• bir rus kadın anlatıyor:

    8 yaşındaydım, kardeşim doğdu. annem "artık oyunu, arkadaşları unut, kardeşine bakacaksın" dedi. 15 yaşıma kadar kardeşime baktım, okula zar zor gittim, o arada profesyonel sporcu oldum. 15 yaşımda çalışmaya başladım. hiç sebep yokken türkçe kursuna başladım, içime doğmuş herhalde, sonra eşimle rusya'da tanıştık. türkiye'ye gelin geldim. dedim ki "oh be. artık çalışmak zorunda değilim. eşimle gezer tozarım, bol bol spor yaparım, hayatımı yaşarım". ailesi beni istemedi. hemen hamile kaldım, çocuktan seneler sonra daha yeni yeni beni tam olarak kabul ettiler. eşim gezmeyi sevmiyor. gezelim dediği zamanlarda da dağ bayır yürütüyor, dinlendirmiyor. hep evde tv karşısında koltukta yatar, gece de orada uyur. çok şişman. "bu halini sevmiyorum, göbeğini erit" diyorum, umrunda değil. doğumdan sonra hastaneden çıktık, eve geldik, ayakkabılarını bile çıkarmadan kapı eşiğinden eşyaları içeri fırlattı ve "ben gidiyorum" dedi. yine arkadaşlarına gitti. her yerim acıyor ve ağlıyorken, türkiye'de bir kişiyi bile tanımıyorken evde bebekle yalnız kaldım, çok ağladım.

    benim annem çok gaddar kadındı ama ben hastalandığım zaman bambaşka, şefkatli bir insan olurdu. öyle alışmışım, hastaya iyi davranılır, bakılır diye biliyorum. hasta olduğum zamanlar eve daha da geç geliyor. defalarca arıyorum açmıyor, açtığında da "10 dakika sonra geliyorum" diyor ve 3-4 saat sonra geliyor. "neredeydin" diyorum, arkadaşlarını anlatıyor.

    geçtiğimiz ay ağır hastalandım. çocuk da hastalandı. ateşler içinde yatıyorduk, yine gelmedi. çok geç gelince sordum, abisindeymiş, muhabbet etmişler. ertesi gece ateşten kendimden geçmişim, gözümü açtığımda hastanedeydim, gelip beni almış. böyle geç geldikten sonra bana et getiriyor, et seviyorum diye, elinde çiçekle hediyeyle geliyor ve hiçbir şey hissetmiyorum.

    öfkesini kontrol edemiyor. çocuğuma bağırdı, öldürmekle tehdit ettim, o zamandan beri daha dikkatli. sağa sola eşya fırlatıyor, küfürler ediyor. ev eşyası seçmek için annesiyle birlikte alışverişe götürdü beni. annesi de deli. bağıra çağıra sinirli sinirli eşya seçtiler. zaten ailesi beni kabul etmemiş o zaman, karnım da burnumda, hiç sesimi çıkaramadım. başka dükkana bile giremedik. ilk girdiğimiz yerden eşya seçtiler. koltukarımızdan nefret ediyorum. bak fotoğrafı (bana koltuk fotoğraflarını gösteriyor). iğrenç değil mi?

    ona bir şey hissetmiyorum diyorum ama kinliyim. hasta olduğu zaman yüzüne bakasım gelmiyor. "yapma etme, bu duygu iyi değil" diyorum kendi kendime ama içimden gelmiyor. bana "çocuk doğdu iyice anne oldun, yanımda yatmıyorsun" diyor ama evlendiğimizden beri tek başıma uyuyorum, o tv karşısında.

    ailesi eşime (çok lüks bir semt adı veriyor) dükkanlarını verdi. hepsini birleştirdi, kocaman işyeri var. iyi para kazanıyor. öğlene kadar uyumak istediği için, arkadaşlarıyla rahat görüşmek için yanında 7 kişi çalıştırıyor. o para cebimizde kalsın, bak çocuk büyüdü diyorum, ailesine saydırıyor. "bana para koklatmıyorlar, ben ne zaman rahat edeceğim, ölünce mi verecekler paramı?" diyor. dükkanı aileden, evimiz aileden, çocuğun okul parasını ailesi ödüyor. "sen daha ne istiyorsun?" diyorum. doymuyor. yemek yerken de böyle. hiçbir şey ona yetmiyor.

    şimdi dükkanını devretmek istiyor. arkadaşıyla kanada'ya gidecekmiş, orada yaşamak istiyormuş. ben buraya zar zor alıştım ama çok sevdim. ailesi de beni ancak tam olarak kabul etti. gidersek bizi defterden silerler, beş kuruş da vermezler. ben yine çalışmak zorunda kalırım. istemiyorum. "sen git" dedim. çocuğundan ayrılmak zor geliyor ama gidecekmiş. ben burada kalacağım. ailesi bana bakar. bir daha mahvolmak istemiyorum.

    sabah erkenden kalkıyorum, çocuğu okula gönderip spora gidiyorum. gelip duş alıyorum, bir şeyler yiyorum, öyle uyanıyor. hep "hastayım, yorgunum" diyor, bu halinden tiksiniyorum. tanıştığımızda böyle değildi. çok eğlenceliydi. ben de çocuğumla bir dünya kurdum. ne yaparsa yapsın."

    okudunuz mu sonuna kadar bu kadını? sizin derdiniz türk kadınıyla değil. su gibi güzel, çok iyi kalpli, süper anne, insanların ağzından düşürmediği ırka mensup, esprili bir kadın. bakın neye dönüşmüş. diyeceklerim bu kadar.
  • yaşadıkları ülkede erkeklerden zarar görmeyen ve yine kendileri gibi türk olmayan babalara sahip olan yabancı kızlar vs. türkiye'de yetişmiş, kazara biriyle göz göze gelip nezaketen gülümsediğinde yaşlı başlı" türk erkekleri" tarafından taciz veya peşine düşülüp takip edilmiş "nefretlik" türk kızları.

    bir türk kızının göğüs bölgesine otobüste bir adamın, koluyla fazlaca temasta bulunduğunu gördüm, ben inene kadar adam 3-4 farklı koltuk değiştirdi, çoğu yer boştu, en sonunda küçük bir kız çocuğunun yanına oturdu. gerisine siz karar verin.

    yetişme ortamı bu olan, senin yetiştirdiğin türk kızı ancak olabildiği kadar sakin olabilir işte. susarsa olacakların ihtimalleri belli. senin içinin temizliğini değil, %50 den fazlanın pisliğini gözetmek zorundadır, ondandır. kızları boşver de, erkek çocuklarını düzgün yetiştirirsin, denilesi bir başlık.
  • bu ülkede köpeğe tecavüz ediliyor. yani, ne bileyim, suçu kadınlara atmadan önce genel bir değerlendirmeye ihtiyacın olduğunu düşündüğüm durum.
  • bir türk erkeğinin duymaması gereken nefret. türkiye’de yaşayan bir kadının erkeklere karşı mesafeli durması ve kendini korumaya çalışması kadar doğal bir şey yok. bu korunma eyleminin kezbanlıkla bir ilgisi yok. tamamen güvenlik endişesinden kaynaklı bir durum. kimse size güvenmek zorunda değil.

    arkadaşın ilk entryde bahsettiği şeyler ekstrem durumlar. aramızda kaç kişi bir otobüste düşen kızı sırtından tuttu? kaç kişi reyonda teyzeye deydiği için kamera kayıtlarına baktırdı?

    bana kalırsa türk insanı birbirine karşı genel olarak mesafeli. kimse gidip sokaktaki insana güvenmiyor. kadınlar ekstra güvenmiyor. iki gün önce bir olay yaşandı tek büfenin önünde 5 kişi 3 genci dövdü. bunlardan birisi de kızdı. şimdi sokakta böyle primatlar dolanırken niye güvensinler sana?

    “avrupa’da kızlar teklif ediyor. türk kızları çok rererö.” demek istiyorsun biliyorum. fakat türk kızları da avrupa’da kendilerini türkiye’ye göre daha rahat ve güvende hissediyor. bence kadınlardan bağımsız bir coğrafya problemi.

    dur dur bak hatta türk kızı avrupa’da kendini daha rahat hissetti diye türkiye’nin bir sözlük sitesinde aşağılanıyor ve orospu muamelesi görüyor. başlığı da burada (bkz: erasmus'la yurt dışına giden türk kızı)

    bana kalırsa eleştirmemiz gereken mevcut zihniyettir. cinsiyetlerden bağımsız olarak türkiye’de zihniyet, hukuk ve güvenlik sorunu vardır. bunlar da insan davranışlarını doğrudan etkilemektedir. 10.000 avrupa kızı ile 10.000 türk kızını değiş. bu coğrafyada olduğun sürece hiçbir şey değişmez.
  • boş atılan bir başlık olmuş. yapılan manipülasyon şu sistem üzerine kurulu;

    1) türk kadını ile ilgili tüm olumsuz örnekler seçilmiş, yabancı kadınla ilgili ise tüm olumlu örnekler seçilmiş. seçimlerin neye göre olduğu ve güvenilirliği belirsiz.

    2) turist olarak bulunduğun bir ülkede sana karşı tavırları, o ülkenin yerel halkına olan tavırlarla eşdeğer ölçüde ele alamazsın. modern toplumlarda, turiste yardımcı olma güdüsü ve farklı olanı merak etmek gibi durumlar söz konusu.

    3) kısa süreli kaldığın bir ülkedeki deneyimlerini, ömrünün tamamının geçtiği bir ülkeyle kıyaslayamazsın. yaşanılan deneyim bazında nicelik olarak kat be kat farklılık var, ki bu da olumlu-olumsuz seçimlerine yansıyor.

    4) yazından self fulfilling prophecy, yani kendini gerçekleştiren kehanete bulaştığın bariz ortaya çıkıyor. "avrupa bizden üstün" ön yargından dolayı yurt dışında insanların sana iyi davranacağını varsayıyorsun, kesin olmamakla birlikte bu durum kurduğun ilişkilerde psikolojik açıdan olumlu etkiye sebep oluyor.

    5) yurtdışına çıktığında büyük olasılıkla steril, orta sınıf şehir hayatına dahil oluyorsun. türkiye'de iken ise yaşamın sadece şehir merkezinde geçmiyor, farklı sosyo ekonomik alanlara girip çıkıyorsun. her türlü insanla bir araya geliyorsun. bu da seçtiğin olumlu-olumsuz sonuçlara yansıyor.

    6) farklı gelir ve eğitim grubundaki ikiden fazla ülkeyi cinsiyet bazında birbiriyle kıyaslayarak, içinden çıkılmaz bir karmaşaya giriyorsun. fakat bu tek bir cinsiyete yüklenebilecek bir durum değil. çok basit bir korelasyon kuralım. türkiye mutluluk sıralamasında 78. sırada çıkmıştı en son. bu istatistik başka hangi istatistiğe yakınsıyor söyleyeyim mi?

    (bkz: türkiye'de kitap okuma oranının binde bir olması)

    evet, güzide ülkemiz, kitap okumada 86. sırada. dolayısıyla moda kıyafetlerin arkasında örtük cehaletle saklanmış bir toplumda, insanların tanımadıkları yabancılarla kuracakları ilişkinin sağlıklı olmasını bekleyemezsin. burası bir utanç toplumu. dolayısıyla sokağa çıkan herhangi bir birey, bir hata ya da rezillik yaşamadan bir an evvel evine ya da varacağı yere ulaşmanın derdinde. böyle bir toplumda, kültürel yetersizlik ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi unsurlar da bulunuyorsa; kalkıp kadınlar hede hödö dersen sana gülerler. metroda kitap çıkarmaya utanıyorum lan ben. herkes telefonuyla oynarken, sivrilip göze batar mıyım onu düşünüyorum. kadın da bir şeyler düşünüyordur ve çekiniyordur artık, kadın olmadığım için orasını bilemeyeceğim.

    tacizci olarak damgalanma meselesine gelince, bu korkuyu içinde büyütürsen 4. maddede belirttiğim kendini gerçekleştiren kehanet oklarını tekrar sana çevirmeye başlıyor. aklında böyle bir düşünceyi barındırmazsan, kazara gerçekleşen bir durumda yaşadığın şaşkınlıktan karşı taraf samimi olduğunu anlar. aksi takdirde ise durumu bilincinde tuttuğun için davranışların olağanlaşacaktır ve daha da şüpheli hale geleceksin.

    sonuç olarak, bir toplumda bulunan nezaketsizliği tek bir cinsiyete mal etmek pek doğru değil. toplum, etkileşim içinde deviniyor. hadi yukarıda yazdığım 6 maddenin senin vaka'na uymadığını varsayalım -ki bence pek çoğu uyuyor- buradan çıkacak sonuç viyanalı kızların türk kızlarından daha nazik olması değil; türk toplumunun kamusal hayatta viyanalılar kadar nazik olmamasıdır.
  • aynı başlığa 8 entry 20 edit giren bir ilgi orospusunun yakarışı.

    sen nasıl iki tane sikindirik uyduruk olay yüzünden hem cinsiyetçi hem ırkçı olduysan gazetelerde gördükleri, haberlerde izledikleri, şahit oldukları olaylar yüzünden sokakta karşılaştığın türk kızları da aynen öyle oldu. hepiniz aynı boktan toplumun düşük zekalı insanlarısınız. o sebeple yaşanan kötü tecrübeler aynı sonucu doğurmuş.

    evet lütfen birbirinizden nefret edin ve böylece üreyip çoğalmayın, yavaşça yok olun. mesele de çözüme kavuşmuş olsun.
  • açılın olayın taraflarından biri geldi.

    yazarın nick altı girdim diye bahsettiği dişi birey benim. ama kendisi yalancılıktan vazgeçemediği için olayı doğru aktarmıyor. ben doğrusunu anlatayım. kendisi durduk yerde tek kelime muhabbetimiz olmadığı halde nick altıma 'gerçek hayatında herkesin işine burnunu sokan ve çok konuşan birine benziyor' yazmıştı. ben de kendisine şakayla karışık bi mesaj attım sanırım 'aaa önyargı?' yazmıştım sadece.

    daha sonra kendisi olayı 'istediğim entryi girerim sanane' ye bağlayınca ben de onun nick altına 'gerçek hayatta çok boş konuşan birine benziyor' gibi bi entry girip kendisine de 'ben de size girdim sorun yok' diye mesaj attım. cevap almayınca da sevindim olay kapandı diye.

    ertesi gün bi baktım yine nick altıma 'bana size girdim diye mesaj atan sapık yazar' şeklinde bi entry daha girmişti.

    biraz daha konuştuktan sonra da 'tamam siliyorum şakasına takılıyodum hayatı bu kadar ciddiye alma' diye mesaj attıp entrylerini sildi şimdi gelmiş başlık açmış.

    yani durduk yerde insanlara saldıran da, sapık diyen de, üstelik sonra yalan içerikli entry giren de kendisi. umarım büyür biraz zaman içinde.

    edit: düzeltiyorum arkadaşın mesajı üzerine sapık yazmamış da 'bana size girdim yazıp beni taciz etti' yazmış. çünkü ikisi çok farklı şeyler.
  • (bkz: author sen misin?)

    ekşi sözlüğün kadın nefreti bitmedi, bitmez.
    burada yıllar yılı ne başlıklar gördük, peheeeyyy! nefret filan az gelmiş. tüm türk kızlarını (niye kızları bu arada? kadınları değil?) gaz odalarına filan atmak lazım. çünkü onlara yanlışlıkla bile dokunduğunuzda irkiliyorlar. uuu beybi, iğrençsiniz kızlar! sen kim köpeek ki, üstün türk erkeğinden irkilmek?

    ben bir türk kadını olarak 6 yaşımdan geçen güne kadar, 30 küsür sene boyunca çeşitli tacizlerle uğraştım. o yüzden hiçbirinize güleryüz borcum yok amk ortadoğu erkekleri. ama avrupaya gidince mesela, yahut amerika veya kanada'ya, birleşik krallık da olur bak, hiç gitmedim, malum sterlin ama o da olur, kolunuza girer, size çantamdan çıkardığım termosumdan karamel makiyato ikram eder ve gülümserim.

    gülümser, elinizi sıkar, medenice vedalaşırım sizinle oh bebek.

    bu arada, şu da ilginçtir. türk kızından nefret etme sebebi "kaba olmaları!!" şaka gibi.
    halbuki damacanadan köpeğe her şeye ama her şeye hallenebilen, dünyada tecavüzde 3., kadına şiddette ilk 10'da olan bir ülkenin erkekleri hakkında türk erkeğinden nefret etmek başlığı acaba açılmış, içi yüzlerce beğenili entrylerle doldurulmuş mu?

    olmamış mı?

    allahım ne kadar eşit, makul, özgür ve güzel bir ortam.
  • türkiye'yi hollanda ve kanada ile kıyaslayan adam beyanı. ciddiye alınabilirlik seviyesini buradan anlayabilirsiniz.

    istanbul'un en medeni sayılabilecek semtlerin birinde, çoğunluğu genç insanlardan oluşan bir apartmanda tek başıma yaşıyorum. bir gün akşam 22:00 civarı eve dönerken asansörde taş çatlasa 40 yaşında olabilecek yan komşu adamla karşılaştım. bu hıyar senin hemcinsin arkadaşım, iyi oku burayı. muhabbet aynen şu;

    + iyi akşamlar, hayırdır bu saatte?? (saatte ne var lan, 22:00 işte. işten sonra arkadaşınla yemek yeyip sohbet etsen ancak o saatte dönersin)
    - evet işten dönüyorum. (gerçekten de işten dönüyordum)
    + ne iş yaptığınızı da bilmiyoruz ama... (imalı imalı soruyor bir de...ne iş olabilir?? herhangi bir iş olabilir, do you know fazla mesai? senin hanım ev hanımı diye başka fazla mesai yapan kadın mı görmedin sen hayırdır?)
    - üniversitede araştırma görevlisiyim, sınav değerlendirmemiz ancak bitti. (tamamen doğru)
    - oo zormuş hocam, iyi akşamlar (hocam mı?)

    o dakikadan sonra hocam aşağı, hocam yukarı. level atladım. eve geliyorum bazen, 5 dakika sonra kapım çalıyor, diğer yan komşum. apartman yönetimi kağıt bırakmış da onu verecekmiş. camdan apartmana gelişimi görmüş, bunu da söylüyor ayrıca. bir kaç kere daha 23:30 civarı eve gelirken çat diye kapı açılıyor "aaa sen mi geldin?". hollanda'nın öğrenci yurdunda böyle sıkı denetim yoktur.

    ben bu şekilde gözlenmek, bu tarz sorularla muhatap olmak istemiyorum. ama özellikle de sorularla muhatap olmak istemiyorum. yetişkin insanları da tekrar eğitecek durumum yok maalesef. bununla yaşamak zorundayım.

    hayır eve gelenin haddi hesabı yok desem o da değil. bu kadar kapı baca gözlenen apartmana çok yakınlarım hariç kimseyi çağırasım gelmiyor çünkü.

    bunları neden anlatıyorum? hayvanın teki çıkıp da "amsterdam'da kızı evine bıraktım, içeri davet etti; türk kızını bıraktım, kaçar gibi evine gitti" der diye. hiç öyle yol yordam bilmemekle de alakası yok yani. yaşatmıyorsunuz insanı.

    son bir not: o otobüste düşmesine engel olduğun kız var ya... hah işte o kız diyelim ki senin iyi niyetinden döndü sana gülerek teşekkür etti. sırf sana olan hareketine bakarak kendinde o kızı taciz etme "hakkı" görecek kaç kişi vardır sence o otobüste? dön de bir olayı izleyen kitlenin suratına bak, dünya senden ibaret değil. "şimdi bu kız bana gülüp benimle konuşursa bunun peşine bu memlekette 7-8 haddini bilmez de takılabilir" diye düşünmüyorsun ya hani... kızı sonrasında sen korumayacaksan, bunu da düşünmek zorundasın.
  • sizi bilmem ama ben de bu türk kızı türk erkeği muhabbetinden ölesiye nefret ediyorum. hiç öyle vay senin annen senin baban olaylarına da girmeyeceğim.

    yoruldum. sözlüğün bu cinsiyetle genelleme geleneğinden çok yoruldum. bilmem kaç yaşına gelmiş insanlar hala kocaman bir topluluğu bir kaç örnekten yola çıkarak itham edebiliyorsa ben de artık her şeyden ve herkesten nefret ediyorum. bu şekilde belki uyum sağlarım bir şeylere.

    mesela zahmet olmasın diye bavulumu taşıtmadığım, tanımadığım birisi bağırmıştı bana.* onun yüzünden milliyeti ve cinsiyeti de bırakıp komple insanlıktan nefret etme kararı aldım. *
hesabın var mı? giriş yap