• meleketin çoğunun fırsat bulduğunda birbirini dolandırmayı kültür haline getirdiğinden, bunun sonucunda da kimsenin birbirine güvenmemesinden kaynaklı sevmemedir.
  • ben sevgililerime çakayım, karım bakire olsun anlayışının etkin olması da bir neden olabilir.
  • birisi de çıkıp demiyor ki,
    "türkler görgüsüzdür"

    asgari ücretle çalışıp da 2000 liralık telefon kullanan insandan, çevre duyarlılığı için, fazla tüketmemek için, eldeki kaynakları idareli kullanma bilinci oluşması için 2. el eşya kullanımının teşvik etmesini beklemek en kibar tanımıyla, saflık olur.

    kıyafette ikinci el kullanmak istemeyenleri anlayabilirim. bazı insanlar hassas olurlar. belki ciltleri de alerjiktir. zaten kıyafet de çok pahalı bir şey değil.

    ikinci sebep, memlekette türk malı olarak, kaliteli pek bir şey olmaması. yani ingiltere'de bi 2. el dükkanında ilginç ve kaliteli şeyler bulabilirsiniz. harrods marka bir şapkayı 30 - 40 £'a alabilirsiniz mesela. ancak türkiye'de ikinci el bir dükkanda vakko markalı bir şapkayı 30-40 liraya alamazsınız. marks&spencer veya boots gibi ingiliz orta sınıfına hitap eden, uzun süre kullanılabilen kaliteli malları üreten firmalar, ekonominin aslında bel kemiğidir. türkiye'de sümerbank vardı, o da kapandı. boyner veya mudo'yu söyleyebiliriz belki, ancak onların da kalitesi tartışılır. yani, türk malı diye kalitesiyle ve uzun süre kullanıma dayanıklılığıyla övünebileceğimiz bir tekstil markamız yok. bu yüzden, 20 liraya 1. el tekstil ürünü almak, 5 liraya 2. el almaktan daha mantıklı görünüyor. 2. el'in espirisi, 20 lira kalitesinde ve sağlamlığında bir malı sadece eskimiş olduğu için ucuza alabilmek. yoksa 20 liralık mal, 5 liralık hale geldiği için onu satmak değil.

    öte yandan, şu dekorasyon görgüsüzlüğü var.
    yeni evliler filan, evlerini ikea kataloğundaki gibi döşüyor da sanki bir kişiyi evine davet ediyor. kendisi de o evde oturmuyor, ama 5 senede bir salon takımı değiştiriyor. işte en çok sinir olduğum şeylerden biri. sanki o mobilyalar, yerden bitiyor, ağaçtan toplanıyor. safi zarar, safi ziyan bir davranış biçimi.

    2. el mobilya satanlar da, sanki 1. el fiyatına satıyor. eski eşyayı alırken neredeyse sizden para isteyecek kadar yüzsüzler, ama satarken, 5 liraya aldığı malı 70-80 liraya satabiliyor. ee zaten malın 1. el fiyatı 100 lira filansa, insan "bu üçkağıtçı satıcıya para vereceğime, gider temizini alırım" diyor.

    büyük ihtimalle, ikinci el satışlarını kontrol eden bir mekanizma da yoktur. zaten insanlarda, ne kadar çok satın alırsam, o kadar tatmin olurum inancı var. o yüzden fark etmez, koy sepete!

    bu dünyanın kaynakları sonsuz değil. ama sanki sonsuzmuşcasına çılgınca seri üretim yapılıyor. ikinci el eşya kullanmak, bu kaynakları korumanın bir yoludur. türkler henüz övünecekleri markalar yaratamadıkları için, başkalarının övündükleri markaları alma peşinde koşuyor. böyle olunca da, kimse kaynakların israf edilmesini şeyine sallamıyor.
  • soyle bir ornek vermek istedigim hadise, zamaninda italyaya gitmistim is icin ve meraktan arabalara bakiyordum. adamlar 2002 model ustu acik mercedes araci (km'si 70bin falandi) 4500euroya satiyordu. ayni arac turkiyede 50bin tl civarinda geziyor. sonra niye ikinci el sevmiyoruz. adam ipad mini satiyor cok temiz diye 500tl'ye e ulan sifiri zaten 600tl...
  • aralarında bulunduğum için anlayabildiğim durum.

    iki önemli sebep var kendi açımdan.

    birincisi, insanların malı herhalde çok kıymetli ki, ürünün ikinci elini en pahalı katalog fiyatından hesaplıyorlar. uyduruyorum misal 140 liradan satıldığı yeri bulup, normalde 100 liraya sıfırını bulabileceğiniz bir ürünü size 80 liraya, 90 liraya satabileceklerini sanıyorlar. "ya! sana 90 lira vereceğime gider 100 liraya ambalajında sıfırını alırım" deyince de bozuluyorlar. hatta belki biraz daha şanslıysanız iki gün sonra indirimden o ürünü siz 70 liraya bile alabiliyorken...

    ikincisi, bilhassa araba ve benzeri mevzularda, insanlarımızın maalesef dürüst olmaması. bugün sahibini birebir tanımadıktan sonra hayatta ikinci el araba almam mesela. ya vuruktur, ya taklası vardır, ya motoru arıza vermiş sahibine ilallah dedirtmiştir kronik bir arızadan ama sorsan satıcı sana satarken ihtiyaçtan satıyorum, çok seviyorum aslında, garaj arabası, kelepir fırsat der. kime, hangi birine güveneceksin, daha kötüsü ikinci elde tüketiciyi korumaya yönelik bir anlayış yok, daha doğrusu sahtekarlık yapan satıcıya cezai yaptırımlar yetersiz! haliyle, şartlar böyleyken ben o riske girmem girmek istemem mecbur kalmadıktan sonra, girenin cesaretini de takdir ederim, o ayrı...

    not: yoksa elbette ben de isterdim, gayet güzel olurdu bizde de kapı önüne çıkarabilsem eşyalarımı, insanlar güvenip gelse, garage sale yapabilip işime artık yaramayan eşyaları ihtiyacı olan birilerine makul fiyatlarla verebilsem. galericilere değil de eskisi gibi oto pazarına götürebilsem arabamı, veya araba alacağım zaman simsarlara yem olmasam açık oto pazarlarında galericilerin eline düşüp.
  • türkiye ikinci el maldan da geçirmeyi çok iyi bilen vatandaşlardan oluştuğu için biraz daha fazlasını verir sıfırını alırım anlayışı vardır. yani bir mal düşünün ki ikinci eliyle sıfırı arasında neredeyse 25%'lik bir fiyat farkı var tabii ki sıfırını alırım. ha bunu yapmayanlar var mı elbette ki var ve kendilerini tutumlu olarak addediyorlar. ben öyle tutumluluğu almayayım.

    ikinci eli ederi miktarında satılıyorsa da mutlaka altında bir bit yeniği vardır diye düşünülür çünkü cidden türk insanı bu konularda çığır açmıştır.
  • başkaları tarafından yanlış anlaşılma “etraf ne der” korkusuyla sevilmeyen alışveriş yöntemidir.
    batıda insanlar bunu rahatca yapar.kapalı garaj alanları olduğu gibi her mahallenin bir sokağı bir günlügüne o sokak sakinleri tarafından ikinci el pazarına dönüştürülür. burada satan da alan da karlıdır.bizde ise eski yeşilçam film sahneleri gibi sadece düşmüşler, ezikler, paraya çok ihtiyacı olan yoksullar ancak kendi eşyalarını satar yada o pazardan alır düşüncesi vardır.
    yıllar önce bende bu tip etkinliklere katılarak evimdeki fazla işe yaramayan eşyaları satardım.böylece fazlalıklardan kurtulduğum gibi cebime para girerken alıcıda piyasada alacağı malı benden cok ucuza almanın rahatlığını yaşardı.
    birgün işyerindeki türk arkadaşlara bana katılıp birlikte masa kiralayıp satmayı önerdiğimde reddetmişlerdi.nedeni“ filancanın karısı bitpazarına düşmüş, çok yoksul kalmış” dedikoduları ve “ben karıma bitpazarında satış yaptırtmam,akrabalar eşdost ne der” veya “ avrupalarda bitpazarına düşmüşler ”söylentilerinden çekinmeleriydi.
    avrupada yaşayan bazı göçmenlerimizin buralarda temizlik işlerinde çalıştıkları halde türkiye’ye gidip eş, dost akrabaya bunu gizleyip memur yada ögretmenlik yaptıklarıni söylemelerini düşünürsek hiç şaşırtmayan tutumdur.
    eskicide masa kiralayıp satış yapan bana gelince: fakirlikten sokaklara düşmedim, yoksulluktan cöpleri karıştırmadım sadece masa kiraladım. satışla fazla eşyalarımdan kurtuldum, eski longpay’lar eski dergiler cd’ler ve kitaplar satarak kar ettim. benimle birlikte satışyapan bir yığın isveçli ailelerle tanıştım.
    bit pazarı da denilen ikinci elden satış yerleri aynı zamanda bir kültürdür. buradaki saticılar bu isi para icin yapmazlar. mağazadan cok pahallıya satılan bir malı burada cok ucuza alabilir aynı zamanda antika fuarları gibi çok değerli eskiye ait güzel şeyleri de bulma şansınız olur.
  • türk insanının dürüst olmamasından dolayıdır. elindeki adi bozuk malı utanmadan üst fiyata satmaya çalışır. 5 liraya aldığı malın ikinci elini 10 liraya satmaya çalışır. hepsi kendince çakaldır.
  • özellikle yurtdışında bazı ülkelerde çok yaygın olan ikinci el alışverişin türkiye'de bir türlü yaygınlaşmamasının sebebi. üstelik bu dediğim ülkeler de ekonomisi türkiye'den kat kat daha iyi olan ülkeler. oralarda yaşayan sözlük yazarları bana hak verecektir zaten.

    edit: de ayrı yazılır.
  • araba sektöründe geçerli olmayan durumdur.
hesabın var mı? giriş yap