• türk akademisyenleri değil türk akademileri kalitesizdir. ama velakin millet nereden bilsin üniversite binası olunca sanıyorlarki herşey tam. ulan ben tezimi yazmak için 4 proje değiştirdim. ilki 100.000 tl usa ile ortak proje idi onay çıkmadı tezi ufalttık kendi içimizde yapalım dedik 50.000 tl oldu ama o parayıda bulamadık sonra bütceyi 10.000 tl yapdık ama o parada cıkmadı. artık bende yıldım hocamda, yaptık bir tez oldu bitti.

    haa ilk tez konum şu anda amerikada 300.000$ lık bütce ile yapılıyor ve ilk yıl en iyi bilim projesi ödülünü aldı bu yıl ek bütce istendi 100.000$ daha verilecek. fikir benim, proje benim ve hocamı ama projeyi yapan adamlar eee sonra akademisler kalitesiz...

    bi siktirin gidin efendim....

    edit:
    1- sadece başlığa serzeniş için yazmıştım ama baya yoğun bir mesaj yağmuruna tutuldum.

    beni en çok üzen konu ise şu yazdıklarımdan bile siyaset cıkarmaya calışanlar oldu nasıl bir zihniyet içindeler inanın aklım almıyor.

    benim burada dikkat çekmek istedigim konu akademik sistem.

    sistem akademisyenleri o kadar yoruyor ve bezdiriyorki en sonunda akademisyenlik için ya sisteme uyuyorsun yada cekip gidiyorsun benim gibi.

    avrupada akademisyenler kendini h indeksi ile överken bizde h indeksi nedir bilmeyen akademisyen dolu (h indeksi yaptığın yayınlardan aldığın referans sayısına göre hesaplanan sistem. yani bir makalene ne kadar atıf yapılıyorsa o yayın o kadar değerli demek anlamına geliyor. yani yayının orjinal olması size saygınlık getiriyor) ama türkiyede doçent olabilmek için içerige bakılmadan yayın sayısına göre bir kurul degerlendirip sözlü yapıyor ve doçent oluyorsunuz. yayınlar incelenirken en cok intihal varmı yokmu diye bakılıyor ama yayın özgünmüdür degilmidir bakan yok.

    akademik sistem o kadar yanlış temeller üzerine kurulmuş ve bu duruma akademisyenler o kadar alışmış ki ne anlatsak boş...

    en basiti asistanlara derleme yazdırılması. yahu derleme demek bir konuda bilgisi olan ve calışmalar yapan bir akademisyenin bu konu ile ilgili tüm makaleleri okuyup derleyip bilimsel olarak özetlemesidir. bunu avrupada konusunda uzmanlaşan akademisyenler yaparken bizde ise daha akademiye yeni atılanlara yaptırılıyor. neden böyle derseniz kimse yeni yetmelere araştırma bütçe vermiyorki adamlar bir şey yapabilsin. bedava ne var derleme, o zaman hadi derleme yap sen deniliyor.

    hele daha acısı adakemide 1. ayı olan adama sen bir meta analiz yap deniyor.
    (derlemeyi konunun uzmanı yaparken, meta analizleri ise konunun duayenleri yapar) ama bizde ise yeni yetmelerin yapacağı bir iş olarak görülüyor.

    misal en basiti 1001 başvurusunu asistan hazırlıyor. yabancı akademilerde ise böyle destek başvurusu için akademisyen sadece konu ile ilgili içerigi hazırlar ve enstitü içinde bu iş ile uğraşan görevliler başvuruda bulunur. ama türkiyede her şeyi akademisyen halleder.

    neyse sistemin her tarafı elde kalıyor. bu sistemde en sucsuz olanlar ise akademik kadrolar. çünkü ya bu sisteme uyacaksın yada siktir olup git deniliyor...

    bu arada akademik sistemin kendi içinde özerk olduğunu söylemek isterim.

    2: yok de da ayrı yazılır, yok imla yok cart yok curt diye mesaj atan dallamalar okumayın kardeşim gidin başka şeyler okuyun sinir etmeyin insanı.

    3: yazdıklarımla dertlenip üzülen sevgi dolu pamuk şeker kalpli yazarların hepsine teşekkür ederim.
    bu olay yeni degil 2010 yılında temelleri atılan ve 2013 yılında pes edip bırakdığımız bir olay.

    4: akademide o kadar disiplinli ve özveri ile çalışan o kadar çok insan varki... günde 3 saat uykuya fazla diyen, çalışma yapmak için lab ortamını evi haline getiren ne cevherler var ne cevherler...
    şu sistem düzgün olsa inanın kimse tutamaz bizim akademisyenleri...
  • "hala bitmedi mi lan finaller?" diye sorduran başlıktır.
  • öncelikle türk akademisyenler iyi bir üretim yapmıyor demek yanlış olur. ben size kendi alanım harici bile(siyaset-ekonomi) başka alanlardan dünya çapında okunan türk akademisyenler bulurum. bunlar harvarda falan da gitmiş insanlar. peki neden kalitesiz gözüküyorlar?

    bunun ilk nedeni türkiyede akademik kültürün yetersizliği. abd, kanada, birleşik krallık, almanya, fransa, isviçre, hollanda ve italya. bunlar iyi bir akademik kültür dendiği zaman aklıma gelen ülkeler. başka 4-5 tane ülke de var tabi içinde ancak akademik kültür dendiği zaman aklıma buralar geliyor. peki türkiyede akademik kültür nerede? bir gelenek yok, gelenek oluşturmak isterseniz de karşınıza çıkacak sıkıntılar var.

    bu sıkıntılardan ilki para, gidip diyanete verilecek para üniversitelere aktarılırsa oluşabilir. diyanetin saçma sapan harcadığı paralar ile güzel laboratuarlar, kütüphaneler kurar ve dünya çapında akademisyen getirirsiniz.

    diğer sıkıntı ise hükumet baskısı. akademiler baskı ile ilerlemezler. o yukarıda sayıdğım ülkelerden hangisi baskıcı bir yönetimle yönetildi? almanya ve italya. bunlar da zaten önceden sahip oldukları akademik kültürü kaybettiler ve hala geri kazanamadılar. düşüncelerin özgür olması gerekir ve böylece üniversiteler gelişir.

    diğer bir sıkıntı ise her yere üniveriste açma merakı. sizi bilmem ama bence ülkenin %90ının üniversite mezunu olmasına gerek yok. şahsen 10 tane ortalama düzeyde anadolu üniversitesi yerine 1 tane odtünün var olmasını tercih ederim. hem oradan gelecek para odtüye aktarılıp dünya çapında bir üniversiteye sahip olabilirsiniz.

    bunları geçtikten sonra asıl sorunumuza gelelim. türk öğrencisi. cidden dünyanın en kötü şeylerinden birisi. akademisyenlerin birinci görevi araştırma yapmaktır ve ders anlatmak ikinci planda kalır. ancak ders anlatmak isteyen akademisyenin de burnundan getirir bu öğrenciler.

    öncelikle çok yüzsüz oluyorlar. derste bir hocamız vardı ve hala da çok severim. adam bize arkadaşça ve tatlı bir şekilde yaklaştıkça sınıftaki öğrenciler yaa hocam bu konu gereksiz gibi aptalca ve haddini aşan bir şekilde konuşmaya başladılar. bu en başında büyük bir terbiyesizliktir ve sonrasında akademisyeni ders anlatmaktan soğutur. her şeyi akademisyenin anlatmasını bekler. ancak üniversiteye gelmiş bir adam konusunda azıcık bilgi sahibi değilse, onu öğretmek akademisyenin görevi değildir. üniversite okumak, konu hakkında temel bilgi sahibi olmayı gerektirir.

    derslere gelmeden, gelince de ya telefondan mesajlaşarak, ya da bütün ders uyuyarak bir şeyler öğrenmek mümkün değildir. böylece bir dersi geçmeyi amaçlayıp kalan varsa ağlmasın hoca kötü diye. öncelikle analtılan derse ve analtana saygın olsun ki sonradan geçmeye çalış.

    hem katıldığım hem de katılmadığım bir konu var. türk akademisyen egosu. böyle bir ego var doğru. avrupa insan hakları mahkemesinde çalışmış bir adamdan referans alırken, abdnin ortalama üniversitelerinden mezun birisi bana referans için 3 dersimi a ile geçmiş olman gerekir diyorsa ona karşı çıkarım. ancak burada sıkıntı yine öğrencie bitiyor. bir arkadaşım asistanlık yapıyordu ve ona gelen mailleri anlatsam burada kendinizi asmak istersiniz. o kadar aptal ve gereksiz sorular soruyorlar ki, insan bir süre sinirlenip ee bana ne uğraşmak istemiyorum bunlarla diyor.

    bundan olayı akademisyenler kalitesiz değil. sistem ve öğrenciler kalitesiz. ha hiç bir işe yapmayan kalitesiz akademisyenler var mı? tabiki var ama onlar da, sistemin ne kadar uyduruk olduğunu görüp vazgeçenler.
  • (bkz: en kalitesiz akademisyenlerin türk olması)

    50 karakter dert değil de ülkede bilime ne kadar değer verildiği daha ilköğretim müfredatlarından belli. ayrıca akademisyenlerin kazandığı paralar da ortada. tüm genellemelerle beraber bunun da yanlış olduğunu düşünmekle beraber varsa böyle bir şey bilimin ekmek parası olmaktan çıkması lazım ki sonuç değişsin.

    peşin not: akademisyen değilim.
  • büyük çoğunluğu x'in kızı, y'nin halasının oğlu, z'nin hemşerisi falan olduğu içindir.

    (istisnalar kaideyi bozmuyor maalesef)
  • geçen bir arkadaş, sosyal bilimlerin bir alanında doktora yaparken aniden x dili ve edebiyatı bölümüne araştırma görevlisi olarak atandı. sorun şu ki x dilinde merhaba demeyi bile bilmiyor. e bırakın da bu akademi kalitesiz olsun. rezil olsun. beter olsun.
  • akademi tırt, yüksek lise tadında takılıyor akademinin büyük kısmı ve hiçbir başarı cezasız kalmıyor. kalitesizler kaliteli olanları dibe çekmeyi başarıyor. hele ki torpil, dedikodu, adam kayırma, ayak kaydırma gırla.

    "iyi" üniversitelerde durum dengede biraz, her şeye rağmen gene üretmeye çalışanlar var, sakın yarı yarıya diye hayal kurmayın ama 8 yatıcıya 2 üretici ancak düşer.

    "iyi"ler dışındaki durum vahimin vahimi.
  • akademiye girdiğinde ezilmek, ötelenmek istemiyorsan hızlıca kariyer basamaklarını tırmanıp doçent ve profesör olman gerekir. yoksa seni paspasa çevirirler. böyle olunca da herkesin önceliği nitelikten ziyade nicelik, esastan ziyade usuldür. hızlıca gerekli yayınlar yapılır, puanlar toplanır, kadrolar alınır ve zibilyon çeşit mobingden kurtulunur.

    buna çözüm sistemi değiştirmekle bulunur. bir de ricam, genç akademisyenlere dayatılan dil puanı, yurt dışı tecrübesi, yayın puanı kriterleri, halihazırdaki profesör ve doçentlerden de talep edilsin. çok merak ediyorum sonucunu...
  • torpille akademisyen olunursa budur olacağı. liyakata dayalı bir sistem yok. adamın varsa prof olmak zor değil, bir iki intihal bildiri poster yürür gidersin. nice prof var kendisi branşının temel bilgilerinden yoksun ama maaşı alıyor, sağda solda profesörüm diyor. prof olup ta türlü suç işleyen tipler var, hırsızlıktan tacize yolsuzluktan darpa yaralamaya kadar. ama bunların profluğunu alamıyorsun. adam cinayet işlese yine profum diye gezebiliyor, birçok meslekte bu yoktur, bunlarda var. bir de en tuhafı intihal yani bildiğin emek hırsızlığı sabit bile olsa zamanaşımı koymuşlar, adam yırtıyor. yani çal bir hintlinin eserini türkçeye çevir, zamanaşımı dolana kadar sen doçentlik al profluk al, ses çıkmasın. sonra intihalin ortaya çıksın zamanaşımı geçmiş dersin, kitabın satılmaya devam etsin, profluğun doçentlğin dursun. artı dekan mekansan ona da bir şey olmasın. hayat bunlara hayat, kötünün bu kadar korunduğu kollandığı başka bir meslek yoktur, tabi türkiyede sadece...
  • yarı yarıya doğru önermedir. çok iyi bilgili akademisyenler olduğu gibi sadece soyadı birliğinden okula girebilmiş niteliksiz akademisyenler bolca vardır.
hesabın var mı? giriş yap