• mehmet ali birand'ın özallı yıllar belgeseli'nin 8. bölümünde konuyla alakalı herkesin açıklamaları var. tamamı örgütlü ve organize bir olay olduğunu söylüyor, bunlardan biri daha sonra susurluk çetesi diye tabir edilecek, o dönem afişe olmamış derin devletin yaptığını söylüyor, bir diğeri basın sektöründen bir işadamının dahil olduğunu söylüyor. (biri diğerini yalanlamıyor) sonra dönemin ankara emniyet müdürü olan, o salonun güvenliğinden sorumlu olan mehmet ağar çıkıyor "arkasında bir şey yoktu, tek kişilik bir eylemdi" diyor. hepsini art arda seyredince epey ilginç oluyor.
  • anap kongresi 18 haziran 1988’de toplandı. o gün orada türkiye cumhuriyeti’nin başbakanına suikast düzeleneceğinden türkiyenin haberi yoktu.

    kongrenin başladığı dakikalarda şüpheli bir kişi anap genel merkezini aramış ve başbakan’ın öldürüleceğini söylemişti. bu ihbar ciddiye alınmadı. zaten kongre salonunun kapısında da sıkı bir güvenlik önlemi yoktu.[??] salonun orta yeri işportacılar, sempatizanlar, görevliler ve partilililerle doluydu. kürsünün karşısında kurulan bir platforma basın mensupları yerleşmişti. oysa platformun hemen altında bekleyen bir genç kimsenin dikkatini çekmemişti. kartal demirağ.

    program şöyleydi; özallar salonda bir tur atacak ve kendilerine ayrılan koltuklara oturacaklardı. özal koltuğa oturduğu anda suikastçi ile yüzyüze gelecekti. fakat özal salona girince müthiş bir alkış oldu. salonda bir tur attı, sağlı sollu herkesi selamladı. ve oturması gereken yere oturmak yerine teşekkür konuşmasını yapmak için kürsüye çıktı. eğer oturmuş olsaydı kartal demirağ ile arasındaki mesafe üç metreydi. bu küçük değişikliğin hayatını kurtardığını bilmeden konuşmasına başladı. bu sırada emekli savcı olan anap bitlis milletvekili faik tarımcıoğlu ilginç bir ayrıntı yakaladı; salona büyükbir çelek girdi. üç kişi tarafından götürülüyordu. üç büyük gözü vardı. çelenk platformun oraya yaklaşırken tarımcıoğlu “götürün götürün” diye bağırdı. uyarı dikkate alınmadı ve saat tam 12:18 de başkana 10 metre kadar bir mesafeden art arda 2 kurşun sıkıldı ve özal’ı sağ elinin başpamağından vurdu. diğer kurşun başının hemen üzerinden geçmişti. saldırgan komando çevikliğinde taklalar atarak kaçmaya çalışıyordu. bir koruma onu kolundan vurdu. bu sırada herkez panik içinde yere yatarken tarımcıoğlu çevresine bakınıyordu. ve çok önemli bir ayrıntı yakaladı. elinde makinalı tüfek olan bir genç adam, olay yerinden kaçmaya çalışıyordu.

    tarımcıoğlu daha sonra bu adamı teşhis etti. gerçektende ortalık karıştığı anda herkes yere yatarken bu adam makina tüfeğini sol tarafına alarak ve sol koluyla bastırarak kararlı adımlarla kapıya doğru kaçıyordu. kartal demirağ polisler tafından götürülürken özal hastaneye gitmeyi reddediyor ve kürsüye çıkıyordu.

    “allah’ın verdiği canı, o’ndan başka alacak yoktur. ve biz o’na teslim olmuşuzdur.”

    tabi özal bu işin peşini bırakmadı. çekim bantları defalarca izlendi. ve sonunda kesin bir hükme vardı. “suikastçi salonda yalnız değildi ve arkasında bir örgüt vardı.”

    daha sonra faik tarımcıoğlu ile arasında şu konuşma geçecekti;

    “bana ateş etmek için kartal’a verilen silah ancak iki el ateş edebilir. üçüncü en ateş edemez. şarjöründeki yayda bulunan bir mekanizma bunu önlüyor.”

    makineli tüfeği saklayan kişinin niyeti kartal demirağı öldürmek miydi? yani kartal demirağ en fazla iki el ateş edebilecekti. sonra silah çalışmayacaktı ve o makineli adam için çok kolay bir hedef olacaktı. adam o panikle bunu gerçekleştiremeyeceğini anladığı için mi kaçmıştı?

    bu arada başbakanlık koruma müdürü musa öztürk’ün şöförü kubilay yaprak, kartal demirağ’ı hastaneye götürülürken vurmak istedi. ayrıca 23 haziran 1988 tarihli hürriyet gazatesinde, "kartal demirağ’ın yattığı 5. dahiliye servisindeki odaya, eski polis kimliği ile silahlı olarak girmeye çalışan bir polisin yakalandığı” yer aldı.

    tarımcıoğlu tekrar görse tanıyabileceğini söylediği bu makineli tüfekli adamı özal’a anlattı ama savcılık bir şey sormadığından ifade vermedi. [neden ki??]

    suikastin örgüt işi olduğunu konusunda başta özal olmak üzere herkes hemfikirdi. ama suikast “kişisel bir saldırı olarak” mahkemeye geldi. ülkü ocakları dazkırı şube başkanı mhp’li kartal demirağ’ın örgütsel bağlantısı bulunamadı.[bu arada demirağ’ın 70’li yıllarda ülkücü gençlerin eğitim aldığı komando kurslarına katıldığı biliniyor.] dört yıl yatıp çıktı.

    özal’ın son dönemlere kadar yanında olan bir danışmanı, özal’ın devlet mekanizmasında önemli değişiklikler hazırladığı için hedef olduğunu söylüyordu. “adeta sivil bir darbe hazırlıyordu, devlet içinde kendisine direnen güçleri bertaraf edecekti, ama engellendi” dedi. aynı danışmana göre, özal, suikastten sonra örgütün ne olduğunu anlamış, ancak üzerine gitmeye çekinmişti. bu sırrı da çok yakınındaki birkaç kişiyle paylaşmıştı. bunlardan biri kardeşi korkut özal’dı. korkut özal sırrı saklamayı tercih ediyor. şöyle diyor,

    “ bana bunu şöyle ifade etti; ‘bunun ne olduğunu öğrendik’ dedi. tabi açıklanmasını istemiyordu. hala da ben onu emanet olduğu için muhafazaye mecburum.”

    babasının turgut özal’a hep söylediği bir nasihati vardı. “söylediğin herşey doğru olsun, ama her doğruyu her yerde söyleme.”

    özal ortalığın karışmaması için bu sırrı açıklamadı. evet kartal meselesini özal kendisi kapatmıştı. bunu en yakını ve sırrın koruyucularından biri olan kardeşi söylüyordu. bugün hala bu mesele kapalı durmakta. fakat kartal demirağ’ın hayatı incelendiğinde ufak tefek ışık görülebiliyor.

    (bkz: #21229866)

    bir başka konu ise bu kongrenin özal’ın belkide anap saflarında son kongresi. çünkü artık cumhurbaşkanlına aday olacağı partililer tarafındanda biliniyordu.

    sonuç olarak turgut özal suikasti çözmüş ama bu konuyu kapatmayı terçih etmişti. cumhurbaşkanı olduğunda da dosyaları açmadı. nedeni bilinmez...

    not: bu entry'i çok uzun zaman önce private sözlük'te de yazmıştım. iki sözlükte birden olmaması, oradan kopyalanmış pozisyonuna düşmemesi için oradan sildim.

    kaynak: entry'i yazarken can dündar'ın ergenekon kitabı kaynak olarak alınmıştır.
  • mehmet ağar'ın ankara emniyet müdürü olduğu dönemde gerçekleşmiştir.
  • 19 haziran 1988'de anap kongresi'nde vuku bulmuş olay. suikastçi, turgut özal "...şimdi bu işi değiştirdik. buyur kardeşim!" dediği anda ard arda iki el ateş etmiş; ardından tüm korumalar, suikastçi kartal demirağ'a ateş açmıştır.
    o sıralar sadece 3,5-4 yaşlarında olan ben ise, trt'de defalarca tekrarlanan "...şimdi bu işi değiştirdik, buyur kardeşim!" cümlesini istem dışı olarak dimağıma kazıdım. hâlâ hatırlarım o günü.
  • olaydaki garipliğin pek fark edilmemesi için midir nedir, kartal demirağ'ın kullandığı tabancanın pek de ön plana çıkarılmadığı hadise.

    suikastta kullanılan tabanca 1910'lardan kalma bir silahtır ve arka arkaya sadece iki kere ateş edebilmektedir.

    yani demirağ'ın, iki kez ateş ettikten sonra ne kendisini savunabileceği ne de intihar edebileceği bir silahı bulunuyordu.

    bu silahtan çıkan merminin hedefi bulması da çok kolay bir şey değildi.

    ama silahın bu eksikliklerine rağmen özal'ın belki de hayatını kurtaran, konuşma yaptığı mikrofonun incecik metal direği olmuştur, zira kurşun oradan sekmiştir.
  • amerikan memleketi sevdalısı bir insanı öldürme girişimidir.
  • muhtemelen özal' ın azmettireni bildiği, bizim ise bilmediğimiz suikast girişimi. suikast ile ilgili bazı detaylar:
    - suikasttan sonra kartal demirağ ilk sorguda " ben intihar etmeyi planlıyordum. yapamayınca, özal'ın kongesine gidip ateş edim, beni de vursunlar, ben de kurtulayım " minvalinde açıklama yapmıştır. bu über saçma beyana karşı söylenecek şey: niye o zaman özal'ın korumaları ateş edince kendini korudun, parandeler atmaya başladın?
    - suikast silahı 1908 scott marka, vakti zamanında ingiliz subaylarının kullandığı silahmıs. daha önce de belirtildiği gibi silah sadece 2 kez ateş edilebiliyormuş.
    - suikastın tek başına bir eylem olmadığı açık aslında. aksini savunan kimse yok. bir kişi hariç : zamanın ankara emniyet müdürü mehmet ağar. şaşırdık mı? tabiki hayır.
  • kartal demirag tarafından gercekleştirilmiş suikast girişimi. suikastçinin bir kaç yıl içinde affedilmesini sanırım anlayabilen çıkmamıştır.
  • turgut ozal, suikast giri$iminin hemen ardindan parmagini siyirip gecen kur$unun actigi yarayi bir bezle sararak ve yaninda semra ozal olmak kaydiyla tekrar mikrofon ba$ina gecmi$ "allahin verdigi cani ondan ba$ka alacak yoktur. ve hepimiz ona teslim olmu$uzdur." $eklinde konu$mu$tur.
  • semra özal'ın bilmeden eşinin hayatını kurtardığı girişimdir. demirağ aslında özal'ı oturacağı koltukta vuracaktır ki aralarındaki mesafe 10 metreden az.

    gel gör ki semra hanım'ın ateşi çıkmış ve ayakta zor duruyordur. bu yüzden eşine oyalanmamasını söyler. bu yüzden oturacakları yeri pas geçip doğrudan kürsüye giderler. semra hanım'a orada bir sandalye ayarlanır. turgut özal de doğrudan konuşmaya başlar.

    bu değişiklik mesafenin uzamasına ve kartal demirağ'ın isabetsiz atışlarına sebep olur. bu arada kendisini vuran kişi dönemin maliye bakanının koruması ziya ayaz'dır. ayaz demirağ'ı bileğinden, kolundan ve omzundan vurmuş, bu sayede demirağ hayatta kalmıştır.
hesabın var mı? giriş yap