• dünyadakı canlı varlıkları, ait oldukları türlerinden dolayı ayrımcılığa tabi tutmak eylemine denir. örneğin, insan'ın sığır, tavuk gibi türleri veya cinsleri türlerinden dolayı baskı kurması bir türcülük örneğidir. aslı "speciesism" olan bu kelime, 1970'de hayvan hakları teorisyeni richard ryder tarafından literatüre girmiştir.

    benim verdiğim sözlük anlamlarına da pek güvenmeyelim ve iki sözlüğün tanımlarına baklalım:

    "1: prejudice or discrimination based on species; especially: discrimination against animals
    2: the assumption of human superiority on which speciesism is based
    merriam-webster dictionary 1973"

    "human intolerance or discrimination on the basis of species, especially as manifested by cruelty to or exploitation of animals.
    the american heritage dictionary of the english language, fourth edition, houghton mifflin company, 2000"

    felsefi ve siyasal anlamına gelince, türcülük, hayvan hakları teorisyenlerine göre ırkçılık, cinsiyetçilik gibi bir ayrımcılık türüdür. diğer türlere karşı baskı kurmak, "türlerinden dolayı" işkenceyi serbest bırakmak etik açıdan suçtur. bunu ortadan kaldırmak için insanların "anti-türcü" bir yaklaşım geliştirilmesi, insan kültürlerinde insan-diğer türler arasındaki çelişkili ilişkinin sergilenmesi ve bu ayrımcılığa karşı çıkılması gerekir.

    "ben et yiyorum, ne yani ben türcü müyüm, faşist miyim? açık konuş" diyenlere şunu söyleyelim: görüşler bu kadar basit değildir ve türler için "hak isteme" ve türlere karşı sorumluluk duyma meseleleri insan davranışlarını, geleneklerini, kültürlerini da gözetir . dolayısı ile bu kavram (türcülük) ve bu davranışla mücadele güdüsü birden bire ortaya çıkmamış tarihsel bir birikimle oluşmuştur. ister beğenilsin ister beğenilmesin, hayvan hakları, canlı hakları, türlere karşı sorumluluk gibi teoriler geniş bir literatüre ve tartışma hacmine sahiptir. yani kesip atılmaması, herhangi basit bir indirgemeciliğe veya genellemeciliğe düşülmemesi gerekir.

    bkz:
    - http://www.antispe.de/english.html
    - richard ryder, "all beings that feel pain deserve human rights", the guardian, 6 ağustos 2005
    http://www.guardian.co.uk/…/0,11917,1543799,00.html
    - hugh lafollette ve niall shanks, "the origin of speciesism", animal liberation front
    http://www.animalliberationfront.com/…vs_rights.htm
    - joan dunayer, "reply to a self-proclaimed speciesist" vegan voice, sayı 23, eylül-kasım 2005, sayfa 14-15
    http://www.animalliberationfront.com/…peciesist.htm
    - jon dunayer, speciesism, lantern books, 2004
    - norm phelps, "trying to walk before we can crawl", animal liberation front, 7 ocak 2005
    http://www.animalliberationfront.com/…ydunayer.html

    (bkz: anthropocentrism)
    (bkz: hayvan hakları)
    (bkz: anti-speciesism)
    (bkz: peter singer)
    (bkz: richard ryder)
  • dolaylı karşıtı için (bkz: ecocentrism), (bkz: doğamerkezcilik), (bkz: ekosantrizm), (bkz: ekosantrik yaklaşım)
  • insan ayrımcılığının en üst kümesi. ha belki bir gün uzaylılarla falan takılmaya başlarız, gelip gitmeler olur, o gün gelir de dünyalı olmayı bu öne çıkarırız, yoksa yine "kendimize nispeten benzeyen" dünya dışı varlıkları mı kayırırız bilmiyorum. ama şimdilik tahmin edebiliriz ki bir uzaylıya karşı bir dünyalıyı koruma ihtimalimiz daha yüksek, ama dediğim gibi buradaki anahtar kelime "şekli benzerlik" ki bu da türcülüğün özünü oluşturuyor.

    çok basit aslında: filmlerde de gösterilen insan sıfatını oldukça andıran bir tür uzaylı ile karşılaşırsak emin olun hayvan haklarından çok yine uzaylılarla daha çok anlaşacağız ve - örneğin - onlaırn yaşama hakkına daha saygılı yaklaşacağız. sırf ayakta duruyor, iki bacağı ve kolu var ve kafasındaki gözleri ve ağzı ile konuşabiliyor diye bizimle dna yapısı bile uzaktan yakından alakalı olmayan, veya böyle bir yapıya hiç sahip dahi olmayan bir varlığa daha yakın hissedeceğiz kendimizi.

    algımızın görsellik tabanlı olması bizi bu kadar zayıflatıyor, bu zayıflığımızdan tiksiniyorum... büyük bir ihtimalle bunca yıllık evrim sayesinde bu hale geldik ama yine de sonuçta bundan nefret ediyorum, sadece görsellik üzerinden dünyayı algılıyor olmaktan ve gördüğümüz şeylerden ibaret bir zihinsel faaliyet...

    neyse aslında bu türcülük konusunda sanırım ayna nöronlar da denilen - mirror neuron - yapılarının da etkisi oldukça fazla. sonuçta türcülüğün özünde empati var, ve empatinin de ciddi ciddi bu nöron yapılanmasıyla ilgili olduğu konusunda araştırmalar var, bakalım izleyip göreceğiz zamanla...

    yapay zekanın ilerlemesi ile de, türcülük tartışmalarının artacağını, bambaşka bir boyuta taşınacağını düşünüyorum. umarım ki akil insanların sesleri o gelecekte hakim olur...
  • bugün ata'ya biat, öte'ye itaat ve türcülük bayramı çerçevesinde kutladığımız, bizi biz yapan olgu.
  • türcülük, hayvan haklarının boyutları ve veganizm-vicdani ret ilişkisi üzerine açık radyo'dan bir sohbet:

    http://soundcloud.com/…ray-tezcan-a-k-radyo-yeralti
  • 7 ve 19 mart 2012'de boğaziçi üniversitesi'nde masaya yatırılacak olan mesele.

    http://yeryuzuneozgurluk.blogspot.com/…sunu-ve.html

    http://www.facebook.com/events/251391098283319/
  • insan türünü, kötü huyların yakıştırıldığı hayvanlarla aşağılamak bir örneğidir.

    "ayı", "öküz", "eşşek", "domuz" derken aslında insanı değil hayvanı aşağılamak bir türcülüktür.
  • hayvan özgürleşmesi adlı kitapta peter singer bu konuya itinayla değinmektedir.
  • ırkçılık ve cinsiyetçilikle aynı kefeye konulması bence, ingilizcede straw man argument diye tabir edilen iddialara bir örnektir. türcülük lafını kullananlar neden bunun ırkçılıktan farksız olduğuna dair hiç bir açıklama yapma gereği duymazlar. sorsanız bunun bariz olduğunu iddia ederler. halbuki ırkçılığın yanlış olduğunu anlamak insanlığın yıllar boyunca tartışıp bir kültürel birikim ortaya koymasını gerektirmiştir. aynı süreci cinsiyetçilik için halen yaşamaktayız. bu tabloda her ayrımcılık yanlıştır gibi basit bir argümanla olayı kestirip atmak mümkün değildir.

    dip not: türcülüğün kötü olduğu sonucunu çıkarmak için bütün ayrımcılıklar yanlıştır diyenlerin büyük bir kısmı hayvanlarla bitkiler arasında ayrımcılık yapmaktadır. geri kalanların da neredeyse tamamı canlılar ve cansızlar arasında ayrımcılık yapmaktan suçludur.
  • tartışırken "doğallığa" refarans vermeyi tercih etmem. geniş kesimlerce "doğal" olduğu kabullenilmeyen davranışların hakkını hukukunu böyle arayamayacağımı bilirim. hayatı insan merkezli görmeyi de tasvip etmiyorum. fakat bi yandan da böyle görüyorum. içimdeki hayvan sevgisi, doğa sevgisi müthiş de... et yiyorum. yememek gibi bir tercihin şimdilik mümkün değil üstelik. ne o kadar zamanım, ne de param var. gerçi tüm bu mazeretlerim cehaletten kaynaklanıyor da olabilir. belki vegan olmak gözümde büyüttüğüm kadar pahalı değildir, bilemiyorum.

    netice itibariyle türcülüğe karşı en radikal bakışa bile ikna olabilirim. ama işte, aklımda tonla soru var. bu soruların cevaplarının tüm alışkanlıklarımı yerle bir etmesinden de korkuyorum üstelik.

    neyse ki yalnız değilim, benim gibi kafası karışık insanlar için şöyle bir etkinlik düşünülmüş: http://www.facebook.com/events/410700689008937/
hesabın var mı? giriş yap