• 6 saat sürmesi
  • türk dizileri kronik olarak bir sorun zaten. hani bunu deyince, her şey tıkırında gidiyormuş da bazı pürüzler varmış gibi oluyor. halbuki türk dizileri genel olarak pürüz, hatta bildiğin tarla.
  • türk dizilerinin en kronik sorunu 'karakterleri içselleştirmeden, karakterler hakkında nerdeyse hiç detay vermeden anime çeker gibi dizi çekme alışkanlığıdır'.

    gavurun yaptığı en dandik diziyi açıyorsun adam orda bile en boktan karakteri içselleştiriyor ve detay veriyor. twd' de sadece bir karaktere ayrılan bölümler gördü bu gözler. hadi bunu da geçtim 'hayali' karakterler hakkında bile detay veriyorlar lan! yani gavur diye tabir ettiğimiz güruh bir karakter yaratırken o karakterin gelmişini geçmişini ortaya saçıyor(flash back). bazen geçmişiyle de yetinmiyor; karakterin geleceğine ışık tutuyor(flash forward). izlettiriyor mu? hell yeah!

    şimdi çok basit bir 'süper kahraman'ı ele alalım. neydi örümcek adamın hikâyesi: yetim büyümüş(check), teyzesi tarafından büyütülmüş(check), cocukluğundan beri bir kıza platonik aşık(check), özgüven problemi var(check), bir gazete için fotoğraflar çekiyor(check), çok para kazanamıyor(check), en yakın arkadaşı bir zengin çocuğu(check) bla bla bla.. bu liste böyle uzar gider. peki yazar bu check' lerle nereye varmak istemektedir? şuraya varmak istiyorum sayın sözlük: şimdi adam hayali bir karakterle alakalı bile bir sürü detay verirken aslında izleyiciyi hedefine koymaktadır. yani bir yetim, bir özgüvensiz, bir platonik aşık, bir fotoğrafçı, bir fakir örümcek adamda kendini görüyor ve onu içselleştiriyor bir başka deyişle sahipleniyor. her kendine hitab eden katakter detayında: 'heh işte benim adamım' diyor kendi kendine.

    şimdi de türk dizilerine bakıyorum gözlerim kapalı! başarılı olmuş bir kaç dizi var: ezel, behzat ç., kurtlar vadisi'nin ilk 97 bölümü.. bunların ortak özelliği karakterlerin detaylarını hiç çekinmeden sapına kadar vermeleridir. mesela ezel: dizideki flash backleri toplasan -süre olaraktan- neredeyse dizinin yarısını işgal ediyor ama senaristler ve yönetmen bunları öyle güzel yaymış ki hiç sıkılmadan izliyorsun. sonrasında her er veya hatun kişi karakterlerden birinde kendini görüyor ve o karakteri içselleştiriyor. mesela diziyi izlerken cengiz' e 'senin ben gelmişini geçmişini s.keyim' diye rahatlıkla küfredebiliyorsun,
    ali' ye 'ömer' e yamuk yapmışsın ama bunu telafi etme fırsatı senin elinde' diye serzenişte bulunabiliyorsun,
    eyşan' a 'orul orul orrospu!' diyebiliyorsun,
    neden? çünkü hepsinin gelmişini geçmişini iyi biliyorsun da ondan.

    şimdiki piyasada çıkan yeni dizilere bakıyorum ne bi karakter detayı ne bi flash back hiçbir şey yok. kuru ekmek yer gibi dizi izlemeye çalışıyorsun boğazında geçmiyor. bakıyorsun 'pat' bir karakter! kim lan bu demeye kalmadan 'tataan' diğer bi karakter! sen kimsin oğlum? diye sorarken 'tak' bir başka karakter daha. hepsi yüzeysel, hepsi sığ..

    geçen uğur yücel' in nefes nefese dizisini izledim. öncesinde ümitliydim aslında ama diziyi izlerken bakıyorum bir sürü karakter! kim neci? hiçbir şey belli değil. biri annesini aramaya gidiyor diğerinin babası kaçırılıyor falan filan..

    gavur 45-50 dakikada bu işi yaparken bizimkiler 90 dakikada yapamıyor. buna yanıyorum işte!
  • ancak film olabilecek genişlikte senaryolardan türetilmeleri.
  • aşktır,aşkın bir diziyi yönetmesi ve aşk etafında bir dizi çekilmesi zaten başlı başına yanlıştır.kadın demiyorum ilişki demiyorum çünkü çok farklı şeyler aşk diyorum;bokunu çıkarana kadar ki çoktan çıktı aşkı katıp dizilerin anasını sikmeyin türk senaristlere sesleniyorum.bakın game of thronesa aşk yan karakterden ibaret değil gerçek hayat gibi her şey menfaate bağlıdır mesela breaking bad aşk teması 4-5 bölüm sürmeden kızın fişi çekilerek bitiriliyor ama türk dizi sektörü aşktan ibaret amk bi bok anlamadım bu işten.
  • paradır. karakter içselleştirmesi vs değildir. he kötü yazacaksan yazma denilebilir mi? ben derim.

    neyse sorun şu, oturur çalışır bir sezon yazarsın, ama bu yazma sürecinde afedersin yarrak para alırsın. satma sürecinde para alırsın. e olmadı satamadın? aç kalırsın. yurt dışında seni kiralarlar, üç ay verir hikayeyi geliştir derler. bu süreçte paranı alırsın, baktılar hoşlandılar bir üç ay daha. baktılar beğenmediler yollarını ayırırlar ama zamanının parasını alırsın.

    abi yapsınlar müthiş bir iş, satma korkusu olmaz diceksin. yine afedersin yarrak olmaz. abi bunu bizimkiler izlemez, sen bunu ver biz ismi duyulmuş birinin ismini geçirelim der dururlar. veya kendi paralı senaristlerine verirler yeniden yazın şunu diyip senin üç sene emek harcadığın şeyi üç ayda götünü başını değiştirip üç kuruşa getirirler.

    izlediğiniz diziler genel olarak beş kişilik ekiplerce hazırlanır. bunlar bir villaya gider beyin fırtınası yapar, her bir bölümü biri bir ayda yazar, baş dalyarak hepsini kendi üzerine alır, en güzel parayı alır sana baş verir. sen kaybedilebilen eleman olurken kendisi artık değişmezdir.

    bu daha başlangıç, işin içini bilmeden boş yapmayın.

    edit. he birde yıllardır süren geliştirmeyle oluşturulan çizgi roman uyarlaması filmle kıyaslamak saçmalıktır. alternatif evrenlerde tonla örümcek adam var bildiğim kadarıyla. zombi örümcek adam bile vardı be. illaki biyerden düzgün hikaye çıkartırsın.
  • kimsenin öğrenmesi gereken bir şeyi öğrenemiyor olması. böyle olunca da dizi ana konusundan* tamamen sapıp karakterlerin 'o şeyleri' öğrenebilip, öğrenememesine kilitleniyor.

    basit bir örnek vermek gerekirse, içerde dizisi. kardeşlere kardeş olduklarını daha tez vakitte gösterip, diziyi buradan aksiyon üzerine kurmak varken bu gerçeği öğrenememeleri üzerinden ilerleyip diziyi kısır bir döngünün içerisinde bırakmışlardı.
  • uzun olması. üçleme gibi her bölüm.
    kısa çek,montajda daha da kısalt, olay aksın.
    yok.
    sündür sündürebildiğin kadar. kasıntı oyuncular, ucuz ve surprizsiz senaryolar, sığ karakterler ve nutellayla bile yenmeyecek bir konu.
    (bkz: seinfeld) (bkz: friends) (bkz: dallas)
    otur şunların aynısını çek. öğren. oradan ilerle. amerikayi yeniden kesfetmeye gerek yok.
  • tecavüzcü, tacizci, linççi, kaostan beslenen, rüşvetçi olan ama asla kabuş etmeyen şerefsizler için diziler gayet normal. kronik sorun ne, dizilerde kadınlar hala taşınabilir mal la. dizi karakteri içselleştirsen, muhtemelen ya sapık yada tecavüzcü. bir de şiddet sever, katillere duyulan hayranlık var ki, evlere şenlik. coğrafya laneti bu, yoksa bu kadar cahil olamaz. ya okumamışlığı ile bu kadar övünen bir millet yoktur. hele kazayla parayı bulmasın, "ben ilkokul 4 ten terkim, ama neler yaptım bakın" he amk he. vizyonsuz köpek, ilkokul 4 bile çok sana, siktir git it otur yerine...
  • 8-10 yıldır 3. sınıf mizzah anlayışıtürk dizilerinin en büyük sorunudur.
    ayrıca hepsi birbirine benziyor. farklı olmaya çalışan yönetmenler de amerikan dizilerinin 3. sınıf remake’lerini çekiyor.
hesabın var mı? giriş yap