pek çok kişi tarafından 17. yy'da, 18. yy'da tekrar ve tekrar -ve bazen de râhatü’n-nüfûs, risâle fi’l-bâh, kitâbü’s-safâ ve’s-sürûr gibi farklı adlarla- çevrilmiş. hatta aralarında ııı. murad, ııı. ahmet gibi padişahların da olduğu dönemin ileri gelenlerine takdim edilmiş; tabi genel ahlâkı bozmasın diye naylon poşetler içinde.

    ilginç olan husus şu ki emmeli gömmeli böyle bir kitabın, üstelik de şeyhülislam ünvanlı biri tarafından çevrilmesini emreden kişi bir padişahdır; yani köprülere adı verilen yavuz sultan selim. yavuz'un amacı neydi allah bilir. neyse burası onun özel hayatı. fakat osmanlı'dan çok osmanlıcı olan ahlâka mugayirlikte uzmanlaşmış ilim adamı ünvanlı çük ve kuku dedektifleri, şeyhülislam'ın bu çevirisini yok sayarlar, görmezden gelirler. gidin arayın internetlerde, mili kütüphanelerde, türkiye el yazmaları katologlarında falan. pek bir şey bulamazsınız kemalpaşazâdenin cv'sinde bu kitabıyla ilgili bir bilgi. oysa fransızca'da le livre de volupte adıyla basılmıştır bu kitap. ya da utrecht üniversitesinde "ruju’ al-shaykh ila sibah fi’l-quwwa ala al-bah" adıyla şak diye bulursunuz.

    şu görmezden gelmenin trajikomik bir örneğini vereyim. türkiye diyanet vakfı'nın islam ansiklopedisi'ndeki (bkz: tdv islam ansiklopedisi) kemalpaşazâde maddesinde şeyhülislamın eserleri bölümüne şu şerh düşülmüş:

    "bazı kaynaklarda kemalpaşazâde’nin, tîfâşî’nin (ö. 651/1253) rücû'u’ş-şeyh ilâ sıbâh fi’l-kuvveti 'ale’l-bâh adlı bahnâmesini padişahın isteği üzerine türkçe’ye çevirdiği belirtilmekle birlikte (keşfü’z-zunûn, ı, 835) eldeki nüshalarda bu tercüme kemalpaşazâde’ye ait görünmediğinden, esere meşruiyet kazandırılmak amacıyla ona atfedilmiş olması muhtemeldir." http://www.tdvia.org/…p?idno=250245&idno2=c250169#1

    esere meşruiyet kazandırmak için şeyhülislam'ın adını kullanmak komiklikten öte salaklık değil de nedir? bu aslında biraz şuna benziyor. diyelim günümüzde "eşcinsel evlilikler ve pozisyon çeşitliliği" diye bir kitap yazıp buna meşruiyet kazandırmak için diyanet işleri başkanının adını kullanmak gibi bir şey. meşruiyet kazandırmak için onca adam varken niye şeyhülislam kullanılsın ki? kaldı ki şeyhülislam kemalpaşazade'nin cimâ'ya, cinselliğe yönelik ilgisi sadece bu kitapla sınırlı değil! hadi bunları geçtim, kâtip çelebi (ya da asıl adıyla mustafa bin abdullah) meşhur kitabı keşfu'z-zunun'da açık açık yazar, bu kitabın padişahın emriyle kemalpaşazade tarafından çevrildiğini. hatta carl brockelmann'ın opus magnum'u geschichte der arabischen litteratur (arap edebiyatı tarihi) adlı eserinde de aynı bilgi mevcuttur (gerçi irvin cemil schickbin bir buse adlı kitaba yazdığı sunuşta (bkz: s.11-12) brockelmann'ın bu bilgiyi kâtip çelebi'den aynen iktibâs ettiğini belirtmiş).

    bu arada şunu da eklemeden geçemiycem. diyanet'in islâm ansiklopedisi'nde bir hata yapmışlar. şöyle ki kemalpaşazade maddesinde bu eserle ilgili bir şerh düşmelerine rağmen, bahnâme maddesinde bu şerhi unutup şunu yazmışlar:
    "xvı. yüzyılın ünlü osmanlı şeyhülislâmı ibn kemal, yavuz sultan selim’in emriyle 1519’da ahmed b. yûsuf et-tîfâşî’nin (ö. 1253) bu alandaki eserini bazı ilâvelerle rücûu’ş-şeyh ilâ sıbâh fi’l-kuvveti ale’l-bâh adıyla türkçe’ye çevirmiş (süleymaniye ktp., hamidiye, nr. 1012; bağdatlı vehbi, nr. 1652) ve padişaha takdim etmiştir." http://www.tdvia.org/dia/ayrmetin.php?idno=d040490

    ee hani kemalpaşazâde'ye ait değildi, esere meşruiyet kazandırılmak için ona atfedilmişti? ne iş, noldu diyânet? editörler uyuyor mu?!!!

    son olarak bu resimin üstünde yer alan yazıya değinip kapatalım. osmanlıcam 19. yy matbu harfleriyle sınırlı olduğundan ben okuyamadım. kaldı ki osmanlıca olduğundan da emin değilim. arapça gibi geliyor bana. joseph allen boone'nun the homoerotics of orientalism adlı kitabının 25 nolu dipnotunda (s.470) ingilizcesine yer verilmiş. gerçi kendisi bu çeviriyi "treat yourself to the best" adlı blogdan aldığını da yazmış. ama o bloga ne yazık ki izinle ulaşılabildiğinden ne yazdığı görülemiyor. neyse güya ingilizcesi şöyleymiş:

    "we are all here because of a sexual act…the union of two bodies is an act of extraordinary physical and emotional intimacy. the prelude, the process of seduction, the act itself and the immediate aftermath provide the focus for the exhibition... as humans, we have developed elaborate social frameworks for its expression and its regulation."

    türkçeleştirelim:
    "hepimiz bir cinsel ilişki neticesinde burada (dünya'da) yız. iki vücudun birleşmesi olağanüstü bir fiziksel ve duygusal samiyet işidir. duhûl, iğfal, sikiş ve sonrası yoğunlaşmayı sergiler. biz insanlar, bu sergilemenin ve bunun düzenlenmesinin toplumsal çerçevesini oluşturduk."

    göz var izan var amk, bilmesek atalar bourdieu çalışmış diye yutturacak ibneler bize. oysa bu laflar 2007'de ingiltere'de açılan "seduced: art and sex from antiquity to now" adlı serginin kuratörlerine ait

    peki öyleyse gerçekte ne yazıyor? tülay artan'ın 1993'te defter dergisinde yayımlanan "mahremiyet: mahrumiyet'in resmi" adlı makalesine göre (s.105) tuhfet ül-mülk'te anlatılan "bir şeyhin gençliğini anımsaması kurgusu aracılığıyla, bir genç adamın fantezi maceraları ve romantik anıları(dır)." bunu veri kabul edersek herhalde bu anılara ilişkin görseldeki detaylara falan yer verilmiştir. biri çevirsin de hazırlayak peçeteleri falan.

    bazı eklemeler:
    1)pek çok mesaj aldım ve hepsi de teşekkür mesajıydı. bir tane bile homofobik çıkıp da küfür etmedi; aşkolsun.
    2) ingilizce çeviriyle ilgili uyarılar geldi; düzeltiyorum ve kendilerine teşekkür ediyorum.
    3) bunca uzun olmasına rağmen en beğenilen entriylere falan girdi, demek ki uzun entarilere de kıymet veriliyormuş.
    4) fakat asıl kıymetli olan entari alexis zorba'nınki. sağolsun o kadar güzel okudu ki bu minyatürün üzerinde yazılanları. (bkz: #47945971)
  • önce birkaç tashihle başlayıp sonra seçmesi biraz sıkıntılı olsa da görselden okuyabildiğim kadarının metniyle devam edeyim ki şanlı ecdadımız çorbasına bizden de az biraz tuz olsun.

    kemalpaşazade'nin rücûu’ş-şeyh ilâ sıbâh fi’l-kuvveti ale’l-bâh sanırım arapça değil, türkçe bir terceme. ki yavuz sultan selim'in isteğiyle kemalpaşazade tarafından yapıldığını, elimizde 1519 tarihli nüshası olmasından mütevellit tespit edebiliriz. bu nüsha zannedersem süleymaniye'de hamidiye koleksiyonu 1012 numarada mevcut. detaylar için şöyle de alabiliriz.

    ikincisi, şu bahname literatürü yıllardır araştırmacısını bekliyor ama bir babayiğit bir türlü çıkamıyor nedense. onca kaynak var elde; hem yalnızca cinsellik tarihi açısından değil tıp tarihi, sosyal tarih vs için de her biri muazzam bir önemi haiz ama işte ah korkular, itibarsız bulunur endişeleri falan ve filan. yalnız bu bahname meselesini safiyane bir oğlancılık manzumesine de indirgememek lazım; genel olarak, hemi erkek hemi kadın için cima ile ilgili meselelere dair faydalı bilgiler şeklinde yorumlamak daha doğru olabilir. dolayısıyla on sekizinci yüzyılın değişen sosyal pratikleri ve şehirli yaşamının bir izdüşümü olarak değerlendirilebilecek bu resimli kitabı ve kitaptaki parçaları, on altıncı yüzyıl başında yapılmış bir tercümenin basit bir tekrarı olarak görmemek kanaatindeyim.

    velhasıl, keşke elde şu metnin yüksek çözünürlüklü tamamı halihazırda hemen mevcut olsaydı. neyse, her türlü düzeltme ve değişikliğin başımla beraber olduğunu söyleyerek tasvirin üstünde ecdadın zincir sikişi adını verdiği eğlencenin anlatıldığı kısmı biraz da özetleyerek (zira özellikle ikinci ve üçüncü satırın başlarında görüntü iyice çirkinleşiyor) dilimin döndüğünce ve biraz da kısaltarak yapıştırıyorum:

    "velhasıl ol mahbub-ı gün-dade (=dübür ihsan edilmiş, ya da belki de götü güzel) ile iki gün bir gece ber vech-i muharrer (kitapta yazdığım, anlattığım üzere) on altı nev üzere sikiş idüb....badehu birkaç gün anlar ile bir yerde kalunub iyş u işret ve zevk ü sohbet olunmağla esna-i sohbetde ol mahbub-ı zamane söze gelüb....bizim de bir zincir sikişi vardır görmek gerekseniz icra idüb size bir zevk bağışlayalım dimekle ben dahi görmeğe talib olduğuma binaen bunların kendülerinden başka yanlarında bazı vakti geçmişler ve bıyıklanmışlar ve mültehi (sakalı çıkmış genç?) olmuşlar.... arkadaşları olmağla bunlardan 10 neferi bir yere gelüb birbirlerinin çük ve götlerini sıkışdırırak alt alta üste üste oynaşmağa başlayub tokatlar egledikde ayak üzerinde egilüb birbirine giydirerek ve birbirinden müncer müncer? (birbirlerine çekilip sürüklenerek?) durarak en öndeki dahi nihayetde evveline girmekle hiçbiri önden ve arddan boşlar kalmayub bir halka şeklinde olmalarıyla birbirlerine varub gelmekde inzal oluncaya (=boşalıncaya) dek enva-i cünbüşler gösterüb ve işbu zincir sikişi on adem ile olur eksik ile dönmez diyü beyan-ı hal eylediler."

    edit: sağolsun asc'nin paylaştığı yeni linkte çözünürlüğü daha iyi olan görsel birkaç ufak değişikliğe imkan verdi.
  • cercle d'orient olarak adlandirdigim yani dogu cemberi olarak cevirilebilen bir minyaturu de icinde barindiran kitap. zincir sikisi olarak bahsedilen bu minyaturu iceren sayfa sag olsun guzelce alexis zorba tarafindan cevirilmis. buradaki ilginc kisim bence 10 neferi cemberin etrafina dizme istegi. minimum zincir sikisi teorik olarak 4 kisi ile yapilabilir diye tahmin ediyorum. 4 eleman ile olusturulan zincirde her bir elemanda zekerin dubure giris acisi 90 derece olmaktadir. maalesef penis bu doksan derecelik aciyi donemeyecegi icin nefer sayisi arttirilmalidir. minimum eleman sayisi buradan penile fracture'a dikkat edilerek hesaplanabilir. hatta saygin makalelere link bile verilebilirdi. ama hic ugrasasim yok, sinirlerim bozuk ve yorgunum. bu da burada boyle dursun. zaten siz de bunu ogrenip ne yapacaksiniz.
    ignorance is bliss; lack of knowledge results in happiness and it is more comfortable not to know certain things demis anglosaksonlar...
  • şurada bahsi geçtiğine göre açık arttırmaya çıkıyor.
hesabın var mı? giriş yap