• https://medium.com/…i-s-yapmak-gerce-i-e7b170699056

    linkinden okunabilecek, tam adı "türk milleti ve sikinin ucuyla iş yapmak gerçeği" olan hoş bir yazı. türkiye gerçeği.
  • güven tayyip erdoğan nickli arkadaşın dünyada sayılı blog sistemlerinden birisi olan medium.com üzerinde yazmış olduğu, türkiye'nin gerçek/yalanlarından bahsettiği, 3 haftalık tatil sürecinde yaşadıklarını anlatan yazının ilginç başlığıdır.

    yazı için de: http://goo.gl/l213b5
  • ''4 yanlış bir doğruyu götürmeseydi soruların hepsini sallayacak koskoca bir “eğitimli insan” kütlesinden bahsediyoruz.'' gibi enfes bir tespit barındırıyor. elbette ki siz bununla yetinmeyin, tamamını okuyun.

    ayrıca bu yazı altına imzamı atarım. söylediği her şeyde haklı, hatta eksik bile kalmış daha bir sürü yarrak kürek iş var bu memlekette.

    neyse,

    tam metni:

    türk milleti ve “sikinin ucuyla iş yapmak” gerçeği

    türkiye’de neden her şey yarrak gibi?

    parayı neredeyse “ananı sikiyim” diye alan, para üstünü “babanı sikiyim” diye veren, yolda karşıdan karşıya geçerken ne kadar yavaş yürür, insanların hayatlarını ne kadar kötü hale getirebilirse bu küçücük eylemiyle o kadar mutlu olan, yaptığı her işten tiksinen ve kabalığın, duyarsızlığın, “siklememenin” ve hatta diğer insanlara mütemadi bir “önce benim dediğim olacak” diyen koskoca bir hıyar tarlasına 3 haftalık tatile geldim.

    bu üç haftalık tatilin istisnasız her gününde “allah hepinizin toptan belasını versin amına koyduğumun insanları” diye sinir krizleri geçirdim. girdiğim her dükkandan çıkarken benzin döküp yakmak istedim.

    her şeye bahane bulan, her şeyi kendi istediği gibi yapmaya çalışan, otoriteye başkaldırıdan bir haber olup yaptığı işin doğrusunu anlatmaya çalışan herhangi birine “heaaassiktir len :-)))” tavrının muhteşem zekice ve “witty” olduğunu düşünen bu pislik milletin bu hale nasıl geldiğini, nasıl bu kadar bireysel zekanın artık işleyemez olduğu bir cehalet seviyesinde hayatta kalabildiğini düşünüyorum duruyorum.

    gözlükçüye gidiyorum. “bakın” diyorum, “bu gözlük benim için pek kıymetli ancak yamuldu. camlarını değiştirmeden önce düzeltebilir misiniz öğrenmek istiyorum.” “pek tabii ki güven bey!” diyorlar. yani kendine o kadar güveniyor ki ben anında anlıyorum olmayacak bu iş. bu kadar özgüven, işini iyi bilen ve yapan birinde olamaz. olmamalıdır. ama ben gerizekalı olduğum için “peki. ama yapamazsanız size ödeme yapmayacağım” diyorum. “öyle birşey olmaz güven bey merak etmeyin.” diyorlar. çünkü biliyorlar sike sike ödeyeceğimi. çünkü biliyorlar, bu millet ya “lanet olsun tamam allahın aşkına al ve sus” diye ya da “hööh dödödödö öl pörömö” diye verir parasını.

    olmadı. yapamadılar. anasını siktiler gözlüğün.

    bir çanta aldım ortamların en kalburüstü diye bilinen dükkanlarından birinden, çantanın bir parçasını torbaya koymamışlar. aradım dedim “bu parça yok?”, “güven bey çok özür dileriz. hemen ilgilenen arkadaşa ulaşıp 10 dakika içinde arıyoruz sizi.” aramadılar. ertesi gün 2'ye kadar oyaladılar. çünkü benim ekstra çanta parçasına ihtiyacım vardı ve onlara yalan söylüyordum.

    “abi tarhanam…offff…” diyor, “ey maşallah ver abi!” diyoruz. bir tanesi yarım iki kase geliyor. soğuk. geri gönderiyorsun, “başka yok” abi diyorlar. yani zaten dibini vermemiş olsan böyle olmazdı ki bu işler… neden bana yalan söylüyorsunuz? niçin işinizi ciddiye almıyorsunuz amcık ağızlılar?

    gazete alırsın gazetenin muhabirinin sorduğu yarrak gibi soruları görürsün, kampa gidersin “telefon çekiyo mu” dersin, göz göre göre yalan söyler. çünkü zaten gelince sen sike sike kalacaksındır orada.

    araba sürersin birileri seni hep öldürmeye çalışır.

    bişeyi 1 söylersin 2 gelir. 3 söylersin 1 gelir. bir ağaç keserler kafana düşer, bir film izlersin sesi kısıktır ilk 5 dakika, yalan söylerler, yanlış söylerler, “beğenmiyorsan taksiye bin”dir, monşerler demokrasisidir. güzel ve doğru olan her şey “elit”tir. düzgün çalışmak “artislik”tir. çalışkanlık “ineklik”tir. doğruyu söylemek “ispiyonculuk”tur. kavga etmemek, konuşalım anlaşalım demek “ibnelik”tir. şikayet edene “ağlama lan”, rica edene “ne yalvarıyosun eaaamına koyum”, “seviyorum” diyene “iyice karı oldun”dur. her şeyi alaya alan bu milletin, koca koca adamların ağzına bütün sosis sokan mehmet ali erbil’e hala gülmesi çok mu şaşkınlık verici?

    tembel, vahşi, sistematik hiçbir eğitimin kıymetini bilmeyen ve bilakis bu tip şeyleri aşağılayan bu kültürün, bu milletin sürekli yalan söyleyen, çalan çırpan, yakalanınca gülen, rakipleriyle alenen dalga geçen, kaba saba bir amcık ağızlıya 12 sene oy vermiş olması şaşılacak birşey değil.

    türk eğitim ve aile sisteminin her anında, yani insanın çıkamadığı yaklaşık 19 senelik bir cam kavanozun her santimetreküpünde öğretilen şudur: her şeyin kolay bir yolu vardır. hiçbir şeyi tam olarak yapmak zorunda değilsin. kurallara uymak birkaç “yalaka”nın dışında kimse tarafından yapılması gereken birşey değildir çünkü müeyyideler hiçbir zaman o kadar ağır olmayacaktır. çünkü müeyyidelerin uygulanmasını sağlayacak sistemi yürüten kişiler de aynı siklememezliktedir. onlar da birilerinden tırsmakta, onlar da birilerinden nemalanmaktadır.

    “anne bunu alıyım mı” — alma. “anne bunu alıyım mı” — alma. “anne bunu alıyım mı” — alma. “anne bunu alıyım mı” — al allah belanı versin. neden? çünkü bu çocuk bebekken ağlamasın diye istediği her boku yapmışsınız. önemli olan doğrunun ve aklın, bilimin gösterdiği şeyin yapılması değil, o an o kişilerin rahatsız olmamasıdır. yeter ki sussun o çocuk. anlık bir bireysel tatmin üzerinden hareket eden tüm eylemler, bunların bir araya gelişi, hiçbir zaman saygın bir toplum yaratabilecek ivmeyi kazanamayacak, “şunun şurasında bilmemkaç yıllık ömrüm kaldı” bilgisinin sürekli aklın arkasında bir yerlerde “bu yüzden ben olmayan herkesin anasını sikiyim.” algısıyla türk milleti asla refaha eremeyecektir.

    anasını siktimin orrrrrrrospuçocukları yola seccade seriyo ya yola yola. bildiğin araba yolu var ya yola seccade seriyo.

    laf söyleyince de “kaaaardeeşşim cuma cuma benim asabımı bozma hadddi canım karrrrdeşimmm” diyor. ne olacak şimdi? anlıyorsunuz değil mi? herkes biliyor değil mi bir sonraki serzenişimi? “polis (acab) çağırsan ne olacak?”

    çünkü bu ülkenin polisi (acab) de işini sikinin ucuyla yapar, yola seccade seren mü’minden rahatsız olan şehirliyle taşşak geçer, “noooldu eaaamına koyum ssosssyeteee misin?” diye keser atar kendi içinde şikayeti duyar duymaz.

    kelimenin tam anlamıyla, eğer bir sorun “benim” başıma gelmiyorsa bu sorun o kadar da önemli değil, o kadar da çözülmesi gereken yahut “benim” eyleme geçmem gereken bir şey değildir.

    bunun da nedeni elbette yine türk eğitim sisteminin “bütünlük” algısını veremeyen hatta bunu anlamayan bir sistem oluşudur. şeylerin ve sistemlerin birbirine derinden bağlı olan kavramlar olduğunu, her şeyin bir türlü birbirinden etkilendiğini, kolaborasyonun ve topyekünlüğün önemini bir türlü anlatmayan anca “olayları” yahut “formülleri” öğreten bir eğitim ve toplum sisteminden “bunu böyle yaparsam bilmemneye zarar verir” diye analiz edebilen insanların çıkmasını beklemek abesle iştigaldir.

    her şeyle dalga geçin. her şeyi aşağılayın. her şeyi sikinizin ucuyla yapın.

    çünkü sonuçlar hiçbir zaman sizin tüm hayatınızı etkileyecek kadar büyük olamaz. her şeyden yırtmanın bir yolu vardır. her şeyi yarım yamalak yapmak günün sonunda hiçbir şey yapmamaktan iyidir.

    4 yanlış bir doğruyu götürmeseydi soruların hepsini sallayacak koskoca bir “eğitimli insan” kütlesinden bahsediyoruz.

    “beğenmiyorsan siktir git” derler. çünkü önemli olan güzel bişeyler yapmak değildir. adalet değildir. sistemin yürümesi değildir. önemli olan “ben”liğin olduğu gibi kalması ve kişisel çıkarlarıdır.

    geldim. 13 gün oldu. bugün kafamı duvarlara vurmaya başladım artık. kusuruma bakmayın… gideceğim yakında yine. kusuruma bakmayın.
  • ''4 yanlış bir doğruyu götürmeseydi soruların hepsini sallayacak koskoca bir “eğitimli insan” kütlesinden bahsediyoruz.'' gibi enfes bir tespit barındırıyor. elbette ki siz bununla yetinmeyin, tamamını okuyun.

    ayrıca bu yazı altına imzamı atarım. söylediği her şeyde haklı, hatta eksik bile kalmış daha bir sürü yarrak kürek iş var bu memlekette.

    neyse,

    tam metni:

    türk milleti ve “sikinin ucuyla iş yapmak” gerçeği

    türkiye’de neden her şey yarrak gibi?

    parayı neredeyse “ananı sikiyim” diye alan, para üstünü “babanı sikiyim” diye veren, yolda karşıdan karşıya geçerken ne kadar yavaş yürür, insanların hayatlarını ne kadar kötü hale getirebilirse bu küçücük eylemiyle o kadar mutlu olan, yaptığı her işten tiksinen ve kabalığın, duyarsızlığın, “siklememenin” ve hatta diğer insanlara mütemadi bir “önce benim dediğim olacak” diyen koskoca bir hıyar tarlasına 3 haftalık tatile geldim.

    bu üç haftalık tatilin istisnasız her gününde “allah hepinizin toptan belasını versin amına koyduğumun insanları” diye sinir krizleri geçirdim. girdiğim her dükkandan çıkarken benzin döküp yakmak istedim.

    her şeye bahane bulan, her şeyi kendi istediği gibi yapmaya çalışan, otoriteye başkaldırıdan bir haber olup yaptığı işin doğrusunu anlatmaya çalışan herhangi birine “heaaassiktir len :-)))” tavrının muhteşem zekice ve “witty” olduğunu düşünen bu pislik milletin bu hale nasıl geldiğini, nasıl bu kadar bireysel zekanın artık işleyemez olduğu bir cehalet seviyesinde hayatta kalabildiğini düşünüyorum duruyorum.

    gözlükçüye gidiyorum. “bakın” diyorum, “bu gözlük benim için pek kıymetli ancak yamuldu. camlarını değiştirmeden önce düzeltebilir misiniz öğrenmek istiyorum.” “pek tabii ki güven bey!” diyorlar. yani kendine o kadar güveniyor ki ben anında anlıyorum olmayacak bu iş. bu kadar özgüven, işini iyi bilen ve yapan birinde olamaz. olmamalıdır. ama ben gerizekalı olduğum için “peki. ama yapamazsanız size ödeme yapmayacağım” diyorum. “öyle birşey olmaz güven bey merak etmeyin.” diyorlar. çünkü biliyorlar sike sike ödeyeceğimi. çünkü biliyorlar, bu millet ya “lanet olsun tamam allahın aşkına al ve sus” diye ya da “hööh dödödödö öl pörömö” diye verir parasını.

    olmadı. yapamadılar. anasını siktiler gözlüğün.

    bir çanta aldım ortamların en kalburüstü diye bilinen dükkanlarından birinden, çantanın bir parçasını torbaya koymamışlar. aradım dedim “bu parça yok?”, “güven bey çok özür dileriz. hemen ilgilenen arkadaşa ulaşıp 10 dakika içinde arıyoruz sizi.” aramadılar. ertesi gün 2'ye kadar oyaladılar. çünkü benim ekstra çanta parçasına ihtiyacım vardı ve onlara yalan söylüyordum.

    “abi tarhanam…offff…” diyor, “ey maşallah ver abi!” diyoruz. bir tanesi yarım iki kase geliyor. soğuk. geri gönderiyorsun, “başka yok” abi diyorlar. yani zaten dibini vermemiş olsan böyle olmazdı ki bu işler… neden bana yalan söylüyorsunuz? niçin işinizi ciddiye almıyorsunuz amcık ağızlılar?

    gazete alırsın gazetenin muhabirinin sorduğu yarrak gibi soruları görürsün, kampa gidersin “telefon çekiyo mu” dersin, göz göre göre yalan söyler. çünkü zaten gelince sen sike sike kalacaksındır orada.

    araba sürersin birileri seni hep öldürmeye çalışır.

    bişeyi 1 söylersin 2 gelir. 3 söylersin 1 gelir. bir ağaç keserler kafana düşer, bir film izlersin sesi kısıktır ilk 5 dakika, yalan söylerler, yanlış söylerler, “beğenmiyorsan taksiye bin”dir, monşerler demokrasisidir. güzel ve doğru olan her şey “elit”tir. düzgün çalışmak “artislik”tir. çalışkanlık “ineklik”tir. doğruyu söylemek “ispiyonculuk”tur. kavga etmemek, konuşalım anlaşalım demek “ibnelik”tir. şikayet edene “ağlama lan”, rica edene “ne yalvarıyosun eaaamına koyum”, “seviyorum” diyene “iyice karı oldun”dur. her şeyi alaya alan bu milletin, koca koca adamların ağzına bütün sosis sokan mehmet ali erbil’e hala gülmesi çok mu şaşkınlık verici?

    tembel, vahşi, sistematik hiçbir eğitimin kıymetini bilmeyen ve bilakis bu tip şeyleri aşağılayan bu kültürün, bu milletin sürekli yalan söyleyen, çalan çırpan, yakalanınca gülen, rakipleriyle alenen dalga geçen, kaba saba bir amcık ağızlıya 12 sene oy vermiş olması şaşılacak birşey değil.

    türk eğitim ve aile sisteminin her anında, yani insanın çıkamadığı yaklaşık 19 senelik bir cam kavanozun her santimetreküpünde öğretilen şudur: her şeyin kolay bir yolu vardır. hiçbir şeyi tam olarak yapmak zorunda değilsin. kurallara uymak birkaç “yalaka”nın dışında kimse tarafından yapılması gereken birşey değildir çünkü müeyyideler hiçbir zaman o kadar ağır olmayacaktır. çünkü müeyyidelerin uygulanmasını sağlayacak sistemi yürüten kişiler de aynı siklememezliktedir. onlar da birilerinden tırsmakta, onlar da birilerinden nemalanmaktadır.

    “anne bunu alıyım mı” — alma. “anne bunu alıyım mı” — alma. “anne bunu alıyım mı” — alma. “anne bunu alıyım mı” — al allah belanı versin. neden? çünkü bu çocuk bebekken ağlamasın diye istediği her boku yapmışsınız. önemli olan doğrunun ve aklın, bilimin gösterdiği şeyin yapılması değil, o an o kişilerin rahatsız olmamasıdır. yeter ki sussun o çocuk. anlık bir bireysel tatmin üzerinden hareket eden tüm eylemler, bunların bir araya gelişi, hiçbir zaman saygın bir toplum yaratabilecek ivmeyi kazanamayacak, “şunun şurasında bilmemkaç yıllık ömrüm kaldı” bilgisinin sürekli aklın arkasında bir yerlerde “bu yüzden ben olmayan herkesin anasını sikiyim.” algısıyla türk milleti asla refaha eremeyecektir.

    anasını siktimin orrrrrrrospuçocukları yola seccade seriyo ya yola yola. bildiğin araba yolu var ya yola seccade seriyo.

    laf söyleyince de “kaaaardeeşşim cuma cuma benim asabımı bozma hadddi canım karrrrdeşimmm” diyor. ne olacak şimdi? anlıyorsunuz değil mi? herkes biliyor değil mi bir sonraki serzenişimi? “polis (acab) çağırsan ne olacak?”

    çünkü bu ülkenin polisi (acab) de işini sikinin ucuyla yapar, yola seccade seren mü’minden rahatsız olan şehirliyle taşşak geçer, “noooldu eaaamına koyum ssosssyeteee misin?” diye keser atar kendi içinde şikayeti duyar duymaz.

    kelimenin tam anlamıyla, eğer bir sorun “benim” başıma gelmiyorsa bu sorun o kadar da önemli değil, o kadar da çözülmesi gereken yahut “benim” eyleme geçmem gereken bir şey değildir.

    bunun da nedeni elbette yine türk eğitim sisteminin “bütünlük” algısını veremeyen hatta bunu anlamayan bir sistem oluşudur. şeylerin ve sistemlerin birbirine derinden bağlı olan kavramlar olduğunu, her şeyin bir türlü birbirinden etkilendiğini, kolaborasyonun ve topyekünlüğün önemini bir türlü anlatmayan anca “olayları” yahut “formülleri” öğreten bir eğitim ve toplum sisteminden “bunu böyle yaparsam bilmemneye zarar verir” diye analiz edebilen insanların çıkmasını beklemek abesle iştigaldir.

    her şeyle dalga geçin. her şeyi aşağılayın. her şeyi sikinizin ucuyla yapın.

    çünkü sonuçlar hiçbir zaman sizin tüm hayatınızı etkileyecek kadar büyük olamaz. her şeyden yırtmanın bir yolu vardır. her şeyi yarım yamalak yapmak günün sonunda hiçbir şey yapmamaktan iyidir.

    4 yanlış bir doğruyu götürmeseydi soruların hepsini sallayacak koskoca bir “eğitimli insan” kütlesinden bahsediyoruz.

    “beğenmiyorsan siktir git” derler. çünkü önemli olan güzel bişeyler yapmak değildir. adalet değildir. sistemin yürümesi değildir. önemli olan “ben”liğin olduğu gibi kalması ve kişisel çıkarlarıdır.

    geldim. 13 gün oldu. bugün kafamı duvarlara vurmaya başladım artık. kusuruma bakmayın… gideceğim yakında yine. kusuruma bakmayın.
  • (bkz: #45265238)
  • devaminda da soyle bir yazi gelmistir:

    https://medium.com/…m-gune-lanet-olsun-fa74fe5ba188

    “git tabii gitmek kolay”. yarrrrrrrraaamı kolay." gibi sahane bir alt basligi barindirir.
  • şimdi şurada anlatacağım yarı trol yarı ciddi ota boka bilmem ne rezaleti tadında bir şey olmasın da. geçen hafta bir dişçiye gittim, diş taşı temizliğini halleti ve ufak bir dolgun var deyip, yazdığı antibiyotiği içmemi söyleyip haftaya gel halledelim dedi ve bugün gittim. sanki geçen hafta bunları diyen o değilmiş gibi bir anda senle çok işimiz var deyip bir sürü bir şeyler saymaya başladı, bi de sonunda bugün gidip röntgen çektir dedi. ee sizde yok mu deyince bizde yok çektir yarın başlayalım dedi. peki geçen hafta bunu neden söylemediniz dedim " öyle işte " dedi. şimdi şu cevap var ya resmen ülkenin özeti gibi aq. " öyle işte " yani aslında sana verecek bir cevabım yok ama " işine gelirse " manasında. lan bi insan devlet hastanesiyle uğraşmayayım en azından dediği yerde bile bunu yaşar mı, yaşar burası türkiye. çünkü adam biliyor devlet hastanesine girsen çıkamayacaksın. şimdi ülkemizi kötülüyorcular görünce yine kızacak ama paylaşılan yazı yanlış mı. bu ülkede her yerden, herkesten insan tanıman mecburi değil mi? lan tanıdık manava, pazarcıya gitmesen çürükleri dayar, kasap keza aynı şekilde tanıdık değilse taze et vermez, doktor tanımazsan kazıklar, dişçi bilmediğin biriyse o da kazıklar. tüm ekonomi sistemi kazıklamak üzerine kurulu değil mi yani? adam biliyor sen yemesen başkası yer illaki bu numaraları. sonra bi de bunla övünmez mi adam, askerde bile işten en çok yırtan en kral adam değil mi? yanlış mı yani de şunu yazan adama twitterdan saydırmışlar. lan olm siz manyak mısınız, elin esnafına laf söyleyince milli değerleriniz neden zedeleniyor, bu nasıl bir kafa.
  • geçen bi mevzu oldu(tinerciler üniversite öğrencisi kız çocuklarını taciz ediyordu) polis çağırdık. telefonda herif resmen "çok yoğunuz şu anda siz halledin" dedi. ananı sikim dedim kapattım. en az 4 bin lira maaş alıyor herif ben ayda en az 2 polis maaşı vergi veriyorum. herifin söylediği lafa bak. alenen vatandaşla dalga geçilen ülke burası.
hesabın var mı? giriş yap