• türkiye cumhuriyeti'ni kuran ulusun, coğrafyanın eski uygarlıklarından da yararlanarak yarattığı ya da yaratması gereken ulusal sentez.
  • ortadogu kulturu ve osmanli kulturu kombinasyonunun, oda sicakliginda hafif bati sentezi ile harmanlanmasindan olusur.
  • turk insanini ve yasam seklini bicimlendiren her sey..

    ampirik bilgilere dayanarak sunu soyleyebilirim ki:

    - saygi gitgide azalan bir deger
    - yetki cogunlukla kisisel cikarlar icin ya da amac disi* kullaniliyor
    - sorumluluk anlayisi ise son derece guduk

    kulturumuzde.. zira bunlari gormek icinde ulema olmaya pek gerek yok. sonuc: cok laf az is..
  • can dundar'in 24 mayis 2005 tarihli yazisindan:

    ankara'nın popüler gece kulüplerinden biri:
    - ne içmek istersiniz?
    - rakı lütfen.
    - kusura bakmayın, rakı yok, başka hangi içkiyi isterseniz var.
    - neden rakı yok?
    - rakı satmıyoruz burada...
    istanbul'da bir medya plaza restoranı:
    "- ne içersiniz?
    - kahve rica ediyorum. sade olsun.
    - türk kahvesi yok maalesef. nescafe, filtre kahve, kapuçino, ekspersso verebilirim.
    - neden türk kahvesi yok.
    - yapamıyoruz burada.
    tanınmış bir otelin lobisi:
    - ne alırdınız?
    - çay alayım. demli olsun.
    - zaten poşet çay vereceğim, demini kendiniz ayarlarsınız.
    * * *
    ...
    * * *
    öğle yemeği niyetine bilgisayar başında porselen bardakta domates çorbası içen bir nesilden asırlık kahve kültürünü yaşatmasını beklemek hayalperestlik olur, biliyorum.
    ama bu ülkenin geleneksel müziğini, desenini, eserini, ninnisini, dilini, damak zevkini korumak, gelecek kuşaklara doğru aktarmak ve çağdaşlaştırıp özendirmek için yapabileceğimiz hiç bir şey yok mu?

    http://www.milliyet.com.tr/…05/24/yazar/dundar.html
  • (bkz: milli kultur)
  • ecnebi windows sunuculara "tr-tr" seçeneği ile aşılanır.
  • çok garip bişeydir. övünülür ama yaşatılmaz. içselleştirilmemiştir. aslında içerdedir ama dışarı çıkarılmaz. utanılır çoğu zaman. modernleşme sevdasıyla sınıflandırılmış, üstü örtülmüş, tü kaka edilmiş; küreselleşme fırtınasıyla önce ezilmiş, sonra küllerinden doğmuş, karmakarışık olmuş, çorbalaşmış (zaten çok da saf değilken) bir kültürdür. genellikle öteki üzerinden tanımlanır. japonlar alıyorsa üretelim, almanlar geliyorsa yapalım, fransızlar yiyorsa pişirelim, italyanlar kullanıyorsa tasarlayalım. yine sonuçta vurguları bizim dışımızda birilerinin anlayışları ya da yönelimlerine bağlı olarak yapılır. ama bu kadar eğip bükmeye yine iyi dayanmış kültürdür. helal olsundur valla*.
  • orta asya kültürünün (gerek göçebe kültür gerekse yerleşik kültür olarak. zira sadece göçebe boylar gelmedi, orta asya ve iranın çeşitli şehirlerinde yerleşik hayata geçmiş insanlar da geldi) dominant olduğu kültür.

    örneğin, türklerde bitmek tükenmek bilmeyen seyahat duygusu, yazın yazlaklarda kışın kışlaklarda oturma dürtüsü, yazın illa başka bir yere gitme isteği, iki-üç ayda bir şehirden veya işten sıkılma-terk edip gitme isteği, çabucak başka şehre adapte olabilme özelliği, çabucak başka yabancı kültüre adapte olabilme özelliği, yabancı kültürü etkileyeceğine yabancı kültürdeki öğeleri alma özelliği hep göçebe genlerinden gelmektedir.

    türklerdeki önlenemez besinlerin içini doldurma arzusu veya çocukken evde çadır kurma oyunu da hep bu göçebe genlerin dışavurumudur.

    türk şehirlerinin hiçbir zaman tam bayındır hale getirilememesi, roma kültürünün göbeğinde olmamıza rağmen cetvelden çıkma şehirlerimizin olmayışı, bir yandan kazılan bir yandan kapatılan altyapı işleriyle her zaman bir oturmamazlık ve bitmek bilmeyen şehirleşme hareketi. buna istanbula bakarak da cevap arayabiliriz.

    her zaman kaos içinde bir düzenin olması başka bir örnek.

    bu konuda ilkokul öğrencileri arasında bir deney de yapılmıştı. bir okulun bahçe kapısının
    önüne büyük bir saksı içinde kapıyı kapatan bir özelliği olmayan büyükçe bir bitki konmuş. geçen öğrencilerin %70'i geçerken bitkiden bir yaprak kopararak geçmiş ve iki haftada bitki kuşa dönmüş. öğrencilerin %30'u ise hiçbir zarar vermeden atlayarak geçmiş.

    aynı deney eskilerde batı ülkelerinde de yapılmış ve bitkiye zarar vermeden atlayarak geçenler %90 düzeylerinde ölçülmüş.

    başka bir deney ise 23 nisanda trt çocuk şenliğine gelen çocuklar aracılığıyla yapılmış. geçmiş senelerin birinde yabancı misafir çocuk alan pekçok ev üzerinden yapılan deneyde, misafir çocuk alan evlerin %75'i eve gelen çocuğun alışkanlık, hareket, dil ve kültüründen etkilendiği, yabancı kültürden gelen çocuğun türk alışkanlık, hareket, dil ve kültüründen daha az etkilendiği ancak türk çocukların evdeki yabancı çocuktan çok fazla etkilendiği ortaya konmuş.

    başka bir anket ise türk ailelerinin batıl inançlarıyla ilgili yapılmış. örneğin, türk ailelerinin %80'i kapı eşiğe basmanın ve %90'ını ateş söndürmenin kötü veya günah olduğunu belirtmiş. zira, her iki inanış da göçebe boyların inanışlarından ve çadır kültüründen gelmektedir.
  • en antipatik öğelerinden biri de köçek kültürüdür galiba..
  • şimdi ben şunu anlamıyorum burda. kültür, belli bir zaman aralığında oluşturulup sonrasında da yaşatmaya çalışılan bir şey midir? örneğin bundan 100 sene sonra da "türk kültürü" dediğimizde aynı şeyleri mi kastediyor olacağız? eğer öyleyse, hangi tarihte son verildi bu kültür oluşturma sürecine? mesela diyoruz "bale, opera" türk kültüründe yoktur. diyelim ki bunlar ülkede yeni yeni yapılmaya başlandı ve 100 sene boyunca yapıldı. yine de türk kültürüne giremeyecekler mi? özetle, kültür değişime açık bir şey midir değil midir? bunu anlayamıyorum ben.
hesabın var mı? giriş yap