• (bkz: #27087664)
  • ...âlemde neyim var gözlerimden gayrı
    her yolun, her menzilin sevdalısıyım.
    bir kuş, bir bıçak, bir balık dipdiri
    dünyanın sonundan yüzyıllar evvel
    ben bir garip insan bıkmış, usanmış.
    varsın şarkısız kalsın ömrümce dudaklarım
    suyunu hep aynı çeşmeden içecekse..

    turgut uyar
    se turnam
  • kendisiyle 1965 yılında yapılan bir söyleşiden sorular yanıtlar:

    "(...)

    şiirlerini gizli mi yazardın, açık mı?
    -gizli. hem de ne kadar gizli olursa, o kadar gizli.

    deftere filan toplar mıydın şiirlerini?
    -evet. bir defterde toplamıştım. hâlâ duruyor ya...

    o yıllarda sevip ezberlediğin şiir var mı hiç?
    -rıfat ılgaz bizim yazı hocamızdı. necip fazıl'ın bir şiirini yazdırmıştı sınıfa. 'heykel' diye bir şiir... "yıllar bir gözyaşı olup da kaymış -bu eski heykelin yanaklarında- yapraktan saçını yerlere yaymış- sonbahar ağlıyor ayaklarında" diye bir şiir işte. çocukluğumdan bir bu kalmış.

    sınıfta, bayramlarda şiir okuma, konuşma filan?
    -yoo, katiyyen, hayır.

    edebiyat derslerini sever miydin?
    -öbür derslerden benim için farkı yoktu. ama edebiyat hocalarının iyi öğrencisiydim.

    sana aşklarını soracaktım?
    -yok. ben ilk defa karımla tanıştım. ilk tanıştığım kız hâlâ karım. zaten ondokuz yaşında evlendim. bunun üç yıl da hazırlığı var...

    o zaman yazdığın aşk şiirlerinin konuları evlilik önü aşkın konuları mıydı?
    -o zaman aşktan başka bir şey yoktu. şiirlerdeki aşk soyut bir şeydi; yaşadığımız şey değildi. hâlâ da birçoğumuzda öyle. belki aşk bir şiir konusu olarak vardı.

    ilk göreve başladığın posof'a gidişini hatırlayabilecek misin?
    -tabii, korkunç bir gidişti. çocukluktan yeni çıkmışım, evlilik sorumluluğunu yüklenmişim. para yok. dış dünya ile temasım olmamış. biraz şaşkın ve korkak.

    yolculuğun?
    -yolculuk yedi-sekiz gün sürdü. kalabalıkta trenlerde. sonra, atlar filan. anadolu yolculuğu işte. karımla beraberdik.

    posof sende değişiklik yaptı mı?
    -herhalde yapmıştır. daha başka bir şey yaptı. o arada posof'a değil de başka bir yere gitseydim, aynı değişiklik olacaktı. yedi sekiz yıllık leyli öğrencilikten sonra, eline üç beş kuruş verilip hayat ile karşı karşıya bırakılmış biriydim. posof'un ayrı bir etkisi de vardır: köylerle ve halk ile temasa geliyordum.

    orada şiire devam ettin değil mi?
    -evet. asıl o bakımdan önemi var. şiirim asıl orada şey kazandı yani. varsa birtakım denebilecek şeyler.

    dergilerde de o zaman mı çıkmaya başladı şiirlerin?
    -evet. ilk şiirim kaynak'ta çıktı. ama, sürekli olarak varlık'ta çıkıyordu. ama ondan daha önce yedigün'de çıktı bir şiir. halk şiiri gibi bir şeydi. şiir denirse hani.

    kaynak dergisi şiir yarışmasını posof'ta iken kazanmıştın galiba?
    -evet.

    yarışmayı kazanmanın senin üzerinde etkisi oldu mu o zaman?
    sahiden bende büyük etkisi oldu. şiirimi gönderdiğimde de derece alacağımı ummuyordum ya! üstelik aklımdan da çıkmıştı. sonra bir gün dergi geldi. bant öyle sarılmıştı ki, kapakta turgut uyar lafını gördüm. derler ya, yüreğim ağzıma geldi diye, öyle oldum. bayağı büyük bir sorumluluk altına girmişim gibi geldi bana önce. pek hoşlandım bundan ama; fazla sürmedi. asıl o günün akşamını anlatayım. akşam ev gezisine milli eğitim memuru çocuklarıyla geldi. kasabanın en okumuşu filan. dergiyi göze görünebilecek bir yere koydum. herif hiç oralı olmadı. baktım oralı olmuyor, duramadım, ben gösterdim. "dergi" dedim, "bugün geldi". baktı, 'ha, hu' dedi, fırlattı dergiyi. mahvolmuştum. ama bu pek işime yaradı. ondan sonra kimseye şiir falan göstermedim."

    (...)

    dost, sayı 11, eylül 1965

    korkulu ustalık / yky / 3. b, ocak 2014 / s. 456-458
  • tam da temmuz ayında aklıma şu dizelerle gelen kişidir:

    ''temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
    gel bağışlayalım birbirimizi''

    ne kadar da haklı...
  • "herkesin bir umudu vardır;
    bir savaşı
    bir kaybedişi
    bir acısı
    bir yalnızlığı
    bir hüznü…
    çünkü herkesin bir gideni vardır,
    içinden bir türlü uğurlayamadığı.."

    dizeleriyle her yangının aslında sönmüş gibi gözükse de suya muhtaç kaldığını/kalacağını kanıtlayan büyük üstat.
  • (...)
    durmuş, süt mavi gecesine yazların
    bağlı karaların en kabasına
    en incesine beyazların
    bir nemli sevda içinde sevinçli
    ergeç boy verecek.

    bir şarkı söyleyin ne olur, kızlar
    uzun ve gerçek.
    bütün düşündüklerim aklımda kalsın,
    parmalarımın telaşlı hasretiyle
    şimdi bir ıssız kasabanın
    bir odasında, kendince, ışıksız,
    yavan, hazırlıksız ve çoook uzak
    bir gece geçecek...
  • (ağustosta gelip ağustosta giden yakışıklı adam. doğduğunda ağustosun dördüydü ve yirmi ikisiydi öldüğünde. -yılmaz erdoğan' ın amcası için dediği gibi- doğarken de ölürken de yakışıklıydı. nice yıllara)

    ben ne güzel işerim güneşe karşı
    arkamda medrese duvarı önümde çarşı

    bir sürekli kaşınmadır yaşadığım
    törelere ve alışkanlığa karşı

    geldim gittim geldim bir şey bulamadım
    üzüldüğüme ve yorulduğuma karşı

    ah aklıma her şey gelir, her şey gelir
    doğan güne karşı batan güne karşı

    sözde kirlettiğimiz bütün her şey duruyor
    bak ne diyorum sana, ele güne karşı

    biz duralım bir sürekliyiz duralım
    durukluğa, tüberkiloza ve uranyuma karşı

    durduk, ateş besledi, kuşları sürekledi
    arkamız medrese duvarı önümüz çarşı

    güneşe güneşe karşı

    http://www.youtube.com/watch?v=m8vht5hqkb8
  • bugün doğum günü olan adam. iyiki doğmuş.
    http://www.cnnturk.com/…unlerden-turgut-uyar?page=1
  • "senin bir yönün var orada durur yaşarım"

    hiç kimseye bu kadar içten "iyi ki doğmuş" demedim.
  • bugün seksen yedi yaşına basan delikanlı.

    şiirleri evlerde, okullarda, kütüphanelerde -belki de en önemlisi sokaklarda- gönüllerde, sevgiliye yazılan mektuplarda, her yerde.

    hal böyle olunca ne kadar yaşlanabilir ki bir insan?
hesabın var mı? giriş yap