• asli " ‘türk halkı olarak bu derece dalga geçilmeyi nasıl hak ettik? " olan soru. ve ne denli hakli bir soru ...

    sozkonusu sorunun kaynagini okurken, yuregin daraliyor. ulkenin raydan tamamen ciktiginin bilincinde olmanin sancisi, bu yazinin suratina indirdigi şamarin acisiyla karisiyor.
    yaziyi buraya tasiyorum. cunku, link ardindan 404 cehennemini boylamasini istemiyorum sayin okur/yazar.

    ayrica, yazi uzun oldugu icin endiselenme lutfen. " anket olmadigindan " kelli okuyani ve yazani cok az olur boyle konularin ...

    " zeytincilikteki büyük oyunu bir de böyle okuyun! yusuf yavuz

    zeytin ağacına ilk büyük darbe amerikan kaynaklı margarinle vurulmuştu, bugün singapur’dan mersin limanına kaç milyon ton palmiye yağı girdi bilen var mı?

    mecliste görüşüldüğü alt komisyondan geçirilen kanun tasarısı, dünyanın en önemli zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden biri olan türkiye’nin zeytinciliğine büyük bir darbe vuracak. önümüzdeki hafta içi mecliste oylanması beklenen tasarı yasalaşırsa, türkiye’nin mevcut 170 milyon zeytin ağacının yüzde 70’inin yok olmasından endişe ediliyor. tarımda küresel boyutta oynanan oyunları ele alan ‘toprak biterken’ kitabının yazarı erhan ünal, türkiye’nin gündemindeki zeytin tasarısıyla ilgili sorularımızı yanıtladı. türkiye’nin beslenme bağımsızlığının ciddi tehlike altında olduğuna dikkati çeken ünal, zeytin ve zeytinyağı üretimine yönelik ilk darbenin 1950’li yıllarda margarin dayatmasıyla başladığını belirterek, “türkiye’ye giren palmiye yağı miktarının 1.7 milyon ton olduğu tahmin ediliyor ve miktar sürekli artmakta. yurda giren gerçek palmiye yağı miktarlarını bilebilen var mı?” diye sordu.
    zeytin üreticilerinin görüşleri alınmadan hazırlanan ve tartışmalı görüşmelerin ardından ilgili alt komisyondan geçirilen yasa tasarısı, türkiye’nin zeytinliklerinin sanayi, enerji ve madencilik gibi yatırımlara açılmasını öngörüyor. zeytinliklerle ilgili yürürlükteki yasa, bu alanların amacı dışında kullanılmasına izin vermiyordu. 2002 yılından bu yana sürekli olarak değiştirilmek istenen ancak her defasında kamuoyunun tepkileri yüzünden geri çekilen düzenleme, tüm itirazlara rağmen bu kez komisyondan geçirildi.

    " toprak biterken " kitabını yazarına tasarıyı sorduk

    zeytinlikler için ölüm fermanı anlamına gelen tasarı yasalaşırsa dünyanın en önemli zeytin üreticilerinden biri olan türkiye’nin bu avantajı yok olacak. üreticilerin görüşü alınmadığı eleştirilerine neden olan tasarıyla ilgili sorularımızı yanıtlayan ‘toprak biterken’ kitabının yazarı erhan ünal, aynı zamanda bir zeytin üreticisi. kendi arazisindeki üretimiyle pek çok ürünün yanında sofralık zeytin ve zeytinyağı ihtiyacını da karşılayan erhan ünal, uzun yıllardır gıda bağımsızlığı konusunda dünyanın çeşitli ülkeleri üzerinde araştırmalar yapıyor.

    `endüstriyel tarım bir avuç dev şirketin kontrolünde`

    geleneksel tarım üretiminin küresel ölçekte hızla yok edilmesinden yola çıkarak, yerine ikame edilen endüstriyel tarımın dünya genelinde bir avuç şirket tarafından kontrol edildiğini anlatan erhan ünal’a göre bu şirketler devletlerin de üzerinde bir işleve sahip. türkiye’de günlerdir tartışılan zeytin tasarısının bu çerçevede ne anlama geldiğini ve bir zeytin üreticisi olarak bu konuda ne düşündüğünü sorduğumuz araştırmacı-yazar erhan ünal, sorularımızı şöyle yanıtladı:

    `türk zeytinciliğine ilk büyük saldırı margarin dayatmasıydı`

    “ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üretimine yönetilen dış merkezli ‘darbe’ girişimleri geniş bir zaman dilimine yayılır. ilk ‘darbe’ olan, abd’nin tüm dünyada bitkisel yağları ve onlardan üretilen margarinleri yerleştirme girişimleri, ıı. dünya savaşını takiben başlatılmıştı. 1950’li yılların başlarında türkiye de bu planlı baskının altına girmişti. insanlarımız, üretim kaynakları ülkemizde olan tamamen sağlıklı sadeyağı (eritilip tuzlanmış tereyağı) ve zeytinyağı yerine, daha sağlıklı mavalı ile abd’den ithal bitkisel yağlara ve onlardan üretilen margarinlere mahkûm edilmişti.

    abd yağları için yüz binlerce zeytin ağacı kesildi

    sonuçlar ayrıntıları ile yeterince biliniyor fakat günümüze ışık tutacak olan bir noktayı tekrar hatırlayalım. o yıllarda yüz binlerce yetişkin zeytin ağacı kesilmiş ve türkiye dışarıdan ithal yağlı tohumlara çok uzun yıllar muazzam paralar ödemek zorunda kalmıştı. o gün bu gün ülkemizde zeytinyağı üretimi ve hayvancılık bu darbeden tam olarak belini bir türlü doğrultamadı.’

    `türkiye’de tarımsal üretim ve beslenme saldırı altında`

    halkımızın ‘beslenme bağımsızlığına’ yönetilen darbeler pek tabii bu bir tek girişim ile sınırlı kalmadı. 1950’li yılların başından bu yana türkiye’de tarımsal üretim ve beslenme bağımsızlığı planlı ve geniş cepheli bir saldırı altındadır. küresel oligarşi’nin abd devleti’nin tüm olanaklarını kullanarak bu ülkede konuşlu dev agro-konzernler üzerinden sürdürdüğü saldırılar geniş bir cephede farklı zamanlarda farklı noktalarda organize bir şekilde sürüyor.”

    `tarımdaki gerileme sadece bir kaç bürokratın marifeti değil`

    basında zaman zaman ve birbirinden kopuk şekilde yer alan yerli tarım ürünlerindeki gerilemeleri bildiren haberlerin, bu planlı ve organize girişimlerin sonucu olduğuna dikkati çeken ünal, “eğer, çarşamba ovasındaki yılların çeltik ekicileri ya da soya üreticileri artık üretemez hale geliyorsa, olgunun ardında ‘sadece’ başarısız bir tarım bakanı yoktur. harran’da, ceyhan’da pamuk ekimi geriliyorsa, türkiye kendi tütün ekimini kısıtlıyor ve yerine tütün ithal ediyorsa ardında sadece ‘filan partinin başarısız tarım politikalarını’ aramayın. bu koskoca ülke, mercimeği, nohudu, fasulyeyi kanada, hindistan ve çin’den ithal etmek zorunda kalıyorsa bunlar birkaç başarısız bakan ya da üst bürokratın marifeti değildir. konu sadece birkaç sınırsız derecede hırslı kişinin ‘rant’ davası da değildir. tarım cephesinin tamamında sürdürülen bu ardıcıl ve planlı saldırılar küresel güce bir yandan yeni kazanımlar getirirken, öte yandan da bu gücün bir sonraki girişimine taban oluşturmaktadır” görüşünü dile getirdi.

    `belini yeni doğrultan zeytinciliğimize yeni saldırılar`

    yeni hazırlanan torba yasa ile gerçekleştirilmek istenenin, ‘beslenme bağımsızlığımız’ açısından stratejik önemi olan zeytinliklerin ‘yasal korunma kalkanının’ çatlatılması girişimi olduğunu savunan ünal, “böylece ülkemiz ve insanlarımız açısından son derece önemli olan ve yeni yeni belini doğrultmaya başlamış olan yerli zeytinyağı üretimimiz, küresel güç tarafından halen planlanmış olduğuna emin olduğum bu alandaki yeni saldırılara karşı korunmasız hale getirilmektedir” diye konuştu.

    `mersin limanını kontrol eden singapur’dan palm yağı geliyor`

    eski maliye bakanlarında kemal unakıtan’ın, mayıs 2007’de mersin limanının singapurlulara satışına yönelik eleştiriler karşısında, “bana garanti verdiler limanı singapur’a götürmeyeceklermiş” diye dalga geçtiğini anımsatan erhan ünal, bugün singapurluların yönetimindeki mersin limanından türkiye’ye giren palm yağı miktarına dikkat çekerek şöyle konuştu:

    türkiye’ye 1.7 milyon ton palmiye yağı girdi

    “dünyada cargill ve bunge’nin önünde en büyük palmiye yağı üreticisi olan ‘wilmar international’, singapur merkezlidir. türkiye’ye en fazla palmiye yağı girişi de singapurluların yönetimindeki mersin limanındandır. türkiye’nin büyük lojistik firmalarından ceynak’ın mersin limanı serbest bölgede 60 bin m3 yağ depolama tesisleri mevcuttur. palmiye yağı dağıtımı büyük ölçüde buradan yapılmaktadır. türkiye’ye giren palmiye yağı miktarının 1.7 milyon ton olduğu tahmin ediliyor ve miktar sürekli artmakta. yurda giren gerçek palmiye yağı miktarlarını bilebilen var mı? zeytinyağı mı demiştiniz? küreselleşiyoruz bayanlar baylar kime ne zeytinyağından!”
    85 milyon insan temel gıdada dışa bağımlı hale getiriliyor

    “alaycılığı bir yana bırakalım, zaman azaldı ve tüm tarım cephesindeki gerilemeler kritik bir hal aldı” diye konuşan araştırmacı yazar ve tarım üreticisi erhan ünal, bu konuda yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “ülkemizin beslenme bağımsızlığı ciddi boyutlarda tehlike altındadır. 85 milyon insan adım, adım dış kaynaklı temel gıda ürünlerine bağımlı hale getirilmektedir. küresel oligarşinin stratejik planlarının önemli bir bölümü de budur. içinde bulunduğumuz bu durumda ülkemiz aydınlarına büyük bir sorumluluk düşmektedir. herkes kafasını kaldırıp olan biteni küresel boyutları ile anlamaya çalışmalı ve sorumluluğunun gereğini öncelikle bireysel boyutlarda düşünerek ‘durumdan görev’ çıkartmalıdır. kendi üstüne düşeni yerine getirmek yerine tüm sorumluluğunu ‘filan partiye’ ihale edip, sadece 4 senede bir oy vererek çağdaş bir aydın olunamaz.

    `tüketicinin en etkili silahı ürün tercihlerini değiştirmek`

    özellikle temel gıda maddelerinde; ‘ne iyi filan marka, 50 kuruş daha ucuzmuş’ diyerek ithal mallara sarılanlar bu ülkede yerli üretimin geriletilmesinde rol aldıklarını bilmelidirler. bu ülkenin sırtından zengin olmuş bir takım büyük gıda (bakliyat) tüccarlarının, artık küresel anlamda dağıtımını üstlendikleri kanada gibi ülkelerin gdo’lu mercimeğini türkiye’ye de getirip satmalarının ardında, sadece o kişilerin ‘kadir bilmezliği’ değil, şehir orta tabakasının da olup bitenlere karşı aldırmazlığı vardır. unutmayalım küresel sisteme karşı en etkili silahlarımızdan birisi de tüketim alışkanlıklarımızda yapacağımız bilinçli ürün seçimi değişiklikleridir.”

    `bakanlığın kamu spotları ile uygulaması neden farklı`

    gıda tarım ve hayvancılık bakanlığı’nın aylardır televizyonlarda ara sıra yayınlanan bir kamu spotu olduğunu anımsatan ünal, şöyle konuştu: “bu spot ile bakanlık, insanları tarım arazileri üzerine yapılanmamaya ve şu sözlerle tarım arazilerini korumaya çağırıyor: ‘bu toprakların bize atalarımızın mirası değil, torunlarımızın emaneti olduğunu unutmayalım! tarım arazileri üzerine yapılan konutlar, sanayi tesisleri ve yapılar. bilinçsizce heba edilen milyonlarca hektarlık tarım arazisi. ülkemizde her türlü kullanıma yeterince uygun alan var. çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak için haydi türkiye!’

    ‘türk halkı olarak bu derece dalga geçilmeyi nası hak ettik?’

    yukarıdaki söylemlerin ardından ekrana getirilen küçük bir kız çocuğu bütün bir masumiyeti ile sesleniyor: ‘çünkü ben güvenli gıda ile büyüyeceğim!’ her halde yukarıdaki kamu spotunun yayımcısı olan tarım bakanlığının patronu sayın faruk çelik, kabine arkadaşı bilim sanayi ve teknoloji bakanı faruk özlü’yü telefonla arayarak ‘yapmayın etmeyin’ diyerek yalvar yakar olmuştur. insan kendi kendine sormadan edemiyor, koskoca türk halkı olarak bu derece açıkça dalga geçilmeyi nasıl hak ettik diye.”

    (bkz: https://www.bakiselamlar.com/…e-okuyun-yusuf-yavuz/)
  • """ " seni cascavlak soymuşlar türkiye """"""

    " akp 14 yılda neleri sattı? işte tam listesi
    16 haz, 2017 aydınlık gazetesi yazarı mehmet akkaya, akp’nin 14 yılda neleri sattığını yazdı.
    yazı şu şekilde:

    akp 2003 yılında; taksan, gerkonsan, meybuz ve tekel’in kaya tuzlasını, seka’nın afyon, balıkesir, aksu, kastamonu, çaycuma işletmelerini, taşucu tersane alanını, tdi kuşadası, çeşme, trabzon ve dikili limanlarını, tzd sakarya işletmesi’ni, sümer holding’in adıyaman işletmesini, eryağ’ı ve merinos halı markasını sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2004 yılında; esgaz, div-han ve bursagaz’ı, thy hisselerini, eti holding’in, eti bakır, eti gümüş, eti krom, eti elektrometalurji tesislerini, çayeli bakır işletmelerini ve kbi’nin samsun işletmesini, seka’nın karacasu, akkuş ve ardanuç işletmelerini, alım satım müdürlüğü binasını, amasya ve kütahya şeker fabrikalarını, ebüaş’ın samsun soğuk hava deposunu ve manisa kombinasını, sümer holding’in çanakkale, bakırköy, malatya, diyarbakır, tümosan işletmelerini, ortadoğu tekonpark’ı, tügsaş’a ait igsaş, kütahya ve gemlik gübre fabrikalarını ve şanlıurfa depolarını, tdi’nin ankara ve samsun feribotlarını, tekel’in alkollü içki fabrikalarını, inegöl kibrit fabrikası, gem. sun. ip müessesesi, tuzluca ve sekili tuzlasını sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2005 yılında; telekom’ı, tüpraş’ı, petkim’i, eti alüminyum aş’yi, adapazarı şeker fabrikasını, ataköy otelciliği, ataköy marina ve yat işletmesini, kktc hava yollarını, sümer holding’in, beykoz, sarıkamış, tercan, yeşilova ve manisa işletmelerini, erciyes sosyal tesisleri içindeki dsi, bayındırlık ve iskan bakanlığı ve karayolları tesislerini, emekli sandığı’nın kuşadası tatil köyünü, istanbul hilton otelini, tügsaş’ın samsun gübre fabrikasını, tekirdağ ve fatsa, depolarını, tekel’in kristal tuzu, kağızman tuzlasını, tdi’nin -şehir hatları hizmetlerini, karadeniz ve turan emeksiz yolcu gemilerini sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2006 yılında; tüpraş’ı, erdemir’i, başak sigortayı ve başak emeklilik’i, tekel’in ikiz kulelerini, kayacık, yavşan ve kaldırım tuzlalarını, emekli sandığı’nın büyük ankara oteli, büyük efes oteli, kızılay emek işhanı ve büyük tarabya otelini, kbi’nin murgul işletmesi, hidroelektrik santrali, giresun’da 2, sinop’ta 1 maden işletme ruhsatını, tdi’nin çanakkale şehir hatları hizmetlerini ve 10 adet gemisini sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2007 yılında; tdçi’nin deveci maden sahasını, tcdd’nin mersin limanını, kgm’nin levent arsasını, sümer holding’in bumas’ı, araç muayene istasyonunun ı. ve ıı. bölgelerini, emekli sandığı’nın çelik palas otelini, halk bankası hisselerini sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2008 yılında; petrokimya holding a.ş’yi, sümer holding’in nitro makine hisselerini, tekel’in sigara fabrikalarını, beykoz ve marmaris tesislerini, pipo ve nargile markaları ve ilgili varlıklarını sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2009 yılında; tedaş’ın başkent, sakarya ve meram dağıtım aş’leri, kastamonu jüt ipliği fabrikasını sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2010 yılında; tcdd’nin samsun ve bandırma limanlarını, tekel’in çamaltı ve ayvalık tuzlalarını, tedaş’ın osmangazi, çamlıbel, uludağ, yeşilırmak, fırat ve çoruh elektrik dağıtım aş’leri, sümer holding’in antalya barit öğütme tesisini ve taşucu işletmesini, ziraat portföy yönetimi a.ş ve türk ticaret bankası ile kalkınma bankası ve vakıfbank’taki halkbank hisselerini antalya serbest bölge işleticisi hisselerini sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2011 yılında; eüaş’a ait bayburt, çemişgezek, girlevik, bünyan, çamardı, pınarbaşı, sızır, dereköy, cerrah, suuçtu, çağ, otluca, uludere, adilcevaz, ahlat, malazgirt, sönmez, değirmendere, karaçay, kuzuculu, finike, besni, derme, erkenek, kernek, kayadibi, kovada ı ve kovada ıı akarsu santrallerini, sümer holding’in mazıdağı fosfat tesislerini, tcdd’nin iskenderun limanı, tedaş’ın trakya elektrik dağıtım a.ş’yi sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2012 yılında; acıselsan’ın yüzde 76.83, petkim’in yüzde 10, kayseri ve civarı elektrik aş’nin yüzde 20, halkbank’ın yüzde 23.92 hissesini sattı.chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2013 yılında; başkent doğalgaz, hamitabat elektrik ve yeditepe beynelmilel otel’i, eüaş’ın hasanlar, arpaçay-telek, kiti, büyükkızoğlu, durucasu, göksu, berdan, kısık, bozkır, ermenek, akarsu, koçköprü, engil, erciş, hendek, akyazı, bozüyük, hoşap akarsu santrallerini, tedaş’ın akdeniz, boğaziçi, aras, dicle, vangölü, toroslar, `istanbul anadolu yakası ve gediz elektrik dağıtım a.ş.’leri`, seyitömer ve kangal termik santralini, sümer holding’in türk arap gübre işletmesini, aselsan elektrik, hektaş a.ş., iş bankası, koç holding, ray sigorta, t. sınai kalkınma bankası, yapı ve kredi bankası, tüpraş, ünye çimento hisselerini sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2014 yılında; tdi salıpazarı liman sahasını (galataport), eüaş’ın kayaköy, esendal, ışıklar (visera), dere ve ivriz akarsu santrallerini, yatağan, kemerköy, yeniköy ve çatalağzı termik santrallerini, kemerköy liman sahasını, türkiye kalkınma bankası (tdi) sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2015 yılında; oyak inşaat’ın yüzde 25’ini, tcdd’nin derince limanı, seaş – soma b, orhaneli ve tunçbilek termik santralleri ile bursa linyit işletmelerini sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2016 yılında; adüaş’ın inebolu limanı’nı, hopa termik santralini, eüaş’ın doğankent, kürtün, torul, karacaören 1, karacaören 2, kadıncık 1, kadıncık 2, şanlıurfa, adıgüzel, kemer hidroelektrik santralini sattı. chp, mhp ve bdp seyretti.

    akp 2017 yılında da; cumhuriyet devletinin kalan varlıklarını, fabrika, tesis, arazi, liman, taşınmazlarını satmaya devam ediyor. chp, mhp ve bdp seyretmeyi sürdürüyor.
    ulusalkanal.com.tr

    (bkz: http://www.ilk-kursun.com/…-satti-iste-tam-listesi/)
  • "bir insanı, gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. ama, eğer uyumuyor, uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini de sarf etseniz, nafiledir."

    mahatma gandhi
  • """ dünyayı ve türkiye’yi etkisi altına alan covid-19 salgınının sürdüğü günümüzde istanbul bölgesinde hastaların tedavisinde kullanılmak amacıyla ihtiyaç duyulan 1.000 yataklı sahra hastanesinin yeri olarak atatürk havalimanı’nın seçildiği açıklanmıştı. kararın alınmasını takip eden günler içinde atatürk havalimanı’nın 35/17 istikametindeki iki paralel ana pistinin güney kısımları kırılıp sökülerek inşaat faaliyetlerine başlandı. bu şüphesiz atatürk havalimanı’nın ölüm fermanı idi. atatürk havaalanı 1912 yılında “yeşilköy tayyare meydanı” ismiyle kurulmuş ve türkiye’nin aldığı ilk uçaklar bu havaalanından uçmuştur. kuruluşunun üzerinden 108 yıl geçmiş bulunan ve türk sivil ve askeri havacılığının beşiği olarak kabul edilen atatürk havaalanı pistleri sökülüp yok edilirken acaba o yıllarda dünyada hangi ülkelerde, hangi havaalanlarının kurulmuş olduğunu ve bugün o havaalanlarının ne durumda olduklarını öğrenmek istedim. yapılan incelemede yeşilköy havaalanı’nın dünyada ilk kurulan 10 havaalanı arasında yer aldığını tespit edince bundan büyük bir gurur duydum. dünyada ilk kurulan diğer havaalanları şunlardır:

    1- wright kardeşlerin maryland eyaleti’ndeki college park havaalanı – abd

    2- bükreş baneasa havaalanı - romanya

    3- shoreham havaalanı – ingiltere

    4- khodynka havaalanı – rusya

    5- hamburg havaalanı - almanya6. madrid cuatrovientos havaalanı - ispanya

    6- madrid cuatro vientos havaalanı - ispanya

    7- roma ciampino havaalanı - italya

    8- amsterdam schiphol havaalanı – hollanda

    9- paris-le bourget havaalanı – fransa

    istanbul atatürk havaalanı’nın (ilk kurulduğu 1912 yılındaki ismiyle yeşilköy tayyare meydanı) dünyanın en eski 10 havaalanlarından biri olmasıyla türk insanı ne kadar iftihar etse azdır. demek ki biz o yıllarda havacılığa adım atmakta dünyanın en ileri batı ülkelerinden geri kalmamışız. ancak geçen ay alınan bir kararla istanbul bölgesinde 1.000 yataklı sahra hastanesinin, atatürk havalimanı’nın 35/17 istikametindeki iki paralel ana pistinin kırılıp sökülerek inşa edilmekte olduğu haberinin basında yer alması, türk havacılığına gönül veren herkesin yüreğini yaralamıştır. istanbul bölgesinde sanki hiçbir yer kalmamış gibi sahra hastanesinin tarihi değere sahip atatürk havalimanı’nın mevcut faal iki ana pistinin kırılıp sökülerek o bölgeye inşa edilmesiyle türk havacılığına çok büyük bir kötülük yapılmıştır. bu havaalanının pistlerinin kırılıp sökülmesi, havacılığa karşı işlenen affedilmez bir hata olarak görülmektedir.

    sökülüp imha edilen 35 / 17 l (sol) ve 35 / 17 r (sağ) pistlerinin her ikisi de 9843 feet (3000 metre) uzunluğunda, 148 feet (45 metre) genişliğinde, çağımız havacılık sektöründe kullanılan en ağır tonajlı uçaklara hizmet verecek kapasitede özel alt katman (subbase) dolgu ve drenaj malzemeleri, özel donatılı betonarme malzeme ve teknikleri ile inşa edilmiş pistlerdir. yüksek dayanımlı malzemeler ve yüksek standartlı inşaat teknikleri ile yapılmalarının yanı sıra bu pistler düşük görüş şartlarında uçakların iniş, kalkış yapılabilmesine imkân sağlayan üst kategori pist ışıklandırma sistemi ile donatılmıştır. navigasyon sistemleri olan ıls, doppler vor-dme, ndb, papı’ler, yaklaşma ışıkları ile donatılmış pistlerdir. bu navigasyon sistemlerinin tamamı devre dışı kalmıştır. bu pistlerin navigasyon ve ışıklandırma sistemlerinin kurulması için harcanan 30 milyon dolar para da heba olmuştur.

    yedek meydan imkanı ortadan kalktı

    şimdi bir an türk havacılığının doğduğu yıllara gidelim. türk havacılığının temeli, zamanın savunma bakanı (harbiye nazırı) mahmut şevket paşa ve ordu içinde ileri görüşlü subayların öncülüğünde 1 haziran 1911 tarihinde genelkurmay havacılık teşkilatı’nın kurulmasıyla atıldı ve teşkilatın başına kur.yb.süreyya (ilmen) getirildi. pilot olmaya gönüllü subaylar arasından seçilen yzb.mehmetfesa (evrensev) ve teğmen yusuf kenan uçuş eğitimi için fransa’ya gönderildi. ayni tarihlerde de uçak satın alma komisyonu kuruldu. avrupa’daki uçak fabrikalarından alınan teklifler incelendikten sonra fransa’dan biri çift kişilik, diğeri tek kişilik deperdussin tipinde iki uçağın satın alınması kararlaştırıldı. uçakların konuşlandırılacağı havaalanı için de yer arama çalışmalarına başlandı. mahmut şevket paşa, kurulacak havaalanının istanbul’un anadolu yakasında olmasını istiyordu. o bölgede havaalanı yapılmaya müsait bir yer bulunamayınca şimdi atatürk havaalanı’nın bulunduğu bölge uygun görüldü ve ilk havaalanı burada kuruldu.

    fransa’da uçuş eğitimlerini tamamlayan pilotlarımız 1912 mart ayında türkiye’ye döndü. satın alınan iki uçağımız da 15 mart 1912 tarihinde yeşilköy tayyare meydanı’na getirildi. 1912 yılında askeri uçakların kullanımı için kurulan yeşilköy havaalanı, aynı zamanda sivil uçuşların da yapıldığı ilk meydan oldu. 1944 yılında yeşilköy’de uluslararası bir havaalanı kurulmasına karar verildi. 1953 yılına kadar havaalanı inşaatı devam etti ve yeşilköy havaalanı adıyla hizmete açıldı. 1971 yılında yeşilköy havaalanı için bir master plan yapıldı. 05/23 pistine ilave olarak 17/35 pisti yapıldı. 1985 yılında ise isim değişikliği yapılarak, atatürk havalimanı adını aldı. artan yolcu trafiği nedeniyle, kuzey/güney ikinci paralel pist ve 1990’lı yılların ikinci yarısında yeni bir dış hatlar terminali yapımına karar verildi. yeni terminal, 10 ocak 2000 tarihinde işletmeye açıldı. 2018 yılında 68.1 milyon yolcu ağırlayan atatürk havalimanı dünya sıralamasında 17’nci sırayı aldı. yeni istanbul havalimanı’nın işletmeye açılmasından sonra 6 nisan 2019 tarihinde ticari uçuşlara kapatıldı. mevcut üç pistinden florya – ataköy istikametindeki 05/23 pisti faal tutulurken kuzey/güney istikametindeki 35/17 iki paralel pistlerin üzerine “x” (çarpı) işaretleri konularak iniş ve kalkışlara kapatıldı, sadece 05/23 pisti açık tutuldu. o tarihten sonra atatürk havalimanı’nı sadece t.c. cumhurbaşkanlığı ve yabancı ülkelerin resmi ziyaretçilerinin uçakları, özel jetler ve belli sayıda kargo uçaklarının kullanmaları kararı alındı.

    istanbul’da 1.000 yataklı sahra hastanesinin yeri olarak atatürk havalimanı’nın seçildiğinin açıklanmasıyla, nisan ayı başında 35/17 istikametindeki iki paralel ana pistinin güney kısımları iş makineleriyle kırılıp sökülerek inşaat faaliyetlerine başlandı. tahrip edilen bu iki pistin inşaat maliyeti 2 milyar tl’dir. bir de pistlerin tahrip edilmesiyle sabiha gökçen ve istanbul havalimanına uçuş yapan uçakların atatürk havalimanı’nı yedek meydan olarak seçmeleri imkânı ortadan kaldırılmıştır. uzaktaki bir meydana divert edilecek uçakların harcayacakları yakıtın maliyeti ile kaybedilecek zamanı da zarar hanesine kaydetmek gerekmektedir.

    rodos ne yapmıştı

    bizler atatürk havaalanı gibi tarihe tanıklık etmiş, türk askeri ve sivil havacılığının doğum yeri ve beşiği olan bir havaalanını kapatırken, diğer ülkelerin benzer durumlardaki hava alanlarıyla ilgili yaptıkları uygulamalar nasıl olmuştur sorusu akla geliyor. berlin’in ilk inşa edilen tempelhof havaalanı, şehrin giderek büyümesiyle şehrin ortasında kalınca yeni bir havaalanı yapılması ihtiyacı doğmuştur. şehrin güneyinde inşa edilen schönefeld havaalanı işletmeye açılınca bütün uçuşlar bu havaalanına kaydırılmıştır. ancak tempelholf havaalanı uçuşlara kapatıldığı halde pistleri faal durumda muhafaza edilmiştir. havaalanını hiçbir uçak kullanmamasına rağmen almanlar her havaalanının stratejik bir değere sahip olduğu bilinciyle tempelhof havaalanının pistlerini olduğu gibi muhafaza etmektedirler

    yunanistan’da atina, pire ve civarındaki şehirlerin kullandığı, ellinikon havalimanı ihtiyacı karşılayamaz duruma gelince şehrin doğusunda elefterios venizelos havalimanı yapılmış ve 21 mart 2001 tarihinde tüm tarifeli ticari uçuşlar buradan yapılmaya başlanmıştır. venizelos havalimanı uçuşlara açıldıktan sonra ellinikon havaalanı kapatılmamış, buradan hiçbir uçuş yapılmamasına rağmen pistleri kırılıp sökülmemiştir ve 19 yıldır faal durumda muhafaza edilmektedir.

    rodos adası italyanların işgali altındayken, 1938 yılında inşa edilen maritsa havaalanı, rodos ınternational havalimanı inşa edildikten sonra bütün ticari uçuşlar bu havalimanına kaldırılmış ancak eski matritsahavaalanının pistleri kırılıp sökülmemiştir ve 43 yıldır muhafaza edilmektedir.

    atatürk havalimanı’nın kuzey/güney istikametindeki iki ana pisti nisan 2020 başından itibaren hiçbir uçağın inemeyeceği şekilde uçuşlara kapatıldıktan ve havalimanında tek 05/23 pisti kaldıktan sonra insanın aklına şöyle bir soru gelmektedir. bölgede kuzey/batılı (karayel) veya güney/doğulu (keşişleme) rüzgârların sert estiği günlerde atatürk havalimanı’nda kullanılabilecek tek pisti 05/23’ten yapılacak uçuşlarda 90 derece istikametlerden limit dışı yan rüzgâr alırsa, bu uçakların inişlerinde problem olmayacak mıdır? üstelik 05/23 pistinin 8465 feet olan uzunluğu, kırılıp sökülen, uzunlukları 9843 feet olan 35/17 pistlerinden 1.378 feet daha kısadır. bir uçuş pistinde değil 1.000 feetlik, her 1 feet uzunluğun bile ne kadar önemli olduğunu da masa başında oturup karar verenler değil, tüm meslek hayatları boyunca bu pistlerden iniş kalkış yapan pilotlar bilir! geçmiş yıllarda 05/23 pistine inişte, bu pistin kısa olması sebebiyle üç havayolu uçağı pistten çıkmış ve pist ataköy istikametinde 500 feet kadar uzatılmıştı.

    atatürk havalimanı'nın varlığının devam ettirilmesi için en önemli gerekçelerden biri de, bu havalimanının gerektiğinde askeri amaçlarla kullanılmasına olan ihtiyaçtır. atatürk havalimanı, batı bölgesinde muhtemel bir hava harekâtı için zamanında tahsis edilen fonlarla meydanın askeri bölümünde muharip av-bombardıman uçaklarının emniyetle korunması amacıyla nato standartlarında beton uçak sığınakları inşa edilmiştir. atatürk havalimanı'nı kullanan havayolu uçaklarının zaman içinde yoğunluğunun giderek artmasıyla, meydanda gece konaklayacak uçaklar için park sahaları yetmeyince, çare olarak askeri bölgedeki bu sığınaklar yıkılmış ve bu geniş sahaya uçak park yerleri yapılmıştır. uçak sığınaklarının yıkılması, bu havalimanın askeri ihtiyaçlarının ortadan kalktığı şeklinde asla düşünülmemelidir. gelecek yıllarda da bu havalimanının askeri ihtiyaçlar için kullanılabileceği; hattâ gerginlik zamanlarında bu havalimanına konuşlanacak muharip jet uçaklarının caydırıcı bir rol oynayacağı dikkate alınarak kapatılmaması ve uçuş faaliyetleri için mutlaka açık tutulması gerekmektedir. bölgede türkiye’yi kendilerine bir tehdit olarak gören ülkelerin askeri yetkilileri hiç şüpheniz olmasın ki, türk muharip uçaklarının kendi ülkelerindeki hedefleri kapsayabilecek uzaklıkta olan bir jet meydanının uçuş pistlerinin ortadan kaldırılmasına mutlaka sevinmişlerdir!

    dünyada çok iyi bilinen vazgeçilmez bir kural var

    bir de havaalanlarıyla ilgili dünyada çok iyi bilinen vazgeçilmez bir kural vardır. havaalanları bir ülkenin stratejik değerleridir ve mutlaka elde tutulmalıdır. havaalanları bir defa elden çıktı mı bir daha geri gelmez.

    geçtiğimiz mart ayı içinde istanbul’un avrupa yakasında 1.000 yataklı bir hastane yapılacağı haberleri basında çıkınca, atatürk havalimanı terminal binasının bu yer için çok uygun olduğu görüşü pek çok kişi ve kurum tarafından ifade edilmişti. terkedilmiş ve boş durumda bulunan terminal binası sahip olduğu altyapısı, metrosu, otoparkı, elektriği, suyu, asansörleri, yolcu, bagaj konveyor sistemleri, mutfakları, biyolojik hepa filtreleme özellikli klima sistemi, wc-duşları, çamaşırhaneleri, kanalizasyon sistemi, elektrik kesintilerinde hiç gecikmesiz devreye giren otomasyonlu yedek jeneratör sistemleri, uydu haberleşme, kamera, güvenlik sistemleri, internet bağlantıları dahil her şeyiyle buraya taşınılıp hemen hastane görevini yapmaya hazır haldeydi. hatta sağlık çalışanları için halen hastanelerde problem haline gelen kalacak yerleri için terminal içinde bir oteli bile bulunuyordu. bir hastanenin gecikmeden ve fazla masraf edilmeden hemen kullanılabilecek bu tesisler varken sıfırdan bir inşaat yapılması ve hem de bu inşaatın mevcut iki ana pistinin kırılıp sökülerek yapılmaya başlanması büyük bir üzüntü ve şaşkınlıkla karşılanmıştır. bu uygulamanın makul hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır. dolayısıyla hiç gecikilmeden bu uygulamanın durdurulması ve sahra hastanesinin hazır bir durumda olan terminal tesislerinde faaliyete geçirilmesi en pratik ve rasyonel bir çözümdür. yapılan bir hatadan dönülmesi bir fazilet, bir erdemdir. bu yapılan hata vicdanlarda hissedilip geriye dönüldükten sonra kırılıp sökülen pistler de en kısa zamanda onarılıp eski durumlarına getirilmelidir.

    türkiye’de havalimanlarının işletilmesi, hava trafik kontrol hizmetlerinin yerine getirilmesi ve tüm sivil havacılık faaliyetlerinin yönetilmesinden sorumlu tek otorite, devlet hava meydanları işletmesi’dir (dhmi). atatürk havalimanı’nda sahra hastanesi yapılmak amacıyla başlatılan inşaatı önceki gün kontrol eden dhmi genel müdürü sayın hüseyin keskin, atatürk havalimanı’nın kuzey/güney istikametindeki 35/17 pistlerinin istanbul havalimanı pistleriyle ayni istikamette olması sebebiyle söküldüğünü ve sahra hastanesi inşaat alanına alındığını basın mensuplarına açıklamıştı.

    hava trafiğinin yönetilmesi konusu benim uzmanlık sahamın dışında olduğundan, istanbul havalimanı ile atatürk havalimanı’ndan yapılacak uçuş trafiğinin yönetilmesinde bu iki havaalanının uçuş pistlerinin ayni istikamette olmasının neden problem yaratacağını öğrenmek amacıyla konuyu uzun yıllar istanbul hava trafik kontrol merkezi’nde çalıştıktan sonra kısa süre önce emekli olan bir arkadaşıma danıştım. hava trafik kontrolörü arkadaşım, istanbul hava sahası’nda gerekli düzenlemeler yapılırsa, her iki meydan için arr ve dep route’ları çizilirse, bu iki havalimanının hava trafiğinin düzenlenmesinde bir problem olmayacağını kesin bir dille izah etti. istanbul tma içinde atatürk, sabiha gökçen, yeni istanbul havalimanı, çorlu, bursa/yenişehir ve hazerfen’in yaklaşmalarının zaten yapıldığını, şu an atatürk havalimanı’na uçuşların kısıtlandığını ancak bu havalimanına uçuşların artması halinde basit düzenlemelerle hava trafiğinin rahatça yönetilebileceğini anlattı. halen londra civarında birbirine yakın 5 havalimanı, paris’te 3 havalimanı, moskova’da 4 havalimanı, new york’ta 4 havalimanı, san francisco’da 3 havalimanının ve bunlara benzer dünya üzerinde birbirlerine yakın yüzlerce havalimanının uçuş trafiği nasıl yönetiliyorsa, istanbul hava sahası’ndaki havalimanlarının yönetilmesinde de bir sorun olmayacağını izah etti. londra bölgesindeki havalimanlarından gatwick ile london city arasındaki mesafe 7 mil, new york jfk ile laguardia arası 9 mildir. atatürk havalimanı ile istanbul havalimanı arasındaki mesafe ise bunların iki mislinden fazla olup 19 mildir.

    istanbul bölgesinde uçuş trafiğinin yönetilmesinde bir sorun olup olmayacağını 44 yıldan fazla uçuş tecrübesi olan bir havayolu pilotu arkadaşıma da danıştım. pilot arkadaşım, istanbul hava sahasında yapılacak düzenlemelerle istanbul hava sahasındaki bütün havalimanlarının uçuş trafiğinin emniyetle yönetilebileceğini, aşağıya çıkarılan google haritası üzerinde izah etmiştir. bölgedeki her üç havalimanının etrafında çizilen dıştaki 10 millik daireler o havalimanının kontrol bölgesini, düz çizgiler de her havalimanının kontrol bölgesine açılı yaklaşma hattını işaret etmektedir. bu havalimanları arasındaki emniyet mesafeleri ayrıca farklı yaklaşma irtifaları verilmek suretiyle tam güvenli olarak birbirlerinden ayrılmaktadır.

    netice olarak istanbul hava sahasındaki uçuş trafiğinin yönetilmesinde ihtiyaç duyulan seyrüsefer cihazları, kontrol radarları ve teknik cihazların mevcudiyeti ile bunları kullanacak bilgili, yetenekli hava trafik kontrolörleri bulunduğu sürece, uçuş trafiğinin yönetilmesinde hiçbir sorun olmaması gerektiği, konunun uzmanları tarafından ifade edilmiştir. bu durumda istanbul hava sahası’nda uçuş trafiğinin yönetilmesinde problem olacağını ifade eden yetkili makamların bu problemin nereden kaynaklandığını kamuoyuna izah etmeleri gerekmektedir.

    atatürk havalimanı’nın dünyanın en eski 10 havaalanından biri olmasıyla türk insanı ne kadar büyük gurur duymuşsa, bu havalimanının pistlerinin kırılıp sökülerek elden çıkarılmasına da o kadar büyük bir infial ve üzüntü duymuştur. atatürk havalimanı’nın önce ticari uçuşlara kapatılması, daha sonra da hiçbir makul sebebe dayanmayan gerekçelerle iki ana pistinin kırılıp sökülmesinin, türk sivil ve askeri havacılığına karşı yapılan çok büyük bir kötülük ve affedilmez bir hata olduğuna inanmaktayım. "

    irfan sarp / emekli hava pilot tümgeneral

    (bkz: https://odatv4.com/…z-nasil-cignedik--24042037.html)
  • sevgili türk halkı;
    yetişmiş bir zeytin ağacını kaç paraya satabileceğini duyunca apartman dikmek için katlettiği zeytin ağaçlarına üzülen müteahhitler gibisiniz.
  • "tank palet fabrikası'nı 50 milyon dolar bulamadıklarını söyleyerek katar'a satanlar, 80 milyon liraya zırhlı araç alıyor.

    bu halk size ne yaptı."

    (bkz: https://twitter.com/…a40/status/1172976031059369984)
hesabın var mı? giriş yap