• böylesine rezil, böylesine kepaze olduklarını ülkemin yaşadığı 6 şubat 2023 deprem felaketi ile çok net görmüş olduk... şu zor zamanda en zoruma giden uzattıkları mikrofonlardan istediklerini duyamayınca insanların seslerini kesmeleri, umarsızca ortamdan uzaklaşmaları...

    aslında uzaklaştıkları kardeşleri, sesini kestikleri amcaları, teyzeleri, ablaları, abileri yani kendi halkı eşi dostu... para mı!? korkumu!? nedir sizi böylesine rezilliğe gömen?

    çok zoruma gidiyor...

    edit: (bkz: #148889420)
    6 aylık hamile bayan ve eşi göçük altında. lütfen yardım... lütfen yetişelim...

    cumhuriyet mahallesi, adnan menderes caddesi, madenoğlu apartmanı, antakya/hatay

    tel no : +905550761131 sevda ölmez

    ekşi iletişim için: @juliiancarax
  • götünden anlayıp götünden anlatan.

    stephen hawking, bir konuşmasında diyor ki, matematiksel olarak uzaylıların varolmama imkanı yok. eğer zeki canlılarla bir gün karşılaşacaksak hazır olmak için uzay araştırmalarına ve uzaya yerleşmeye ara vermemeliyiz. nasa'nın evsahipliğinde yapılan bu açıklamanın obama'nın yakın zamanda tasarruf amacıyla durdurduğu, ayda kalıcı üs kurmaya ulaşabilecek constellation programına gönderme olduğu çok açık.

    açık, en azından yabancı gazetelerden okursanız. telegraph adam gibi yazmış:
    http://www.telegraph.co.uk/…ens-probably-exist.html
    anlaşıldığı üzere hawking demiş ki, uzay araştırmalarına ara vermeyelim.

    ama bizimkilere bakarsan:
    http://www.hurriyet.com.tr/…ya/14528520.asp?gid=373
    başlık: "uzaylıları ararken belamızı bulmayalım."

    bu haberi hazırlayana kalsa hawking demiş ki, ne işimiz var uzayda bela aramayalım, evde oturup yoğurdumuzu yiyelim. bi de hawking müslüman oldu diye haber yapıştırsaydınız altına, 10 üzerinden 10 verecektim size.
  • bugün başbakan ile görüşmeye gitti yayın yönetmenleri. iki gazetenin, cumhuriyet ve sözcü'nün davet edilmemesine bir teki bile gıkını çıkarmadı. neden onlar davet edilmedi diye sormadı, tavır koymadı.

    yarın senin beğenmediğin birileri iktidara gelir de seni bir kenara fırlatırsa hiç feryat figan etme benim güzel kardeşim. çünkü sen her tür muameleye layıksın.
  • rezilliği, kepazeliği ayyuka çıkandır.

    dünyanın neresinde olursa olsun 3 - 5 bin kişi iktidarı protesto için bir meydanda toplanırsa bu haberdir, önemlidir, topluma duyurulması gazetecilik görevidir. tandoğan meydanı'nı şu anda yüzbinler doldurmuş. akademisyenler, sanatçılar konuşma yapıyor. benim bu güne kadar gördüğüm en büyük insan kalabalığı.. ellerinde bayraklarıyla, sloganlarıyla, türküleriyle çırpınıyorlar..

    kanaltürk hariç ulusal kanalların hemen hepsi ayrı telden çalıyor. kiminde düzeysiz magazin programları, kimi ralli yarışlarını veriyor, bazısı "moda" tartışıyor. ayıptır, ihanettir. böyle bir miting, böyle bir tepki sanki yok. başbakan sanki babasının parasıyla icra ediyor gibi falanca tesisin açılışını yaparken tekmili canlı yayına geçen, methiyeler düzen milyar dolarlık televizyonlarda "çıt" yok..

    en babayiğit grevlerde, işçilerin özelleştirmelere karşı direnişlerinde, tüyler ürperten ölüm oruçlarında ve iktidarın hoşuna gitmeyecek diğer politik eylemlerde de durum hep aynıdır. tepkisizlik, efendilerinin bilinçli ve iğrenç tepkisi olmuş. bu rezil düzen, kepazeliğini arttırarak sürüp gitsin diye..
  • insanlık tarihinin görüp görebileceği en aşağılık müesseselerden biri.ve evet genelleme yapıyorum çünkü geneli böyle.
    (bkz: al birini vur ötekine)
  • kendi kendini yok etmeye dogru ilerlemekte. tabi 2012'den degil daha uzun bir surecten bahsediyorum ama surasi kesin ki konvansiyonel medya, tuketici ihtiyaclarina isik hiziyla adapte olabilecek kadar akiskan internet uzerindeki hakimiyetini kaybetmekte, kaybettikce daha cok reklam basmaya calismakta, kaybettikce ancak pelin batu'nun canli yayinda uyumasi, ali taran'in "monaco'yum" demesi gibi virallerden beslenebilmektedir.

    turk medyasinin urettigi icerik izlemeyi takip etmeyi iskenceye ceviren, nefes alani birakmayan bir reklam batagina gomulmus durumda. reklami siyirip cikarsaniz dahi arkada kalan icerik o kadar boktan ki, insanlar artik izledikleri seyin boktanligini sirtlarinda tasimak istemediklerinden "roman adaptasyonu izliyorum", "cok guzel derin gorunen aforizmalar var", "gulduruyo yaa" bahanelerinden baska turlu kendilerini avutamiyorlar.

    konvansiyonel medyanin yegane esprisi "seckin icerik derlemesi" olmak iken, medya bu en ozunden uzaklasip o kadar rating'e bagladi, dizginleri tuketici inisiyatifine o kadar birakti ki, tuketicinin yakalandigi bu rehbersizlik boslugunu internet dolduruverdi. dolayisiyla su anda tuketici beklentilerini sekillendiren ve belirleyen mecra internet olma yolunda hizla ilerliyor, pek cok kisi icin de olmustur bile.

    bu surec sonunda medya tuketici beklentilerini belirleyici rolunden tamamen azlolacak ve yerini tecrubesiz oldugu topraklar olan internet tabanli sosyal medyaya birakacaktir. ihtiyac ve fayda odakli bir akil yurutmeye varmayi akil ettiginde ise teskil ettigi tekelin yeniden insasinin da imkansizligi karsisinda agzi boyle bir karis acik kalacak icinden dili yuvarlanarak disari cikacaktir.

    bu ekonomik akisi tamamen kuresellestireceginden youtube kapatmalarini da google'a vergi cezalarini da daha cok gorecegiz gibi gorunuyor. dusunsene yurtdisinda feysbuk diye bi adam turkiye reklam pazarini emiyor. para oluk oluk akiyo yurtdisina. turkiye'de porno sitelerin olusumunu da engelledin oradaki reklamlar da akiyo youporn'a mouporn'a. cunku engelleyemiyorsun adamin erismesini. anca porno siteye baglanmayi yasaklaman lazim. onu da iran'da belki yasaklarsin ama turkiye'de yarragima yasaklarsin. paypal de bu sene agustos'ta turkiye'ye geliyormus. hani "turkler yurtdisindaki siteler icin alici kitle degil" argumanin bile curuyecek.

    isin hukumet tarafinda turk web sitelerinin reklam pazarini geri kazanmasi icin tesvik yollari, yasal iyilestirmeler (5651'in duzeltilmesi gibi) yapildiginda ise turkiye baya buyuk bir darbe yemis olacak gibi geliyor bana.

    tekrar konuya donmek gerekirse turk medyasi bugun zengin bir zavallidir.
  • tarih mart 98. mecliste pankart açan çocukların davası var ankara'da. istanbul'da da öğrenci mitingi. haksız yargılamayı protesto etmek için. eğer olur da beraat, tahliye bir şey çıkarsa da bayram havasında olacak herşey. henüz okuldan çıkmamışız haber geliyor; çocuklar tahliye. herkes çok mutlu, neredeyse dans edeceğiz. hemen spontane bir pankart hazırladık kartonları birbirine yapıştırarak. üzerlerine de gayet teröristçe bir cümle yazdık; "sizi seviyoruz ateşin, güneşin ve isyanın çocukları" çıktık taksim'e. biz daha varmadan iki ayrı yerde basın açıklaması yapılmaya çalışılmış ve polis izin vermemiş. biz sıraselviler'deyiz. açıyoruz pankartımızı , basın açıklamamızı okumaya başlıyoruz. on saniye olmadan polis geilp dağıtıyor. sonrasında bir kaç benzer girişim daha olmuş.

    neyse ben ve beraber pankart tuttuğumuz arkadaşım akşam bizim eve geçtik, haberleri izliyoruz ailemle birlikte. derken taksim'i göstermeye başladı haberler.. bir kanalda baktık genel vermiş, showa geçtik bi süre sonra reha amcam başladı; "bir grup örgüt militanı taksim'i altüst etti" lan lan biz mi ettik demeye kalmadan arkadaşlarım kırmızı yuvarlak içinde gösterilmeye başladı, üçüncü gösterilen yüz benimki, dördüncü yanımdaki arkadaşındı. tuttuğumuz pankartı göstermeden, sırf yüzlerimize zum yaparak " işte elebaşları" dedi reha amca fondan gelen sesiyle. ailem şok olmuş bir biçimde bize biz de onlara baktık. "nooluyor lan" demeye kalmadan bizimkiler "kalkın kalkın" diye bizi ayaklandırdılar ve ışık hızıyla başka bir semtte oturan annanemlere götürdüler. gerek olmadığını, suç işlemediğimizi söyledik ama dinlemediler. " mecliste pankart açanlar suç işlemiş miydi?" dedi babam ve başka da dinlemediler bizi.

    o ara teyzem evleniyordu tam. karışıklığın, patırtının içine düşmüştük. ertesi gün okula gitmek istedik, sınavlarımız vardı, izin vermediler bizimkiler. sonra o akşam diğer arkadaşlarımızın okullardan ve evlerden alınıp tutuklandıklarını duyduk. babam haklıydı. bir ertesi gün teyzemin kına gecesiydi. babam bizimle aynı durumda olan ve gidecek bir yeri olmayan iki erkek arkadaşımızı aldı onları da kınaya getirdi. biz dört kaçak, şaşkın, üzgün bir biçimde halay çekenleri izlerken kapıda mavi kırmızı ışıklar gördük. ayaklandık, yüzümüz bembeyaz. annem bizi hemen gelin odasına soktu. "tamam" dedik "gidiyoruz" bize sonsuz gelen bir iki dakika sonrası dayım geldi. gürültü için gelmiş polisler. bizimle alakası yokmuş. bizi hemen alıp annannemlere götürdüler. teyzemin kınasında ve düğününde bulunamadım.

    biz bir süre böyle saklandık, bir ay sonra tutuklanan arkadaşlarımız tahliye oldular, bir süre sonra da dava ortada suç olmadığı gerekçesiyle beraatle sonuçlandı. ama biz ona yakın kişi okullarımızdan atıldık. kimimiz haklarının geri kazanımı için mahkeme açtılar, kimimiz ben gibi yeniden sınava girdik. ama hepimizin hayatı değişti. yıllarımız kayboldu reha amcanın sayesinde. şimdi sorsak reha amcaya hatırlamaz bizi. tarihindeki yüzlerce kırmızı halkadan üçü beşiyiz biz, aklında tutacak hali yok ya.. ama biz hiç unutmadık reha amcayı ve hayatımızdaki etkisini.

    işte türk medyasının tarihi böyle yüzlerce olayla dolu. yüzlerce hayat kaydırmayla... tıpkı türkiye tarihinde, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın"cı, kendilerine sıra geldiğindeyse ortalığı ayağa kaldıran, sanki ilk kez böyle haksızlık görüyormuş gibi davranan binlerce ikiyüzlü olduğu gibi.
  • ahmet şık ve nedim şener'in göz göre göre içeri tıkılmasına verdiği tepki içler acısı. akp'li siyasetçilerin kravat iğnesi gibi çalışanlarla gülen cemaatinin medyadaki ulakları olanlar zaten belli. aralarında iddia edildi tarzı haberciliği bile aşıp resmen cemaat içinden dikte edilen aptal saptal şeyleri bile, gerçekmiş gibi, canlı yayında hayatın anlamını bulmuş bilimadamı edasıyla açıklayanlar dahi var. ayrıca çınar oskay'ın bugün yazdığı gibi artık masumiyet karinesi bile tersten okunuyor. yargıya karışmayız. hele bir sonucunu görelim. iyi adamdı ama belli de olmaz. vardır bunların bir şeyleri.

    gözaltıların hemen ertesi günü gazeteciler binlerle sokaklardaydı. can dündar'ı gördük mesela. ntv'nin ana gemisi veya geminin süvarilerinden biri olarak ağzını bantlamış yürüyordu. pek çok başka gazeteci gitmişti. televizyon kanalları başta biraz şaşırmış oalcaklar, ana haberlerinde kısaca sayılabilecek şekilde geçiştirdiler. sonra yavaş yavaş açık oturumların konusu tutuklamalar ve gözaltılar olmaya başladı. köşe yazarlarının pek çoğu bu konuya dair yazıyor şimdi. bir taraftan "aman bakan beyler alınmasın" diyerek naif itirazlarını dile getirenler, diğer taraftan öfkesini, hedefi bile isteye kenarından vurarak boşaltanlar filan olduğu gibi, bu riyakar kaygılardan arınmışlar da var.

    ama görüldüğü gibi yetmiyor. yetmeyecek. o kadar acınacak haldeler ki, ne demeliyim bilemiyorum. tepkiyi göstermenin tek yolu bu yapılanlar değil. önemsiz gördüğümden, beğenmediğimden, küçümsediğimden söylemiyorum ama bunlar işe yaramayacak. bir kez olsun basın açıklaması yapan başbakanın karşısında el pençe durmayı bırakmanın tam zamanı şimdi. tam o küstah efemiz tarafsız ve demokrat hislerini paylaşmak üzereyken çıkıp gitsenize o salonlardan. tam adalet sarayı açılışında masal anlatılırken sizlere dönsenize arkanızı. adalet bakanlığı önünde kırılan kalemleri atsanıza namlı siyasetçilerin kafasına.

    ey demokrasi havarisi taraf gazetesi. ahmet altan'ın sokaklarda, bombalanan özgür gündem'in sayılarını sattığını anımsarım. haydi altan. çıkartsana çalışanlarını, arkadaşlarını sokağa. kürt hareketini boykot etmekten şeref duyan uyanıklar. alın size boykot edilecek ikiyüzlüler. haydi şimdi de hükümeti boykota dursanıza. sayfalarınızı kapkara bassanıza bir kez olsun. acıklı acıklı "böyle mi sona erecekti" yazarak mı destek olacaksınız bu pırıl pırıl insanlara? polis yazarlarınıza mı bırakacaksınız, danışman eskisi karaktersizlere mi kalacaksınız artık? açık açık, utanmadan yandaşlığını sanki biz bilmiyormuşuz gibi ilan etmekten çekinmeyen yüzsüzlerle aynı yerde mi sürdüreceksiniz bu mücadeleyi?

    oskay'ın yazdığı gibi, gazeteci yerine parti üyesi, imam eskisi, polis şefi, yandş titrli zibidisi doldu gazeteler. en saygın kabul edilenleri bile siyasilerin veya ordunun basın danışmanı gibi yazmaktan çekinmiyor. sosyal sermayelerine zarar gelir diye korkuyorlar belli oluyor. türk basınının hiç geciktirmeden net ve sert eylemler koyması şimdi değil de ne zaman gerekli? ulan meslektaşlarınız göz göre göre kurban ediliyor. şimdi yapmayacaksanız, suça ortaksınız.

    oskay'ın yazısı: http://www.radikal.com.tr/…06.03.2011&categoryid=97
  • 02.06.2013

    tarihinde gezi sürecindeki şuursuzluklarından dolayı hayatımdan bir iki istisna dışında tamamen çıkardığım yapı. ki belirtmem gerekir ki o zamana kadar sıkı bir tv izleyicisiydim. yatarken bile ses olsun diye tv açan adamdım.

    şimdi yılın sonuna geldik yolsuzluk iddiaları ortaya çıktı.
    ben de memleketten uzaktayım olabildiğince çok kaynaktan olayın tüm boyutlarını öğrenmeye çalışıyorum.

    ve görüyorum ki çürümüşlük çoğunun kılcal damarlarına kadar işlemiş.
    dünya tarihinde eşine rastlaması zor bir yolsuzluk iddiası var ancak derinlikli detaylı üzerine uzman görüşü içeren tarafsız haber neredeyse yok.

    sizin ben yapacağınız işi sikiyim.
    hükümetten korktuğunuz kadar haysiyetinizi kaybetmekten korksaydınız en azından çabaladılar ama yenildiler derdik.

    diyorlar ki efendim basın çalışanlarının aileleri var faturaları var işlerini kaybetmekten korkuyorlar.

    korkmayacaklar mirim.
    size yemin olsun, onursuz bir hayat yaşamakla ailemin açlığı, sefaleti arasında seçim yapmak zorunda kalsam açlığı seçerim.
    aileme birilerinin götünü yaladığım için bana verilen parayla bakamam.

    ne koltukmuş ne metaymış arkadaş.
    bana jöleliye yapılan hakaretin yüzde biri yapılacak, alın başınıza çalın makamınızı der çekerim kapıyı çıkarım. vazgeçilemeyen nedir ben onu anlamıyorum.

    sanırsın medya patronluğu ord.prof gibi bir titir de adam kaybetmekten korkuyor.
    altı üstü medya patronusun
    üstelik onu da düzgün yapamıyorsun bağımsız değilsin.
    kafası olmayan tavuk gibi saçma sapan bir organizmasın.
    neyle gurur duyuyorsun.

    hala köşe yazarları tasviye ediliyor bu memlekette.
    her hükümete sorun yaratacak olayda birileri susmayı kendine yediremediği içim işinden oluyor.
    neye yararsınız.

    kendinizden ve götünü yaladığınız kokuşmuş ilişkiler yumağından başkasına bir faydanız var mı.
    kimsiniz lan siz!
  • bugün itibariyle herkesin önünde şerefim üzerine ant içiyorum ki benim için yok hükmündedirler.

    halk ve ulusal dışında bir kanal izlemeyeceğim.
    evrenin sırrını bile yayınlasanız izlersem şerefsizim.

    haysiyetinizi sikeyim.
    zihniyetinizi sikeyim.

    adaletinizi, tavrınızı, soysuzluğunuzu sikeyim.
hesabın var mı? giriş yap