• türkiye'de hobiyi geçtim sağlıklı beslenmek bile zor. zira çoğu insan da bu sebeple temel ihtiyacını sağlıksız bir şekilde halletmek zorunda kalıyor ya da halletmeyi tercih ediyor.

    ben 31 yaşında, ailemin yanımda ve özel bir firmada direktör olarak çalışan bir birey olarak zorlanıyorum.

    örneğin ben triatlon ile ilgiliyim.. bisiklet almaya kalksan minimum 20 bin lira masraf. aylık havuz üyeliği ciddi bir masraf. koşu ayakkabısı ve performans takip cihazları oldukça pahalı.. bunları yurtdışında edinmek 1 birimse burada 9 birim malesef. bu sporlarla ilgilenirken sağlıklı beslenmeniz de gerekiyor.. 0'dan bir şey oluşturmaya çalışan insanlar için oldukça zor kısacası..

    buna ek olarak ofisteysem en az 12 (+3 saat trafik), evdeysem 15 saat çalışıyorum. bu performansı gelişmiş bir ülkede verdiğimi düşünerek arada ah çekerim. böyle bir çalışma saati yok zira oralarda : )

    ailem ve çevremden vazgeçemediğim için ah olarak kalıyor. özet olarak kalırsam da pek çoğunuz gibi çok çalışıp bir şey elde edemeden gideceğim.
  • millet aç aç...
  • karşılaştırmalı örneklerle daha iyi anlaşılabilecek durum.

    birbirinden 5000 km uzaklıkta doğmuş iki bakkal tanıyorum. birisi istanbul'da hala annemin yaşadığı evin altında işletiyor dükkanını. diğeri şu an yaşadığım kazakistan'ın başkenti astana'daki evimin altında. ikisi de erkek, aşağı yukarı yaşları aynı, hatta çocuk sayıları da aynı. ikisinin de evleri kendilerine ait fakat dükkanları kira.

    türk bakkal konyalı. kazak bakkal ise petropavl adında ufak bir şehirde doğmuş. konyalı abi göbekli, ortalama 12-14 saati bakkaldan çıkmayan bir adam. diğeri yaşına göre fit ve bakkalda sadece 2 saat sabah 2 saat akşam olmak üzere toplam 4 saat duruyor. konyalı dükkanı birine bırakmaya korkuyor. maaşı, yemeği, sigortası vs. üzerine bir de dolandırılmaktan korkuyor. diğeri neden bütün günümü burada geçireyim diyerek daha az kazanmaya razı oluyor.

    ikisi de aşağı yukarı aynı eğitim seviyesinde. kazak abi teknik kolej mezunu. mekanikten ve ahşap işlerinden anlıyor. konyalı lise mezunu ve tekstil atölyesi işletmişliği var. bakkallar ise bildiğiniz bakkal işte ama ekonomik olarak astana bakkalı daha ferah bir hayata sahip. senede bir kere yurt dışı iki kere de yurt içi tatil yapıyor. konyalı üç yılda bir köyüne gidip geliyor bir haftalığına.

    gelelim asıl konuya. hobi konusunda konyalı bakkal sadece saz çalabiliyor. af buyursun pek yetenekli de değil. adamın bildiğim tek hobisi bu. karısı kızdığı için evinde çalamıyor. dükkanı bazen erken kapatıp depoda rakı eşliğinde çalıyor. petropavl abi ise tam bir bear grylls. yazın nehirde, kışın donmuş gölde balığa çıkıyor. amatör dağcılık, treking, at biniciliği var. sovyetlerde doğmuş her insanın bir spor ve enstrümanla ilgilenmesi şaşırtıcı değil ama bu abinin gençliğinde madalyalı bir eskrimci olması beni pek şaşırtmıştı.

    astana'da kışları soğuk olduğu için dışarıda spor ancak yazları mümkün oluyor. mayıs ayında covid karantinası bittiğinden beri gün doğumunda koşuya çıkıyorum. ne kadar erken çıkarsam çıkayım bakkal benden erken varmış oluyor. bu adam en az 55 yaşında ve sabah 5'de kalkıp koşuya çıkıyor. evine gidip duşunu aldıktan sonra dükkanını açıyor. iki saat işleri düzene sokana kadar elemanı geliyor. sonra dükkanı ona bırakıp kendi hobileriyle ilgileniyor. ıvır zıvır bir sürü şeyin koleksiyonunu yapıyor. hatta kendine faydasını geçtim topluma da emeği geçiyor. çocuk parkının yanında yaşlılar için gölgelik bir yer yok dedi ve iki hafta uğraşarak şunu yaptı. görsel

    herif evde çıplak çello çalıp karısına bale yaptırıyor bile olabilir. anlatsa şaşırmam. peki hayat hikayeleri benzer bu iki insan arasında neden uçurum var? çünkü doğup büyüdüğü çevre bir toplum mühendisliği ürünü. ne kadar despot bir sistem olsa da sovyetler insanlara faydalı olmayı öğretmiş. faydasız insanın parazit olduğu düşüncesiyle şekillendirmiş. anlayacağınız özünde konunun maddi imkanlarla hiç bir ilgisi yok. bireylere bu vizyonu çocukken yükler ve dogmalardan uzak tutarsanız sadece bir nesilde dahi farkı gözlemleyebilirsiniz.

    en yakın deniz 3000 km uzağında olan çocuklar balık gibi yüzüyor bir çok ülkede. biz ise beş nesil deniz kenarında doğup büyümüş, çocuğuna bedava denizde yüzmeyi dahi öğretmeyen insanlarla bir arada yaşıyoruz. bunu önce spor sonra hobi haline getiriyorlar. şu başlık altında konuyu döndürüp dolaştırıp ekonomiye getirenler de işte bu zihniyetin ürünleri. sürekli bir engel bir bahane yaratırlar. koşu için en az 1500 liralık masraf gerektirir yazmış birisi. usain bolt musun arkadaşım sen? olimpiyatlara mı katılacaksın? güney asya'da millet terlikle, çıplak ayakla koşuyor. üstlerinde on liralık atlet şort var. şekilciliğinize sokayım.
  • hobi kültürü olmaması, hobi malzemelerine harcanan paraya yazık gözüyle bakılması, ayrılan vakte bile boş gözüyle bakılması sonucunda maalesef hobi sahibi olmak çok zor.
    insanlara hobileri sorulduğunda kitap okumak falan diyorlar durum o kadar vahim...
  • sebebi, sanıldığı ve iddia edildiğinin aksine ekonomik değil, sosyolojiktir.
    türk insanı boş vaktinde faydalı bir şeylerle uğraşmak, yeni bir şeyler öğrenmek yerine kahvede pişpirik oynamayı, boş muhabbet etmeyi, tv’de boş beleş dizi, reality show izlemeyi, o avm senin bu avm benim gezinmeyi tercih eder.

    x ve y kuşağına mensup kadınlar arasında el sanatlarını ( dikiş, örgü, takı yapımı vb) hobi edinmiş bir kesim vardır. bu açıdan bakılırsa boş beleş vakit geçirme konusunda erkekler kadınlardan bir adım öndedir.

    hamiş 1: hem işte, hem evde çalışmak zorunda olup, kendine ayırabileceği yegane vakit uyku olan insanları yukarıdaki tanımın dışında tutuyorum pek tabi ki.

    hamiş 2: hobi için para lazım diyenlere hatırlatayım ki halk eğitimin dikiş kursları bedava. haftada 1 gün gidiyorsunuz. pazar’dan 5 liraya kumaş, 3 liraya fermuar, 2 liraya iplik alıp 10 liraya bir etek sahibi olabilir, o eteğe mağazada 70 lira bayılmak zorunda kalmadığınız için 60 lira tasarruf edebilirsiniz.
  • bunu geçen oturdum düşündüm öncelikle sıkıntı aileden kaynaklanıyor baktığın zaman eğitimci anne babanın çocuğuyum ama bizimkilerde vizyon sıfırdı maalesef işte çocuğu bir spora bir müziğe vs yönlendirelim demediler hiç. ben de biraz özgüvensiz bir çocuktum hiç kendime yakıştıramadım böyle şeyleri bizimkilerden isteyemedim. üniversite de biraz biraz açıldım bazı gruplara etkinliklere katıldım ama bir hobim olmadı hiç tabi o zamanlar sosyal medya böyle aktif değil çevremde de öyle kendine has hobileri olan insan sayısı çok az ben de kendimi gelistiremedim. simdi evledik cocuga karıştıkları iş vs derken hobi edinmeye vakit yok ama bu sefer çocuğu büyütüp biraz vakit arttırabilirsem kendime özel alan ayırıp bir uğraş bulacağım inşallah.
  • hobi için yeterince zamanı olmaması.
  • çok doğru tespit, aynı zamanda bir ortadoğu gerçeği. geçim kaygısından hobi falan yapmaya zaman kalmıyor, boş zamanlarımızda da mal gibi takılıyoruz gerçi ama kafa boşalmıyor başka türlü
  • her hafta halı saha maçlarına, tribünlere, dışarda çok defa yemek yemeye parası olan erkeklerin ve gereksiz ayakkabı alışverişine, kozmetiğe dünya kadar parası olan kadınların hobilere pahalı demesi son derece anlamsız.

    bazısı da vakitten dert yanmış ki buna nasıl güleceğimi bilemedim. ulen bir futbol maçı 90 dk devre arası vs desen 2 saat. aynı şekilde kızlar bir dedikoduya otursa 2 saatten aşağı kalkmazlar. bunlara vakit var ama hobilere vakit yok.

    ahahahahaha sagopa kajmer'den gelsin size: "avutsun bahaneler"

    t: ekonomimizin çok kötü durumda olduğunu kabul etmekle beraber bunu bahane olarak görmediğim hede.
  • hobi sahibi olmak için paraya ihtiyaç yok. motivasyon gerekli.
hesabın var mı? giriş yap