• "eğer ki ev sahibi hırsıza kapıyı kendi eliyle açar ve içeriye buyur ederse, bu durumda hırsızın hiç suçu yoktur"
    (sömürgeciliği koruma yasası, madde 16)
  • abartılıp sinirlenilmemesi gereken vaka i adiye...
    bir gün çuval geçirirler*, bir gün kelepçe takarlar, başka bir gün red kit deki gibi bir barda, ayaklarına ateş edip dans ettirirler... sen izin verdikçe onlar yaparlar...
    silahını, petrolünü, yediğin mısırı, içtiğin kola'yı ondan alıp bedelini şerefinle ödersen gün gelir onlarda gelip bozdururlar senin döviz büronda o haysiyeti...

    hiç üzülmedim, hiç şaşırmadım... sinirlenip sinirlenip şeker hastası olayım... diabet ilaçlarını onlardan alayım.. sonra da gelip bana kelepçe taksınlar, üstüne de yatağa bağlasınlar...
  • 4 agustos 2006 gunu gazetelerde yayinlanan ancak 17 eylul 2005 de gerceklemis oldugu aciklanan utanc verici olay.

    arabasina binmis esiyle giden binbasiyi bir amerikan cavusu durdurur ve kimlik sorar. binbasi turk subayi oldugunu anlatsa da pek kaale alinmadan alkollu oldugu gereksiyle kelepcelenerek tutuklanir. turk askeri yetkililer gelip binbasiyi alir ve olay kapatilir. havaci binbasi ferih dincer olayin ortbas edilmesine icerler ve ordudan istifa ederek ozel bir havayolunda calismaya baslar.

    bi kurtlar vadisi incirlik de buna ne gider degil mi sayin seyirciler? su amerika olmasa nerden senaryo bulacagiz.

    (bkz: yaziklar olsun)
    (bkz: kahrolsun amerika)
  • polat alemdar kelepçeyi amerikalı askerin önüne fırlatır. "al tak bunları" ve olaylar gelişir.
  • haber doğruysa(ki hiç gerçeğe aykırı durmuyor) ülkemizin topraklarında gerçekleşip de abd' ye laf gelmesin diye, sanki suçlusu bizmişiz gibi sevgili genelkurmayca örtbas edilen rezaletlerden sanırım sadece bir tanesi. demek ki genelkurmay başkanı da değişse zihniyet değişmiyor. neler örtbas edildi, bu mu eksik kalacaktı?

    olayın olduktan neredeyse 1 sene sonra basına yansıyabilmesi bile içler acısı.

    http://www.haberturk.com/…?haberturk=haber&@=239694

    (bkz: eşref bitlis)
    (bkz: doğan güreş)
    (bkz: #10449535)

    ekleme: bu entrydeki genelkurmay başkanı değişikliğinden kasıt sıradan hilmi özkök - yaşar büyükanıt nöbet değişimi değildir. verdiğim bakınızlar sona erdiğini düşündüğüm bir anlayışın son temsilcisine göndermeydi, ki eşref bitlis de o zihniyetin örtbas ettiği en feci olaydı. kurudum bittim, esprisini anlatan levent kırca eğer bu yaptığından hicap duyduysa hayatının bir döneminde, işte onu yaşadım şu an. yazık günah bana.
  • israil'den büyükelçisini çeken tek ülke venezuela olduğu sürece kelepçeler çuvallar happy ramazan damgalı bombalar havada rahat rahat uçmaya devam edecektir.

    gerekirse yapar bir film alırız intikamını. açarız salonda bayrakları film bitince de alkışlarız olur biter. bazıları ise evcilik oynamaya devam eder ben asker olucam, ben başbakan olucam ben dışişlerinden sorumlu olucam diye.
  • yıllardır amerika tarafından türkiye ekonomisine, dışişlerine takılmış olan kelepçelerin somutlaşmış, gözle görünmüş halidir.
  • 12 yıl olmuş. muhtemelen pek hatırlayan da yoktur.
    incirlik üssü bu ulkenin bağımsızlığına karşı halen tehdittir.
  • 1920'lere döndüğümüzü gösteren olaydır. vahdettin'in istanbul'u ingilizlere vermesi sonrasında istanbul'a yerleşen ingiltere'yi, şu an incirliğe yerleşmiş olan abd gibi düşünebilirsiniz. o yıllarda yüzbaşı faruk, beyoğlu'nda ingiliz inzibat subayı teğmen miller'i emre rağmen selamlamamıştır. bunun üzerine istanbul hükümetinin harbiye nazırı ziya paşa, yüzbaşı faruk'u çağırır. selamlamamasının sebebini askeri görmemesine yorar ancak yüzbaşı faruk "onun rütbesi benden düşüktü, onun beni selamlaması lazımdı" diyerek haklı davasını savunur. faruk'a ingiliz teğmenden özür dilemesi emredilir. bunun üzerine yüzbaşı faruk apoletlerini söküp masaya bırakır, ankara'ya gider.

    85 yıl sonra aynı olay, bu sefer tam bağımsız* türkiye'nin başına yine geliyor. biz milli mücadeleyi bunun için mi yapmıştık? nerde milli yeminimiz?

    yine o tarihlerde sadrazam tevfik paşa londra'dan dönmüş, konferans hakkında padişah'a bilgi sunmak için saraya giderken ingiliz trafik askeri tarafından arabası durdurulur. ingiliz askerleri sadrazamı ve yaverini tutuklar. arabanın plakası olmadığından dolayı karakola götürürler. sadrazamı başbakan olarak düşünürseniz bu tip bir teslimiyetçi zihniyetin başımızda olması, ilerde daha nelere boyun eğeceğimizin habercisi değil midir?
hesabın var mı? giriş yap