• yoktur böyle bişi. imkansıza yakındır. her haftasonu çarşaf çarşaf insan kaynakları ekleri yayınlayan türk medyası hiçbir zaman gazete ilanı yoluyla eleman aramaz. overlokçu , son ütücü için ilan veren küçük fason atölyesi kadar bile çaba göstermez.

    türkiye'de insanların nasıl gazeteci, televizyoncu olduğu muammadır. kelli, felli gazetecilerin biografileri okunduğunda, amcam şu gazetede şuydu, babam eski muhabirdi, teyzem dış haberler servisinde editördü, dayım trt de ışıkçıydı, kapı komşumuz ziya amca x gazetesinde şefti, y gazetesinin ekonomi şefi abimin üniversiteden arkadaşıydı gibi garabet kariyer hikayelerine bol bol rastlanılır.

    tencere satmak için bile bir zamanlar prezantıbıl eleman aranan türkiye'de medya; elemanlarını çalışanlarının eş, dost, akrabalarından seçer. türk medyasına göre gazetecilik, televizyonculuk babadan oğula geçen bir meslektir.

    özel televizyonların programlarında sonda ekrana gelen listelerde kameraman ile ışıkçının; yönetmen ile boom operatorun vs... kardeş ya da amca çocuğu olduğu gözlenebilir.

    gazetelerin herhangi bir servisinde çalışabilmek için gerekli olan şartlar hiçbir zaman açıklanmaz.

    hiçbir gazete magazin servisine; sosyetik murat' ın laila çıkışı küfürleri karşısında geniş davranabilecek; icabında arabayı haber öznesinin üzerine kadar sürebilecek tecrübede, sabaha kadar bilmemne restorantın kapısında dikilebilecek, haber olmadığı günler götünden haber uydurabilecek elemanlar aramaz.

    hiçbir gazete spor servisine, türk futbol tarihini bilmek, avrupa futbolunu yakından takip etmek, en az 5 spor dalının tüm kurallarını bilmek, yabancı dil bilmek vs gibi şartlarla eleman aramaz.

    yazıişlerinde nasıl iş bulunur, nasıl ekonomi muhabiri olunur, küçük lopez pelin nasıl gazeteci olmuştur; ebru drew kimdir; ünlü köşe yazarının dayısının oğlu da mı ünlü gazeteci olmak için doğmuştur vb sorular iletişim fakültelerinde okuyanların dert etmesi gereken sorulardır..

    türkiye'de hiçbir sektörde torpil bu denli etkili değildir. medya sektörüne kapağı atmak için birilerini tanımak birinci şarttır. kapağı attıktan sonra hiçbir medya çalışanı bu durumu yadırgamaz, üzerine yazmaz çizmez, teyzesinin oğlunu ışıkçı yapmak için, dayısının kızını dışhaberlere sokmak için kasar durur..
  • samanlikta igne aramak kadar kolaydir..
    -merhaba 6 sayfa cv im var
    -merhaba icerde 1 adet tanidigim var
    -bana musaade
  • zor ama imkansız olmayan bir mesele. istisnalar kaideyi bozmasa da... bir iş görüşmesinden örnekleyelim:

    patronun aklına yeni bir iş gelir. yeni tv kanalı kurmak, yeni gazete çıkarmak, efendim dandik bir radyoyu toparlamak gibi. eski elemanları aklından geçirir. sekreterini arar. "bizim x napıyormuş, öğren bana" der.

    "bizim x" iş görüşmesine çağrılır. gider:
    - ooo merhaba xciğim. nasılsın bakalım?
    - aynı, y bey. bildiğiniz gibi.
    - hiç mi değişiklik yok?
    - yok y bey...
    - ha, evlenmedin mi bile?
    - hayır y bey? yoksa bana koca mı buldunuz?
    - ahahha... yok yok... hala kendine koca bulamadıysan çalışman gerek di mi ama?
    - ha? ne? haa, evet... (içinden yuh beaaa!!)

    böyle birşey işte... ha ilanla işe alınanlar ise, sektörü tanıdıkça kendilerini çok şanslı hisseder. bunun şans mı yoksa şanssızlık mı olduğu tartışılır, o ayrı.
  • şu ana kadar 4 kere başarmış olduğum aktivite.
  • kisinin kendini ilan tabelasi olarak kullanmasiyla gerceklesebilecek durum..
    ya bilgisi, becerisi uzerine yapismistir ya da cazibesi..
    referans ise bu iki durumda da etkilidir..
    ya "becerikli" der tavsiye eden ya da "guzel"..
    ne "beceriksiz ve guzel" olmak ne de "becerikli ve cirkin" olmak bu kurali bozar.

    mesele, uzerinize yapisana, karsinizdakinin nasil baktigidir.
  • imkansızdır.

    maalesef aynı durum spor kulüpleri için de geçerlidir.

    ne kadar yetenekli olursanız olun, torpiliniz kadarsınız bu ülkede.
hesabın var mı? giriş yap