• geleneksel turk evi'ni bir kenara biraktigimizda -ki sedat hakki eldem tarafindan mimari yapisi turk evi plan tipleri adi altinda incelenmistir- su anki hali ile dunyanin en eklektik donatilmis evi olsa gerek*
    bir turk evi'nde, yurt disina giden her tanidigin getirdigi, envai cesit biblo, gereksiz esya bulunur. maddi sartlardan dolayi evin esyalari hicbir zaman ayni anda degistirilemediginden, pasa dededen kalma viktoryen calisma masasinin arkasinda 2 yil once alinmis, montajini da ev sahibinin kendisinin yaptigi, sunta kitaplik durur. bir duvarda bir dali replikasi bulunurken, karsi duvarda tersi cevrilmis 3 farkli boyda, islemeli gumus aynalar bulunur. babaanne evlerinde ve bazilarimizin kendi aile evlerindeki televizyon uzerindeki dantelden bahsetmiyorum bile. kartonpiyer'li tavanlar, salonun bir kisminda spotlar varken diger kisminda kristal avize bulunmasi da var tabii.

    sanirim turk evi, osmanli'dan beri suregelen ekletisizmi surdurmektedir.. peki basarili olmus mudur? ben sahsen kendi evimin* dekorasyonundan memnun degilim. her gorulen hos sey toplandiginda, maalesef elde edilen sonuc da her zaman hos olmuyor. evlerimiz sikliktan* oldukca uzak kaliyor.
  • (bkz: oda)
    (bkz: eyvan)
    (bkz: sofa)
    (bkz: hayat)
  • sedad hakkı eldem tarafından manifesto niteliği taşıyacak şekilde tanımlanmak suretiyle yaratılmış ideolojik kavram. kronolojiden, coğrafyadan ve özneden bağımsız olması sebebiyle varlığını sorgulamakta fayda bulunmaktadır. tarihselliği var eden bu üç koşuldan bağımsız bir türk evi düşünmek mimarlık tarihi özelinde çok da iç açıcı görünmemektedir. dolayısıyla kavramın yükselen türk milliyetçiliği bağlamında ortaya çıkmış bir konstrüksiyon olduğu rahatlıkla söylenebilir.
    ayrıca (bkz: ikinci milli mimarlık akımı)
  • içindeki eşyaların toplamıyla en az üç ev daha kurulabilecek evdir. gerek göçebe toplumdan yerleşik düzene geçildiğinde aniden yaşanan eşya toplama manyaklığı, gerekse savaş yıllarında yaşanan yokluklar sonucu oluşan yığma psikolojisi nedeniyle, türkler evlerini tıka basa doldurmayı severler. bir zamanlar "bu kızın yollukları yok" diye üzülüp ağlayan bir anneanneye ve onu destekleyip "sehpa da alamamış, vah yavrum" deyip alınması için anneme para teklif eden bir teyzeye sahip biri olarak, kendimi türk evlerindeki gereksiz eşyaları ayıklamaya adamayı ve gelecek kuşaklar nezdinde aydınlanmaya yönelik çığ gibi büyüyen bir harekete önayak olmayı düşlemekteyim. *

    bu evlerde artık duvara asılmasa da su içen geyikli duvar halıları, kabe desenli seccadeler, sekiz kuşaktır kullanılmayan ve üzerinde yenileri eklenen çeyizlik her türlü eşya, çoğu takım olmaktan yıllar önce uzaklaşmış kırık dökük çanak çömlek, elişi dergileri, nuh peygamberden kalma kullanılmayan elektronik araçlar, çalışmayan birkaç adet televizyon, dolap arkalarında kıvrılıp bekleyen kötü makina işi halı ve yolluklar, yılda iki kez gelen yatılı misafir için saklanan eski çarşaflara sarılmış yorgan, yastık ve battaniyeler, n sayıdaki vazo, nikah şekeri, küllük, biblo, bardak, çanak ve benzeri eşyanın mevcut tüm saklama ünitelerini kaplaması ve ev ahalisine yaşam alanı bırakılmaması esastır. zaten anlamsız yerlerinde tuhaf kolonlar olduğu için eşyaları yerleştirmek için ciddi acılar çekilen küçük kareciklerden oluşan üç oda bir salon mimarinin esiri olmuş ev halkı, 12 kişilik yemek masası ile devasa koltuk takımının tıka basa doldurduğu ve evin annesinin "daha dün temizledim, orası misafir için, ayak basanı gebertirim" nidaları ile girilmesini yasakladığı salon adı verilen küçük yaşam ünitesini de yasaklamasıyla boğulmamak için kendilerini balkona falan atmaya çalışırlar. ancak en az üç tane olan ve yine eşya stoklamak için kullanılan balkonlar da pvc ya da alüminyum panelli çok parçalı camlarla kapatılmış durumdadır.

    anne babalarıyla yaşarken kullanmadıkları eşyaların istila ettiği evlerde yaşamaktan bunalan genç nesil kendi yaşam alanlarını kurduklarında asla böyle şeyler yapmayacaklarına dair kesin sözler verirler. ancak annelerin evlerinde böyle kötü günler için sakladıkları binlerce tuhaf eşyayı yığmak için fırsat kolladıkları en önemli mekanlar öğrenci evleridir. ardından mağazada mucizevi bir şekilde sağlam ve şık görünen ikea ürünlerinin bir türlü doğru monte edilemeyen örnekleri toplaşır öğrenci evlerine.

    "kendi evim olduğunda kıracağım bu zinciri" diyen genç insan, tek başına yaşamaya başladığında gerek kazandığı para ile kendine ait bir mekan edinmenin verdiği mutluluk, gerekse yüzyıllardır kırılamayan bu eşya toplama geni nedeniyle kendine yeni eşyalar edinir durmaksızın. "aman canım evlenince daha şık ve minimal bir yaşantım olacak zaten, şimdi kazandığım paranın keyfini süreyim, istediğimi alayım" deme şapşallığına düşen genç, evlilik denen saçma kuruma en anlamsız eşyaları hediye kisvesi altında yığma eğilimindeki bilumum aile, eş, dost, akraba ve arkadaştan bihaberdir henüz. bir kraliyet ailesi ağırlayacak boyutlardaki çelik tencere ve yemek takımlarını hem kızlarının hem de oğullarının ergenlik yıllarında edinen anneler, yıllar boyunca cinsiyet ayırımı yapmaksızın biriktirdikleri çeyizleri "almazsan ölümü gör, mutfak masrafından artırıp ne zorluklarla aldım ben bunları. nankörsünüz siz zaten" nidaları ve gerekirse gözyaşları eşliğinde çocuklarına kakalarlar. evlenme gafletinde bulunan çiftin her iki taraftan gelen 'çeyiz'leri zaten evi kaplamıştır bile. zamanında alınmış ve gelin kızımızın "annen aldı diye kullanmak zorunda mıyım ben bu arkaik şeyi?" şeklindeki çemkirmesi sonucu on senedir oğlan evinde bekleyen çamaşır makinesi kayınvalide bozulmasın diye atılmaz ve kapalı balkona konulur.

    aslında iki kişilik hayatın bambaşka zorluklarına alışmaları gereken çiftimiz öncelikle hayatlarını şimdiden kaplayan eşyalar yüzünden bunalmaya başlarlar ilişkinin ilk yıllarında. kendileri olmanın pek öğretilmediği gençler, kızın dayısının aldığı o çirkin vazoyu sevmese de oğlana inat sehpanın üzerine koymasıyla başlayan gerginlikler silsilesinin ilk adımlarını atarlar böylece. oğlan da buna karşılık öğrenci evinden kalan ve kenarları kayıt yapılmasın diye kırıldıktan sonra içine kağıt tıkıştırılmış eski heavy metal kasetlerini savunur kahramanca. eşyaların yarattığı boğan türk evi sendromu gerçek sorunlara vakit ve sabır bırakmadan çalar genç çiftin birlikteliğinin ilk yıllarını. gerisi zaten gelir. ve perde!
  • mutlaka bir yerlerden ayçekirdeği kabuğu çıkar.
  • 80-90larda ki versiyonunda en guzel esyalarla donatilmis ama cok onemli bir misafir gelmedikce kullanmasi yasak misafir odasi olan evdir.
    hatta annemin o donemlerde yaprak sarmasini hazirlayip sakladigi odadir. yoksa aksama kadar pismis-pismemis olsun, o sarma biter.
  • -hic bir zaman kullanilmayacak, icinde sadece misafir geldiginde gorsun diye konulan kristallerin oldugu bir vitrin
    -turk yemek yeme kulturunde hic yeri olmayan bir tarz icin tasarlanmis, uzeri dantel, aile fotograflari ve bilimum ivir zivirla, cekmeceleri ise evrak, gazete kuponu, yedek gozluk gibi nesnelerle dolu olan bir aynali bufe
    -uzerinde mutamadiyen bir vazo ve vazoyla butunluk saglayan, vazo cevrilerek burusturulmus bir ortunun bulundugu, misafirden misafire kullanilan yemek masasi
    ve son olarak da (plaza calisani olsam last but not least derdim) birbirinin icine gecen zigonlarin default mobilya oldugu salonun oldugu evdir.

    buyuk ihtimalle arka odalarda de buyuk umutlarla alinmis fakir hali yikama makinasi, press utu, icene attigin her meyvenin suyunu cikaran mutfak robotu ve kuponla alinmis kasetcalarli muzik seti bulunur. o esyalar da atsan atilmaz satsan satilmaz kategorisinde, merakla akibetlerini beklerler.
  • yüksek mimar cengiz bektaş'ın kaleme aldığı ve pek çok fotoğrafını da kendi çektiği, türk mimarisinin dünden bugüne evrimini, içinde yaşadığımız, hayatımızın büyük kısmını geçirdiğimiz evlerimizi mahallelerimizi anlatan kitap.

    merak etmeyin içinde mimari-teknik terimler yok yalnızca insan ve ev var. siz varsınız, gündüz/gece yanına döndüğünüz yuvanız var.

    bektaş hoca, evleri 10.000 sene öncesinden alıp 1900'lere kadar getiriyor.

    güzel, yalın anlaşılır bir dil ile kaleme alınmış bol fotoğraflarla desteklenmiş bir kitap türk evi
  • sedad hakkı eldem tarafından "türk evi" olarak kavramsallaştırılan, reha günay tarafından "tarih boyunca türklerin içinde oturdukları ev tipleri" olarak tanımlanan, günümüze ulaşan örnekleri 17. yy'a kadar uzanabilen, osmanlı mirasıdır.
    zaman içinde klasik osmanlı, rokoko, barok, neo-klasik ve eklektik üsluplardan etkilenmiş; osmanlı impartorluğunun hüküm sürdüğü topraklarda, özellikle de balkanlarda ve anadoluda kendini göstermiş olan konutlardır. yöresine ve dönemine göre kullanılan malzemeler, plan şeması, yapım teknikleri vs. değişkenlik gösterse de bize kendini gösteren güçlü ortak karakteristiklere sahiptir.

    en önemli özgün karakteristiği odasıdır. işlevsel olarak asya çadırına benzeyen odaların her biri kendi içinde birer daire/yaşam alanıdır. her oda banyo, mutfak, yemek ve oturma odası, yatak odası işlevlerinin her birini üstlenebilir, her bir oda evli bir çifti barındırabilir. odalarda yüklük (eşya dolabı), sergen (raf), ocak ve divan bulunur. taşınabilir eşyalar (döşek, sini vs.) işlevine göre gerektiğinde odaya alınır, kullanıldıktan sonra yerine kaldırılır. bu yüzden odanın orta kısmı boştur, bu boşluğu divan çevreler. pencereler alçaktır ve divanda bağdaş kurup oturan bireyler ellerini camdan dışarı uzatabilir. bazı tiplerinde odalar yazlık ve kışlık olarak ayrılmıştır ve mevsimine göre oda tercih edilir. odalar bağlayıcı bir mekan olan sofa etrafında örgütlenir. türk evleri sofa tiplerine göre üçe ayrılır; dış sofalı, iç sofalı ve orta sofalı. bazı örneklerinde odalar arası sofanın bir uzantısı olarak eyvan adı verilen mekanlar görülebilir.

    bu evlerin diğer bir karakteristik özelliği ise payandalarla alt kattan destek almış cumbalardır. bu cumbalar sokağa uzanır ve yaz aylarında daracık sokaklarda gölge yapar. evler çok katlıdır, ilk kat sağır (penceresiz), kargir, depo/ahır vs. olarak kullanılır. yaşam alanları ana kat olan 2. katta bulunur. çatılar kırma çatıdır (her cepheye eğimi olan) ve saçaklıdır. pencerelerin ahşap kapakları vardır. üst katlar genelde ahşap iskelete sahiptir, döşemeler ahşaptır. tavan süslemeleri önemlidir.

    evlerin cepheleri sadedir ve çoğunlukla süslemeden kaçınılmıştır, islamla birlikte gelen mahremiyet anlaşının bir yansımasıdır, içeriden süslü ve şaşalı bir yapı olsa da dışarı kendini pek belli etmez. bu sayede toplumdaki sınıf farklılıkların hissedilebilirliği de bir nebze olsun bertaraf edilir.

    kaynaklar:
    türk ev geleneği ve safranbolu evleri - reha günay
    anadolu mirasında türk evleri - prof. önder küçükerman, şemsi günar
hesabın var mı? giriş yap